DEVA lideri Ali Babacan, medya temsilcileriyle DEVA Genel Merkezi’nde buluştu. Gündeme dair değerlendirmeler yapan, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Babacan, 14-28 Mayıs seçimlerinin üzerinden altı ay geçmesine karşın iktidarın özellikle ekonomide güven iklimi oluşturamadığından yakındı, bundan sonraki süreçte iktidara yönelik eleştirilerini yükselteceklerini söyledi.
DEVA’nın 81 ilde kendi adaylarıyla 31 Mart yerel seçimine gireceğini anlatan Babacan, yerel seçimde 50+1 gibi bir partileri ittifaka zorlayan bir dinamiğin olmadığını bu yüzden partilerin kendilerini seçmene daha rahat gösterebileceğini dile getirdi:
“Yerel seçimler merkezi hükümete karşı bir uyarı yapılabilmesi için imkan doğuruyor. İktidara sarı kart gösterilebilir. Seçimlerden önce adaylardan temiz belediyecilik ilkelerine uymaları yönünde taahhüt aldık. Yerel seçimlere ilk kez kendi logomuzla giriyoruz ve mevcut belediyelere karşı iyi bir alternatif olabiliriz.”
Mesajlarını ekonomi ve yerel seçimler üzerinde yoğunlaştıran Babacan’ın değerlendirmeleri şöyle:
“Yoksulluk yaygınlaşıyor-derinleşiyor”
“Hükümet kurulalı 6 ay oldu. Türkiye’nin kalkınması, büyümesi için gerekli adımların atılmadığını, atılamadığını görüyoruz. TÜİK ve Merkez Bankası gerçek rakamları, şeffaf bir şekilde açıklamıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyona güven yoksa, altı aydır dinlediğimiz her şeyin aslında bomboş olduğunu görüyoruz. TÜİK’in yaptıklarının mutlaka dışarıdan denetlenmesi gerekiyor.
Ülkede kalkınmanın olmazsa olmazı hukuk ve adalette iyileşme ve gelişmedir. Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulamayacağını gösteren açıklamaları, tavırları ülkede hukuk güvenliğinin örselendiğini gösteriyor. Tamam kısa süreli ülkeye yatırımlar oluyor ama uzun vadeli yatırımlar, sermaye girişimleri olmuyor. Büyük şirketler ülkeden çekiliyor. Türkiye’de yoksulluk yaygınlaşıyor ve derinleşiyor.
Merkez Bankası da verileri saklıyor, gerçekleri açıklamıyor. Bizim tahminlerimize göre son beş yılda 256 milyar dolar piyasaya döviz satılmış. Neden bunu açıklamıyorlar? Merkez Bankası para basarak yaptığı tüm uygulamaları açıklamalı. “
“Erdoğan enflasyonla yüzleşmeli”
“Erdoğanın enflasyon ile yüzleşmesi lazım. Yıllarca ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ dedim, ‘Merkez Bankası başkanlarını laf dinlemiyorlar diye görevden aldım’ dedim. ‘Baktım ki, bu yanlış oldu, yeni Merkez Bankası başkanına, ekonomi yönetimine faizi artırma izni verdim’ dedim, demesi lazım. Bunu açık açık söylemesi lazım. Piyasa, halen acaba ne zaman sabrı taşacak, acaba Merkez Bankası Başkanını ne zaman görevden alacak diye bekliyor. Sayın Erdoğan’ın kaleminin ucu adeta Merkez Bankası Başkanı’nın üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duruyor. Bağımsız olmayan Merkez Bankası Başkanının, kredibilitesi olmaz. Erdoğan’ın samimi yüzleşmesi lazım.”
