Aralarında Arda Turan, Emre Belözoğlu, Fernando Muslera gibi futbol dünyasından ünlü isimlerinde bulunduğu birçok kişiyi dolandırdığı iddiasıyla tutuklu yargılaması devam eden Denizbank eski Büyükdere Şube Müdürü Seçil Erzan’ın Denizbank yöneticileri tarafından alıkonduğu ve kendisine baskı yapıldığı iddialarıyla başlatılan “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme”, “suçluyu kayırma” suçlamalarından başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı verilmişti.
Erzan, savcılığa verdiği ifadede, hakkında gözaltı kararı varken Denizbank tarafından gönderilen araçla Denizbank Genel Müdürlüğü’ne gittiğini, burada kendisine aralarında Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş’in de aralarında olduğu Denizbank yöneticileri tarafından işlediği suçun zimmet değil dolandırıcılık olduğunu söylemesi için yönlendirmede bulunduklarını iddia etmişti.
“Seçil Erzan’la tanışıklığım 2019’da Fatih Terim’in davetiyle oldu”
Hürriyet’ten Musa Kesler’in haberine göre; Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, soruşturma kapsamında alınan ifadesinde şunları söyledi:
“Seçil Erzan şube müdürümüzdür. İlk şahsi tanışıklığım 2019 yılında Fatih Terim’in Florya’daki kulübe daveti sebebi ile gitmemle olmuştur. Zaten o dönem Galatasaray Kulübü ile Denizbank çalıştığı için ben de bu davete icabet etmiştim. Ondan sonra kendisi ile ne telefon üzerinden ne de şahsen herhangi bir irtibatım oldu. Olsa dahi genel müdür olduğumdan doğal bir durumdur. Sonraki süreçte Erzan’ı ilk olarak 9 Nisan 2023’te genel müdürlüğün 18. katındaki toplantı odasında gördüm. Şöyle ki 7 Nisan’da Tanju Kaya (banka yöneticilerinden) beni iki ayrı şikâyetçinin bankada paraları olduğunu, fakat bu paraların Seçil Erzan tarafından fon vaadiyle alındığını ve sonrasında kendisine ulaşamadıklarını söyleyerek şikâyetçi olduklarını dile getirdi. Bülent Çeviker-İnci Çeviker ile Emre Belözoğlu ve Volkan Bahçekapılı’nın şikâyetçi olduklarını öğrendim.
“Arda Turan ile Emre Belözoğlu, Fatih Terim’e danıştıklarını söyledi”
“Akşam ise Fatih Terim şahsi telefonumu arayarak Bodrum’dan geleceğini ve oruçlu olduğunu, akşamına benimle görüşmek istediğini dile getirdi. Bir gün sonra genel müdürlükte buluşmak için sözleştik. Terim, Arda Turan ve Emre Belözoğlu ile (8 Nisan’da) genel müdürlüğe geldi. 28’inci katta bulunan odamda görüştük. Emre ve Arda çok büyük rakamlardan bahsederek milyon dolarları elden Seçil Erzan’a verdiklerini söyledi. Emre Belözoğlu ve Arda Turan, Seçil Erzan’a para vermeden önce Fatih Terim’e danıştıklarını dile getirdi. Terim’in kendilerine Seçil Erzan’ı kızı gibi gördüğünü ve güvenebileceklerini söylediğini ifade ettiler. Fatih Terim de o esnada bu konuşmaları doğruladı.
“Erzan’la konuştum, ağzımdan zimmet kelimesi çıkmadı”
“(Sonraki gün) Telefonla detaylı bilgi aldım. Akşam 18.00 civarında genel müdürlüğe geldim. Erzan’ın olduğu toplantı odasında en fazla 5-10 dakika kaldım. Tanju Kaya, Seçil Erzan ile görüşmelerinde bir sonuca ulaşamadığını, rakamların havalarda uçuştuğunu ve Erzan’ın tutarlı bilgi vermediğini, ikametine gidip belgeler alıp geldiğini, fakat yine de kesin sonuçlara ulaşamadıklarını dile getirmişti.
