Ana SayfaÖZEL HABERÖZEL HABER | Kapı kapı dolaşıp kolluğun ‘yok’ dediği delilleri...

ÖZEL HABER | Kapı kapı dolaşıp kolluğun ‘yok’ dediği delilleri topladılar, iki kadının öldüğü kazanın davasında mahkemenin seyrini değiştirdiler

Geçen yıl Temmuz ayında Mersin’de yayladan kasabadaki pazara yol kenarından yürüyerek gitmekte olan Fethiye Topak (66) ile Nebahat Gülmez’e (68) çarpıp ölümlerine sebep olan emekli hava albay Zekeriya Suna’nın tutuksuz olarak yargılandığı dava devam ediyor. Jandarma’nın, başka delil bulunamadığı gerekçesiyle sadece Zekeriya Suna’nın ifadesine dayanarak tuttuğu tutanak, iki bahtsız kadının yakınlarının kaza ânında orada olan fakat jandarmanın tutanağa almadığı görgü tanıklarına tek tek ulaşmaları sonucunda ‘hükümsüz’ kalmış durumda. Kazada hayatını kaybeden Fethiye Topak’ın kızı Ayşe Parlak, tanıkların konuştuğu son duruşmada yaşananları Serbestiyet’e anlattı.

Kaza, Mersin’in Erdemli ilçesine bağlı Aydınlar Mahallesi’nde 1 Temmuz 2021 günü meydana geldi. Emekli hava albay Zekeriya Suna’nın (50) kullandığı otomobil, yol kenarında yürümekte olan Fethiye Topak ve Nebahat Gülmez’e çarptı. İki kadın olay yerinde can verdi. Sürücü Zekeriya Suna, kazanın ardından jandarmaya verdiği ifadesinde, hayatını kaybeden Toprak ve Gülmez için önce “otostop çekiyorlardı,” sonra da “aracın önüne atladılar” demişti. Davanın 3. duruşmasında ‘otostop çekiyorlardı’ iddiası mahkemeye ifade veren görgü tanıklarınca çürütüldü. Son duruşmada yaşananları kazada hayatını kaybeden Fethiye Topak’ın kızı Ayşe Parlak anlattı.

Fethiye Topak

Parlak’ın anlatımları şöyle:

Zekeriya Suna

‘‘Annem ve yengeme yönelik tüm ifadeler görgü tanıkları tarafından çürütüldü…’’

Zekeriya Suna ve olay günü sanık lehine ifade veren yakınları Soner Yılmaz ile eşi Ayşe Yılmaz’ın annem ve yengeme yönelik tüm ifadeleri görgü tanıkları tarafından da tamamen çürütüldü. Duruşmada ayrıca kaza tespit tutanağı ve olay yeri görgü tutanağı düzenleyen Jandarma görevlilerinin de kaza anında orada bulunan hiçbir tanığa başvurmadığı, olayla ilgili bilgilerini almadığı ve tanıkları olay yerinden uzaklaştırarak kazayı sadece sanığın ifadeleriyle kayda geçtikleri de kesinleşti.

Görgü tanığı arama zahmetine girmeyen jandarmanın en azından sadece kaza yerinde kendi gördüklerini kayda geçerek rapor tutması beklenirdi. Fakat maalesef sadece sürücünün beyanlarına dayanarak, somut deliller aksini göstermesine rağmen annem ve yengeme yüksek kusur vererek rapor tanzim etmişler. Maalesef Adli Tıp Kurumu da elindeki tek belge olan bu rapora dayanarak görüş bildirdi. Fakat biz ayrıca İTÜ’den alanında uzman hocalardan da teknik inceleme talep ederek dosyadaki eksik ve kusurları bilimsel bir değerlendirmeyle açıklamaya çalıştık. Sanık ve yakınları olay yerinde kamera kaydı vs. olmamasını da fırsat bilerek jandarma ifadelerinde annem ve yengemin panik halde yolun bir metre içinde otostop yaptıklarını, sürücüyle aynı yönde kendilerini yolun içine attıklarını söylemişlerdi.

Kazanın olduğu yerde kiraz tezgâhı bulunan ve o esnada yanındaki bir kişiyle sohbet ettiğini söyleyen görgü tanığı mahkemeye verdiği ifadesinde yolun içinde veya kenarında otostop yapan, yol güvenliğini tehlikeye atan kimseyi görmediğini, bir korna veya uyarı sesi duymadığını söyledi. Sanık ve yakınlarının iddia ettiği gibi bir şeyin olması halinde görmemesinin mümkün olmadığını belirtti. Tanık, büyük bir gürültü duyunca arkasını döndüğünü ve bir kadının yerde bir iki metre sürünerek kendisine yaklaştığını söyledi. Tarif ettiği kişi annem. Son nefesiyle yardım için yerde sürünürken 10 metre kadar yakınındaymış bu kişi. Tanık annemi kontrol ettiklerinde nabzının durduğunu, arabadan dumanlar yükselirken sürücünün aracın içinde oturmaya devam ettiğini, sürücüden kontağı kapatmasını istediğini söyledi. Ayrıca sanığın ifade ettiği gibi çarpmanın yolun ortasında olduğuna dair de hiçbir iz olmadığını, yolun tertemiz olduğunu ve kendisinin de gölge olduğu için tezgâhını o tarafa koyduğunu kaydetti. Düşünebiliyor musunuz, kazadan sonra sürücü hâlâ  arabada otururken orada olan bir tanığın ifadesine başvurulmadan tutanak tutmuş jandarma.

