Anayasa Mahkemesi’nden yapılan açıklamada 87 yaşındaki Yargıç Ginsburg’un metastaz yapan pankreas kanserinin oluşturduğu komplikasyonlar nedeniyle başkent Washington’daki evinde aile bireylerinin yanında yaşamını yitirdiği bildirildi.
Başkan Bill Clinton tarafından 1993 yılında Anayasa Mahkemesi yargıçlığına aday gösterilen Ruth Bader Ginsburg’un ölümü, ABD’de derin kutuplaşmanın hakim olduğu ve başkanlık seçimlerine iki aydan az zaman kaldığı bu dönemde Başkan Trump’ın Anayasa Mahkemesi’ne Neil Gorsuch ve Brett Kavanaugh’dan sonra üçüncü atamayı yapma şansı tanımış olması anlamına geliyor.
Dokuz üyeli ABD Anayasa Mahkemesi’nde beş muhafazakar yargıca karşı dört liberal yargıç görev yapıyordu. Ancak özellikle kadın haklarının yılmaz savunucusu olarak tanınan ve Amerikalı liberaller için bir simge haline gelen Ginsburg’un ölümü aynı zamanda muhafazakarların çoğunlukta olduğu mahkemenin ideolojik dengesinin sağ kanada daha çok kayması olasılığını gündeme getiriyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı John Roberts, yaptığı açıklamada, “Ülkemiz, tarihi öneme sahip bir yargıcı kaybetti. Anayasa Mahkemesi’nde bizler, çok sevdiğimiz bir meslektaşımızı kaybettik. Bugün yas içindeyiz, ancak gelecek nesillerin Ruth Bader Ginsburg’u bizim bildiğimiz gibi, adaletin yorulmaz ve kararlı savunucusu olarak hatırlayacağından eminiz” ifadelerini kullandı.
Başkan Trump, 2017 yılında Neil Gorsuch, 2018’deyse Brett Kavanaugh’yu, Anayasa Mahkemesi’nde yaşamları boyu sürdürecekleri yargıçlık görevlerine atamıştı. Anayasa Mahkemesi üyeliğine başkanlar tarafından aday gösterilen yargıçların bu göreve gelebilmeleri için Senato’dan onay almaları gerekiyor. ABD Senatosu’nda çoğunluk, şu anda Başkan Trump’ın partisi Cumhuriyetçi Parti’nin elinde bulunuyor.
ABD Anayasa Mahkemesi yargıçları, bu göreve atandıktan sonra ömür boyu görevde kalabiliyor. Yargıçlar; kürtaj, LGBT hakları, silah sahibi olma hakkı, dini özgürlükler, ölüm cezası ve başkanlık yetkileri gibi tartışmalı birçok meseleye ilişkin politikaların şekillendirilmesi üzerinde büyük rol oynuyor. Örneğin Anayasa Mahkemesi 1973 yılında kürtajın, 2015 yılındaysa eşcinsel evliliklerin ülke çapında yasal olduğu kararı almıştı.
New York kentinin beş bölgesinden biri olan Brooklyn’de büyüyen Ginsburg, hukuk sistemi içindeki yaygın cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele etmeyi başarmış ve 1993 yılında dönemin başkanı Bill Clinton tarafından Anayasa Mahkemesi’ne atanarak Amerika’nın en tanınmış yargıçlarından biri haline gelmişti. Ginsburg; kadınlara erkeklerle eşit haklar tanınması, eşcinsel haklarının kapsamının genişletilmesi ve kürtaj hakkının güvence altına alınmasında kilit rol oynayan Anayasa Mahkemesi kararlarına katkıda bulunmuştu.
Yargıç Ginsburg, uzun süredir sağlık sorunlarıyla mücadele ediyordu. 1999 yılında bağırsak, 2009 yılındaysa pankreas kanseri teşhisi konan Ginsburg, 2018 yılında akciğer kanseri tanısıyla, 2019’daysa bir kez daha pankreas kanseriyle karşı karşıya kaldı. 17 Temmuz 2020’deyse Yargıç Ginsburg’un kanser hastalığının nüksettiği açıklanmıştı.
ABD Anayasa Mahkemesi’nin en yaşlı üyesi olan Ginsburg, muhafazakar Yargıç Clarence Thomas’tan sonra mahkemenin en uzun süredir görev başında olan ikinci yargıcıydı. Ginsburg aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’ne kendisinden 12 yıl önce atanan ilk kadın yargıç olan Sandra Day O’Connor’dan sonra mahkemede göreve getirilen ikinci kadın yargıçtı.
Başkan Trump tarafından Yargıç Ginsburg’dan boşalan koltuğu dolduracak yargıcın atanma ve Senato’dan onay alma sürecinin son derece çekişmeli ve tartışmalı geçmesi bekleniyor. Demokrat Parti, Amerika’da Corona virüsü pandemisinin ve ırksal sorunlardan kaynaklanan sosyal çalkantının hakim olduğu bu dönemde Senato’da Trump’ın yargıç adayını engelleyebilecek sayıda senatöre sahip değil. Bunun olabilmesi için Demokrat Partililer’e Senato’daki bazı Cumhuriyetçi senatörlerin de katılması gerekiyor.
Anayasa Mahkemesi’nden yapılan açıklamada Yargıç Ginsburg’un Washington’a komşu Virginia eyaletindeki Arlington Ulusal Mezarlığı’nda defnedileceği bildirildi, ancak tarih belirtilmedi.