Ana SayfaHaberlerGül’ün istifası ve yargıdaki güç mücadeleleri

Gül’ün istifası ve yargıdaki güç mücadeleleri

Yargı kurumundaki gelişmeleri yakından izleyen gazetecilerden Gökçer Tahincioğlu, T24’te bugün (29 Ocak) kaleme aldığı yazıda Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün istifasını değerlendirdi. Tahincioğlu’na göre istifayla birlikte “Gül-Soylu-İstanbul Grubu denklemi bozuldu…”

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararnamesiyle koltuğunu Bekir Bozdağ‘a bıraktı. Özellikle, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun MOBESE görüntülerinin kamuoyuna yansımasından hemen sonra dün yaptığı konuşmanın bu değişiklikte etkili olduğu iddiası kulislere yansıdı.

Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan ayrılması sırasında ilk kez kullanılan, “görevden affını istedi” ifadesi, Gül için de kullanıldı. Gül, kararnamenin Resmi Gazete’de yayımlanmasından hemen sonra Twitter hesabından görevden af talebini kabul eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘a “şükranlarını” sundu.

Gül’ün istifası yakın zamanda gerçekleşen kabine değişikliklerinden farklı. Cumhur İttifakı içerisindeki güç dengeleri, hükûmetin ülkeyi yönetirken en önemli enstrümanlardan biri olarak kullandığı yargının işleyişi açısından Gül’ün ayrılması ayrı bir önem taşıyor.

Gül, Milli Görüş geleneğinden gelen ancak AKP saflarına sonradan katılan bir isim. Refah ve Fazilet partilerinde siyaset yaptıktan sonra AKP ile yola devam etmek yerine Saadet Partisi’nde kalan az sayıdaki “yeni nesil” siyasetçiden biri. Saadet Partisi’nde beklenen reformların yapılmaması nedeniyle Numan Kurtulmuş liderliğinde kurulan Has Parti’ye geçen Gül, daha sonra yine Kurtulmuş’la birlikte AKP’ye geçti ve geçtiği andan itibaren kritik görevlerde bulundu. MKYK üyeliği, seçim işleri başkan yardımcılığı görevleri yürüten Gül, 19 Temmuz 2017’de Adalet Bakanlığı’na getirildi.

Başkanlık sistemine geçişe yönelik anayasa değişikliği teklifi hazırlanırken AKP heyetindeki en yetkili isim olan Gül, Adalet Bakanı olduktan sonra da af kanunu, başkanlık kararnameleri, İnsan Hakları Eylem Planı gibi kritik düzenlemelerin mimarlarından biri oldu.

Gül’ün bakanlık koltuğunda oturduğu 5 yıllık süreç boyunca yargıdaki güç mücadeleleri kulislerden dışarıya taştı. Cumhurbaşkanlığı’na yakınlığıyla bilinen hukukçuların ve Pelikan grubu olarak adlandırılan grubun İstanbul’da yoğunlaştığı belirtilen faaliyetlerine karşı, Gül, özellikle Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Yargıtay’da etkinlik sağlamaya çalıştı. İstanbul’daki bazı dava ve soruşturmalarda yapılanlara yönelik rahatsızlığı yargı kulislerinde yoğun olarak konuşuldu. Bunları değiştirmeye yönelik attığı adımların sonuçsuz kalmasından duyduğu rahatsızlığı sürekli yansıttığı da kulislere yansıdı. Buna karşılık, Gül’ün belli tarikat ve gruplara yakın isimlerin Yargıtay’a atanmasını sağladığı iddiaları da konuşuldu.

Ancak özellikle HSK’de geçen yıl yapılan değişiklik, güç dengelerini de etkiledi. Haziran 2021’deki HSK’deki görev süreleri biten üyelerin yerine atanan 4 üye ile birlikte, Gül’ün kuruldaki hâkimiyetini ‘İstanbul Grubu’na kaptırdığı yorumları yapıldı. Özellikle atamalarla ilgili 1. Daire’de güç kaybettiği belirtilen Gül’ün, Adalet Bakan Yardımcısı ve kimi bürokratların atamalarında da etkisiz kaldığı öne sürüldü. Bu durum, Gül’ün görevden ayrılma istediği iddialarına da yol açtı.

Gül, bir yandan ‘İstanbul Grubu’ ile mücadelesini sürdürürken, bir yandan da kabinede İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüş ayrılıkları yaşadığına yönelik iddialar sürekli gündeme geldi. Soylu’nun, ailesine hakaret edilmesine ilişkin soruşturmanın kapatılmasını açıktan eleştirmesinden sonra gerilim kamuoyuna da yansıdı.

