2021’in Temmuz ayında Mersin’de yayladan kasabadaki pazara yol kenarından yürüyerek giden Fethiye Topak (66) ile Nebahat Gülmez’e (68) yolda seyir halinde olan bir araç çarpmış ve iki kadının ölümüne sebep olmuştu.
Otomobili kullanan emekli hava albay Zekeriya Suna’nın kazadan sonra delil karartmaya çalıştığı ortaya çıkmıştı.
Soruşturma dosyasına giren HTS kayıtlarına göre Suna, kazadan sonra ambulansı değil bir tümgenerali aramış, jandarma sadece Suna’nın ifadesini almış ve tutanakları buna göre düzenlemişti. Olay yerinde görgü tanığı bulamadığını kayda geçen jandarma, Suna’nın akrabalarına telefonla ulaşarak karakola çağırmış, sürücüden önce akrabalarının ifadesini almıştı. Zekeriya Suna jandarma ifadesinde “duyduğuma göre başkalarına da otostop yapmışlar” diyerek akrabalarına referans vermişti.
Davada kazanın olduğu yere yakın bir kiraz satıcısı ve 112’yi arayan vatandaşın ifadesine başvurulmaması da dikkat çekmişti.
Kazadan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Ulaştırma Birimi’nden 3 akademisyenin kazaya ilişkin hazırladığı teknik raporda ikili değerlendirme yapılıp, Zekeriya Suna tam kusurlu bulunmuştu.
Daha sonrasında trafik bilirkişisinin hazırladığı raporda ise ailenin itirazlarına ve kendi çabalarıyla buldukları görgü tanıklarının ifadelerine yer verilmeyerek sadece jandarma tutanakları ve sürücü ifadesi dikkate alınmış, yayaların karşıdan karşıya koşarak geçerken kazanın gerçekleştiği ifadelerine yer verilmişti. Oysa dava dosyasında yayaların koşarak karşıya geçerken kazanın gerçekleştiğine dair herhangi bir belge ve ifade bulunmuyor.
Bunun üzerine mahkeme İTÜ’den ikinci bir teknik inceleme talep etti fakat bu sefer de bir bilirkişi heyetini kendi atadı. Atanan yeni bilirkişi heyetindeki 3 kişiden 2’si ‘motor’ hocasıydı, biri ise ‘bu benim alanım değil’ diyerek çekildi. Yerine gelen üçüncü kişi de ‘motor’ hocası çıktı.
Oluşturulan yeni heyetin hazırladığı raporda ise sürücü ile vefat eden iki yaşlı kadın eşit kusurlu sayıldı.
Olayda hayatını kaybeden iki kadından biri olan Fethiye Topak’ın damadı Tansel Parlak, dosyanın bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi talebiyle Adli Tıp’a yeniden gittiğini ve bu sefer de kuruldan ölenlerin asli kusurlu olduğu yönünde karar çıktığını yazdı.
Parlak, twitter’dan yaptığı paylaşımlarında şu ifadeleri kullandı:
“Adamın biri annenize çarpıp öldürüyor, sonra ölen suçluydu diyor. Ve Türkiye’de adalet sistemi bize annenizin suçsuz olduğunu kanıtlayın diyor, iftirayı atana değil. O da yetmiyor İftiracının yalanlarını somut delillerle açığa çıkarıyoruz ama hala aynı raporlar çıkıyor.
Kayınvalidemin davasında dosya Adli Tıp’a tekrar gitti. Oturup kurul olarak yine sanık ifadesi ve jandarmanın tutanağı üzerinden bu sefer ölenleri asli kusurlu bulmuşlar. İfadeler ve tutanakların taraflı ve yalan beyanlarla dolu olduğunu ispatladık. Daha ne yapalım?
İki yıldır kaybettiğimiz annemize atılan iftirayı temizlemeye çalışırken eşim kanser oldu. Tedavisi devam ediyor. Hepimizi tek tek hasta edip öldürmek mi istiyorsunuz? Bir emekli albayı koruyacaksınız diye daha ne kadar adaletsizlik yapacaksınız?
Jandarmanın yok dediği görgü tanıklarını bile biz bulduk, sanık yakınlarıyla karakolda verilen ifadelerin senaryodan ibaret olduğunu soruşturma savcısı bile yazdı. Sanığın kusurlu olduğunu gösteren onlarca somut kanıt var, daha ne yapalım? Bırakın da yasımızı tutalım.
Kazada olay yerinde görgü tanığı olmadığını kayda geçen jandarmalar, sanık akrabalarını telefonla arayıp karakola çağırmış, sanıktan önce ifadelerini almıştı. Oysa olay yerinde görgü tanığı vardı, biz bulduk, mahkemede konuştular. Böyle kör göze parmak bir adaletsizlik olur mu?”
Serbestiyet’e konuşan Parlak “Biz olay günü jandarmanın tuttuğu tutanakların tamamen sürücü beyanına göre ve onu korumak üzere oluşturulduğunu kanıtladık. Yok dedikleri tanıkları bulduk, sürücünün tam kusurlu olduğunu gösteren somut deliller ortaya koyduk. Soruşturma savcısı bile hazırladığı iddianamede o gün karakolda alınan sanık yakını ifadelerinin cezadan kurtulmak için yapılmış bir kurgudan ibaret olduğunu yazdı. Fakat hala Adli Tıp’taki bilirkişiler bu taraflı, usulsüz tutanaklar ile sanık ifadelerine referansla rapor yazıyorlar. Değerlendirmeyi yaparken hangi evrakları okuduklarını da raporda yazmışlar zaten. Biz bir dilekçeyle tüm usulsüzlükleri, kazaya ilişkin detayları dosyaya koyduk belki raporu hazırlamadan okurlar diye. Ama belli ki kurumdaki uzmanlar ya bunları okumuyorlar ya da iki masum insanla kendi meslek onurlarını korumayı emekli bir albayı korumaya tercih ediyorlar” dedi.
Parlak, olay günü alınan usulsüz ifade ve tutulan taraflı tutanaklar dolayısıyla ilgili jandarma personeli hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, tek umutlarının İçişleri Bakanlığı tarafından ilgili personel hakkında adil bir soruşturma yürütülmesi olduğunu kaydetti.