Ana SayfaHaberlerGündemHABLEMİTOĞLU DAVASI | Levent Göktaş: "Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la haftada...

HABLEMİTOĞLU DAVASI | Levent Göktaş: “Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la haftada 2-3 kez yemek yerdim”

Hablemitoğlu davasında savunmasına başlayan Levent Göktaş kaçtığı için pişman olduğunu belirterek, “Türk milleti ve Türk adaletinden özür diliyorum” diye konuştu. Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın, Hablemitoğlu adını suikasttan yıllar sonra duyduğunu duruşmada da tekrarlayan ve “bunu söyleyince kızıyorsunuz ama” diyen Göktaş’a “Sadece bir Türk subayının onu tanımamasından utanıyorum” karşılığını verdi. Göktaş ayrıca, “2002 seçimlerinden önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la haftada 2-3 kez yemek yerdim. Talebim olsa ona söylerdim. Kaldı ki, Sayın Erdoğan bir talebim olup olmadığını sorduğunda teşekkür ettim" dedi.

Necip Hablemitoğlu suikastının Salı günü başlayan ilk duruşması bugün de (16 Şubat) devam ediyor.

Sanıklardan, suikastı organize etmekle suçlanan emekli albay Levent Göktaş savunmasını yapmaya başladı.

Geçen Haziran’da operasyon sırasında evinde bulunamayan Göktaş, iki buçuk ay sonra Bulgaristan’da yakalanmıştı. Göktaş, 17 Aralık’ta Türkiye’ye iade edilmişti.

Gazeteci Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre; Göktaş, savunmasının başında iddianamede en önemli deliller olarak gösterilen HTS kayıtlarının hatalı, uydurma ve nereden alındığı bilinmeyen kayıtlar olduğunu iddia etti, “23 Ekim 2000’de vefat eden babamı 2 yıl sonra aramış gözüküyorum. Mezarlıkta konuşmuşum” dedi.

Göktaş, askerlik hayatını ve Ergenekon davası döneminde yaşadıklarını anlattıktan sonra şunları söyledi:

“Doğum günümde hakkımda gözaltı kararı çıkarıldı. Tedirginlik duydum. Yeniden bir haksızlığa uğradığım, Ergenekon kumpası, ben ve ailemin çektiği acılar… Toz zerresi kadar ilgim olmayan bir olayda yine mi kumpas?

“Bugün pişmanlık duyuyorum; keşke gözaltına alınsam, Ergenekon’daki gibi göğsümü gerip suçlamalara cevap verseydim. Onun için Türk Milleti ve Türk adaletinden özür diliyorum.”

“Bozkır’ın ifadeleri yalan, kurgu ve iftiradan ibaret”

Duruşmanın ilk iki gününde dava iddianamesinin önemli bir bölümünü oluşturan ifadelerini reddeden sanık Nuri Gökhan Bozkır’ın beyanlarının tamamını, “yalan, kurgu ve iftiradan ibaret senaryo” diye nitelendiren Göktaş, ÖKK’da kayıt dışı iş ve işlem yapılmasının mümkün olmadığını bildirdi.

Göktaş, suikastta tetiği çeken kişi olarak suçlanan sanık Tarkan Mumcuoğlu’na yöneltilen suçlamadan hareketle yurtdışında görevlendirilen bir askerin pozisyonunu anlatırken şunları söyledi:

“Biz firma, şirket değiliz, askeriz. Doğum ve ölüm haricinde yurtdışındakine izin verilmez. Tarkan Mumcuoğlu izinsiz veya kaçak olarak yurda gelse, hele de evine gitse lojmanda oturduğu için mutlaka görülürdü. Üzerinden kuş uçsa ÖKK’nın haberi olurdu.”

