Ana SayfaHaberlerGündem“İddianame resmi tarih oluşturma çabasının bir parçası”

“İddianame resmi tarih oluşturma çabasının bir parçası”

 

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Gezi Parkı iddianamesinde, iş insanı Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 16 kişinin "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları isteniyor. Soruşturma kapsamında halen tutuklu bulunan Kavala ve Yiğit Aksakoğlu ile Memet Ali Alabora, Can Dündar, Ali Hakan Altınay, Mücella Yapıcı, Pınar Öğün Alabora, Çiğdem Mater, Gökçe Yılmaz, Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekci, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin yargılanacağı davanın ilk duruşması 24 Haziran’da yapılacak. Peki 16 kişi hangi suçlamalarla yargılanacak?

 

"Şirin ve iyi huylu gözüken eylemler"

 

"Occupy" hareketinin teorisyenlerinden ABD’li siyaset bilimi profesörü Gene Sharp’ın "Diktatörlükten Demokrasiye" kitabında yer alan eylemlerin Gezi Parkı sırasında birebir uygulandığının savunulduğu 657 sayfalık iddianamede, Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’in devrilmesinde rol oynayan gençlik örgütü Otpor ile bu örgütle bağlantılı Canvas (Uygulamalı Şiddet İçermeyen Eylem ve Stratejiler Merkezi) adlı kurum tarafından eğitilen kişilerin Gezi eylemlerini yönlendirdiği savunuluyor.

 

"Birbiriyle bağlantısız gözüken legal, illegal ve legal görünümlü illegal yapıların aynı amaç etrafında birleşerek faaliyetlere giriştiği", "vatandaşlara şirin ve iyi huylu gözüken, başta sözde şiddet içermeyen biçimde sahnelenen eylemlerle halkı sokağa dökmeye çalışıldığı" iddia ediliyor. Canvas’ın internet sitesinde yayınlanan bir makaleye atıfta bulunularak, "Protestolarda 20 Sırp kasabasındaki polis karakollarını ziyaret eden Otpor’lu kadınlar ve anneler pasta getirdiler" denildikten sonra, "Gezi kalkışmasında ise bazı göstericiler ile polis memurları arasında çiçek dağıtma olayları yaşanmıştır" deniliyor.

 

"Asıl sebep büyük altyapı projeleri"

 

İddianamede ayrıca, oyuncu Memet Ali Alabora’nın sosyal medya paylaşımları ile "etki ajanlığı yaptığının anlaşıldığı" da savunuluyor. ABD’li milyarder George Soros için "dünyada bir kısım gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasi kimliği bulunan şahıslar tarafından uluslararası spekülatör olarak tanındığı" belirtildikten sonra, tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın ise "Soros’un kurduğu Açık Toplum Enstitüsü’nün Danışma Kurulu üyeliğini yaptığı" ifade ediliyor.

 

Gezi Parkı eylemlerinin "kalkışma hareketi" olarak tanımlandığı iddianamede, "Asıl sebebin Adalet ve Kalkınma Partisinin izlediği iç ve dış politikalar ve ülkemizde inşa edilmeye çalışılan büyük altyapı atılımları ve projeleri olduğu anlaşılmıştır" deniliyor. Gezi eylemlerinin sistemli ve planlı olarak yürütüldüğünün savunulduğu iddianamede, eylemlerin "demokratik hak ve masum protesto gösterileri" şeklinde lanse edilmesine rağmen, amacın "Türkiye genelinde kaos ve kargaşa ortamı meydana getirilerek hükümete karşı silahlı kalkışma amaçlandığı" ifadesi de var.

 

Alman konsolos çalışanıyla görüşme de delil oldu

 

Osman Kavala ve avukat Can Atalay'ın İstanbul Almanya Başkonsolosluğu Hukuk Bölümü Yöneticisi Dr. Volker Helmert ile Temmuz 2013’te yaptığı bir görüşme de iddianamede suç delili olarak yer alıyor. "Şahısların aralarında genel olarak İngilizce konuştuğu, zaman zaman da Kavala ve Atalay’ın Türkçe anlatacakları konuyu tartıştıkları, Atalay’ın konuşmayı daha ziyade Helmert’e yaptığı, mahkeme kararları hakkında şahsı bilgilendirdiği ve Helmert’in konuyla alakalı sorular sorduğu duyulmuş ve görülmüştür" deniliyor.

