Ana SayfaHaberlerAnalizAbu Dabi, Avrupa futbolundaki başarısını neye borçlu?

Abu Dabi, Avrupa futbolundaki başarısını neye borçlu?

Manchester City yetkilileri uzun süredir kulübün BAE’ye ait olmadığını, tutkulu bir özel kişiye ait olduğunu iddia ediyor. Bu teknik olarak doğru. Ama bu tutkulu özel kişi, BAE Devlet Başkanı Muhammed Bin Zayid’in kardeşi ve Başbakan Yardımcısı Şeyh Mansur. Kulübün BAE'nin küresel stratejisinin baş taçlarından biri olduğu açık. BAE, bu yatırımla sadece 2008’de büyük sorunları olan kulübü 12 yılda 7 Premier Lig şampiyonluğuna ve UEFA Kupası’na taşımadı. Manchester City, Abu Dabi için çok önemli bir yumuşak-güç projesine dönüştü.

Birleşik Arap Emirlikleri kraliyetinden Şeyh Mansur bin Zayid El Nahyan, 2008’de Manchester City’yi yolsuzluk suçlamalarıyla ülkesinden kaçan eski Tayland Başbakanı Thaksin Shinawatra’dan satın aldığında, çok az kişi büyük sorunlar yaşayan kulübün yeni sahibinin İngiliz futbolundaki manzarayı değiştireceğini tahmin ediyordu.

Kulüp o sırada korkunç bir durumdaydı. 32 yıldır kupa hasreti çekiyordu, başarısızdı ve Shinawatra’nın problemli sahipliği süresince birikmiş ciddi miktarda bir borçla karşı karşıyaydı. Şeyh Mansur’un Abu Dhabi United Grubu (ADUG) kulübün kontrolünü ele geçirdi ve yeni bir yatırım dönemini müjdeledi.  Kişisel olarak en az 17 milyar sterlin, toplam aile serveti olarak da yaklaşık 1 trilyon dolara sahip olan Şeyh Mansur, Manchester City’yi hızla en zengin spor kulüplerinden biri haline getirdi.

Bu tarihten itibaren City İngiltere Premier Ligi’nin baskın gücü olarak belirdi. Kulübün Mansur’un mülkiyeti altında kazandığı geniş kaynaklar, yeni eğitim kompleksleri inşa etmelerini, teknik direktör kadrosunda devrim yaratmalarını, altyapıyı genişletmelerini ve en iyi futbol oyunculardan ve koçlarından bazılarını bünyelerine katmalarını sağladı

Peki ya sonuç?  12 sene içerisinde yedi Premier Lig şampiyonluğu kazandılar.  Son altı şampiyonluktan beşi City’nin oldu. Ve tabii son olarak, kulübün Cumartesi günü İstanbul’da Inter Milan’a karşı 1-0’lık galibiyetinin ardından kazandığı, elde etmesi çok zor olan UEFA Şampiyonlar Ligi kupası.

Şeyh Mansur Cumartesi günü yapılan maçı Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı olan ağabeyi Şeyh Muhammed bin Zayid el-Nahyan ve Abu Dabi sermaye fonunun (Mubadala Yatırım Şirket) CEO’su Khaldoon el-Mübarek’le birlikte seyretti. Maç sırasında 52 yaşındaki Mansur, el yapımı takım elbise ve boynuna bebe mavisi bir Manchester City atkı takmış bir halde futbolun zirvesine çıkarken gülümsüyordu.

Bu Mansur’un Manchester City maçlarında ikinci kez katılışı. Fakat yine de kendisinin varlığı Abu Dabi’nin jeopolitik etkisini ve takımın BAE’nin yumuşak gücü, dolayısıyla diplomatik politikası için bir araç olma rolünü artırıyor gibi görünüyor.

Şeyh Mansur’un kulübü ilk satın almasından bu yana geçen 15 yılda, BAE kraliyetinin etkisi önemli ölçüde arttı. Çünkü, Mansur aynı zamanda Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkan yardımcısı.

Ayrıca devlet tarafından yönetilen şirketlerde yer almakta ve şaşırtıcı sayıda konsey ve yatırım şirketine başkanlık etmekte.

Şeyh Mansur ülke içinde daha fazla güç kazanmaya devam ederken, aynı zamanda futbolu siyasi ve diplomatik etki için kullanma konusunda bir Körfez öncüsü olarak tanınırlık kazandı.

Manchester City Kulüp Başkanı El-Mübarek ve Mansur, 2013 yılında yeni yatırımlar peşinde koşmaya başlamıştı. Dünya çapında toplam 13 kulübü içeren küresel bir ağa dönüşecek olan City Futbol Grubu’nu kurdular. Bu hamle, Abu Dabi’nin yumuşak güç politikasının etkilerini spor yoluyla genişletme girişimi olarak algılanırken; Mansur ve El-Mübarek cömert, futbolu seven yatırımcılar olarak olumlu bir imaj sundular. Bu hamleleri büyük ölçüde başarılı oldu.