Ersan Barkın: “Bir Türk subayının onu tanımamasından utanıyorum”

Daha önceki demeçleri doğrultusunda Hablemitoğlu’nu gerçekten tanımadığını tekrarlayan Göktaş, Hablemitoğlu’nun ailesine dönüp, “Bunu söyleyince kızıyorsunuz, ama” deyince Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın, “Niye kızayım üstadım? Sadece bir Türk subayının onu tanımamasından utanıyorum” diye karşılık verdi.

“Fikret Emek TSK’nın en imanlı subaylarından biridir”

Savunmasının öğleden sonraki bölümünde Bozkır’ın iddialarını yalanlamaya devam eden Göktaş şöyle konuştu:

“Necip Hablemitoğlu öldürülmeden birkaç gün önce bir arkadaşımın bürosunda toplantı yaptığımızı söylüyor. Toplantıya katıldığını öne sürdüğü Hakan Büyükçulha kendisinin tim komutanıydı ve o tarihte Azerbaycan’da görevdeydi. Nuri Gökhan Bozkır’ın bunu bilmemesi mümkün değil, ama sürekli herkesi karaladığı ve yalan söylediği için bu ayrıntıyı unutmuştur.”

Eski ÖKK subayı sanıklardan, kendisi gibi Ergenekon davası sanıkları arasında olan Fikret Emek için, “TSK’nın en iyi, en imanlı subaylarından biridir” diyen Göktaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizi öldürseler dahi aklımızdan geçirtemeyecekleri bir cinayetle suçlanıyoruz. Bizler çete değiliz, katil hiç değiliz. İnançlı, Allah korkusu olan, imanlı kişileriz ve adaletten başka bir şey istemiyoruz. Ortaya bir maddi delil koyun, o zaman ibret-i alem için bizi Kızılay’da asın.”

“Mumcuoğlu ile tek bir HTS kaydım yok”

Suikastta tetiği çeken olmakla suçlanan eski ÖKK subayı Tarkan Mumcuoğlu’nu Kazakistan’a gönderme yetkisi olmadığını, bu seçimi Özel Kuvvetler Komutanı’nın yaptığını, bir görevlinin izinsiz gelmesinin ÖKK’da 70 yılda görülmediğini vurgulayan Göktaş, “Çok fazla tanımadığım, hatta benimle çalışmayan bir Türk subayının benimle ilgisi olmayan bir cinayetle ilişkilendirilmesi kabul edilemez” diye konuştu.

Göktaş, Mumcuoğlu ile tek bir HTS kaydının olmadığına dikkat çekerken, bunun da aralarında emir-komuta dışında yakın bir bağ bulunmadığını gösterdiğini söyledi.

“Emre Taner’in kardeşi MİT’te çalışmayı teklif etti”

Göktaş, MİT Müsteşarı olmak istediği iddialarıyla ilgili de şunları anlattı:

“Hiçbir zaman MİT Müsteşarı olmayı istemedim, bunun için hiçbir makama müracaat etmedim. Sadece Emre Taner MİT Müsteşarı’yken kardeşi MİT’te daire başkanıydı; o birlikte çalışma teklif etti.

“17 Aralık 2002’de Şeb-i Arûs törenlerinde özgeçmişimi Sayın Abdullah Gül’e vermek istedim, ama hava muhalefeti nedeniyle tören yapılmayınca bu gerçekleşmedi; bir daha da konu gündeme gelmedi.

“Erdoğan’la haftada 2-3 kez yemek yerdim”

“Ama basın ne zaman, ‘Hakan Fidan bakan oluyor’ diye yazsa beraberinde benim adımı gündeme getirdi.

“Ben seçimlerden önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la haftada 2-3 kez yemek yerdim. Talebim olsa ona söylerdim. Kaldı ki, Sayın Erdoğan bir talebim olup olmadığını sorduğunda teşekkür ettim.

“Merhum Necip Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarı olmak istediğini de iddianameden öğrendim.”

