Vahap Coşkun’un, tamamına SerbestTV ya da SerbestPod’dan ulaşabileceğiniz değerlendirmelerinin bir bölümü şöyle:
Sırrı Süreyya Önder’in Gazete Duvar’da İrfan Aktan ile yaptığı söyleşi son dönemlerin en dikkat çekici söyleşilerinden biri. Burada üç önemli konunun altını çizmek isterim.
Bunlardan birincisi, Sırrı Süreyya Önder’in Barış Süreci’nin değerini teslim etmesiydi. Kapsamı, şeffaflığı, resmiyeti itibariyle bu Çözüm Süreci Türkiye için bir ilkti. Ancak bu önemine oranla çok sayıda tehlike ve tehdide de açıktı. Bu tehdit ve tehlikeler taraflarca bertaraf edilemediği için süreç çöktü. Çökünce de içerisinde yer alanlar ya da o dönem savunanlar bile süreç ile aralarına mesafe koydular. Ya bir sessizlik perdesinin altına gizlendiler ya süreçten hiç bahsetmediler ya da ondan menfi bir dille bahsettiler.
Uzun zaman sonra ilk defa doğrudan süreç içerisinde kritik bir görev alan bir kişi sürece sahip çıkıyor. Sürecin tarihi önemde olduğunu ifade ediyor ve içerdiği bütün sorunlara karşın başlı başına bir değere sahip olduğunun altını çiziyor.
Çözüm Süreci’nde yer alan aktörlerin, sürecin taraflarının toptan mahkûm edildiği, günah keçisi kılındığı bir atmosferde onu sahiplenen bu çıkışın son derece önemli olduğunu belirtmek gerekir.
İkinci olarak Sırrı Süreyya Önder, Barış Süreci’nin neden başarılı olmadığına dair kapsamlı bir tahlil yapıyor. Şimdiye kadar taraflar başarısızlığın nedenini tahlil ederken genellikle kendi perspektiflerinden olayı yorumluyor ve bütün suçu karşı tarafın sırtına yüklüyorlardı. Tarafların anlatımlarına baktığınızda kendi yapıp ettikleri tamamıyla doğruydu, süreç, karşı tarafın yapıp ettiklerinden dolayı bozulmuştu. Oysa bu tarz süreçlerde bir aksama meydana gelmişse bunu tek taraflı okumak bizi doğru sonuçlara ulaştırmaz. O nedenle iki tarafa da bakmak, iki tarafın da yaptıkları ve yapmadıkları konusunda bir değerlendirmede bulunmak daha doğru bir sonuca götürebilir bizi.
Sırrı Süreyya Önder burada bunu yapıyor; dengeli bir tahlille sürecin neden çöktüğünü analiz ediyor. Bir tarafın sırtına bütün günahı yüklemiyor, iki tarafın da süreç içerisinde oynadıkları rolleri değerlendiriyor. Barışın oluşabilmesi için özellikle toplumsallaştırma konusunda önemli bir eksiklik olduğunu ve bunda iki tarafının da payı olduğunu vurguluyor.
Barışın sağlam kazıklara bağlanabilmesi için toplumun ona sahip çıkması gerektiğini, barışın sadece silahların susmasından ibaret olmadığını, onun hayatımızın her yerine değen bir yönü olduğunun topluma iyi anlatılamadığını ifade ediyor. Eğer barış talebi toplum tarafından içselleştirilmiş olsaydı diyor Önder, herhangi bir taraf bunu bozmaya yeltendiğinde karşısında toplumu bulur, toplum barışa sahip çıkardı. Ama böyle bir toplumsallaşma gerçekleşmediği için en basit sorunlarda bile çözüm süreci ciddi şekilde darbe yedi ve nihayetinde sona erdi.
Vahap Coşkun’un analizinin tamamını;
Serbest TV’de izlemek için:
SerbestPod’da dinlemek için:
Sırrı Süreyya Önder’in İrfan Aktan’a verdiği röportajı okumak için: