Ana SayfaHaberlerDünyaBu yaz her yer pembe: Barbie’nin rengi pembenin hikayesi

Bu yaz her yer pembe: Barbie’nin rengi pembenin hikayesi

Başrollerini Margot Robbie ile Ryan Gosling’in paylaştığı ve Greta Gerwig’in yönettiği Barbie filmi 21 Temmuz’da vizyona giriyor. Film Barbie bebeğe dayanan ilk canlı aksiyon filmi. Filmde pembenin 100 ayrı tonu kullanıldı. Peki 64 yaşındaki Barbie’nin rengi nesilleri nasıl etkiledi? Pembe nasıl bir değişim geçirdi?

Eğer 2023 yazının bir rengi varsa, o şüphesiz pembe. Bunun sebebi de Barbie.

Başrolünde Margot Robbie’nin oynadığı ve Greta Gerwig’in yönettiği ikonik oyuncak bebek hakkındaki  film için set tasarımcıları pembenin 100 farklı tonundan oluşan bir paletle çalıştı ve görünüşe göre küresel pembe boya kıtlığına katkıda bulundu.

Filmden geriye her yeri fetheden pazarlama kampanyası, reklam panoları, 100’den fazla marka bağlantılı ürünle pembe bir deniz kalacak.

David Beckham’ın ortağı olduğu Inter Miami takımı geçen hafta Lionel Messi’ye imza attırırken ona 10 numaralı pembe formayı giydirdi.

Aslında her zaman pembenin cinsiyeti belli değildi. Kültür tarihçisi ve The Secret Lives of Colour kitabının yazarı Kassia St Clair, kız-pembe/erkek-mavi ayrımının 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıktığını söylüyor.

The New York Times’ta bebek kıyafetleriyle ilgili 1893’de yayınlanan bir makalede “erkek çocuğa her zaman pembe, kız çocuğa ise mavi renk verilmesi” gerektiği belirtiliyordu.

Çünkü pembe daha güçlü bir renk olarak görülüyordu. Tutkulu, agresif kırmızının bir akrabasıydı. Mavi ise Meryem Ana’yı temsil ediyordu.

BBC Culture’a konuşan St Clair, “Babam 1925 doğumlu, asker bir adam ama yine de en sevdiği renk pembe ve bunda bir tuhaflık görmüyor” diyor:

“Ama benim için, 80’ler ve 90’larda büyüyen bir çocuk olarak, tabii ki pembe çok kadınsı bir renkti ve boğazımdan aşağı itildi. Bu yüzden uzun bir süre pembeden tamamen kaçındım. Ondan bıkmıştım. Onunla çok karmaşık bir ilişkim vardı.”

Pembe, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, erkeklerin işe döndüğü ve kadınların eve çekildiği dönemde narin, şirin ve tehditkâr olmayan bir şeye dönüştü. Kadınlığın iki farklı ama aynı derecede sınırlı versiyonunu simgeleyen iki önemli an 1953’te geldi: Marilyn Monroe’nun Gentlemen Prefer Blondes filmindeki fuşya pembesi elbisesi ve Mamie Eisenhower’ın kocasının yemin töreninde giydiği yumuşak pembe balo elbisesi.

First Lady kadınsı bir ideal olarak görülüyordu ve pembe onun en sevdiği renkti. Pembe giysiler, iç mekanlar ve beyaz eşyalar için bir trend başlattı ve bu trend kısa sürede oyuncakları da etkiledi.

Kendi “Pembe Saray “ında yaşayan şarkıcı ve aktör Jayne Mansfield şöyle demişti: “Erkekler bir kızın pembe, çaresiz olmasını ve çok derin nefes almasını ister.”

Pembe, narin ve itaatkâr bir şeyi ifade etmeye başlamıştı  ancak bazılarının başka fikirleri vardı. The Clash’ten Paul Simonon “Pembe tek gerçek rock ‘n’ roll rengidir” dedi ve bu renk The Ramones ve The Sex Pistols gibi punk gruplarının favorisi haline geldi.

Bu dönemde pembe aynı zamanda LGBTQ+ topluluğunda bir kutlama, kendini tanımlama ve gurur sembolü olarak ortaya çıktı. 1970’lerde bu renk, toplama kamplarındaki eşcinsel mahkumları tanımlamak için pembe üçgenlerin kullanıldığı Nazi Almanyası’ndaki karanlık geçmişinden geri alındı. 1980’lerde pembe üçgen, AİDS krizi sırasında posterlerde yer alarak bir direniş işareti haline geldi ve queer topluluğunda hala güçlü bir sembol olmaya devam ediyor.

21. Yüzyılda pembe giderek daha tartışmalı bir renk haline geldi. Lego setlerinden pembe futbol toplarına kadar kadın ürünlerini pembe kullanarak pazarlayan reklamcılar tepkiyle karşılaştı.

Bazıları bu gücü kendi çıkarları için kullandı. Hillary Clinton ve Nancy P gibi politikacılar

pembe takım elbiseleri benimsedi. Bu otoriteyi ustaca kullanmanın ve aynı zamanda bir tehdit olmadıklarına dair güven vermenin bir yoluydu.

Bu fikir popüler kültürde de işlendi. Örneğin Legally Blonde filminde, pembe takıntılı Elle Woods (Reese Witherspoon tarafından canlandırılan) aptal bir sarışın muamelesi görür, ancak Harvard Hukuk Fakültesi’ne girer ve sınıf birincisi olarak mezun olur.

St Clair, “Son birkaç yılda gerçekten iyi iş çıkaran ve kadınsılığın ötesine geçen pembeler, Barbie pembesi ve Legally Blonde pembesi gibi mavi bazlı pembeler yerine sarı ve gri bazlı pembeler oldu” diyor.

Peki, Barbie’nin pembesi  şimdi neyi temsil ediyor?

Yönetmen Greta Gerwig  filmini “anarşik, vahşi ve tamamen çılgın bir şey ve kesinlikle feminist bir film, herkesi kapsayacak şekilde” diye tarif ediyor.

Barbie’nin bu kapsayıcı ve feminist yorumu, pembeye tamamen sahip çıkıyor.

Filmde pembe herkes için, buna Ken de dahil.

St Clair, “Kısaltmalar ve klişeler çok güçlüdür ve bunlardan kaçmak zordur” diyor:

“Bence değişen şey, pembenin sınırlayıcı bir renk olduğu ve pembenin maviden daha az bir şey ifade ettiği fikrinin gevşemesi. Artık pembenin kullanımında bir güç ve bilinç var. Göz kırparak geliyor.” (BBC)

- Advertisment -