“HTS kayıtları kötü niyetli kişi ya da kurumlar tarafından gerçek olması imkansız verilere dönüştürülmüş”

İddianamedeki HTS kayıtlarındaki yanlışlıklar olduğunu iddia ettiği bazı örnekler veren Göktaş “Kayıtlar kötü niyetli kişi veya kurumlar tarafından yalan, yanlış, hatalı, gerçek olması imkânsız verilere dönüştürülmüş” diye konuştu.

Göktaş, Mahkeme Başkanı’nın “Niçin eklesinler; aptalca değil mi sizce? Niye yapsın?” diye sorması üzerine “Emeline erişmiş, mesela beni Aydın Köstem’le görüştürmüş” karşılığını verdi.

Göktaş’ın avukatı Ali Soykan da sıra kendilerine geldiğinde daha vahim tespitler açıklayacaklarını iddia etti.

“Enver Altaylı’yı 2015’te tanıdım, beni Erol Olçok’la görüştürdü”

Göktaş, sanıklardan Aydın Köstem’le 2004’ten sonra 3-4 kez görüştüğünü, diğer bir sanık Enver Altaylı’yı ise 2015’te tanıdığını belirterek şunları anlattı:

“Enver Altaylı, 1999-2005 arasında görev yaptığım ÖKK’ya benimle görüşmek için gelmedi. Velev ki, gelse ne fark eder; ama gelmedi. Tanışmış olsak en azından sosyal anlamda telefon görüşmemiz veya mesajlaşmamız olur.

“Cezaevinden çıktıktan sonra trafik denetleme sistemiyle ilgili bir şirket kurdum. Belediyelerle görüşmeye başladım. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin de bu sistemi kurmak istediğini öğrenince Başkan’a ulaşmak istedim, ama ulaşamadım. Merhum Erol Olçok belediyenin işlerini yapıyormuş; ona ulaşmaya çalıştım, ulaşamadım.

“Enver Altaylı ile samimi olduğu bilgisi gelince, Furkan Torlak’tan beni Enver Altaylı ile tanıştırmasını istedim. Nihayet 2015’te tanıştık, 30 dakika görüştük, konuyu söyleyip ricacı oldum.

“Birkaç ay sonra Olçok’un bürosunda birlikte toplantı yaptık. Projeyi anlattım, çok ilgilendi. Çerkezmiş, benim de Çerkez olduğumu öğrenince memnun oldu. Ama 15 Temmuz’da oğluyla birlikte şehit olunca iş kapandı.”

Göktaş, savunmasını tahliye ve beraat talebiyle tamamladıktan sonra kendisinin çapraz sorgusuna geçildi.

Bozkır: “Benim ‘ÖKK’da hareketlilik vardı’ dediğim buydu. Tarihi karıştırmışım, 2001’miş. Zihni Çakır’ın telkini ile yaptığım tahminin yanlış olduğunu bugün gördüm”

Sanıklardan Bozkır; gazeteci Zihni Çakır ve Ankara TEM polislerinin, “FETÖ”nün 2004’ten beri ÖKK’nın hazırladığı ‘FETÖ raporu’nun peşinde olduğu yönünde telkinde bulunduğunu belirtip, “Böyle bir rapor hazırladınız mı?” sorusunu yöneltti.

Göktaş; MGK, Genelkurmay ve ÖKK’nın emriyle 2001’de “FETÖ” hakkında değil PKK hakkında 2 bin 500 sayfalık rapor hazırlayıp bunu ilgili makamlara sunduklarını söyledi.

Bunun üzerine Bozkır şöyle konuştu:

“Benim ‘ÖKK’da hareketlilik vardı’ dediğim buydu. Tarihi karıştırmışım, 2001’miş. Zihni Çakır’ın telkini ile yaptığım tahminin yanlış olduğunu bugün gördüm.”

