İlk duruşması geçen hafta Salı günü (14 Şubat) Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan Necip Hablemitoğlu suikastı davası bugün (21 Şubat) altıncı celseyle devam ediyor.
Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre, bugünkü celseye de dün olduğu gibi savcı olarak duruşma savcısı yerine iddianameyi hazırlayan soruşturma savcısı Zafer Ergün katıldı.
Bugünkü celse, firari sanıklar dışında savunmasını henüz yapmayan tek sanık olan, eski ÖKK’cı (Özel Kuvvetler Komutanlığı) astsubay Mehmet Narin’in savunmasıyla başladı.
Narin, kısa savunmasında özgeçmişini anlattıktan sonra Şubat 2022’de bu soruşturma kapsamında adam öldürme ve suç örgütü üyeliği suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklandığını, dokuz ay hapiste kaldıktan sonra adam öldürme fiilinden kovuşturmaya yer yok kararı verilerek tahliye edildiğini söyledi.
Narin, savunmasına şöyle devam etti:
“Şu anda suç örgütüne üyelikten suçlanıyorum, bunu da reddediyorum. Çünkü somut delil, suçlama yok. Durumum Nizamettin Avşar’la benzerlik gösteriyor. O da Enver Altaylı’nın işlerine bakmış. Ben de o dönemde TSK’nın bir astsubayı olarak aldığım disiplin ve eğitim çerçevesinde albay olan Levent Göktaş’ın isteğiyle bir telefon hattı almışım. Bir emriyle merminin önüne atılacağım adama hat almışım. Yegane suçlama bu. Nizamettin Avşar’a takipsizlik verildi. Ben dokuz ay hapis yattım. O dönemde TSK’nın en güzide alayının komutanı Sayın Levent Göktaş’ın talimatını yerine getirmek suç değil. Rütbem gereği bunu reddetmem ve sorgulamam da mümkün değil.”
Narin’in bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı şu soruları yöneltti:
Mahkeme Başkanı: Komutanlar ‘Hat al.’ der mi?
Narin: Tim komutanları da dese alırdım. O ruhu anlamanız için size bu ruhu yaşatmam lazım. Levent Göktaş, emriyle merminin önüne atlayacağım adam.
Mahkeme Başkanı: Kanundışı emir verse de yapar mısınız?
Narin: Asla, bunu kastetmedim. Biz kanunsuz bir şey yapmayız, devlete bağlıyız.
Mahkeme Başkanı: Bağlılık dereceniz devlete mi Levent Göktaş’a mı?
Narin: Tüm silah arkadaşlarımızın sadakati devlete, kurumlara olmuştur. Sayın Levent Göktaş’tan hiçbir kanunsuz emir, talimat almadım. Zaten veremez de vermez de. “Bana bir hat al gel” demesinden şüphelenmem imkansız.
Göktaş: “Biz yabancı askeri değiliz”
Savunmasının ardından çapraz sorgusu yapılan Narin’e Levent Göktaş, “2002’li yıllarda Enver Altaylı ve Aydın Köstem’i Kirazlıdere’de yanımda gördünüz mü? Numarasını ve zamanını hatırlamasam da size GSM hattı aldırdığım doğru. Bunu ne maksatla, kimlerle görüşmek için aldık?” sorularını yöneltti.
Altaylı ve Köstem’i Göktaş’ın yanında görmediğini belirten Narin, GSM hattına ilişkin soruya, “Hicap duyuyorum, gönül ilişkilerinde kullanmak, yengelerle konuşmak için. Cevabınızı aldınız mı komutanım?” karşılığını verdi.
Narin, Göktaş’ın avukatı Ali Soykan’ın sorusu üzerine, Emniyet sorgusunda kendisine cinayetin yanı sıra Göktaş’ın ticari hayatının ve iş ilişkilerinin sorulduğunu söyledi.
Savcı Zafer Ergün ise Narin’e cinayet tarihinden önce Levent Göktaş’la Konya’ya giderken izin alıp almadıklarını sordu. Narin, “Ben o sırada onun emrindeydim. O izin almış mıydı; sorma yetkim ve haddim yoktu.” karşılığını verirken Göktaş, “Biz Özel Kuvvetleriz, Türk subayıyız; yabancı askeri değiliz, Sayın Savcı. İzinsiz ayrılamayız. Siz bunu iyi bilirsiniz” dedi.