Geçtiğimiz aylarda, Soylu’nun muhtarlara metruk binaları yargı kararı beklenmeden yıkabileceklerini söylemesi, Gül’ün de isim vermeden bu sözleri, “hukuka bağlı kalma zorunluluğu”nu vurgulayarak eleştirmesi de gerilimin kamuoyuna yansıyan tartışma başlıklarından biriydi. Soylu, daha sonra bu sözlerini düzeltme gereği duydu.

MHP’nin de Gül’ün icraatlarından rahatsız olduğu ve yargıda tek sesin sağlanması yönündeki eleştirilerini AKP’ye yansıttığı sıkça gündeme geldi.

Buna karşılık Gül’ün görevden affını istemesi ya da alınması beklenmiyordu. Özellikle Erdoğan’ın Gül’ün görevde kalmasını istediği ifade ediliyordu.

Gül de tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş‘ı, henüz gözaltına alındığı sırada açıktan eleştirmiş, Erdoğan’a olan bağlılığını açıktan göstermişti.

İstanbul’u esir alan kar fırtınası sonrasında en çok tartışılan konu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun henüz fırtına başlamadan ve yollar kapanmadan önce bir balık restoranında yemekte olmasıydı. İmamoğlu’nun restorana gelirken kayda alınan MOBESE görüntülerinin basına yansımasından sonra sürekli takipte olduğu iddiası konuşulmaya başlandı.

Bu tartışmalar sürerken, Adalet Bakanı Gül, Veri Koruma Günü nedeniyle yaptığı konuşmada ilginç mesajlar verdi:

“Geçmişte FETÖ’nün istihbarat ve veri madenciliğine verdiği özel önemi hepimiz biliyoruz. Ve bu çerçevede delil üreterek, tezgahlarla, oluşturulan kumpaslarla nasıl insanların kişisel haklarını ihlal ettikleri, nasıl mahremiyet haklarını ihlal ettiklerini hepimiz gördük, yaşadık. Usulsüz dinlemeler, kişilerin mahrem görüntüleri, özel bilgilerin ifşa edilmesi, verilerin hukuk dışı yollarla ele geçirilmesi gibi tüm hukuk dışı bu fiilleri hep beraber yaşadık. Hukuk devletinde esas itibarıyla haysiyet cellatlığı olmaz, itibar suikastı olmaz. Hukuk buna asla izin vermez, veremez, vermemelidir. Dijital kumpaslarla insanların hayatını tarumar eden, insanlara kumpas kuran, bu FETÖ’cü zihniyetin de asla ama asla unutulmaması gereken bir mücadele alanı olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bu FETÖ’vari anlayışın uygulamaları da hiçbir zaman hiçbir suretle ve hiçbir kimse tarafından gerçekleşmemesi yönünde teyakkuzu ve bu konuda da hukukun gerekli tedbirleri alması en esaslı görevlerden biridir.

Kişilerin kurumlarla paylaştığı bilgiler korunmalıdır. Bütün kurumlar ve başta da idare, bu sorumluluğu bihakkın yerine getirmesi lazım. Vatandaşın güvenerek verdiği bu bilgileri yarın başka yerlerde, medyada, sağda solda ifşa edilecek bir hale gelmediğinden emin olması lazım.”

Gül’ün FETÖ’ye atıf yaparak verdiği mesajların Cumhurbaşkanlığı ve MHP’de rahatsızlık yarattığı, AKP içinde de eleştirilere neden olduğu iddia edildi. Bunun üzerine Gül’ün istifası ile sonuçlanan sürecin yaşandığı öne sürüldü. Geçmişten bu yana biriken rahatsızlıkların etkisiyle de görev değişimi yapıldı.

Gül’ün yerine dışarıdan bir isim yerine TBMM’den, Anayasa Komisyonu Başkanlığı gibi önemli bir görevde bulunan Bekir Bozdağ’ın atanması da yargıdaki yeni dönemin önemli işaretlerinden biri.

Cumhurbaşkanı ve çevresiyle tam uyumlu çalışmasıyla bilinen Bekir Bozdağ, yeniden Adalet Bakanlığı koltuğuna oturdu. 17-25 Aralık, 15 Temmuz gibi kritik eşiklerin dönüldüğü dönemde, 2013-2017 arasında Adalet Bakanlığı yapan Bozdağ, daha sonra Başbakan Yardımcılığı yaptı. Ardından komisyon başkanı oldu. Bozdağ’ın gelişiyle özellikle İstanbul Grubu ile bakanlık arasındaki sorunların çözüleceği de belirtiliyor.

- Advertisment -