Nebahat Gülmez

Başka bir görgü tanığı: “Sanığın iddia ettiği gibi yolun güneş tarafında yürüyen, panik halde yola atlayan kimseyi görmedim”

Yine kaza günü, olay yerine 50-60 metre mesafedeki evinin bahçesinde oturan bir başka tanık da ‘Olay günü evimin altındaki çatmanın altında otururken bir yel geçer gibi bir araba geçti’ şeklinde tarif ederek sanığın çok süratli olduğunu, gördükten hemen sonra aracın yolun karşı tarafına geçtiğini ve büyük bir gürültü duyduğunu söyledi. Tanık ayrıca sürücünün gittiği yönde yürüyen kimseyi görmediğini söyledi. Duyduğu gürültüden sonra olay yerine gittiğinde bir kişinin çiti aşarak bahçenin içinde diğerinin de daha ileride yolun kenarında cansız yatarken sürücünün telefonla bir yerlerle görüştüğünü, kendilerinin olayı 112 ve jandarmaya bildirdiklerini söyledi. Sanığın iddia ettiği gibi yolun güneş tarafında yürüyen, panik halde yola atlayan kimseyi görmediğini, yolun kendi bakış açısında olduğunu, böyle bir durumdaki iki kişiyi görmemesinin imkânı olmadığını ifade etti. Tanık daha sonra kaza yerine gelen jandarmanın kendilerini olay yerinden uzaklaştırdığını, ‘dağılın yoksa ceza yazarım’ şeklinde uyardığını söyledi.

Tanıkların hepsi kaza anında olay yerinde oldukları halde ne kaza günü ne de bugüne kadar jandarmanın kendilerine başvurmadığını, olayla ilgili bilgilerini almadığını kayda geçtiler. Bu kişileri, kazada annesini kaybeden kuzenim Meryem Özkan kazanın olduğu bölgedeki evlerin tek tek kapısını çalarak buldu. Ayrıca tüm tanıklar olay günü çok yakında olduklarının tespiti için HTS kayıtlarının da incelenebileceğini söylediler.”

16 Eylül’de olay yerinde keşif yapılacak

Mahkeme heyeti 16 Eylül’de olay yerinde keşif yapılmasına ve olay günü kaza tespit tutanağında ismi bulunan jandarma görevlilerinin ve görgü tanıklarının da hazır bulunmasına karar verdi. Düşünün, jandarma görevlileri olay yerinde hiçbir görgü tanığını dinlemeden, sadece sürücünün ifadeleriyle, sanki kendileri şahit olmuş gibi kaza tespit tutanağı hazırlıyor. Daha sonra karakola götürülen sürücünün ifadesi 21.25’a kadar alınmıyor. Önce akrabaları Soner Yılmaz ve Ayşe Yılmaz 19.39’da gidip ‘Biz 15.50’de oradan geçtik, iki yaşlı kadın panik halde yolun bir metre içinde otostop yapıyorlardı’ şeklinde yalan beyanda bulunuyor. Daha sonra 21.25’te ifadesi alınan sanık Zekeriya Suna da ‘yolun bir metre içinde, panik halde otostop yapıyorlardı, üzerime doğru geldiler’ şeklinde yakınlarıyla aynı cümleleri kurduktan sonra ‘duyduğuma göre başkalarına da otostop yapmışlar’ diyerek tanıklara atıfta bulunuyor.

Zekeriya Suna ve yakınları mahkemeye gelmiyor

Gözaltındayken duyduğunu söylediği akrabalarının ifade beyanı, okuma yazması olan herkesin hemen fark edebileceği basit, iğrenç bir senaryo. Zaten davayla ilgili soruşturmayı yürüten savcı bunu fark etmiş olacak ki sanık yakını olan bu kişilerin ifadelerinin ciddiye alınacak bir tarafı olmadığını, tanıklıklarının kabul edilmemesi gerektiğini yazdı iddianamesinde. Biz mağdur tarafız. İki can kaybettiğimiz yetmiyormuş gibi kayıplarımızın manevi şahıslarına atılan iftiraların temizlenmesi için binlerce km yol gidip, kazayı açıklığa kavuşturmak için tüm delilleri didik didik ederken, kazada tam kusurlu olduğu eksik tutulan jandarma tutanağında bile somut delillerle ortaya çıkmış sanık Zekeriya Suna ve yakınları bir gün bile mahkemeye gelmiyorlar.

Son duruşmadan sonra artık sığınabilecekleri bir yer kalmadı. Zaten dosyadaki somut deliller sürücünün tam kusurlu olduğunu gösteriyordu. Şimdi görgü tanıklarının beyanları ile kurdukları iğrenç senaryo tamamen çöktü. Keşif sonrasında mahkemenin adil bir karar vereceğini, arabasıyla çarptığı insanlar yerde yatarken ambulans ve polis yerine sağı solu arayarak kendini kurtarmaya çalışan Zekeriya Suna ve yalan beyanda bulunan suç ortağı akrabalarının hak ettikleri cezayı alacağını ümit ediyoruz.

- Advertisment -