Savcı’nın, Fikret Emek’in HTS kayıtlarına ilişkin sorusu üzerine de Narin, “Siz benden yorum istiyorsunuz” derken Levent Göktaş bir kez daha HTS kayıtlarıyla ilgili tutarsızlıklar olduğu kısımları sıraladı. Mahkeme Başkanı, dün açıkladığı gibi bu konuyu soracaklarını kaydetti.
Narin’in çapraz sorgusunun ardından avukatların savunmalarına geçildi.
“İddianamenin tepesinde Zihni Çakır var”
Nuri Gökhan Bozkır’ın avukatları Memet Şerif Felekoğlu ve Hacer Ural, Bozkır’a MİT’te işkence yapıldığı iddialarını tekrarladı. Felekoğlu, Bozkır’ın ifadelerinden sadece cezaevinden Savcılığa gönderdiği dört sayfalık dilekçenin geçerli sayılmasını istedi.
Ural da Bozkır’ın önceki ve Türkiye’ye getirilişindeki fotoğrafları gösterip şöyle konuştu:
“Yurda giren çıkan hayvanın bile kaydı var, ama Bozkır’ın halen giriş kaydı yok. Zihni Çakır gizli tanık olacağını söyleyip Bozkır’dan e-maille mektup istiyor. Tanık ifadesi e-maille alınabilir mi? Bence buradaki sanıklar Bozkır’ın ifadesiyle yargılanmamalı ve ceza almamalı. Bize gizli dosyadaki her türlü bilgiyi gazetelerden okuduk. Nuri Bozkır’dan savcılığa e-maille gönderdiği mektubu istedim, ‘Bende yok’ dedi. Bir süre sonra gönderince nereden bulduğunu sordum. Abdurrahman Şimşek onunla röportaj yapmaya gitmişti, ‘Ablacığım tüm dijitaller ellerinde’ dedi.”
“Amaç Hablemitoğlu’nun katli değil de Levent Göktaş’a kumpas mı”
Bozkır’ın diger avukatı Emrah Yücel ise iddianamenin tepesine Zihni Çakır’ın oturduğunu, bir köşesinde MİT, diğer köşesinde de TEM ve Savcılığın oturduğunu, ilerleyen süreçte MİT’in merkeze yerleştiğini öne sürüp şunları söyledi:
“Bu iddianame tesadüfler, gariplikler, hatta saçmalıklarla dolu. Zihni Çakır’ın 19 Aralık 2019 tarihli bir yazısı var. Bu yazıda gizlilik kararı olan dosya üzerinde Savcı’yla nasıl çalıştıklarını anlatıyor. Savcı’nın, duruşmanın 5’inci günü gelmesi, soruşturmayı ve iddianameyi hazırlayan Savcı’nın gelmesi akla uygun değil, bir gariplık var. Ben istesem Savcı bana mail adresıni vermez, güvenmez; ama Zihni Çakır’a veriyor, o da Nuri Gökhan Bozkır’a gönderiyor. Bozkır inanmış, inandırılmış. Eğer hukuk bu şekilde işliyorsa hiç kimsenin hukuki güvenlîği yok demektir. Savcı herhalde iddianamesinin arkasında durmak için duruşmaya katıldı. Umarım iddianamesinın arkasında durur.”
Av. Emrah Yücel’in Zihni Çakır’ın yazısını okuduğu sırada Savcı Zafer Ergün’ün de cep telefonundan bir şeyler okuduğu görülürken Av. Yücel, Bozkır’ın üçkağıtçı, menfaatçi olabileceğini veya kandırıldığı için attığı iftiralardan yargılanacağını ve ceza da alacağını vurgulayıp, “Amaç acaba Necip Hablemitoğlu’nun katli değil de Levent Gôktaş’a kumpas mı?” diye sordu.
“Bir tanığın dosyada kolluk görevi yapması mümkün mü?“
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde “tetikçi” olmakla suçlanan Tarkan Mumcuoğlu’nun avukatları savunma yaptı. Av. Enes Taner, “Zihni Çakır’ın bu dosyadaki sıfatı nedir? Tanık olarak bu gizli bilgileri nereden biliyor? Bir tanığın dosyada kolluk görevi yapması mümkün mü? Gizlilik kararının istisnaları var mı? Zihnî Çakır ve Abdurrahman Şimşek gibi” sorularını sordu.
