Ana SayfaHaberlerÇevirilerÇEVİRİ | Slovaj Zizek yazdı: Bunlar da Haiti’nin “Proud Boy”ları!

ÇEVİRİ | Slovaj Zizek yazdı: Bunlar da Haiti’nin “Proud Boy”ları!

“Haiti'nin hikayesi oldukça uzun soluklu bir trajedi. Dünyanın ilk siyah cumhuriyeti olarak ortaya çıkmasını sağlayan başarılı köle isyanı (1791'de başlayan) nedeniyle 200 yılı aşkın bir süredir cezalandırılmakta. Haiti’deki insanlar şimdi de yozlaşmış bir "demokratik" elit tarafından yönetilmeye devam etmek ya da kendilerini "ilerici" olarak sunan çeteler tarafından yönetilmek arasında bir seçim yapacak.”

Eğer başarısız olmuş bir devleti, iktidar yapısındaki çatlaklarla ölçeceksek, ki bu çatlaklar ideolojik iç savaşlar, kilitlenmiş parlamentolar ve giderek daha güvensiz hale gelen kamusal alanlarda ortaya çıkmaktadır, Amerika Birleşik Devletleri’nin Haiti’den çok da farklı olmadığını kabul etmek zorundayız. Her iki ülkede de siyasi hırsları olan şiddet yanlısı çeteler ortaya çıkmaktadır.

Haiti’de yaşananlar göz önüne alındığında, şiddet yanlısı çeteler sadece resmî hükümet rolü kazanmakla kalmayıp, aynı zamanda hükümetin kendisi haline de gelebilir. Çetelerin önemli altyapı tesislerini ele geçirmesi ve Başbakan Ariel Henry’nin istifasının ardından Haiti, başarısız bir devletin tüm özelliklerini sergilemeye başladı.

Halk trajik bir seçimle karşı karşıya. Haiti’deki insanlar yozlaşmış bir “demokratik” elit tarafından yönetilmeye devam etmek ya da kendilerini “ilerici” olarak sunan çeteler tarafından yönetilmek arasında bir seçim yapacak.

Kanun ve düzenin çökmesiyle birlikte, Karayipler uluslararası örgütü CARICOM, Haitili siyasi ve sivil toplum gruplarının geniş bir kesimini temsil etmeyi amaçlayan bir ara dönem meclisi oluşturmak üzere anlaşmaya varıldığını duyurdu.

Bu meclis, geçici bir başbakan atama yetkisi de dahil olmak üzere, şu anda boşta olan cumhurbaşkanlığı makamına ait olan bazı yetkilere sahip olacak. Kurulacak hükümetin nihayetinde seçimlere gitmesi ve böylece tam bir siyasi yenileme gerçekleştirmesi bekleniyor.

Peki bu yeni düzenlemeler kimleri kapsayacak?

Silahlı grupların bu ayın başlarında ülkenin en büyük hapishanesine saldırarak polis ve hapishane personelini öldürüp yaralamaları ve yaklaşık 4,000 mahkumun kaçmasına izin vermelerinden bu yana Haiti’de olağanüstü hal uygulanıyor.

Kendisi de eski bir polis memuru olan çete lideri Jimmy “Barbecue” Chérizier saldırıyı üstlendi. Çete lideri hükümetin devrilmesi çağrısında bulundu. Haiti’nin başkenti Portau-Prince’in %80’ini kontrol eden çeteler, başbakan Ariel Henry’nin Kenya’daki diplomatik görevinden dönüşünü engellemek amacıyla ülkenin ana havaalanını ele geçirdi. Ariel Kenya’ya Haiti’deki polis gücüne takviye sağlayabilmek için gitmişti.

CARICOM anlaşması, daha önce cezai hüküm giymiş ya da hakkında yaptırım uygulanmış kişilerin aday olmasını yasaklıyor, dolayısıyla Chérizier’i elemiş oluyor. Fakat Chérizier’in uzun zamandır siyasi emeller beslediği biliniyordu. Kendisi sadece bir çete lideri değil aynı zamanda popülist bir siyasetçi.

Chérizier 2019’da bir röportajda şöyle bir açıklamada bulunmuştu: “Benimle aynı sosyal sınıftan olan insanları asla katletmem.” Bu ayın başlarında ise sözlerine şunları ekledi: “Barışçıl bir devrim yaptığımızı söyleyerek insanlara yalan söylemeyeceğiz. Bizim barışçıl bir devrimimiz yok. Ülkede kanlı bir devrim başlatıyoruz.”

Chérizier kendisini Martin Luther King, Jr, Malcolm X, Che Guevara, Fidel Castro ve hatta Robin Hood’a benzetiyor. Bunun yanı sıra Haiti’yi 1957’den 1971’e kadar demir yumrukla yöneten (ve aynı zamanda meşhur Tonton Macoutes liderliğindeki silahlı paramiliter gruplarla Haiti toplumunu terörize eden) sağcı diktatör François “Papa Doc” Duvalier’e de hayranlık duyuyor.

Chérizier, 11 Mart gecesi geç saatlerde yayınladığı bir uyarı mesajında Viv Ansanm olarak bilinen çeteler ittifakının CARICOM anlaşmasından doğacak hiçbir hükümeti tanımayacağını duyurdu. “Ülkeyi yönetecek kişileri belirlemek Haiti halkına kalmıştır” diyordu.

