26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, CNN Türk'te Tarafsız Bölge Programında Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtladı. Başbuğ, 15 Temmuz'u bir darbe girişimi olarak değerlendirmediğini söyledi, "Bu Gülen cemaatinin silahlı darbe hareketidir" diye konuştu. Başbuğ, darbe girişiminin arkasında Amerikan istihbaratı olduğuna işaret etti; "Bir Silahlı Kuvvetleri'nin tam dibe vurmasını isterseniz son model budur. Darbeye teşvik edersiniz, provoke edersiniz, başlatırsınız ama o darbenin başarısız olması için bütün tedbirlerinizi alırsınız istihbarat örgütü olarak" ifadelerini kullandı. Başbuğ buradaki amacın TSK'yı güçsüz ve itibarsız bir hâle getirmek olduğunu söyledi.
'TSK güçsüzleşiyor'
Başbuğ, hükümetin Kanun Hükmündeki Kararnamelerle TSK'nın yapısında yaptığı değişiklikleri de eleştirdi, "Bu düzenlemeler büyük bir travma yaşayan orduyu daha da güçsüz kılar" dedi.
"Komutanlıkların bakanlığa bağlanması emir komuta birliğini bozar. Emir komuta birliğini perişan ederseniz, o orduyu perişan edersiniz. Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanıp bağlanması tartışılabilir. Ordunun gücü dağıtılmaya çalışılıyor, ama bu tehlikeli. TSK'yı daha da güçlendirmeniz lazım. Ama bu kanun hükmünde kararname ile güçlenmiyor, güçsüzleşiyor."
"Harp okulları Osmanlı'nın mirasıdır. Bunu Abdülhamit yapmadı. Harp akademileri hayati önemdedir. Bunu anlamakta zorlanıyorum. Harp akademileri öğrencilerinin bir kısmı bu harekatın içinde yer almış. Sayın Cumhurbaşkanı'na suikast için giden özel tim mensuplarının büyük kısmı harp akademisi öğrencisi. Bu çocuklar maalesef, Cumhurbaşkanına yapılacak suikastin içinde yer almıştır. Bu kabul edilebilir bir şey değil, çıldırtıyor. Buradan hareket ederek, siz bu müesseseyi kaldırınca çözecek misiniz bu olayı. Türk ordusunun damarını kesiyorsunuz. Yapmayın bunu. Niye müesseseyi kaldırarak, bu sorunu çözebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?"
'Ana sorumlu MİT'
Başbuğ, ana sorumlunun MİT olduğunu Türk silahlı kuvvetlerin içine sızmaları ortaya koyması gerektiğini de belirterek, şunları söyledi:
"1992 yılı kırılma, dönüm noktası. İlk defa sivil kişiler MİT Müsteşarlığı'na getirildi. Genelkurmay Başkanlığını MİT'in içinden tamamen çektiniz. Genelkurmay Başkanlığın'dan birileri kesinlikle olmalyıydı yoksa bu düzen yürümüyor. 2002-2010 döneminde, sekiz yıllık süre zarfında yaş kararı ile silahlı kuvvetlerden ilişiğini kestiğimiz herkesin arkasında MİT'in raporu vardı. O dönemde bir kişi Fethullahçı diye bilgi gelmedi. 2002-2010 döneminde dini cemaatlerle attıklarımızın büyük çoğunluğu Mehmet Kurdoğlu grubu. Tahşiye olayına geldik. Bu da bizim dikkatimizi çekti. Peki diğer cemaatlerden kimse yok mu diye ? MİT'te de cemaatçiler var."
"Rakip cemaatin uzaklaştırılmasında kullanıldık"
"Tahşiye olayından sonra anladık ki Gülen cemaatinin en büyük rakiplerden biri Mehmet Kurdoğlu. Bizi rakip cemaatin elemanlarını silahlı kuvvetlerden uzaklaştırma da kullanmışlar."
CIA'i işaret etti
"Bu kalkışmada dış destek de var. Olmaması işin tabiatına aykırı" diyen Başbuğ, CIA'i işaret etti:
"Gülen nerede yaşıyor. ABD'de. Orada o imkanları sağlayan kim? CIA. Bu istihbarat örgütü ona ABD'de kalma iznini boşuna mı vardı. İstihbaratın onu kullanmayacağını mı düşünüyorsunuz?"
