Ana SayfaHaberlerGündemRÖPORTAJ “Biz Suriyeliler 12 yıldır deprem koşullarına benzer koşullarda yaşıyoruz”

RÖPORTAJ “Biz Suriyeliler 12 yıldır deprem koşullarına benzer koşullarda yaşıyoruz”

Suriye Diyalog Merkezi’nden Kenda Hawasli, 6 Şubat depreminden Suriyelilerin nasıl etkilendiği hakkında bir rapor hazırladı. Rapora göre depremde hayatını kaybedenlerin yüzde 9’u Suriyeliler. Göç İdaresi Başkanlığı’nın kriz ve afet zamanlarında Suriyelilerle ilgili net bir planı yok. Bazı Suriyeli aileler deprem nedeniyle devletten aldıkları parayı Türk ev sahibine vermeleri için tehdit edildi. Hawasli, raporunu Serbestiyet’e anlattı: ‘’Biz Suriyeliler 12 yıldır deprem koşullarına benzer koşullarda yaşıyoruz. Esad rejiminin bombardımanı ve Rus savaş uçaklarının yarattığı yıkımın boyutu depremin yarattığı yıkımın boyutundan farklı değildi. “

Raporu kimlerle, nasıl, hangi bölgelerdeki depremzedelerle konuşarak hazırladınız?

Suriye Diyalog Merkezi’nde 2018 yılından beri Suriyelilerin durumunu takip eden gözlemleme birimimiz bulunmaktadır. Bazı Türk kurum ve kuruluşlarla çalışarak entegrasyon, eğitim, çalışma koşulları, gençlerin barınma sorunları, yasadışı göç ve bazı yasal sorunlar başta olmak üzere Türkiye’deki Suriyelilerin durumuna ilişkin birçok rapor yayınladık.

Deprem olduğunda merkezin orada ikamet eden bazı çalışanları etkilenmişti. Aynı zamanda İstanbul’daki gözlemleme birimi depremin hem Türkiye hem Suriye’deki Suriyelilerin üzerindeki etkilerini takip etmeye başladı ve konuyla ilgili birkaç rapor yayımladı.

Etkilenen illerde birçok arkadaş, aktivist ve dost kuruluşlarla iletişim kurduk, bazı depremzede ailelerle görüşmeler yaptık ve sosyal medyada bazı danışma grupları takip ettik. Bununla beraber yeni çıkan kararlar ve bilgileri teyit etmek için göç idaresi ile sürekli iletişim halinde olan Suriyeli kuruluşlarla doğrudan iletişime geçtik. Buna ilaveten deprem bölgesine giden Suriyeli gönüllü ekipler ve depremzede ailelerin sorunlarını takip eden aktivistler ile iletişim kurduk. 

Suriyeliler Türkiye’deki depremden nasıl etkilendi, sizin gözlemleriniz neler?

6 Şubat depremi geniş bir alana yayılan, büyük yıkımın boyutu ve etkilenen insanların sayısı nedeniyle üstesinden gelinmesi ve ona karşı reaksiyon alınması kolay olmayan bir felaket olarak kabul edilir. Devletin bu felaketi kontrol altına alma çabalarına rağmen Suriyeliler bu felaketin en güçsüz grubu olmuştur. Bunun nedeni ekonomik durum ve sosyal destek veren grupların yokluğudur. Ayrıca geçici koruma statüsündekilerin iller arası seyahat izni sorunları gibi yasal sorunların etkisi de olmuştur. Raporda da belirttiğimiz gibi Göç İdaresi’nin ilgilenmesi ve bu konuda kolaylık sağlamasına rağmen, bilgi eksikliği veya tutarsızlığı ve hükümetin planlarının Suriyelileri kapsayıp kapsamayacağının bilinmemesi nedeniyle birçok sorun ortaya çıkmıştır.

Öte yandan deprem psikolojik olarak Suriyeliler açısından daha fazla etkili olmuştur, çünkü onların önceki yıllarda yaşadıkları ölüm, korku ve zorla yerlerinden edilme anlarını hafızlarına tekrar getirdi. Ayrıca Suriyeli dernekler Türkiye’deki Suriyeli depremzedelere yeterince destek veremedi, çünkü bu derneklerin depremden önce yeterli sayıda çalışanı yoktu ve bunların çoğu deprem bölgesinde bulundukları için kendileri de depremden etkilenmiştir. Bütün bunlara rağmen, özellikle uluslararası kurum ve derneklerin tepkisi yeterli olmayınca, bu dernekler depremzedelere yardım toplama kampanyaları düzenleyebildi ve arama-kurtarma çalışmalarına destek sağlayabildi.

