Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Çağlar Cilara ve Mustafa Deniz’in TV5’teki programında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013’te darbeyle iktidarı alan Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi ile görüşmesi sonrası kendisinin Dışişleri Bakanlığı döneminde “İhvan’ı gaza getirdiği” eleştirilere yanıt verdi.
Davutoğlu şunları söyledi:
“Mısır’a Mursi iktidara gelmeden önce hareketliliğin, değişimin başladığı dönemde 3-4 kere gittim. Her gittiğimde sadece İhvan’la değil Kıpti Hristiyan liderle, birçok liberal görüşte kişilerle, laiklerle, entelektüellerle, bütün taraflarla görüştük.
“Sadece İhvan odaklı bir politika takip etmedik; bu yazıları yazan cahiller hiçbir şey bilmiyorlar.
“Bu temasların hepsinde bizim tek tavsiyemiz oldu: Bütün tarafların içinde olduğu bir yönetimin oluşması. Seçime giden süreçte İhvan’ın önde gelen isimlerine de bu tavsiyede bulunduk.
“Ancak bir dönem var ki; Dışişleri Bakanı olarak beni bypass edip, bazı Mısır heyetleri doğrudan Erdoğan’la görüştürüldü.
“Doğrudan Erdoğan’ın tavsiyesi olduğu söylenerek İhvan’ın tek başına seçimlere girmesi söylendi. Bu görüşmeleri yapan İhvan’ın önde gelen isimlerinden Hayrat’la çok sonra temaslar kurduk.
“Mursi seçimi kazandıktan sonra ilk ziyareti ben yaptım. Kapalı kapılar ardında Mursi’ye şunu söyledim -bunu Sayın Erdoğan da bilir Sayın Gül de bilir- ‘Sayın Mursi, Ne olur bütün tarafları bir araya getir, bir. İki, Türkiye’ye gelme. Biz seni biliyoruz, sen de bizi biliyorsun. Türkiye’ye geldiğin anda hem Türkiye’yle ilgili olumsuz algı oluşur hem seninle ilgili olumsuz algı oluşur. Seçilmiş Mısır Cumhurbaşkanı’sın ilk olarak Suudi Arabistan’a git.’ Çünkü o sırada Suudi Arabistan, BAE bu gelişmelerden rahatsızdı.
‘Hem bir umre yap hem Suudlarla görüş. Sonra Körfez’e git. Sonra Batı başkentlerine git. En son bize gel. Biz gocunmayız. İstediğin zaman bize gel.’
“Dediklerimizi yaptı. Eylül ayında AK Parti Kongresi’ne geldi. Sonra da Dışişleri Bakanı görevini yürütürken hep resmi heyetlerle görüştük. Ama birçok heyeti benden habersiz Erdoğan’la görüştürenler oldu.
“Arap Ligi Toplantısı için Mısır’a gittim. Gördüm ki durum kritik, birtakım hareketlilikler var.
“Hayrat’ı davet ettim. Çünkü Mursi ile birlikte o da adaydı. Onun adaylığı uygun görülmedi, Mursi aday oldu. Ama güçlü bir isimdi.
“Dedim ki: ‘Ben kritik görüyorum tabloyu. Ne olur anayasa değişikliğini zamana yayın ve bütün taraflarla görüşün. Benim yapacağım bir şey varsa söyleyin yapayım.’ Dediklerimi kısmen yaptılar.
“Daha ötesine gittim. Bu meselenin Körfez ülkelerini rahatsız ettiğini gördüğüm için Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Suud El Faysal’la görüştüm. BAE’ye gittim. ‘Mısır’ın herhangi bir şekilde sizi rahatsız edecek bir politikası olmaz’ dedim.
“Onlar ise o sırada Müslüman Kardeşler’i terör örgütü muamelesine tabi tutmaya başladılar. BAE ile Mısır arasında fiili arabuluculuk yaptım.
“Arap Ligi’nin Katar’daki toplantısına özel davetli olarak katıldım. Bütün liderler oradaydı, Katar Emiri de yanımdaydı, BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah da yanımdaydı. Rahmetli Mursi de oradaydı.
“Konuşma esnasında BAE ile Mısır arasında sert bir gerginlik yaşandı. Mursi de ağır bir ifade kullandı.
