Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde kurulan Dezenformasyonla Mücadele Birimi’nin hazırladığı haftalık Dezenformasyon Bülteni’nin ikinci sayısı 9-16 Ekim tarihleri arasındaki döneme mercek tutuyor.
Bültenin birinci maddesinde, Sayıştay’ın Amasra’daki maden faciasından önce hazırladığı raporda yer alan uyarıların yerine getirilmediği haberleri “dezenformasyon” ilan ediliyor.
“Mevzuatın gerektirdiğinden fazla tedbir alınmıştır”
“Sayıştay raporlarındaki öneriler dikkate alınmadı iddiası” başlıklı bölüm şöyle:
“Bartın’da, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’nde meydana gelen kazaya ilişkin, ‘Sayıştay raporlarındaki uyarı ve öneriler dikkate alınmadı’ iddiası doğru değildir.
“Raporda ‘Solunabilir ve Patlayabilir Tozla Mücadele’ başlığı altında yer verilen bilgiler, çarpıtılarak dezenformasyona konu olmuştur. Bazı basın yayın organlarında yer alan haberlerde, Sayıştay raporundaki genel bilgilendirmeler, ‘grizu patlaması riski tespit edildi’ şeklinde yorumlanmıştır. Madenlerde yönetmelik ve mevzuatların uygulanmasına yönelik veriler, tüm iddiaları çürütür niteliktedir.
“Madenlerde, patlayabilir tozla mücadele çalışmalarına yön verebilmek için yer altındaki noktalardan düzenli olarak toz numunesi alınmaktadır. Sonuçların yüksek çıkması durumunda yıkama ve taş tozu serpme çalışması yapılmaktadır.
“Bu kapsamda; 2017’de 53 bin 988 ton üretime karşı 72 bin kilogram, 2018’de 46 bin 841 ton üretime karşı 63 bin kilogram, 2019’da 51 bin 763 ton üretime karşı 53 bin 500 kilogram taş tozu serpilmiştir. Ayrıca 25 adet su barajı kurulmuştur. Numunelerde kül oranı mevzuatta yüzde 65 görünmesine rağmen, yüzde 80 olarak gerçekleştirilmiştir.
“Dolasıyla iddiaların aksine, söz konusu Sayıştay raporlarındaki öneriler dikkate alınmış, hatta mevzuatın gerektirdiğinden daha fazla tedbir alınmıştır.”
Ruhat Mengi’nin gerçek sanıp paylaştığı “WhatsApp uyarısı” da bültende
Bültende “haftanın yalan haberleri” arasında Gazeteci Ruhat Mengi’nin sosyal medya hesabından yaptığı ve esprilere konu olan bir paylaşımı da yer aldı.
Mengi, WhatsApp’ın bir uyarısı olduğu iddiasıyla sosyal medyada dolaşan bir iletiyi gerçek sanarak Twitter hesabından paylaşmıştı.
Mengi’nin paylaştığı mesajda, WhatsApp’ta gönderilen bir mesajın yanında üç mavi tik işareti bulunması durumunda mesajın bir hükümet yetkilisi tarafından okunduğu, tik işaretlerinden birinin kırmızıya dönmesi durumunda ise mesajın incelemeye alınabileceği yazıyordu.
Mengi, ciddiye aldığı bu iletiyi “Çok ilginç, bilmiyordum. Ne kadar özgürüz, ne kadar demokratik bir ülke oldu burası” diye paylaşmıştı.
Mengi hakkında mizahi yorumlara neden olan bu paylaşım da bültende haftanın yalan haberleri arasında değerlendirilerek şunlar yazıldı:
“’WhatsApp okundu bilgisi’ ile ilgili, bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan iddialar, doğru değildir.
“WhatsApp’ın ‘okundu bilgisi’ onay işaretleri, WhatsApp Yardım Merkezi’nde belirtildiği gibidir.
“WhatsApp uygulamasında 3 onay işareti söz konusu değildir, böyle bir uygulama yoktur.”
Bültende bahsedilen “iddia”nın tek kaynağı olan Ruhat Mengi’nin tweet’ii ile WhatsApp yardım merkezinin okundu bilgisiyle ilgili açıklamalarının olduğu sayfanın ekran görüntüsü paylaşılarak, iddianın dezenformasyon olduğu kesin bir şekilde gözler önüne serildi.
Yunan bakanın tweet’i de bültende: “Yunanistan’ın mültecilere yönelik insanlık dışı muamelesi belgelerle sabittir”
Yunanistan Göç ve İltica Bakanı Notis Mitarachi’nin Türkiye-Yunanistan sınırında çıplak halde bulunan 92 mülteciyle ilgili sosyal medya paylaşımının da “haftanın yalan haberleri” arasında yer alması dikkat çekti.
“Sosyal medyayı dezenformasyon yayma aracı olarak kullandığı” söylenen Mitarachi’nin sözünü ettiği mültecilere Türkiye’nin kötü davrandığı iddiasının doğru olmadığının belirtildiği bültende, Yunanistan’ın mültecilere karşı genel tutumuyla ilgili fikir veren rapor ve girişimlere yer verildi.
İlgili kısım şöyle:
“Sosyal medyayı dezenformasyon yayma aracı olarak kullanan Yunanistan Göç ve İltica Bakanı Notis Mitarachi’nin, ‘Türkiye’nin 92 mülteciye kötü muamelede bulunduğu’ iddiası, doğru değildir.
“Öte yandan Yunanistan’ın mültecilere yönelik insanlık dışı muamelesi, belgelerle sabittir. İnsan hakları ve yardım kuruluşlarının hazırladığı raporlarda, AB ülkelerinin vahşi engelleme yöntemleri nedeniyle en az 2 bin mültecinin öldüğü ifade ediliyor.
“Yunanistan’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Legal Centre Lesvos, Yunanistan’ın insanlık dışı uygulamalarını AİHM’e taşıdı. AİHM, mülteci botlarını batıran Yunan güçlerinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. ve 3. maddelerini ihlal ettiğine karar vererek, Yunanistan’ın işkence ve katliamlarını tescilledi.
“AB Yolsuzlukla Mücadele Ofisi (OLAF) Raporuna göre, Yunan sahil güvenliği göçmenleri Türk kara sularına insanlık dışı yöntemlerle geri itiyor. AB’nin dış sınırlarının korunmasından sorumlu kurumu Frontex ise, Yunan güçlerinin bu yasa dışı faaliyetlerini örtbas ediyor.
“İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, 2021 Yunanistan Raporunda da Yunan güçlerinin mültecilere yönelik kötü muamelesine geniş yer verildi.
“Rapora göre Yunan makamları, göçmenlere yönelik kötü muameleyi araştıran grupları taciz etmek ve korkutmak için cezai soruşturmaları kullanıyor. Yunan güçleri tarafından kıyafetleri çıkarılarak geri itilen mültecilerden bazıları donarak hayatını kaybetti.
“Türkiye’nin insani çabalarıyla kurtulan mülteciler ise, Yunan güçlerinin işkencelerini; kıyafetlerinin, paralarının ve telefonlarının alındıktan sonra Türkiye’ye doğru geri gönderildiklerini birçok kez anlattılar.
“Kan donduran görüntüler dünya kamuoyunu ayağa kaldırırken, Yunan makamları vahşetin önlenmesi için herhangi bir çaba sarf etmedi. Yunanistan, uluslararası toplumun baskısının artmasıyla, yaşanan vahşetin sorumluluğundan kaçmak için, dezenformasyon yaymaktadır.”