Raporu hangi tarihlerde hazırladınız?

9 Şubat tarihinde, yani depremin 3. gününde bilgi toplamaya ve raporu hazırlamaya başladık. Bu çalışma şubatın sonuna kadar sürdü. Raporun Arapça versiyonunu 27 Şubat’ta, Türkçe versiyonunu ise 10 Mart’ta yayımladık.

Raporda en çarpıcı, yaparken sizi en çok şaşırtan, kamuoyunun bilmesi gerekir diye düşündüğünüz noktalar nelerdi?

Biz Suriyeliler 12 yıldır deprem koşullarına benzer koşullarda yaşıyoruz. Esad rejiminin bombardımanı ve Rus savaş uçaklarının yarattığı yıkımın boyutu depremin yarattığı yıkımın boyutundan farklı değildi. Savaşın insani ve maddi hasarları depreminkinden büyüktü, panik ve korku duygularını sadece birkaç dakika içinde değil yıllar boyunca yaşadık.

Bu deprem hayatın sayılı saniyeler içinde nasıl altüst olabileceğinin ve bu süreçte nasıl istikrardan sığınma durumuna geçilebileceğinin canlı bir örneğidir. Allah’tan bu durumun acılarını hiç kimsenin yaşamamasını dilerim.

Suriyeliler açısından dikkat çeken şeylerden biri hükümet, kurumlar, dernekler ve yetkililerin millete yardım etmek ve bu felaketle ilgili çözümler bulmak için hemen harekete geçmeleridir. Ülkemizde bildiğimiz milletini sömüren, katleden ve acılarını istismar eden hükümetin tablosundan sonra bu tabloyu görmek dikkat çekiciydi.

Şahsen beni de şaşırtan şeylerden biri insanın ruhunda bulunan iyiliğin büyüklüğüdür. Bu musibette herkes sınır tanımadan ve ırka bakmadan depremzedelere yardım etmek için koşmuştur. Bu insani dayanışma takdir edilmeli, sürdürülmeli ve vurgulanmalıdır, çünkü bu duygu bazen felaketi siyasi çıkarlar için istismar edebilecek başka bir sahnenin önünde yok olabiliyor. Biz insan olmamıza sarılmalı ve insanlığımızı korumalıyız çünkü bu, sevgi ve barış içinde birlikte yaşamamızın garantisidir.

***

Suriye’de 12 yıldır süren iç savaş nedeniyle Türkiye’ye 4 milyon mülteci geldi. BM rakamlarına göre, Türkiye’de depremin etkilediği 11 ilde, 1,74 milyon Suriyeli mülteci yaşıyor. Suriye Diyalog Merkezi’nden Kenda Hawasli’nin hazırladığı ‘’Türkiye’deki Suriyeliler: Depremin Gün Yüzüne Çıkardığı Zayıflık ve Hassaslığın Başka Boyutları’’ başlıklı raporda öne çıkan bazı bulgular şöyle:

– Yabancıların işlemleriyle ilgilenen Göç İdaresi depremin ikinci gününde harekete geçti. Bazı basın mensubu ve STK temsilcileriyle, depremden etkilenen 10 ilde ikamet eden Suriyelileri ilgilendiren kararlardan kendilerini haberdar etmek için bir araya geldi. Daha sonrasında üçüncü gün, depremden etkilenen on ildeki geçici koruma kartı sahipleri için iller arasında seyahat etmeye yarayan izinleri dondurmak için bir karar yayınladı. Kararda, depremden etkilenen yabancıların yerleşim ve geçici ikamet yerlerinin bilinmesi için gittikleri ildeki il göç idaresi müdürlüklerinden 90 gün süreli yol izin belgelerini almaları gerektiği vurgulanarak onların iller arasında özgürce hareket edebilecekleri ve akrabalarına -İstanbul’da akrabası olanlar hariç- gidebilecekleri belirtiliyordu. Bu karar Suriyelilere ait birçok sosyal mecrada yazılıp yayınlandı.     