İngiliz araştırmacılar tarafından 2022’de yayınlanan bir rapora göre Mansur, City’nin yerel belediye meclisiyle yaptığı ve Manchester’daki değerli arazileri indirimli fiyatlara satın almalarına izin veren bir “anlaşmadan” yararlandı. Raporda, şu ana kadar bu bölgede inşa edilmiş 1.468 evden gelen “izlenebilir kira ve satış geliri akışlarının” “yalnızca Abu Dabi yararına aktığı” ibareleri geçiyor.

“Manchester Life” adlı proje için araştırmacılar  “Manchester Şehir Meclisi ‘aile gümüşlerini pek ucuza sattı” diyor.

BAE’nin etkisini genişlettiği diğer yerlere yaptığı yatırım ile Birleşik Krallık gayrimenkul sektörüne yaptığı yatırımlar birbirlerine çok benziyor; hatta buna Emirlik yatırımcılarının Afrika ve Ortadoğu’nun en eski hayvanat bahçesi olan Giza Hayvanat bahçesinin kontrolünü ele geçirdiği Mısır da dâhil.

Abu Dabi’nin yatırım kolu, Chicago şehrinde 75 yıl boyunca 36.000 parkmetreyi kiralamıştı, anlaşma 1 milyar dolar karışığında yapıldı. Günümüzde, anlaşmanın bitmesine 61 yıl kala, Abu Dabi yatırımının karşılığını şimdiden almış bulunuyor.

BAE’nin kapsamlı yatırımları, ülkenin petrol ve gaza olan bağımlılığını ortadan kaldırmaya yönelik uzun vadeli bir stratejinin parçası olsa da, Manchester City hırslı Arap ulusuna diplomatik avantajlar da sundu.

2015 yılında, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve İngiltere başbakanı David Cameron’a, kulüp başkanı El-Mübarek (aynı zamanda Abu Dabi’nin devlet varlık fonunun da başkanı) tarafından Manchester City’nin eğitim kompleksinde rehberlik etti. Birkaç hafta sonraysa Çin ve BAE, Çin ile Orta Doğu arasındaki bağları güçlendiren 10 milyar dolarlık bir yatırım fonu kurdular.

Şeyh Mansur ve BAE Başkanı Şeyh Muhammed, İstanbul’da gerçekleşen Şampiyonlar Ligi finalinin ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de bir araya geldiler. Buluşmayı Türkiye ve BAE arasında yapılan 40 milyar dolarlık bir ticaret anlaşması takip etti.  Anlaşma 31 Mayıs 2023’te Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ardından onaylandı.

Futbolu bir tür itibar aklama aracı olarak silah haline getiren Suudi Arabistan ve diplomatik profilini güçlendirmek amacıyla 2010 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Katar’ın aksine, Abu Dabi’nin Manchester City ile kazandığı başarı, ülkenin stratejik yatırımlarını, kendi ekonomik ve kalkınma çıkarlarını ilerletmek için nasıl kullandığında ve aynı zamanda kendini adamış taraftarlardan oluşan sadık bir hayran kitlesi oluşturmasında yatıyor.

Jeopolitik ve ekonomik hırsların ötesinde, Şeyh Mansur’un City’deki yatırımları İngiliz futbolunda kesinlikle kalıcı bir iz bıraktı. Sınırsız fon ve sınırsız kaynaklarla City, dünyanın en iyi teknik direktörünü tutmayı ve yenilmez olan mükemmele yakın bir takım yaratmayı başarmış görünüyor. Bir spor takımının finansal fair-play kurallarını ihlal ettiği için 100’den fazla kez suçlamalarla karşı karşıya kaldığında bile nihai başarıya giden o yolu nasıl satın alabileceğine dair bir örnek oluşturdu. Bu durum, Premier Lig’deki zayıflayan rekabet ve Suudi destekli Newcastle United gibi kaynak açısından zengin diğer takımların da City’nin izinden gidip gidemeyeceği üzerine soru sorulmasına neden oldu.

Manchester City yetkilileri uzun süredir kulübün BAE’ye ait olmadığını, tutkulu bir özel kişiye (şu anda ülkenin başkan yardımcısı olan kişi) ait olduğunu iddia ediyor. Bu teknik açıdan doğru olsa da, Kulübün BAE’nin küresel stratejisinin baş taçlarından biri olduğu açık. Bu görüş, yönetici ailenin diğer üyeleri tarafından paylaşılıyor.

BAE İçişleri Bakanı Şeyh Said bin Zayid El-Nahyan, Cumartesi günkü maçın ardından Twitter’da “Majesteleri Şeyh Mansur bin Zayid’i Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde Manchester City takımının hak ettiği kupa töreni vesilesiyle tebrik ediyorum.” “Dünyadaki tüm Birleşik Arap Emirlikleri’ne ve tüm futbol taraftarlarına tebrikler.”

BAE başkan yardımcısı Şeyh Mansur’a gelince, City taraftarlarını ve kulüp personelini başarılarından dolayı tebrik eden bir açıklamasını yayınladı: “Başarımızı birlikte kutlamaya ve bu başarıları tayin etmeye devam edeceğiz”.

Çeviren: Hasan Ayer

Kaynak: https://www.sportspolitika.news/p/how-abu-dhabi-conquered-european

- Advertisment -