Independent Türkçe’nin haberi (4 Ağustos) şöyle:
Her eleştirilerinde kendilerine 2010 referandumundaki tavırları hatırlatılan ‘Yetmez ama evetçiler’ konuştu: Aynı şartlarda bir daha referandum yapılsa yine desteklerim.
2010 referandumunda AK Parti’ye destek veren, sonrasında muhalif olan “Yetmez ama evetçiler” yıllardır eleştirilerden kurtulamadı. Muhalif çevrelerde “her kötülüğün sebebi” olarak gösterilen isimler bu eleştirilere ne diyor?
12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa değişikliği referandumuna “Yetmez ama evet” diyen çok sayıda siyasetçi ve aydın şimdi hükümet politikalarını eleştiriyor.
Eleştirilerini sıralayan bu isimlerin karşılaştıkları en büyük tenkit ise “Siz referandumu desteklediniz” oluyor.
2010 referandumunu desteklediği halde şimdi muhalif bir pozisyon alan aydınlar, kendilerine yönelik eleştirilere yanıt verdi.
12 Eylül 2010 referandumunda tavını “Yetmez ama evet”ten yana kullanan isimlerden biri de Tarih Profesörü Halil Berktay’dı.
“Bu, açık bir geri zekalılık”
Berktay, 2010’daki tavırlarından dolayı şimdi kendilerinin eleştirilmesini, “Bunun açık geri zekalılık olduğunu düşüyorum. Böyle konuşanlar siyaset nedir, nasıl yapılır, demokrasi mücadelesi nasıl verilir, gerçek siyaset dünyası nasıl bir dünyadır bilmiyorlar” diyerek yorumluyor.
2010 referandumunda iki ayrı yaklaşım olduğuna dikkati çeken Berktay, “Birinci yaklaşım Anayasa değişikliğinin içeriğine bakarak sergilenen yaklaşımdı. Diğeri ise AK Parti’nin niteliğine ilişkin bir takım varsayımlara dayanarak gerçekleşiyordu. ‘Yetmez ama evet’ diyenler, Anayasa değişikliği daha geniş bir demokrasi sağlayacak mı, ülkedeki mevcut askeri vesayeti geriletecek mi diye baktılar. İkinci tavır devirmeciydi. Ne pahasına olursa olsun AK Parti’yi devirmeye çalışıyorlardı. Onlara göre AK Parti özsel kötüydü. İktidar alternatiflerinin en kötüsüydü ve bir an evvel, her çareye başvurularak devrilmeliydi. Referandumun içeriğinin önemi yoktu ve AK Parti galip çıkarsa güçlenecekti. Dolayısıyla en ufak bir destek verilmemesi gerekiyordu” diye konuştu.
“Siyasetteki ittifaklar her zaman ‘Yetmez ama evet’ ittifaklarıdır”
Demokratik siyasette ittifakların her zaman için ‘Yetmez ama evet’ ittifakları olduğunu belirten Berktay, “2010 referandumu öncesi bulunan ‘Yetmez ama evet’ formülü iyi bir formüldü ama genel olarak siyasetin yapısına da işaret ediyordu. Toplumda farklı kesimler, farklı sınıflar ve farklı çıkar grupları vardır ve bunların asgari ve azami programları farklıdır. Demokratik siyasette kimse maksimal programlarında uzlaşamayacaktır. O yüzden ittifaklara gidilir ve bu ittifaklar her zaman ‘Yetmez ama evet’ ittifaklarıdır. Siyasetin ruhu budur” dedi.
‘Yetmez ama evet’ diyenlere yıllar sonra gelen eleştirilere ilişkin “Kimse geleceği göremez. Geleceği görme iddiasına dayalı tarih felsefeleri iflas etti” diyen Berktay, şunları söyledi:
“İnsan, gerek birey gerekse de kolektif olarak öngörülebilir bir şey değil. 2010’da bir parti olumlu bir şeyler teklif ediyordu, o partinin 5 yıl sonra ne yapacağını, ne gibi virajlar ortaya çıkaracağını, Gülencilerin darbe yapmaya çalışacağını, bunun da iktidarı otoriterliğe iteceğini göremezsiniz. Bu bir alın yazısı değildi. AK Parti, 2010 referandumunda farklı bir mecraya girebileceğinin ipucunu vermiyordu. Bambaşka şeyler oluştu. Sonuçta iktidarın tavır değiştirmesine göre insanlar da tavırlarını değiştirdiler ve farklı mevzilere girdiler. Bu aslında siyasetin yapısının normalidir.”