Enver Altaylı: “Savcı sorguda beni Göktaş’la görüştüğüm tarihle ilgili yanılttı

Sanıklardan Enver Altaylı da Göktaş’la görüştüğü tarihe dair sorguda Savcı’nın kendisini yanılttığını öne sürüp, “Bir savcı yalan söylemez” diyerek şunları söyledi:

“Levent Göktaş bana göre vatansever, kahraman bir Türk evladıdır. Babasından dolayı ailem onun ailesini tanıyordu. Ama ben kendisiyle hiç görüşmemiştim. Ayrıca bir kahramanla görüşsem ne olur? 80 yaşındayım, ne zaman görüştüğümüzü Levent Albay’ım anlatınca hatırladım. Bu davadakilerden sadece Mustafa Özcan’ı tanırım. Tanıştıran da Süleyman Demirel’dir.”

Altaylı ardından Göktaş’a “Biri cinayetten sonra, ‘Ben ihaleye gireceğim, ihaleyi kazanırsam paranı vereceğim.’ der mi? Hangi kiralık katil bunu kabul eder? Cinayet tarihinde böyle bir şey var mı? Sizinle aramızda para alışverişi oldu mu?” diye sordu.

Göktaş, “Böyle bir şey olamaz. Aramızda herhangi parasal bir ilişki de olmadı” diye karşılık verdi.

Göktaş’ın bu cevabı üzerine Enver Altaylı, “Cinayeti Fetullah Gülen azmettirdiyse, bankası var, parasını da o versin. Enver Altaylı niye versin? Bu bir iddianame değil bir suç belgesidir. Bunu yazanlar da günü geldiğinde kanun önünde hesabını verecek” diye konuştu.

Firari sanıklardan Serhat Ilıcak’ın avukatı Özlem Barıner, Zihni Çakır’ın “Ergenekon Davası’nda Zekeriya Öz’ün tanığı” olduğunu belirterek, aralarında bir husumet olup olmadığını sordu.

Göktaş, bu soruya “Yüzde yüz FETÖ’cüdür. Bize bir onlar bir de PKK’lılar kin besler” diye cevap verdi.

Bunun üzerine araya giren Göktaş’ın avukatı Hüseyin Ersöz, basının da olduğu bir ortamda bir kişiyle ilgili beyanda bulunduğunu, sözkonusu kişinin dava açabileceğini kaydederek tahmininin bu yönde olduğunu söylemesinin uygun olacağını söyledi. Sözkonusu uyarı üzerine Göktaş, “Zihni Çakır’ı tanımıyorum. Bana niye husumet besliyor, bilmiyorum. Ya FETÖ’cü veya PKK’lı diye tahmin ediyorum” diye konuştu.

Ersan Barkın: “HTS’leri sormayacağım çünkü…”

Avukat Ersan Barkın, “Sayın Komutanım” hitabıyla Levent Göktaş’tan Enver Altaylı ile kaç kere görüştüğünü netleştirmesini istedi. Göktaş, daha önceki beyanlarını tekrarlayınca Barkın, Altaylı’nın savcılık ifadelerinden hareketle “O zaman ya Enver Altaylı yanlış hatırlıyor veya birden fazla görüştünüz” dedi.

Göktaş, Barkın’dan kendisine çok soru sormalarını istediğini bildirince Barkın şöyle konuştu:

“Soracağım zaten. Ama HTS ve bazlarla ilgili soracağım yok. Çünkü siz de anlattınız, bunların envanterinin nasıl tutulduğunu biliyorum. Bu, savunma makamındayken benim de çokça karşılaştığım bir durum.”

Göktaş’a, isminin Şubat 2022’de gündeme geldiğini hatırlatan Barkın, “Ancak hakkınızda Haziran’a kadar gözaltı işlemi yapılmadı. Neden? O arada ne oldu? Bu dosyada başka bir el mi var? Bu soruya vereceğiniz cevap önemli” diye sordu.

Göktaş’ın “Bilmiyorum” karşılığı üzerine Barkın, “Bu ele dair yapılacak tespitin, bu dosyada kumpas varsa, onun ortaya çıkarılması açısından önemli” diye konuştu. Göktaş, “Bunda istihbarat parmağı olduğunu düşünüyorum. Kurumu kötülemek istemiyorum, ama birkaç kişinin işi gibi” yorumunu yaptı.