"ABD Gülen'i iade etmezse kullanmaya devam edecek demek"
Başbuğ Fethullah Gülen'in iadesi ile ilgili de "Gülen'in ABD tarafından kullanışlı olmakan çıkıp çıkmadığını zaman gösterecek. Eğer ABD, iade etmezse demek ki kullanmaya devam edecek. Eğer iade ederseniz kullanma durumu bitti. İade ederseniz sizin istihbarat örgütlerinin ilişkisi ortaya çıkarsa ne yapacaksınız?" diye konuştu.
'Darbede 3 grup var'
Darbe girişiminin ana omurgasının Gülen Cemaati olduğunu ama toplamda üç grup olduğunu ifade eden Başbuğ, şöyle devam etti:
"15 Temmuz kalkışmasının arkasında planlayan, yöneten, ana isim cemaattir. İkincisi büyük bir ihtimalle anında yapması gereken hareketi yapmayanlar, gecikenler, tereddüde düşenler… Bunlar cemaatçi mi hayır. Üçüncü grup ise cemaatçi olmamasına rağmen buradan istifade etmek isteyenler olabilir."
2012'den sonra Erdoğan tek başına cemaatle savaştı
Başbuğ 2011'den sonra AKP'nin cemaatle olan ilişkisinin kopmaya başladığını da anlatan Başbuğ, "2012-2016 döneminde cumhurbaşkanını olacak başbakanın durumunu ayrı değerlendirelim. Adeta tek başına savaş verdi cemaatle. Objektif bakan birisiyim. 2007-2011 döneminde de bu hükümetin siyasi sorumlulğu var. Silahlı kuvetlere yapılan komplolar, TSK'ya sızanlarla ilgili hiç bilgi yok muydu MİT'te" diye konuştu.
"Tehdit dedim, Başbakan çok büyütüyorsun dedi"
Başbuğ, Türk silahlı kuvvetleri içindeki Gülen yapılanmasını hisseden bir komutan olduğunu ve bunu Recepe Tayyip Erdoğan'a söylediğini iddia etti:
"Ben bu sıkıntıyı hisseden bir komutanım. Amerikan ordusunda yasa ile kurulmuş olan personel izleme teşkilatı var. 2010'da Başbakandan böyle bir yapı kurulmasını istedim. Şu anda da Genelkurmay Başkanlarının gözleri kör, personeli dışarda izleme açısından olanakları yok. MİT biliyor, vermiyor. Gözü çok açık da size vermiyor. 2010'da MİT müsteşarına vereyim incelesin dedi. MİT Müsteşarı geldi, konuştuk. Siyasi iradenin böyle bir yasa ile bize izin vermesi insan tabiatına aykırıydı. Çünkü ittifak vardı. 2007-2011'i ayrı bir yere koyalım. Bu dönem AKP'nin cemaatle tam ittifak yaptığı dönem. Ben bu dönemde Gerel Kurmay Başkanlğı yaptım. Bu da tam ittifak olduğu dönem. Cemaatin tehdit olduğu defalarca ifade ettim. 'Bugün bu tehdit bize yarın size' dedim. 'Ya komutanım sen bunları çok büyütüyorsun' dedi. Kim haklıymış 2016'ya geldiğimizde."
"Askeri darbe değil, cemaatin silahlı darbe hareketi"
Başbuğ,15 Temmuz kalkışmasının bugüne kadar yapılan askeri darbelerle aynı havuzda olmadığını düşündüğünü belirterek şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da Türk Silahlı Kuvvetleride yuvalanan bir cunta var. Fakat bu cunta kendi başına yapmıyor bu hareketi. Fettullah Gülen'den emir alıyor. Bu Gülen Cemaati'nin silahlı darbesi. Cemaatin askere sızmak suretiyle yaptığı silahlı darbe tanımlamasına da itirazım olmaz. 27 Mayıs ile önemli bir fark. 27 Mayıs'ın cuntası askerlerden oluşan, kendilerine göre bir amaçları olan cunta. Askeri müdahaledir. Burada karşılaştığımız tablo farklı.Askeri darbe olarak tanımlanmasına sıcak bakmıyorum. Bence bu cemaatin bir silahlı darbe hareketidir. Cemaat bunu askerlerdeki unsurlarla yaptı. 15 Temmuz'un ana omurgası kesinlikle cemaat. İkinci grup bu yaşanılan olay karşısında anında yapması gerekeni yapmayanlar, geçikenler. Tereddüte düşenler kararsızlık içinde olanlar ? Bunlar cemaatçi mi ? Hayır belki hepsinin olduğunu söyleyemeyiz. Üçüncü grup ise cematçi olmamasına rağmen bundan istifade etmek isteyen insanlar."
Kaynak: CNN Türk