“Ankara ve İstanbul’da kendi adaylarımızı hazırlıyoruz”
“Teşkilatlarımızdan yerel seçimde işbirliği talebi gelirse bu talepleri istisnai olarak değerlendiriz. O partilerin genel merkezlerinin de bu işe sıcak bakıyor olması lazım. Bu bayağı zor bir şey, kaç tane yokuş var arka arkaya çıkmamız gereken. Ama iş birliği olsun da bekleyelim gibi durumumuz yok. Kendi adaylarımızı tespit sürecimizi başlattık. 20 Şubat’a kadar süremiz var. Böyle şeyler olursa az sayıda Şubatın ilk haftası olur. Bunun tamamen önünü kapatmadık. Çünkü, bir makul bir çerçeve oluşursa yerelde onun da önünü kapatmanın çok da doğru olmayacağını düşündük. Çok sayıda olacağına inanmıyorum. Şu anda partiler arasında böyle bir iklim yok. Genel seçimlerden, ittifaktan gelen bir yorgunluk var. Partilerin çoğu, ‘zarar verdi, kendimiz olamadık’ diyor. İstanbul’da da, Ankara’da da şu anda kendi adaylarımızı hazırlıyoruz. “
“Vatandaşa alternatif sunacağız”
“Biz şimdi tamamen kendi adaylarımızla Türkiye genelinde seçimlere girmeye hazırlanıyoruz. Vatandaşlarımızın önüne bir alternatif sunacağız. Belki genel seçimlerde bulamadıkları alternatifi sunmuş olacağız. Genel seçimlerde 50+1 mecburiyeti var. Ama yerel seçimlerde bu mecburiyet yok. Onun için vatandaşa ‘bakın mecbur değilsiniz alternatifler var’ diyoruz. Bizim bu tutumumuzun demokrasiyi genişleten ve vatandaşlarımıza çaresizlik hissini azaltan tutum olduğuna inanıyoruz. “
“Saadet grubunu önemsiyoruz. DEVA grubunu hedefliyoruz”
“Saadet Partili Hasan Bitmez’in vefatıyla hem üzüldük hem de Saadet Partisi’nin Meclis’teki durumuyla ilgili değerlendirme yaptık, onlarla temas trafiğimiz de oldu. Saadet Partisi grubunun Meclis’te olmasını çok önemsiyoruz. Saadet Partisi’nin temsil ettiği siyasi çizginin meclis çatısı altında olması ve o çizginin mecliste yüksek bir sesle temsil edilmesi demokrasimiz açısından iyi bir şeydir. Mecliste iki iktidar dört muhalefet grubu var, bunun üçe düşmesini istemeyiz muhalefetin etkinliği açısından. Bunları kendilerine ilettik.
Öte yandan milletvekili geçişiyle grubun tamamlanması meselesine gelince. Zaten grubu olan ve milletvekili fazla olan partiler var, eğer o partilerden destek verilirse zaten grupları etkilenmemiş oluyor. O partilerle görüşülmesinin de faydalı olabileceğini de ifade ettik. Biz 15 vekille şu anda grup kurma çabasıyla hareket ediyoruz. Mecliste DEVA Partisi çizgisinde muhalefetin yüksek sesle bulunuyor olması çok faydalı. Bir yandan Saadet Partisi’nin grubunu çok önemsiyoruz ama bir yandan da kendi grup çabamız var.
Genel seçimlerin üzerinden henüz altı buçuk ay geçti. Partilerde yeniden yapılanma var, ayrılanlar var, epey hareket görüyoruz. Bazıları yerel seçimlerde iş birliği yapar yapmaz onları görmek gerekiyor. Yerel seçimlere kadar bu grup konusunu bizim açısından tabii ki hedefleriz ama daha zor olacağını düşünüyoruz yerel seçimlere kadar ama çabalarımız devam ediyor. Fakat yerel seçimlerden sonra oluşacak tabloya bakıp o noktada meclis içinde yerel seçim sonrası bir hareketlenme söz konusu olabilir. Tabii ki ilkelerimize, duruşumuza uygun, doku uyuşmazlığı olmayacak milletvekilleriyle grub yeteri sayıya ulaşmayı tabii ki arzu ediyoruz.”