“Erzan’ın yanına giderek ‘Geçmiş olsun, doğru neyse onları anlat, insanlar mağdur olmasın’ şeklinde cümleler kullandım. Ağzımdan kesinlikle zimmet kelimesi çıkmadı. Tamamen gerçekleri söylemesini istedim. 2019’dan sonra Erzan’ı ilk kez ve son kez 9 Nisan 2023’te 5 ile 10 dakikalık zaman aralığında gördüm. Kendisini ben de hiçbir personelim de hürriyetinden yoksun kılmamıştır. Olayın ortaya çıkmasından sonra vereceği ifadelerde zimmet kelimesini kullanmasına ilişkin hiçbir beyanda bulanmadım. Kendisine baskı yapmadım. Doğruyu söylemesi için telkinlerde bulundum. Seçil Erzan’ın getirdiği belgeleri dahi görmedim.”
Ne olmuştu?
Seçil Erzan, savcılık ifadesinde, hakkında gözaltı kararı çıkmasından sonraki günlerde Denizbank Genel Müdürlüğü’ne götürülmesi ve devamında yaşananlarla ilgili şunları söylemişti:
“Beni korumalar eşliğinde Zincirlikuyu’daki Denizbank Genel Müdürlüğü’ne götürdüler. Koluma serumlar takılarak bana bu işi banka dışında yaptın diye söylettirdiler. Tam olarak Sermin Tekin, Ali Murat Dizdar, Cenk İzgi (Teftiş Kurulu Bölüm Müdürü), Tanju Kaya (İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı) vardı. Bu şahsılar 8 Nisan Cumartesi günü sabahtan akşama kadar benim yanımdaydılar. Bu şahıslar bana sürekli ‘Olayda zimmet yok, evet senin bankacılık hayatın biter belki ama hayatına bir şekilde devam edersin, bu olay zimmet değil’ şeklinde sözler söyleyip bana baskı kurdular. Hatta bana o kadar iyi davranıyorlardı ki tam olarak durumun ne olduğunu dahi anlayamamıştım. 9 Nisan Pazar günü akşam saatlerinde bu sefer Hakan Ateş bankaya geldi. Bulunduğumuz toplantı salonuna girerek ‘Kızım biz zaten insanların parasını vereceğiz ama ortada bir enkaz var, kimden ne aldıysan söyle zaten bu bir zimmet değil, zimmet olsa sen yıllarca içeride çürürdün, bu sebeple de kendin banka dışında ne aldıysan onları söyle, sen bizi koru biz de seni koruruz, Seçil’e hemen bir avukat tutalım, avukatını ben tutacağım, Sağlık Sigortanı iptal etmeyelim, annenin hastalığı ile de ilgileneceğim’ dedi. Zaten orada bulunan herkes aynı sözleri söyleyip olayın zimmet olmadığını bana söylediler. Sonra aynı gün benim İstanbul Göktürk’teki ikametime beni yolladılar. O sırada Sermin Tekin de benimle birlikte geldi. Sermin Tekin bana evde detaylı arama yap, beni seni 3-4 saatte olsa beklerim. Bütün notlarını, kağıtlarını bana getir dedi. Ben de evde her yeri arayıp evde ajandamı ve notlarımı bulup Sermin Hanım’a verdim. Sonra tekrar akabinde aynı gün beni Çorlu’ya korumalar eşliğinde tekrar gönderdiler. Korumalar beni her yerde takip ediyordu. O sırada arkamda Güvenlik Bölüm müdürü dahil isimlerini tam olarak hatırlayamadığım 3 kişi vardı. 10 Nisan Pazartesi günü ben tekrar korumalar eşliğinde tekrar beni Zincirlikuyu’daki Genel Müdürlüğe getirdiler. Hem 9 Nisan Pazar günü hem de 10 Nisan Pazartesi günü Denizbank’ta benimle birlikte Sermin Tekin, Ali Murat Dizdar, Cenk İzgi (Teftiş Kurulu Bölüm Müdürü), Tanju Kaya (İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı) bir liste oluşturduk.”