Ana SayfaHaberler‘Hekimler göçü’ önlenemiyor...

‘Hekimler göçü’ önlenemiyor…

Rümeysa Berin Şen’in nöbet çıkışı geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirmesinin ardından, doktorların yurtdışında çalışmak üzere Türkiye’yi terk etmeleri konusu yeniden gündeme geldi. Mesleğini yurtdışında sürdürmek isteyen hekim sayısı son 10 yılda 25 kat arttı. Independent Türkçe’den Lale Elmacıoğlu, ‘Hekimler göçü’nü ele alan kapsamlı bir dosya hazırladı. Bu dosyayı okurlarımızla paylaşıyoruz.

Sağlık emekçilerinin çalışma koşullarının ağırlığı yeni bir durum değil. Çekilen zorluklar ve kimi zaman “insanlık dışı”na varan koşullar, Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Kliniği’nde görev yapan 25 yaşındaki asistan hekim Dr. Rümeysa Berin Şen’in gün aşırı tuttuğu nöbetlerin ardından trafik kazasında yaşamını yitirmesiyle yeniden gündemde.

Yalnızca asistan hekimler değil, sağlık emekçilerinin büyük çoğunluğu zorlu koşullarda çalışıyor.

Bu nedenle son yıllarda binlerce hekimin istifa ettiği, bir o kadarının da yurtdışının yolunu tuttuğu belirtiliyor.

Mesleğini yurtdışında sürdürmek isteyen hekim sayısı son 10 yılda 25 kat arttı

Hekimlerin karşı karşıya kaldığı sıkıntılar sıkça tartışılsa da sorunların çözümü için ilerleme sağlanmadı. 

Uzun çalışma saatleri ve nöbetler, yurtdışındaki meslektaşlarına kıyasla çok daha düşük ücretle çalıştırılma, mobbing, hasta yakınları tarafından görülen şiddet, gelecek kaygısı gibi nedenlerle Türkiye’yi terk etmek isteyen hekim sayısı katlanıyor.

Independent Türkçe’nin Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) edindiği bilgiye göre, mesleğini yurtdışında sürdürmek isteyen hekim sayısı son 10 yılda 25 kat arttı. Bir nevi meslek ehliyeti olan “İyi Hal” (Good Standing) belgesi alabilmek için birliğe başvuran hekim sayısı 2010’ların ilk yıllarında 40 civarındayken, 2020’de bu sayı 1000’e yaklaştı.

“5 dakikada hekimlik yapılmaz, sağlık 5 dakikaya sığmaz”…Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları, Merkezi Hekim Randevu Sistemi’ndeki randevu aralığının beş dakikaya düşürülmesine karşı 20 Ekim 2021 Çarşamba günü birçok ilde basın açıklaması düzenledi / Kolaj: TTB.

“Ayrılmak isteyen doktor sayısının bin 300’e ulaşması bekleniyor” 

Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, günde 5 ila 8 kişinin kendilerine başvurarak yurtdışında doktorluk mesleğini icra etmek için gerekli belgeyi talep ettiğini söyledi.

Bu yılın ilk 10 ayında bin hekimin belge için başvurduğunu belirten Bulut, kasım ve aralık ayları da göz önünde bulundurulduğunda bu sayının sene sonunda bin 300’e ulaşmasının beklendiğini açıkladı.

“TUS yerine Almanca kursları doluyor”

Önümüzdeki yıl bu sayının daha da yüksek olacağını beklediklerini ifade eden Bulut, “Mezunlar eskiden Tıpta Uzmanlık (TUS) kurslarına giderdi. Şu anda TUS yerine Almanca kursları doluyor. Tıp öğrencilerinin büyük bölümü Anadolu lisesi ya da fen lisesi kökenli olduğundan İngilizceleri zaten iyi. İkinci dil eğitim olarak Almanca ya da Fransızca görenler de var. Özellikle Almanca çok gözde çünkü en çok Almanya tercih ediliyor. İngiltere, Finlandiya ve İsveç gibi ülkelere de talep var. Zaten Kovid-19 pandemisiyle birlikte pek çok ülkede hekim açığı bulunuyor” diye konuştu. 

“Neden hekimler en çok Almanya’yı tercih ediyor” sorusuna Bulut; “İlk olarak oradaki Türk nüfusunun yüksekliği sayesinde adaptasyonun nispeten kolay olması sebebiyle” diye cevap verdi.  

Almanya’da sağlık sektöründe çok sayıda Türkiye’den yatırımcı bulunduğunu belirten Bulut, dil için B2 derecesinin yeterli görüldüğünü, zaten buradan giden hekim grubunun çoğunluğunun başarılı, dersleri iyi, dilleri de yeterli isimlerden oluşması nedeniyle güçlük çekmediklerini anlattı.

“Günde 110 hasta bakan hekimler var, muayeneye bile vakit yok” 

Türkiye’de çalışma saatlerinin uzunluğuna ve iş yükünün ağırlığına da dikkati çeken Bulut, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterlerine göre günde en fazla 20 hasta bakılması gerekirken, burada günde 110 hasta bakan hekimlerin bulunduğunu ifade etti. Bulut, “Muayene etmeye bile vakit yok. İş öyle yoğun ki hekimlerde tükenmişlik sendromu yüksek oranda görülüyor. Yurtdışında çalışma saatleri hem bu kadar uzun değil hem de bu denli iş yoğunluğu yok” dedi. 