Barkın’ın, “Gözaltı işleminden basından mı haberdar oldunuz? Çünkü görüntülerde sabah evinizden çıkarken normal çıkıyorsunuz” şeklindeki sorusunu da Göktaş, “Evet sabah işe gitmek üzere çıktım. Sonra kızım haber verdi. Onun evine gitmişler. Kızım da o sırada Van’da. Niye geldiklerini sordum. Evi arayıp öğreneceğini söyledi. Sadece 4 günlük gözaltı kararı olduğunu bildirmişler. Tabii kafam döndü” diye cevaplandırdı.

Barkın’ın ardından Mahkeme Başkanı, “Emir astsubayınız Mehmet Narin’in Şubat ayında gözaltına alındığını biliyor muydunuz?” sorusunu yöneltti. Göktaş şu karşılığı verdi:

“Bana inanmayacaksınız, ama Mehmet Narin’in gözaltına alındığını biliyorduysam dünyanın en aşağılık adamayım.”

Son olarak Savcı, davanın şüphelilerinden hakkında kovuşturmaya yer yok kararı verilen Altan Bora’nın, kendisi aleyhindeki ifadelerini hatırlatarak aralarında husumet olup olmadığını sordu. Göktaş, “Biraz husumetli. İşten çıkardığım için üzülmüş, böyle bir ifade vermiş olabilir” diye konuştu.

Bozkır: “Sanıklar masum demiyorum. İspatlanan bir şeyler var, vücut bulması isteniyor”

Necip Hablemitoğlu suikastı davasının Salı günü (14 Şubat) başlayan duruşmasında, ifadeleriyle dava iddianamesinin önemli bir bölümünü oluşturan sanık Nuri Gökhan Bozkır, verdiği ifadelerin gerçeğe dayanmadığını iddia etmişti.

Gazeteci Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre; duruşmanın dünkü bölümünde savcı, Bozkır’a “Tamamen inkâr ettiniz, ‘senaryo’ dediniz. O yüzden onları sormayacağım. O ifadeyi gizli tanık olacağını düşündüğün için mi verdin?” sorusunu yöneltti.

Bozkır, savcının bu sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Ben 2017’den beri gizli tanık olacağım düşüncesiyle ifade verdim. Buraya geldiğimde gördüğüm muameleler… Ayrıca Savcı ‘Seni gizli tanık yapacağım, ama şu anda zamanı uygun değil.’ dedi. Mahkemede de bildiğin her şeyi anlatırsan seni gizli tanık yapacağız.’ dediler. TEM görevlileri de yanımdaydı. Onun için öyle ifade verdim. Sonra ‘Bir Savcı Bey ile görüşelim.’ dediler, ancak ‘Bu saatten sonra olmaz’ karşılığını verdiler.”

“Bu işin çözülmesini en çok isteyen Sedat Peker”

Bunun üzerine Savcı, Bozkır’a “Gizli tanık olsaydınız da bunlara senaryo der miydiniz?” diye sordu.

Bozkır şöyle karşılık verdi:

“Evet, çünkü Zihni Çakır, ellerinde bulgular olduğunu söyledi. Benden vücut vermemi istediler. Lütfen bu mahkemeyi magazinleştirmeyelim. Ben bunun aydınlığa kavuşturulmasını herkesten çok istiyorum. Rahmetliden sonra en çok ben zarar gördüm.

“Avukatlarım şimdi kızacak, ama MİT’in gönderdiği rapor var. Benim Sayın Sedat Peker’le, Can Dündar’la, Romanya’daki arkadaşı Aytaç Ocaklı ile görüştüğümü yazdılar. Cinayete ilişkin hiçbir şey yok. Bu işin en çok çözülmesini isteyen de Sedat Peker’dir.”