Benzer şekilde, kısa süre önce ülkeye dönen Haitili isyancı lider Guy Philippe’in danışmanlarından biri bir sonraki hükümette Philippe’in yer almaması halinde Port-au-Prince’in yakılıp yıkılacağı uyarısında bulunmuştu.

Haiti’nin hikayesi oldukça uzun soluklu bir trajedi. Dünyanın ilk siyah cumhuriyeti olarak ortaya çıkmasını sağlayan başarılı köle isyanı (1791’de başlayan) nedeniyle 200 yılı aşkın bir süredir cezalandırılmakta.

Eski sömürgeci efendisi Fransa’ya tazminat ödemek zorunda bırakılan ülkenin gelişmek için tek şansı, Jean-Bertrand Aristide ve Lavalas partisinin birkaç on yıl önce iktidara gelmesi oldu. Fakat Amerika’nın baş belası olan Aristide, Şubat 2004’te bir darbeyle devrildi.

Haiti daha geniş bir fenomenin uç bir örneğini oluşturuyor. Şiddet yanlısı çeteler Ekvador ve Meksika’da da şehirlerin bazı bölümlerini işgal etti.

Tabii unutmayalım ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın destekçilerinden oluşan bir çete de 6 Ocak 2021’de Washington’daki Kongre Binası’nı bastı. Trump şimdi, yeniden seçilmesi halinde ilk resmi icraatlarından birinin bu saldırıya katıldıkları için hüküm giyen herkesi affetmek olacağına söz veriyor.

Ocak 6 ayaklanmasını organize eden çetelerin en güçlüsü, siyasi şiddeti açıkça teşvik eden ve uygulayan, sadece erkeklerden oluşan neo-faşist bir örgüt olan Proud Boys’tur. Trump’ın 2020’deki bir başkanlık tartışmasında beyaz ırkın üstünlüğünü savunan örgütlere ve paramiliter gruplara yaptığı çağrı sorulduğunda rezil bir şekilde “Proud Boys, geri çekilin ve bekleyin” yanıtını verdiğini hatırlayın. Grubun liderleri anayasada öngörülen başkanlık yetkisinin devrini engelleme girişimleri nedeniyle komplo kurmak ve ABD’ye karşı işlenen diğer suçlardan ötürü hüküm giydi.

İlginç bir şekilde, Proud Boys’un popüler kültürle ilgili sorulara doğru yanıt vermediğiniz takdirde yumruklamak gibi fiziksel şiddeti içeren bir üyeliğe kabul süreci var. Ayrıca  üyelerin “pornodan da tamamen uzak durmaları” gerekiyor.

Bu ritüeller kulağa ne kadar tuhaf gelse de, esasında tanıdık mekanizmalar. Bu tür kardeşlik örgütü ritüelleri, tıpkı Proud Boys gibi askeri mücadelenin arındırıcı etkisini kutlayan gönülsüz bir Nazi olan Ernst Jünger’in tanımladığı şekliyle şiirin oynadığı rolü oynuyor: “Her iktidar mücadelesinden önce imgelerin ve ikona yıkıcılığın sınanarak onaylanması gelir. İşte bu yüzden şairlere ihtiyacımız vardır, şairlerdir ki titanların bile devrilmesine önayak olurlar.”

Başarısız devletler artık Küresel Güney’in birkaç köşesiyle sınırlı kalmıyor. Bir devletin başarısızlığını iktidar yapısındaki çatlaklarla, yani ideolojik iç savaşların, tıkanmış meclislerin ve giderek daha güvensiz hale gelen kamusal alanların varlığına dair bulgularla ölçecek olursak, Fransa, Birleşik Krallık ve ABD’nin de bu yelpazede yer aldığını görürüz. Norveçli siyaset teorisyeni Jon Elster 2020’de şunları yazarken doğru söylüyordu: “Demokrasinin tehdit altında olduğu şeklindeki yaygın söylemi tersine çevirebilir ve en azından kısa vadeli popülizm haliyle bizzat demokrasinin bir tehdit olduğunu söyleyebiliriz.” Yakın geçmişteki deneyimler, Trump’ın Kasım ayındaki başkanlık seçimlerini kazanması halinde neler olacağına dair net sinyaller veriyor.

Burada Doğu Almanya’dan eski bir fıkrayı hatırlatmak yerinde olacaktır:

Vladimir Putin, Xi Jinping ve Trump Tanrı ile görüştürülür ve her birine birer soru sorma izni verilir. Putin başlar: “Söyle bana önümüzdeki birkaç on yıl içinde Rusya’ya ne olacak?” Tanrı cevap verir: “Rusya yavaş yavaş Çin’in bir kolonisi haline gelecek.” Putin arkasını döner ve ağlamaya başlar. Xi aynı soruyu Çin için sorar. Tanrı cevaplar: “Çin’in ekonomik mucizesi sona erdiğinde, Tayvan’dan yardım isterken hayatta kalmak için katı bir diktatörlüğe dönmek zorunda kalacaksınız.” Xi arkasını döner ve ağlamaya başlar. Son olarak Trump sorar: “Peki ben tekrar başa geçtikten sonra ABD’nin kaderi ne olacak?” Tanrı arkasını döner ve ağlamaya başlar.

Kaynak: https://www.project-syndicate.org/commentary/haiti-gangs-seizing-power-resemble-proud-boys-trump-effort-by-slavoj-zizek-2024-03

Çeviri: Hasan Ayer.

- Advertisment -