Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Arap mukimlerin İsrail otoritelerince tahliye edilmesi girişimleri ile başlayarak hızla tırmanan Filistin gerilimi Gazze’de bugüne kadar 150’den fazla sivilin ölümüne sebep olan ağır bir İsrail bombardımanına vardı.
Uluslararası kamuoyunun gündeminde Filistin yeniden ilk sırada. İsrail’in saldırılarına karşı bazı Arap devletlerinden gelen tepkilerin son derece cılız kalması Müslümanların çoğunluk nüfusunu oluşturduğu ülke kamuoylarında tepkiyle karşılanıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in geçtiğimiz aylarda İsrail ile yaptığı -Suudi Arabistan’ın ise bir benzerini yapmaya niyetli olduğunun söylendiği- ve tarihi olarak nitelenen İbrahim Anlaşmaları’yla birlikte bu devletlerin İsrail ile yaşadıkları hızlı yakınlaşmayı resmiyete dökmesinden sonra bir grup Arap devletinin İsrail’e karşı takındığı bu pasif tutum şaşırtıcı olmadı.
Fakat, şaşırtıcı olan 2013’deki darbeden bu yana BAE ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği bu bloğun bölgesel politikalarının sıkı destekçisi olan Mısır’ın son Filistin geriliminde İsrail’e karşı yer yer cüretkâr olan bir tepki göstermekten çekinmemesi oldu.
Mısır, göstermelik çabaların ötesinde İsrail’i gerçekten rahatsız eden hamleler yapıyor.
El Ezher, İsrail’in saldırganlığını kınayan klasik çağrılara ek olarak oldukça sert kelimeler kullanmakla kalmayıp sessiz kalan diğer devletleri de “onursuz bir sessizlikle” suçladı.
14 Mayıs Cuma günü ülke genelinde Cuma hutbesi İsrail’in saldırganlığına ve Mescid-i Aksa’ya ayrıldı. Mısır’ın eski Başmüftüsü ve hükümetle son derece yakın olup hâlâ ülkenin en etkili din adamlarından olan Ali Cuma, “Kudüs’e ihanetimiz lanetli bir hareket olacaktır” mesajını paylaştı.
Mısır Sağlık Bakanlığı, Kuzeydoğu Sina’daki tüm hastanelerin Gazze’deki yaralılar için seferber olacağı ve bu hastaların taşınması için Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın açılacağını açıklandı. Refah Sınır Kapısı’nın açılmasının 2013 askeri darbesiyle yaşanan hükümet değişikliğinden bu yana oldukça istisnai bir durum olduğunu ifade etmek gerekir.
Güvenlik gerekçesiyle adlarının anonim kalmasını isteyecek bazı Mısırlı medya yöneticileri ve gazetecilerin paylaştığı görüşlere göre, bu tutumun arkasında yatan üç sebep var:
1- Etiyopya ile yaşanan baraj krizinde İsrail’in Etiyopya’nın tarafında yer almasına karşılık vererek onu pozisyon değişikliğine zorlamak. Baraj krizi şu an Mısır’ın en önemli dış politika başlığı durumunda.
2- Suudi Arabistan ve BAE’nin İsrail ile çok yakın ilişki kurarak Arap kamuoyunda ciddi irtifa kaybettiği bir dönemde Filistin meselesi üzerinden Orta Doğu siyasetinde kendine alan açıp yıllardır kaybetmiş olduğu ağırlığını bir nebze kazanmak. Kısacası, tekrar aktör olmak. Hatırlatmak gerekir ki Mısır geleneksel olarak Filistin meselesinde Filistin Yönetimi ve bilhassa Hamas ile İsrail hükümetleri arasındaki arabuluculuk rolünü üstlenen aktör konumunda olmasına rağmen bu rolünü son yıllarda kaybetmişti. Mevcut gerilimde bu arabuluculuk rolünü tekrar canlandırmak istiyor. Nitekim bu zamana kadar yaşanan bazı gelişmeler, Mısır’ın bu amacına ulaşabileceğini gösteriyor. Mısır’ın mevcut büyük krizde arabulucu rolü oynayabilmesi aynı zamanda yakın gelecekte yeniden şekillenecek Filistin Yönetimi içerisindeki etkisini de arttırma fırsatına sahip olması anlamına gelecek. Filistin’in ertelenen genel seçimlerinde Ürdün ile beraber Mısır’ın, BAE ve Suudi Arabistan ile aynı tarafı desteklemediği ve bu konuda da Körfez şeyhliklerinden ayrıştığı göz önünde tutulmalı.
3- Nisan 2021’de Yunanistan, BAE, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi dışişleri bakanları Doğu Akdeniz ile ilgili bir toplantı yaptı. Söylendiği kadarıyla, bu toplantıya Mısır davet edilmedi. Bunun da Mısır açısından gelecekte Doğu Akdeniz meselesinde kendisinin şu an içerisinde yer aldığı blok tarafından kenarda bırakılabileceğinin sinyali olarak algılandığı ve Mısır’ın buna tepkili olduğu söyleniyor. Nitekim geleneksel olarak Doğu Akdeniz sorununda Türkiye’ye karşı bir tutum takınmaktan imtina eden ve genelde tarafsız olan Mısır, son yıllarda Türkiye ile kötüleşen ilişkileri sebebiyle, sırf Türkiye’nin karşısında olmak motivasyonuyla şu an beraber hareket ettiği blokla beraber hareket etmeye başlamış ve bu bloğun kurduğu EastMed Forum’un bir parçası olmuştu. Öte yandan, bu bloğun içerisinde yer almak yerine Türkiye ile bir deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması yapmasının Mısır’a daha çok alan kazandıracağı gerçeği de ortadayken Mısır’ın Türkiye karşısında kesin bir tavır almasının ne denli makul bir tercih olduğu Mısırlı diplomatlarca da sorgulanan bir husus. Mısır’ın son zamanlarda Türkiye karşı bloktaki müttefiklerini rahatsız etmeden Türkiye’ye açılım yapmaya çabaladığı ayrıca not edilmeli.
Son olarak, açık kaynaklarda dillendirilen bir sebep daha söz konusu: Geçtiğimiz ay Süveyş Kanalı’nı bir yük gemisinin tıkamasıyla birlikte İsrail, BAE ve Suudi Arabistan’ın Süveyş Kanalı’na alternatif bir kanal projesini tekrar gündeme getirmesinin de Mısır hükümetini kızdırdığı, Mısır’ın mevcut tutumuyla buna da karşılık verdiği iddia ediliyor.