Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) 30. Genel Kurulu'nda konuştu. Cumhurbaşkanı, Fırat Kalkanı operasyonunu eleştirenlere yanıt verdi ve şunları söyledi:
"Geçen çıkmış birisi Parlamentoda konuşma yapıyor, 'Bize ne dünyadan?' diyor. Lafa bak ya. Gaziantep'te 56 vatandaşımız öldürülüyor, Kilis'te aynı şekilde. Ben hastaneleri dolaşıyorum, o hali görüyorum, o güne kadar hep sabretmişiz, hiçbir yere girmemişiz ama o gün dedik ki 'Artık biz daha duramayız. Biz şimdi gireceğiz. Adımı atalım.' İlk adımı attık, girdik. Cerablus'tan başladık, ardından El Rai dedik. Ondan sonra 'Güneye doğru gideceğiz.' dedik. Akıl vermeye başladılar, 'Ne işimiz var oralarda?' Ya benim için buralar tehdit bölgeleri. Bizim 'terörden arındırılmış güvenli bölge' diye bir tezimiz var. Başından beri bunu söylüyoruz. Eğer bu hallolmazsa Gaziantep her zaman tehditte, Kilis her zaman tehditte, Şanlıurfa her zaman tehditte. Dertleri ne? Kuzey Suriye'de yeni bir devlet kurmak. Biz böyle bir devletin kurulmasına müsaade etmeyeceğiz, bu böyle bilinmeli."
"Bir toprağın vatan olması için şehide ihtiyacı var"
Şehitler olmasının can yaktığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Ama şunu da bileceğiz ki bir toprağın vatan olması için şehide ihtiyacı var, gaziye ihtiyacı var. 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.' diyor şair. Buralara böyle geldik. Bu 780 bin kilometrekare bize durup dururken lütfedilmedi. Son, Cumhuriyetin kuruluşundan önce şöyle 10 yılı bir ele alırsak, 10 yıl içerisinde biz yaklaşık 2 milyon, 3 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye düştük. Ve bize Sevr'i dayattılar, Lozan'a razı olduk. Olay budur. Yoksa biz buna layık mıyız? Düşünebiliyor musunuz 17'nci, 18'inci asrın dünyada bir numarası olan bir devletiz, oradan bu bakiyeye kaldık. Şimdi de diyoruz ki 'Ne olacak? Olsun, biraz daha gidebilir.' Zaten bu PKK denilen ahlaksızların, bu alçakların istediği bu değil miydi? Bunlar değil miydi bizim Güneydoğu bölgemizde birçok operasyonları yaparken, oraları kendilerine göre bir devlet kurma ameliyesini yerine getirmek isteyenler? Şimdi sıkışınca ne demeye başladılar? 'Bizim böyle bir derdimiz, hayalimiz yok.' Ya siz kime yutturacaksınız bunu? Biz sizin bütün o gizli hikayelerinizi, gizli defterlerinizi, kitaplarınızı her şeyinizi A'dan Z'ye biliyoruz. Ama Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmayacak. Biz bu delikten bir daha sokulmayız."
"Faizin düşmesi lazım"
Cumhurbaşkanı, faizin düşürülmesi yönündeki görüşünğ de tekrarladı:
"Girişimcinin önünü açmamız için faizin düşmesi lazım. Girişimci yatırım yapacak ki istihdam olsun, üretim olsun, rekabet olsun. Eğer girişimcinin yatırım yapmasına fırsat hazırlamazsak bunlar nasıl olacak? Finans sektörü dediğimiz nedir? Çok caziptir, önemlidir ama öz sermayeyle değil mevduat sektörünün verdiği paralarla para kazanan sektör bu sektör. Vatandaşım gidiyor parasını veriyor. O da gidiyor parasını kime satıyor, girişimciye satıyor. Ve ondan da bayağı güzel paralar kazanıyor. Faiz oranları gayet yüksek, 15, 16, 17'ye kadar çıkıyor, öyle mi? Hepiniz de feryat ediyor musunuz, böcek gibi sözleşme… Sözleşmeyi okuyamıyorsun bile. Önüne ne konursa karınca misali hemen imzayı atıyorsun. Arkadaşlar, böyle tezgah olmaz."
"Bizi AB'ye almamaları inancımızdan kaynaklanıyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik büyüme rakamlarını verdikten sonra, Avrupa Birliği ile ilgili şunları söyledi:
"Siz zannediyor musunuz bizi Avrupa Birliği'ne bu rakamlar sebebiyle almıyorlar. Hiç alakası yok. Bizim alınmayış sebebimiz belli. Bunu da kendilerine söylüyorum da burada söylemem pek doğru değil. Bunların, bizim ekonomik durumumuz vesaire, bunlarla hiç alakası yok. Karar tamamen siyasidir. Tamamen bizim inancımızla alakalıdır. Başka bir şey değil. Türkiye onlara güç verir ama bazıları da gerçeği ifade ediyor. Özel görüşmelerimizde diyorlar ki 'Siz Müslümansınız. Sizi almayacaklar, boşuna uğraşmayın'… Bunu bana bizzat en önemli ülkenin dışişleri bakanı söylüyor. Vaka bu. Söyleyince de bize cevap veremiyorlar. Sorduğunuzda onlarda inanç hürriyeti var, düşünce hürriyeti var. Nerede var? Avrupa Birliği müktesebatında, etnik unsurlara kesinlikle kalkıp da sürgün yapamazsın, onları dışlayamazsın ama bunlar Fransa'da bile Romanları yaşattılar mı? Ne yaptılar Romanları? Gönderdiler. Biz, Roman kardeşlerimle burada iç içe yaşıyoruz, bizim bir sıkıntımız yok. Dün hatta bir tanesi İzmir'de yanımıza sokuldu, Sayın Başbakan'la beraber yürüyoruz, 'Ben Binali Bey'in Roman danışmanıyım' dedi. Ben, Roman kardeşlerimle beraber büyüdüm. Kasımpaşa'da doğduğum, büyüdüğüm yerde biz aynı mahallenin içindeydik, aynı ilkokulda beraber okuduk. Niye? Benim dinimde böyle bir ayrımcılık yok ki. Biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdik. Biz bunlarda ayrım yapamayız. O siyahmış, o beyazmış, bizde böyle bir şey yok. İnşallah güzel şeyler olacak."
AB'ye tam üye yapılan ve güya tüm kriterleri karşılamış gözüken pek çok ülkeyle Türkiye'yi mukayese ettiklerinde ortaya "garip bir manzara"nın çıktığını ifade eden Erdoğan, "Rakamlarla gerçekler arasındaki bu çelişkiyi sizlerin de yakaladığınıza ben inanıyorum." dedi.
Kaynak: AA