Kendilerine yöneltilen, “Yetmez ama evetçilerin konuşmaya hakkı yok” sözlerini değerlendiren Berktay, “Geçmişte yaşananlardan dolayı şu veya bu gurubun konuşmaya hakkı olmasaydı en başta konuşmaması gerekenler Kemalistler ve solcular olurdu. İnsanların geleceklerini, umutlarını bağladıkları rejim ortadan kalktı, teori yok oldu. Ama kibirle başkalarına hüküm vermeye devam ediyorlar. Bu da çağdaş tarihin garabeti olsa gerek” ifadelerini kullandı.
Bayramoğlu: “Referandum o günün koşullarıyla yine yapılsa yine desteklerdim”
Gazeteci Ali Bayramoğlu da söz konusu referanduma destek veren isimlerden biri.
2010 referandumunun 2010’un ikliminde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Bayramoğlu, 10 yıl sonra bugünü referans alıp eleştirmenin akıllıca olmadığını ifade etti.
“2010’daki referandum o günün koşullarıyla yine yapılsa yine desteklerdim” diyen Bayramoğlu şunları söyledi:
“Referandum, Türkiye demokrasisi açısından ileri bir adımdı. Kötüye kullanılma ihtimalini göz önünde bulundurup karşı çıkmak ilkesel değil. Dolayısıyla o dönem referandumu destekleyen isimlere yönelik getirilen eleştiriler manasız. Bunlar siyasal pozisyonlarla ilgili eleştiriler.”
AK Parti’nin ilk dönemlerinde umutlu olan insanlar arasında olduğuna değinen Bayramoğlu, “AK Parti’nin kötü bir yola girmesi bugünün sorunu. O günlerde demokrasiyle ilgili her türlü gelişmeyi desteklemek önemliydi. Bu eleştirileri ilkel buluyorum ve önemsemiyorum” dedi.
Uras: “Referanduma ‘Hayır’ diyen MHP, bugün AK Parti ile ülkeyi yönetiyor”
O dönem Ziya Halis’in Genel Başkanlığındaki Eşitlik ve Demokrasi Partisi çatısı altında olduğunu hatırlatan siyasetçi Ufuk Uras, “2010 referandumunda sloganımız ‘Erdoğan zihniyetine hayır, 12 Eylül Anayasası değişikliğine Evet’ti. Bu görmezden gelindi çünkü bir ezberi bozuyordu. O dönem ‘Evet’ diyen AK Parti ile ‘Hayır’ diyen MHP şimdi yan yana ülkeyi yönetiyor, solcular ise hala ’10 yıl önce kim haklıydı’ tartışması yapıyor” şeklinde konuştu.
Daha sonradan getirilen Başkanlık sistemi ile 12 Eylül Anayasa değişikliği referandumunun birbiriyle ilgisi olmadığını belirten Uras, “Ezber bilgilerle yaklaşmak doğru değil. Bununla ilgili Venedik Komisyonu raporlarına bakmak yeterli. Sonuç itibariyle AK Parti ve MHP bir arada ama o dönem ‘Yetmez ama evet’ diyen, ‘Hayır’ diyen ya da ‘Boykot’ eden herkes parti devletine karşı yan yana duruyor. ‘Biz nasıl oldu da 12 Eylül Anayasa değişikliğine hayır dedik’ diyenlerin yaşadıkları travmayı başkalarına yansıtmalarına gerek yok” dedi.
Sayman: “’Hayır’ diyenlerin istediği sisteme geri dönüldü”
2010’da tercihini ‘Evet’ten yana kullanan isimlerden biri de İstanbul Barosu’nun önceki başkanlarından Yücel Sayman’dı.
12 Eylül 1980’de yapılan Anayasa’nın antidemokratik ve despotik bir sistemi meşrulaştıran bir Anayasa olduğunu belirten Sayman, “Referandumla bu Anayasa’da değişiklik yapılıyordu. Özgürlüklerden yana bir değişmeydi bu. Ya bunu destekleyecektiniz ya da desteklemeyecektiniz. Sistemin kendisini değiştirmese de demokratik bir atılım vardı” dedi.
Referanduma karşı çıkanların 12 Eylül’ün despotik yapısını savunduğunu ifade eden Sayman, “’Hayır’ diyerek gerici bir sisteme onay verdiler. Sonuç itibariyle 12 Eylül referandumuyla getirilen kazanımlar teker teker geri alındı ve aslında hayır diyenlerin istediği sisteme geri dönüldü. O referandumun sonucu aslında ‘Hayır’ diyenler için de ideal olduğunu bugün görüyoruz” ifadelerini kullandı.
“AK Parti istiyorsa desteklemem” anlayışının doğru olmadığını söyleyen Sayman,”Sen muhalefet olarak daha ileri bir şey talep edersin. Asıl muhalefet öyle olur” şeklinde konuştu.