“Sanıklar masum demiyorum”

Savcı MİT’in soruşturma makamı olmadığını belirttikten sonra, “O tarihlerde ÖKK’daki hareketlilik ile cinayet arasında bu bağlantıyı nasıl kurdun? Ayrıca merhumun ailesi acıya alışmışlar. Siz niye acı çekiyor, ağlıyorsunuz?” diye sorunca, Bozkır’ın avukatları Savcı’yı yönlendirme yapmakla suçlayıp Bozkır’ın gördüğü işkence nedeniyle ağladığını söyledi.

Bunun üzerine araya giren Şengül Hablemitoğlu, “Bize bakarak da ağladı, galiba hatırlamıyorsunuz” dedi.

Bozkır şöyle devam etti:

“Allah kimseye göstermesin. MİT’te… Ülkede yarın ne olacağı belli değil.”

Bozkır’ın bu ifadesine Mahkeme Başkanı, “Ne demek istiyorsun? Cumhuriyet sonsuza kadar yaşayacak” diye tepki gösterdi.

Bozkır, “MİT, işkence… Bu ülkede her şey olabilir. Kızının adını Kanije koyan birisinin öldürülmesinin aydınlatılmasını isterken gülerek mi anlatayım?” karşılığını verdi.

Bozkır’ın bu ifadelerine “Böyle bir senaryo yazarak sulandırmış olmadınız mı?” diye tepki gösteren Savcı, “Masum, suçsuzsa bu insanları niye soruşturmaya katıyorsun?” sorusunu yöneltti.

Bozkır, “Masum demiyorum. Zihni Çakır tarafından verilen, ispatlanan bir şeyler var; vücut bulmasını istiyorlar. Pardon filmine döndük” diye karşılık verdi.

“’MİT Tırları’nın üzerime kalacağı söylendi”

Bu diyaloğun üzerine Bozkır’ın avukatı Emrah Yücel, müvekkilinin bazı şeyleri anlatmadığını belirtip şu iddialarda bulundu:

“Zihni Çakır’ın, ‘Bu işin başında ÖKK’dan biri olmalı’ diye net bir talebi oldu mu? Urfa davası, Afyon patlamasında çalınan mühimmatların DEAŞ’a satılması işinin, MİT TIR’larının, birçok faili meçhulün üstüne kalacağı söylendi mi? MİT’ten, Emniyet İstîhbarat’tan ziyaretçileri oldu mu? Zihni Çakır, Savcı’nın yanından aradığını söyledi mi?”

Bozkır, tüm bu sorulara “Evet” cevabını verdi.

“Zihni Çakır, bir gazetecide olmayacak bilgilere sahipti. MİT’le görüştüğünü söyledi”

Duruşmanın devamında Mahkeme Başkanı’nın, “ÖKK mensupları sivilleri takip eder mi?” sorusu üzerine gayri nizami harp eğitimi konusu konuşuldu ve sanıklar sivillerin takibinin söz konusu olmadığını söyledi. Sanık eski ÖKK subaylarından Levent Göktaş, “Bizim böyle kıymetli bir insanımızla işimiz olmaz. Taş oluruz, herkes bizi lanetler” diye konuştu.

Sanık avukatlarından Vural Ergül ise Bozkır’a, “Zihni Çakır yanınıza bir kurumu temsilen mi gazeteci olarak mı geldi? Kurum adınaysa hangisi?” diye sordu.

Bozkır, “Gazeteci kimliğiyle geldi, ama bir gazetecide olmayacak bilgilere sahipti. MİT’le, TEM’le görüştüğünü söyledi” diye yanıt verdi.

Sonrasında, Bozkır’ın avukatları ile Mahkeme Başkanı arasında, Bozkır’ın MİT’te işkence gördüğü iddiası ile ilgili bir kez daha tartışma yaşandı.

