Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Bursa’daki bazı okullarda atölyeler kurulduğunu ve bu atölyelerde çadır üretimi yapıldığını söylemişti. Özer’in açıklamasına göre, AFAD standartlarında üretilen 410 adet afet çadırı, TIR’lara yüklenerek 22 Şubat’ta Bursa’dan deprem bölgesine gönderilmişti.
Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy ise, Özer’in okullarda üretildiğini söylediği çadırların Milli Eğitim Bakanlığı’nca deprem bölgesinden satın alınarak Antep’ten Bursa’ya getirtildiğini, çadırların üzerine MEB logoları yapıştırılarak yeniden tırlarla deprem bölgesine gönderildiğini ileri sürdü.
Düzenlediği basın açıklamasında konuşan Toy, “Milli Eğitim Bakanlığı barınma ihtiyacının acil olduğu Hatay ve Kahramanmaraş illerine 1,5 saatlik mesafedeki Gaziantep’ten satın aldığı çadırları kısa sürede bölgeye sevk etmek yerine logo bastırmak için Bursa’ya göndermiş, bu yolla hem zaman kaybedilmiş hem de yüz binlerce liralık kamu zararına neden olunmuştur” dedi.
Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalına da konuk olan Toy şu ifadeleri kullandı:
“Deprem bölgesindeki birçok ilden Bursa’ya çadır getirilerek, sanki Bursa’da üretilmiş gibi üzerine MEB logosu basılarak geri gönderildi. Tek bir defa değil, dört-beş defa bunun yapıldığını biliyoruz.”
Toy, amacın logo basmak değil MEB’in çadır ürettiğini göstermek olduğunu vurguladı:
“Logo basmak için yapmıyorlar bunu, ‘Biz ürettik’ diyebilmek için yapıyorlar. Çünkü bakan burada bir meslek lisesinde üretildiğini söylüyor bu çadırların, bakanlık bir reklam filmi çekiyor. Sonra da ‘biz ürettik’ diyerek bölgeye gönderiyorlar.”
Yeliz Toy’un iddialarına iktidar kanadından yalanlama gelmedi.
Öte yandan bugün (11 Mart), Kızılay ile ilgili yeni bir skandal daha ortaya çıktı.
AHBAP Derneği Başkanı Haluk Levent’in depremin ilk günlerinde Kızılay’dan çadır satın aldıklarını açıklaması üzerine Kızılay Başkanı Kerem Kınık, bu satışların Kızılay Derneği’nden değil, dernek çatısı altında kurulan şirketler tarafından yapıldığını söylemişti. Fakat Birgün gazetesinden İsmail Arı’nın Kızılay’ın ıslak imzalı yönetim kurulu kararına dayanarak yazdığı habere göre, Kızılay şirket kurmadan önce de çadır sattı.
4 Haziran 2018 tarihli yönetim kurulu kararında, Kızılay’ın Uluslararası Göç Örgütü ile 2,977 adet 16 metrekare genişliğinde kışlık çadır satışı için sözleşme imzaladığı belirtiliyor. Kararda, 2,977 çadırın toplam 5,280,000 TL’ye satıldığı ifade ediliyor.
https://www.birgun.net/haber/cadir-satmak-eski-aliskanliklari-424384
Destici ikinci kez istifa çağrısı yaptı
Kızılay ile ilgili ortaya çıkan bilgiler kamuoyunda tartışma yaratmaya devam ederken Cumhur İttifakı’nın ortaklarından BBP lideri Mustafa Destici’den dikkat çeken bir açıklama geldi.
Destici, Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ı ikinci kez istifaya çağırarak “Ben her şartta Kızılay Başkanı’nın sorumluluğunun gereğini yerine getirmesini bekliyorum” dedi.
Karamollaoğlu: Ben bu mantığa kan bile vermem
Millet İttifakı’nın ortaklarından Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu da dün akşam (10 Mart) katıldığı TV5 canlı yayınında Kızılay’ı ve Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ı sert sözlerle eleştirdi.
Karamollaoğlu şunları söyledi:
“Utanç verici bir manzara. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir manzarayla karşılaşılacağını zannetmiyorum. Efendim diyor biz satış da yapabiliriz. Ya millet can çekişiyor, ihtiyacı var, sen yardım kuruluşusun ticari bir müessese değilsin. Normal şartlarda bazı üretimleri yapıp satıyorsa anlarım, bir felaket yokken. Ama deprem anında herkes çadır beklerken çadır satmaya kalkarsan bu olmaz.
“Ben bundan sonra Kızılay’a hiçbir surette ne yardım ederim ne de yardım edilmesini teşvik ederim. Bu mantığa ben güvenmem. Kan bile vermem. Hastaneye gider veririm ama oraya vermem.
“Bir de kendilerini savunmaya kalkıyorlar. Bunu anlamak mümkün değil. Siz bir kurumu aile müessesesi haline getirirseniz çocuğunuz, damadınız, gelininiz, torununuz… Bu ne ya? Kızılay bir ailenin şirketi mi? O hale gelmiş ve siz kalkıp yaptığınız hatayı da savunabiliyorsunuz. Vay canına! Bu, zihniyetin çöktüğünün işaretidir. Bu Kızılay’da ortaya çıktı ama Türkiye böyle yönetiliyor. Hep menfaat. Ülke menfaati değil şahsi menfaat, siyasi menfaat önde tutuluyor. Bu yanlışlık maalesef Türkiye’de kural haline getirildi.”