– Göç İdaresi Başkanlığı, depremden etkilenen Suriyeli ailelerin İstanbul’daki akrabalarının yanına gitme yasağını resmi olmayan bir şekilde geri çekti. Oradaki göç idaresi merkezlerinden birinden iki ayı geçmemek üzere seyahat izni almaları şartıyla orada ikamet etmelerine izin verdi. Bu izni almak için, geçici ikamet adreslerini teyit etmek amacıyla, onları barındıran aileden bir kişinin kendilerine eşlik etmesini şart koştu. Bu şart tüm illerde uygulandı.
– Göç İdaresi Başkanlığı’nın kriz ve afet zamanlarında çok sayıda Suriyeli ile nasıl bir muamelede bulunacağına dair net bir planı bulunmamakta. Sözlü genelgeler belirsizliğe ve kafa karışıklığına neden olduğu gibi birçok yanlış bilginin yayılmasına ve doğru bilgiye ulaşmanın zorlaşmasına sebebiyet verdi.

  • Bazı Suriyeli aileler de eski yaşadıkları evlerin sahipleri tarafından şantaj ve tehditlere maruz kaldı. Ailelerden bir kısmı, aldıkları parayı Türk ev sahibine vermeleri gerektiği ve bu paranın ev sahibine ait olduğu iddiasıyla tehdit edildi. Ve bu ailelerden kimisi de özellikle de bu yardıma kimin hak kazandığına dair herhangi bir yasal açıklamanın olmaması sebebiyle, tehditlere boyun eğdi.
  • Deprem Suriyelilerin büyük bir bölümünü, temel ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıkları iş olanaklarından mahrum bıraktı. Bu insanlar, müdahale ve malzeme desteğinin önceliği halihazırda Türk hükümeti tarafından kendi vatandaşlarına yönlendirilmesi hasebiyle kendileri dikkate alınmadan ya da onları desteklemek için özel müdahale yöntemleri tasarlanmadan, durumları kendi durumlarından farksız olan Suriyeli ailelerin misafiri oldular.
  •                           
  • Suriyeliler arasında ölümlerin fazla olması yetim ve dul oranlarının yükselmesine de neden oldu. Bu iki kategoride yer alanların bakımıyla ilgilenen birçok kuruluş zarar gördü. Bu durum sözü edilen kuruluşları daha önceden bakımıyla ilgilendiği aileler için konut, barınma yeri ve bakımlarını üstlenecek yerler bulmaya zorladı ki bu da onların bu kategorideki daha fazla aileye ve çocuğa güç yetiremeyeceği anlamına gelir.                                              
  • Yine kimlikleri olmayan diğer Suriyeliler, en hassas ve görünmez gruplardan biri olarak önümüze çıkıyor. Hizmetlerden, yardımlardan ve çalışmaktan yoksun kalıyor ve Türkiye topraklarında bulunmalarına izin veren herhangi bir yasal statüye sahip olmadıkları için yasal kovuşturmaya tabi tutuluyorlar. Dolayısıyla bu sorunu ele alma ve kökünden çözmek için üzerine eğilmek gerekiyor.
  • Bazı siyasi partiler Suriyelilere karşı kışkırtma ve nefreti arttırmak amacıyla, yaşanan insani krizi kötüye kullandı. Bilhassa Türkiye için seçim zamanının yaklaşmasıyla da hükümeti karalamak ve siyasi kazanımlar elde etmek için Türkiye’deki Suriyeli varlığı dosyasını kendi çıkarları için kullandılar.

Mülteci düşmanlığıyla tanınan bazı siyasetçiler sosyal medyada Suriyelilerin özellikle Hatay’da yıkılan binalarda hırsızlık yaptığını ve dükkanları soyduğunu iddia ederek takipçilerini Mersin’deki KYK yurdunun önünde toplanmaya ve deprem sebebiyle yerinden olmuş kişileri bu yurttan çıkarmaya davet etmeye başladı. Bu durum polis güçlerini, olaya müdahale ederek orada ikamet eden Suriyeli aileleri yurttan çıkarmasına zorladı.

  • Bazı siyasetçiler de sosyal paylaşım sitelerindeki kişisel hesaplarında Suriyelileri etkilenen bölgelerde yağma ve hırsızlık yapmakla suçlayan veya depremden sonra sınırların açıldığını ve Suriye’den göç dalgalarının yeniden başladığını iddia eden yanlış bilgi ve yalan haberler yaydılar. Nihayetinde iş, bazı silahlı kişilerin Suriyelilere ve Afganlara doğrudan ateş açma çağrısı yaptığı bir videoyu yayınlama noktasına geldi.
- Advertisment -