Seçim sonrası DEVA’dan kayıplar
Ali Babacan, 14-28 Mayıs sonrası DEVA Partisi’nin 20 binden fazla üye kaybettiğini ancak bu kaybın “yönetilebilir” olduğunu söyledi:
“Rakamlar makul. Bazı arkadaşlarımız başarısızlıktan üyelikten çıktı. Bazıları da seçim sonuçlarına bakıp muhalefet partisinde olmanın getireceği riskler yüzünden ayrıldı. Şimdi 156 bine yakın üyemiz var. “
“Merkez Bankası Başkanı’nın ülkenin cumhurbaşkanına güzellikler yapma gibi bir görevi yok”
Babacan, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın Ahmet Hakan’a verdiği röportajla ilgili ise şunları söyledi
“Merkez Bankası Başkanı’nın son röportajını arkadaşlar gösterdi. Ben ancak bu sabah hızlı bir göz atabildim röportaja. Tam da detaylarını kaçırmış da olabilirim ama şöyle diyeyim öncelikle. Merkez Bankası Başkanı’nın iletişimi çok dikkatli yapılması gerekir. Merkez Bankası Başkanı’nın genelde kurumsal sürgeçlerden geçmiş, her bir cümlesi ölçülmüş, tartılmış bir iletişim metoduyla olması gerekir.
Ve Merkez Bankası Başkanı’nın yaptıkları açıklamaların bir anda eş zamanda herkes tarafından duyulması, öğrenilmesi gerekir. Çünkü Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamaları market sensitive dediğimiz cihaz hassasiyeti olan açıklamalardır. Dolayısıyla o açıklamaları herkes eş zamanda duymalı, öğrenilir.
Yine Merkez Bankası’nın kanunu çok açık yazan bir hüküm vardır. O da neden? Merkez Bankası’nın temel önceliği fiyat istikrarıdır. Bu fiyat istikrarı hedefiyle çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ya da istihdam politikalarını destekler diye çok açık hüküm vardır Merkez Bankası kanununda. Dolayısıyla Merkez Bankası Başkanı’nın ülkenin cumhurbaşkanına güzellikler yapma gibi bir görevi yok. O zaman bağımsız olmuyor. Siz gösterin biz yapalım gibi bir şey yok. Merkez Bankası’nın en önemli görevi 85 milyonun cebindeki paranın değerini korumaktır.
Bugün 2009’da çıkan 200 liralık banknot. 134 dolar eder iken 200 liralık banknot 2009’da çıktı 134 dolar ediyor. 37 dolar. Merkez Bankası Başkanı’nın görevi onu değerini korumak. Yani Merkez Bankaları eğer kolları sıvayıp da hükümetle ilgili el ele verelim bu ülkeyi kalkındıralım dedikleri anda o ülkede enflasyon artmaya devam eder. Hiç kimse de enflasyonun önünü kesemez.
Yine Merkez Bankası Başkanları’nın yatırımcılar ile birebir görüşmeleri kabul edilmez edilemez. Telefonla olsun yüzle olsun Merkez Bankası Başkanları eş zamanlı olarak söylediklerinin herkes tarafından duyulacağı ortamlarda konuşurlar. Ve söyledikleri her bir cümle kurumsal görüşü yansıtır. Başka türlü haksızlıklara yol açar, haksız kazançlara yol açabilir ve enflasyonu düşürme hedefiyle de çelişir.
Dolayısıyla Merkez Bankacılığı zor bir iştir. Kolay değildir yani tecrübe gerektirir. Bizim görevlendirdiğimiz Merkez Bankası Başkanlarına şöyle geçmişe doğru bakarsanız Mesela ilk başkanım Durmuş Yılmaz. Ve o Merkez Bankası’ndan çekirdekten yetişmiş bir insandır. İkinci görevlendirdiğimiz Erdem Başçı çok iyi bir akademisyenken Tam 5 yıl önce Merkez Bankası Başkan Yardımcısı olmuştur. Daha sonra Durmuş Bey’in önerisi ve tavsiyesiyle benden sonra bu işi ancak Erdem Bey yapar diye bana önerdiği için Biz Erdem Başçı’yı görevlendirdik.