Av. Enes Taner, taleplerine rağmen Savcılığın, Kazakistan’da Tarkan Mumcuoğlu’nun şoförlüğünü ve tercümanlığını yapan kişi ile Mumcuoğlu’nun “Türkiye’deydi” denildiği tarihte onu Kazakistan telefonundan arayıp 2 dakika görüşen Lokman Usta’nın dinlenmesini kabul etmediğini de vurguladı.
Mumcuoğlu’nun diğer avukatı Mehmet Eren Turan ise Savcılık kurgusunda HTS’ler üzerinden bir örgüt kurulmaya gayret edildiğini belirterek şunları anlattı:
“5-29 Aralık 2002 tarihleri arasında Türkiye’de olduğu iddia edilen Tarkan Mumcuoğlu’nun 23 Aralık’ta ilk kursu bitiren kursiyerlere verdiği ıslak imzalı diplomaları ve mezuniyet töreninin fotoğrafları Savcı’ya götürdüğümüzde, ‘Bunun ne zaman çekildiğini, fotoğraftakinin Tarkan Mumcuoğlu olduğunu nereden bileyim? Bunu araştırmam 10 yıl sürer’ dedi. Keşke sırf HTS kayıtlarını doğrulatabilmek için Nizamettin Avşar’ın 20 yıl önceki diş randevusunun peşine düşene kadar Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’daki faaliyetlerini araştırsaydınız.”
Av. Turan’ın özellikle Zihni Çakır’la ilgili beyanları sırasında Nuri Gökhan Bozkır’ın başını sallayarak bunları onayladığı görülürken Av. Turan, Zihni Çakır’ın artık tanıklık vasfı kalmadığını vurguladı.
Av. Turan, Savcı hakkında da gizliliği ihlalden suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
“Ergenekon tanıklığı sırasında Emek için ‘Ergenekon’cu’ dedi, o davadan beraat edince ‘FETÖ’cü’ dedi”
Sanık Fikret Emek’in avukatı Yusuf Erikel kendisinin Fikret Emek ve Levent Göktaş’la Ergenekon’da yattığını hatırlatıp, “Her şey aynen devam ediyor, değişen bir şey yok. Aynı polis işleri, yalan dolan” dedi.
Av. Erikel’in Savcı için “Belki Savcı da masumdur, kötü niyetli değildir.” ifadelerine Mahkeme Başkanı şöyle tepki gösterdi:
“Bu ifadeler hoş değil. O kadar da ileri gitmeyin. Savcı Bey’i karıştırmadan iddianameyi eleştirebilirsiniz.”
Fikret Emek’in diğer avukatı Lütfü Top, bilgisayar ekranlarının heyetin yüzünü görmelerini engellediğini, bunun da konsantrasyonunu bozduğunu bildirince Mahkeme Başkanı, bilgisayarını yan tarafa çekerken, “Merak etmeyin, can kulağıyla dinliyorum” dedi.
Savunmasında Zihni Çakır’ın ifadelerinin Anayasa maddeleri gibi değişmez/değiştirilemez şekilde esas alındığı eleştirisinde bulunan Av. Top, Çakır’ın Fikret Emek’i Nuri Gökhan Bozkır’ın anlatımlarından bildiği şeklindeki beyanının doğru olmadığını, zira “Kod Adı Darbe” kitabında firari savcı Zekerıya Öz’ün Emek hakkında verdiği gizli bilgi ve belgeleri yayımladığını, ayrıca Ergenekon davasında Emek aleyhine tanıklık yaptığını kaydetti.
Av. Top, “Ergenekon tanıklığı sırasında Emek için ‘Gülenci’ demedi, ‘Ergenekon’cu’ olduğunu iddia etti. Fikret Emek o davadan beraat edince 2015’te ‘Gülen’ci, FETÖ’cü’ dedi. Bu bir çelişkidir. Madem FETÖ’cü, Ergenekon’da niye 6 yıl 11 ay hapis yattı ve 40 yıldan fazla cezaya çarptırıldı? Fikret Emek ne FETÖ’cü ne Ergenekoncu ne de iddia olunan Levent Göktaş suç örgütü mensubudur. Sadece gazi olarak emekli olmuş şerefli bir Türk subayıdır” diye konuştu.
Bugünkü celse, Fikret Emek’in avukatlarının tamamlanmasından sonra yarın devam etmek üzere sona erdi.