 

Suç delili: "Ölülere saygı göstermek"

 

"Ölülere saygı göstermek" başlığı altında eylemlerde hayatını kaybedenlerin cenazelerinde kasten gerginlik çıkarıldığı belirtilerek, bu kişiler için sembolik mezarlıklar yapılıp mum yakılması da suç delili olarak yer alıyor.

 

Canvas adlı kurumun şiddetsizlik eylemi eğitimlerini hangi ülkelerde verdiğinin gösterildiği iki harita için, "Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede faaliyet gösterdikleri" belirtilerek, bu eğitimlerin Gezi Parkı eylemlerinde kullanıldığı iddia ediliyor. Gezi Parkı iddianamesinde yer alan 16 sanıktan biri olan avukat Can Atalay, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, "Bunu söyleyen de bence buna inanmıyor. Mantıklı bir yanı yok. Gezi eylemleri, uluslararası komplolarla izah edilemeyecek bir kitle hareketi" diyor.

 

"İddiaların mantıklı bir yanı yok"

 

Can Atalay, iddianameye konu olan soruşturmanın Gülen cemaatinden emniyet ve yargı mensupları tarafından başlatıldığını belirtiyor. "İddianameyi yazan savcı bunu kendisi de söylüyor. Dolayısıyla 2019 yılı itibariyle AKP’nin Gülencilerle beraber hazırlamış olduğu bir iddianameden bahsediyoruz" diyor. Gezi Parkı iddianamesinin son bölümünde, bu konuya ilişkin olarak, "FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanı oldukları daha sonrasında tespit olunan şahıslar tarafından soruşturmanın başlatıldığı yönünde bir kısım iddialar ileri sürülmüşse de savcılığımızın 2016 yılı sonrasında soruşturmaya konu tüm delillerin ve özellikle de tapelerin tamamının yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığı, bahsi geçen örgüt militanlarının dosya üzerindeki tüm etkilerinin ortadan kaldırıldığı" deniliyor.

 

Atalay’a göre, Gezi Parkı eylemlerinin kriminalize edilmesi, anayasal haklarını kullanmaya çalışan insanların karalanmaya çalışılması anlamına geliyor. "Bunun beyhude olduğunu söylemek istiyorum" diye ekliyor.

 

"Siyasi çıkarımlardan ibaret bir iddianame"

 

DW Türkçe’ye konuşan dava avukatlarından Evren İşler ise iddianamenin bir iddianamede olması gereken unsurları içermediğini belirterek, "İddianameler suça ilişkin delili, delille kişinin bağını tartışmalı. Bu iddianame ise savcının siyasi çıkarımlarından ibaret. 'Şöyle olduğu anlaşılmıştır' deniliyor ama bunun delili yok" diyor. Hukuki açıdan bir diğer absürtlüğün ise iddianamede yer alan gazete haberleri ve köşe yazarı yorumları olduğunu dile getiren avukat, "Haber ya da yorum iddianameye girince delil olmuyor. 'Şurada görüşmüşlerdir' diyor. Görüşmüşler de ne yapmışlar? Bir kurguya bulabildiklerini delil gibi yerleştirmişler" diye ekliyor. İddianamelerle resmi tarih oluşturulmaya çalışıldığını savunan avukat İşler, "Bu iddianame de bu çabanın bir parçası" diye konuşuyor.

 

"Sanıklar arasında bağlantı kurulmuyor"

 

Avukat İşler’in dikkat çektiği bir diğer nokta ise, Gezi Parkı eylemleri için gündem oluşturma çabalarının 2011 yılında başladığının iddia edilmesine karşın iddianamede buna ilişkin delil bulunmaması… İddialar arasında, "Taksim Gezi Parkı Projesi’nin 2011 yılında başladığı, Memet Ali Alabora gibi bir kısım şüphelinin 2011 yılında Gezi Parkı’nda çekilmiş görüntülerinin olduğu" da var. Avukat, "Suç tarihinin miladı 2011 ile başlatılıyor ama 2011-2013 dönemine ilişkin bir tane delil yok. Çeşitli yorumlar ve bakış açılarıyla oluşturulmuş bir belge. Delil tartışması yapmayan, sanıklar arasında bağlantı kurmayan bir belgeden söz ediyoruz" diyor.

,Kaynak: Deutsche Welle Türkçe

- Advertisment -