Dolayısıyla burada Merkez Bankası’nın içinden gelen, Merkez Bankacılık tecrübesi olan insanların Para politikası kurumunda ağırlığında olması lazım. Ve onların o kararlar konusunda sağlam duruşunu ortaya koyması lazım. Son 4-5 yıllık yapılan yeni görevlendirmelerin pek çoğu tamamen ‘benden’li değil mi? Bana yakınlı değil mi? Acaba Cumhurbaşkanı’nı seviyor mu yoksa biraz mesafeli mi? Bu kriterlerle siz Merkez Bankası kadrosunu oluşturduğunuzda o Merkez Bankası bu ülkede enflasyonun düşmesini nasıl sağlayacak? Adımları atmaz, atamaz.
Merkez Bankası’nın söyledikleri bir iş grubunun haber merkezine hepimizden saatlerce günlerce önce gitti. Haksız kazanç derken bunu kast ediyorsunuz. Kötü niyet aradığımdan da değil. Yeni Merkez Bankası Başkanı’na dost tavsiyeleri var olarak bunları lütfen algılasın arkadaşlar. Çünkü niyetlerinin iyi olduğuna ben inanıyorum. Bunları da bir dost tavsiyesi olarak algılasınlar.
Bir örnek vereyim. Kasım iki bin ikide hükümet kuruldu. o dönemde adını söylemeyeyim ama bir yabancı ajans, uluslararası ajans bak bizim Merkez Bankası açıklama yapıyor. Bir sayfalık açıklama. O açıklamanın içerisinden cümleleri ve sıralamasını öyle seçiyor. Ve ekrana haber ekranlarına öyle bir düşürüyor ki bu bir sayfalık açıklama diyelim ki beş dakikalık bir zaman içerisinde ekranlarda düşerken piyasa iniyor çıkıyor iniyor çıkıyor. Yani bırakın eş zamanlı duymayı, o cümlelerin ekranlara düşürülme sırası bile işi fark etmiyor. Dolayısıyla biz o zaman ne yapıyorduk? Cümle cümle yazdırmaya başladık. Ajansları. Merkez Bankası’nın bir sayfalık açıklamasını birinci cümleye geçiyordu Merkez Bankası. Bir düştü bakalım ekranlarda görüyorduk. Bir iki ay böyle gitti. O dönem hatırlayan arkadaşlar vardır. Birinci cümle düşerdi piyasa ekranlarına. Herkes haber oldu mu? Tamam. Şimdi hadi bakalım ikinci cümle. Ondan sonra üçüncü cümle. Hele şimdi biliyorsunuz bu piyasalarda robotlar alıyor satıyor. Yani bir saniye içerisinde on bin yirmi bin, yedi bin işlem yapan robotlar bu işlemleri yapıyor. Dolayısıyla saniyelerin yani saniyelerin önemli olduğu bir konuda bilgisimetri çok çok önemli.
Ve yine özellikle yatırımcılarda olan telefon görüşmesi, birebir görüşmeler falan yani başkanın yapıyor olması ki o röportajdan ben öyle bir sinyal de aldım. Yani telefon melefon yani yine dost uyarısı bunlar doğru şeyler değil. İletişim grubu olur Merkez Bankası’nın. Onların da elinde yazılı bir metin olur. Yazılı cümle cümle herkese okur. Bu kadar. Bunun dışında bir şey olmaz yani. Ya da geniş basın toplantısı olur. Canlı yayın olur. Canlı yayında sorular sorulur. Verilen cevapları herkes eş zamanlı duyar. Çok hassas bir konu. Bunlara umarım ki bundan sonraki süreçte arkadaşlar dikkat eder.”
“Sadık abi faktörü var efendim”
“Apartman görevlisi. Evet o artık biraz işin magazini. Ama tabii onu okuyunca şunu da düşündüm. Ya dedim Cumhurbaşkanlığı’nda böyle bir apartman görevlisi yok artık. Eskiden bir apartman görevlisi vardı. Komşuları vardı. İner çıkarken komşulara belki konuşuyordu, soruyordu. Bak şimdi böyle imkan da yok yani. Külliye de kapalı. Komşu yok. Hiç kimse yok. Yani o gerçek haberleri, gerçek şeyi kimden alıyor, nasıl alıyor da ayrı bir ayrı bir konu.”