Fikret Emek: “(Bozkır) 2017’den beri Ukrayna’da ötüyor. Suç örgütüysek gider öldürürüz”

Necip Hablemitoğlu suikastı davasının Salı günü (14 Şubat) başlayan ilk duruşmasında, tutuklu eski ÖKK subaylarından Fikret Emek dün savunmasını yaptı. Bugün de Emek’in çapraz sorgusu yapıldı.

Gazeteci Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre; Ergenekon davasının tutuklu sanıkları arasında olan Emek, “FETÖ’yle bu kadar mücadele etmiş biri olarak beni zorla bu davaya monte etmeye çalışıyorlar” diye konuştu.

“Zihni Çakır, cinayetin gerçek faillerinin yakalanmasını önlemeye çalışan kripto bir FETÖ’cü müdür”

Davanın sanıklarından Nuri Gökhan Bozkır ve gazeteci Zihni Çakır’ı suçlayan Emek şunları söyledi:

“Ergenekon kumpasında aktif rol aldığı ortaya çıkan Zihni Çakır, FETÖ’yle bağlantısı ortaya çıkmasın diye mi acaba bu davaları yönlendiriyor? Her devirde güce yönelen bir şahsiyet midir? Yoksa bu cinayetin gerçek faillerinin yakalanmasını önlemeye çalışan kripto bir FETÖ’cü müdür? Ona asla güvenilmemelidir. Gökhan Nuri Bozkır’a bu iftiraları kimler yazdırdı? Yurtdışında görüştüğü FETÖ’cüler mi, Zihni Çakır mı? Kimler?”

“Ben katil, cani, şerefsiz değilim”

Emek, Bozkır’ın Hablemitoğlu suikastı öncesinde yapıldığını öne sürdüğü keşifle ilgili anlatımlarının mantıksız olduğunu belirterek keşfin nasıl yapılabileceğini anlatmaya başlayınca; Mahkeme Başkanı, “‘Keşif böyle yapılır’ diyorsun. Emniyet, jandarma istihbarat amaçlı yapsa, sonra kolluk yetkisini kullanıp gözaltına alsa anlarız da, ÖKK’da böyle keşif yapılması gerektiğini nereden biliyorsun?” diye sordu.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı ile Emek arasında şu diyalog yaşandı:

Fikret Emek: “Yorum yapıyorum. Gayrı nizami harp eğitimi alıyoruz. Kapalı oturum olursa eğitimimizi anlatırım.”
Başkan: “Ne olduğunu herkes biliyor, şube başkanlığı yaptık. İşgale karşı bu tüm devletlerde olan bir bilgi. Özel bir bilgi yok.”
Fikret Emek: “Keşif faaliyetlerini öğretiyorlar.”
Başkan: “Şu an orada şahsın kendi kanaati, çıkarı veya husumeti için hedef görülen bir şahıs için böyle bir şey yapılıyor mu?”
Fikret Emek: “Asla.”
Av. Yusuf Erikel: “Sayın Başkan, ‘ÖKK’nın kurumsal olarak şahıslarla ilgili imha, operasyon yetkisi var mı?’ demek istiyor.”
Fikret Emek: “Yok.”
Başkan: “Bizim sorduğumuz, şahıslar hududunu aşar mı?”
Fikret Emek: “Hayır. Böyle bir emri kim verirse versin asla yerine getirmem, vereni de yakalatırım. Hele de suçsuz, masum, milli bir insanı öldürmek… Bunu yaptıranların yeri cehennemdir. Ben katil, cani, şerefsiz değilim.”

“Bozkır 2017’den beri ötüyor, suç örgütü olsak öldürürüz”

Emek, savunmasının devamında şunları da anlattı:

“Merhum Necip Hablemitoğlu çok tehdit alıyormuş. Eşi söylüyor, koruma istememiş; ama ‘Devlet koruma vermeliydi’ diyor. Evet, devlet böyle değerli bir insana koruma vermemiş. Bir koruma olsa veya korumalı lojman verilse bu cinayet işlenmezdi… Göz yumulmuş. İlgili makamların sorumluluğu vardır. Cinayetin işlenmesine zemin hazırlamışlar.

