ABD Başkanı Joe Biden, geçen yıl seçim kampanyasına denk gelen 24 Nisan anma gününde, seçildiği takdirde Ermeni soykırımını tanıyacağı vaadinde bulundu. Biden, “sessizlik suç ortaklığıdır” diyerek Ermeni diasporasına söz verdi.
Aynı sözü 2008 seçim kampanyasında Barack Obama da vermiş ancak Beyaz Saray’a yerleştiğinde Türkiye ve ABD’nin özellikle Afganistan, İran ve Suriye dosyalarındaki stratejik ortaklığının bozulmaması için Ermeni diasporasını hayal kırıklığına uğratmaktan çekinmemişti.
Bu kez, Washington’da görev başında stratejik ortaklığın “sözde” olduğundan şikâyet eden bir yönetim bulunuyor. Üstelik bu yönetim, Obama’nın Ermeni diasporasına verdiği sözü tutmamasından hayal kırıklığına uğrayan danışmanlarla dolu. Yine de bu danışmanlardan bazıları, ABD basınına, Başkan Biden’ın 24 Nisan’a kadar fikrini değiştirebileceğini söylüyor. Bu da Ankara’dan hâlâ stratejik ortaklık yönünde adım atmasının beklendiği izlenimini veriyor.
Biden, göreve geldiğinde dış politikada insan hakları şampiyonluğunu öne çıkaracağını ısrarla tekrarladı ancak şu ana kadar Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman örneğinde görüldüğü gibi bu sözlerinin içini esaslı bir şekilde dolduracak adımları atmadı. Ermeni soykırımını tanıması bu konuda ilk adımı olabilir ama aynı Obama örneğinde tecrübe edildiği gibi olmayabilir de.
Türkiye-ABD ilişkilerinde bu konu ne zaman hararetlense son dakikaya kadar süren diplomatik girişimler etkili oldu ve iç baskılara rağmen hiçbir ABD başkanı soykırımı tanımadı.
Biden’ın soykırım sözcüğünü telaffuz eden ilk ABD Başkanı olmasını engellemek stratejik ortaklığın gereklerini yerine getirmekten geçiyor. Ankara, önümüzdeki 48 saat içinde Washington ile ilişkilerini tekrar stratejik ortaklık rayına oturtacağının sözünü verirse, Ermeni diasporasının bir kez daha hayal kırıklığına uğradığını görmek mümkün ama bu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceliklerine bağlı.