“Şeyh Abdullah’ı Katar Dışişleri Bakanı’yla birlikte arkaya davet ettim; ‘Ne olur bu gerilimi durdurun’ dedim. İhvan’ın diğer gruplarla birlikte hareket etmesi için çok mücadele ettim. Diğer gruplarla tek tek konuştum. Kıpti Hristiyan liderlerle Müslüman Kardeşler arasında bir köprü kurmaya çalıştık. Mursi iktidara geldikten sonra Mursi’nin dışlanmaması için diplomasi yaptık.
“Ben bütün bunları yapmışken her şeyden bihaber adamlar suçu üstümüze atıyorlar.
“Mısır’da darbe olduğu gün etkide bulunabilecek taraflarla görüştüm ve darbe karşıtı bir açıklama yaptık. Aynı günlerde Sayın Erdoğan’a söyledim: ‘Müsaade ederseniz gidelim ve Mursi’yi de koruma altına alabilecek şekilde bir yol arayalım.’ ‘Olmaz’ dedi, saygı duydum.
“AB Daimi Temsilcisi, Mısır’a gitti. Kendisiyle konuştum: ‘Bizim gelmemiz şu anda doğru değil ama lütfen Mursi’nin şartlarını iyileştirecek şekilde devreye girin. Mısır’ın darbesini meşrulaştırmayın ama Mısır’daki kardeş kavgasını engelleyin.’ Sonra Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud El Faysal’la görüştüm.
“Bunu da ‘gaz verdi’ lafları için anlatıyorum. Ben barış diplomasisi uygulayan biriyim. Hiçbir zaman gerilimin yanında olmadım.
“Biz bu görüşmeleri yaparken Sayın Erdoğan, tam da darbeyle Kurban Bayramı arasındayken dedi ki: ‘Ahmet Bey, Suudi Arabistan’ın Mısır’a verdiği destek dolayısıyla haccı boykot edeceğiz’ dedi. ‘Sayın Başbakanım olmaz’ dedim.
“Mısır’ın adı Arap dünyasında Arapların beynidir. Mısır nereye doğru giderse Arap beyni oraya hareket eder. Demokrasiyi koruyabilseydi Mısır, şu anda dünyasında demokratikleşme trendi olurdu, izin vermediler.
“Çünkü demokrasi ve halkların hakim olduğu bir yönetimden dışarıda herkes korkar. İsterler ki otoriter bir kişi ile iş tutmak, milyonların oyuyla gelmiş, desteğini ondan biriyle iş tutmaktan daha kolaydır. Olmadı.
“Eğer Mısır’da demokrasi yerleşebilmiş olsaydı ve burada da Müslüman Kardeşler benim tavsiye ettiğim -bizim demeyeceğim- yollarla bütün taraflarla sağlıklı ilişkiler kurabilseydi ve birileri gaz vermemiş olsaydı bu tabir kullanıldığı için söylüyorum başka türlü seyredebilirdi.”
Yeni Şafak yazarı: “Küçük enişte, İhvan’ı gaza getirmeseydi…”
Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, kimi yazılarında “küçük enişte” diye bahsettiği Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde “İhvan’ı gaza getirdiğini” öne sürmüştü:
“’Biz Kahire’nin ara sokaklarında ne olduğunu adımız gibi biliyoruz’ diyen küçük enişte vaktiyle kendisine yapılan bütün uyarılara kulak tıkayıp İhvan’ı bu denli gaza getirmeseydi, İhvan Mısır’da ‘bir geçiş hükümetinin’ tarafı olarak kalabilseydi ne Tayyip Erdoğan sonradan Mısır’a ‘laiklik iyidir’ önerisi yapmak zorunda kalacaktı ne de şimdi Sisi’nin elini sıkmak durumunda.
“Kendi bencil hırsları ve devasa kibriyle sadece Türkiye’deki İslamcıların değil, Mısır’daki İslamcıların da kolunu kanadını kırmakta ‘başat aktör’lük yapan küçük enişte şimdi haftalarca Mursi için ağıt yakacak da o bakımdan diyorum. Türkiye’nin Mısır’da ele geçirdiği imkânı hovardaca harcayan adamın hiç olmazsa edebiyle susmayı bilmesi gerekir.”