“Sonrasında Zihni Çakır ve Gökhan Nuri Bozkır’ın, ‘Başkalarına yıkalım da gerçek sorumlular ortaya çıkmasın’ gayretine girdiğini görüyoruz. Bu çok önemli. 2017’den itibaren firari Adem Yavuz Arslan başta olmak üzere çok sayıda FETÖ’cü bu cinayeti Ergenekon’un işlediğini, Ergenekon’un bir ayağının tasfiye edildiğini, işin Levent Göktaş, Fikret Emek ve generallere ulaşacağını söylemeye başladı.

“Bu cinayete katıldığımızı varsayalım. Nuri Bozkır 2017’den beri ötüyor. Biz bu işin içinde olsak, hakikaten profesyonel ekibiz. ÖKK’dakiler serdengeçtidir.”

Mahkeme Başkanı’nın “Bunlar vatana, millete adamışlar” diye araya girmesinden sonra Emek şöyle devam etti:

“Eğitimliyiz. Nuri Bozkır Ukrayna’da konuşuyor. Gider öldürürüz; öldürülür biz suç örgütüysek. Sadece örnek veriyorum, haşa niye böyle olsun.”

Savunmasının son bölümünde; ÖKK’ya büyük bir düşmanlık olduğunu, geçmişte ve bugün yargılanan askerlerin arkasında kimsenin durmadığını, yarın da ne olacağının bilinmediğini, Ergenekon’da PKK’lı Şemdin Sakık’ın gizli tanık yapıldığını kaydeden Fikret Emek, “Nuri Bozkır’ı yönlendiren Zihni Çakır’ın da sözlerine güvenilmez. İddia edilen suçlamayı kabul etmiyorum. Bu cinayeti kim veya kimlerin işlediğini de bilmiyorum, masumum” diye konuştu.

Emek’e bugünkü çapraz sorgusunda soru yönelten ilk isim sanık Bozkır oldu.

Bozkır’ın soruları ile Emek’in cevapları şöyle:

Bozkır: “İstihbarat Kısım Amiri olarak görev yaparken hakkımda araştırma yaptınız mı?”
Emek: “MAK Alayı’nda değil, ama Karargâh’tayken yaptım.”

Bozkır: “Benim dini cemaat, kurum, FETÖ veya başka örgütle bağlantımı tespit ettiniz mi?”
Emek: “Yok. O zaman örgüt değildi.”

Bozkır: “İstihbarat Kısım Amiri olarak ‘ezik bir kişilik’ diye nitelendirdiğiniz, ÖKK’dan tayinimin çıkarılmasını istediğiniz benim gibi birisine keşif, gözetleme görevi verir misiniz?”

Emek: “Aramızda emir komuta olmadığı için söz konusu olamaz da, olsa görev vermezdim.”

Bu sorularının ardından Bozkır, Emek’in kendisi hakkında mahkemeye, “Ukrayna’da verdiği röportaj, FETÖ’cüler tarafından ‘Türkiye, terör örgütlerine silah gönderiyor’ propagandasında malzeme olarak kullanıldı” diye belge sunduğunu belirterek şunları söyledi:

“Ukrayna’da Ukrayna ordusundan eski mühimmat alıp revize ederek yasal yollardan dünyaya ihraç ediyordum. Bununla ilgili Ukrayna medyasına verdiğim demeçte, ‘Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve ABD’nin eğit-donat kapsamında Türkiye ve ÖSO’ya da veriyoruz’ dedim. FETÖ’cüler bunun üzerine, ‘Türkiye terör örgütlerine yardım ediyor’ dedi. Dava açtım. Gazeteci ölünce dava kapandı. Kaldı ki, Ukrayna hükümeti hakkımda soruşturma da açmadı.”

- Advertisment -