“Türkiye için çok kritik bölümlerdeki uzmanlar yurtdışına gidiyor”

Bulut, yurtdışına giden hekimler arasında Türkiye için “çok kritik” olarak nitelendirilebilecek kardiyoloji, anestezi, üroloji ve cildiye gibi bölümlerin bulunduğu uyarısını da yaptı.

“İngiltere’de yıllık 50 bin sterlin, Avrupa ülkelerinde ise ortalama 90 bin euro maaş alınıyor”

Yurtdışında görev yapan hekim maaşlarına ilişkin ise Bulut, Birleşik Krallık’ta yıllık 50 bin sterlin, Avrupa ülkelerinde ise ortalama 90 bin euro maaş alındığını dile getirdi.

“2 bin 800 lira emekli maaşı alan hekimler var”

Türkiye’de ise gelirlerin son derece “düşük” olduğu ve bu durumun kaçışı artıran ana faktörlerden olduğunu savunan Bulut, burada hekimlerin gelecek kaygısı taşıdığını belirtirken, 2 bin 800 lira maaş alan emekli hekimlerin varlığına dikkati çekti.

“Hekimlerin yüzde 45-50’si yoksulluk sınırının altında maaş alıyor”

Yoksulluk sınırının 10 bin lira olduğuna ve pek çok doktorun 7-8 bin lira ücret karşılığı çalıştırıldığına da vurgu yapan Bulut, “Hekimlerin yüzde 45-50’si yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Meslektaşlarının ya da öğrencilerinin gizli destekleriyle bakımevinde kalanlar var” ifadelerini kullandı. 

Bulut: Tıp fakültesi mezunlarının yılda 10.bin 500 ila 12 bin 500’ü yurtdışına gidiyor. Bu da mezunların yüzde 10’una tekabül ediyor / Fotoğraf: TTB.

“Gençler; annesinin, babasının siyasi partisine kadar fişleniyor”

Bulut’a göre yalnızca iş yoğunluğu ya da düşük ücret gibi nedenler değil “arşiv taraması” adı verilen uygulama da hekimlerin kendi vatanlarını bırakıp yurtdışına gidişlerini tetikleyen faktörlerden. 

“Arşiv taraması adı altında binlerce tıp fakültesi mezunu hekimliğe başlamak için bekletiliyor” diyen Bulut, şunları kaydetti:

“Bu atamanın yapılması için arşiv taramasında görevli Sağlık Bakanlığı’nda 7-8 kişilik bir komisyon var. Hukuku çiğnemediklerini söylüyorlar ama sabıka kaydı ya da adli hükümleri olmayan gençler; annesinin, babasının siyasi partisine kadar fişleniyor! Son yıllarda KHK ile işe son verilen yüzlerce hekim var. Parçalanmış aileler konusu da önemli. Mecburi hizmet nedeniyle kendi başka, eşi başka yerdeki kişilerin durumu… Biri istifa edip, eşinin yanına gitmek zorunda kalıyor.”

740 bin sağlık personeli, 11 aydır atama bekliyor. Kovid-19 salgını nedeniyle iş yükü artışına rağmen 2021 yılında sağlık personeli ataması gerçekleştirilmedi. Dün akşam açıklama yapan Bakan Koca, atamaların mülakat olmadan puana göre yapılacağını ve şartlar oluştuğunda gerçekleştirileceğini kaydetti / Fotoğraf: AA

“Hem kamu hem de özel sektörde ücret düşüklüğü dışında güvencesiz çalışma söz konusu”

Benzer görüşleri paylaşan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu da “hekimler göçü”nün ana sebepleri arasında zorlu asistanlık süreci, atama için arşiv taraması sonucu bekleme, çalışma saatlerinin uzunluğu, maaşların düşüklüğü, gelecek kaygısı, mobbing ve hasta yakınlarından görülen şiddet gibi nedenleri sıraladı.  

Türkiye’nin genel politik durumunun da göçte etkili olduğunu savunan Küçükosmanoğlu, son yıllarda ülkenin daha “otoriter” bir yönetim altında olduğu gerekçesiyle çalışanların kendilerini baskı altında hissedip ülkeyi terk ettiğini öne sürdü. Küçükosmanoğlu, “Hem kamu hem de özel sektörde ücret düşüklüğü dışında güvencesiz çalışma da söz konusu. Siyasi baskı, güvenlik soruşturması ve KHK nedeniyle çalışma güvencesinden yoksunluk riski ile mecburi hizmet uygulaması gibi nedenler, tetikleyici unsur” yorumunda bulundu.  

“En çok tercih edilen ülke Almanya”

Yurtdışındaki maddi-manevi imkanlara değinen Küçükosmanoğlu, “En çok tercih edilen ülke Almanya. Burada Türk nüfusunun fazlalığı, diplomaların sayılması, çalışma koşullarının iyiliği, 4 bin-5 bin eurodan başlayan maaşların söz konusu olması dışında, sağlık hizmeti ve okula para ödememek gibi kamu hizmetleri ve ekstra olanaklardan da faydalanmak belirleyici oluyor” şeklinde konuştu.

“Mezunların yüzde 10’u yurtdışına gidiyor”

Son yıllarda Türkiye’den ayrılan hekim sayısındaki artışa dikkati çeken Osman Küçükosmanoğlu, tıp fakültesi mezunlarının yüzde 10’unun yurtdışına gittiğini ve bu yıl sayının daha da artmasının beklendiğini söyledi.

Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu / Fotoğraf: Koç Üni. Hastanesi.

“Kamu hastaneleri ticarethaneye döndü”

Türkiye’de hastane koşullarının hekimler açısından giderek kötüleştiğini ifade eden Küçükosmanoğlu, bütçeden hastanelere sağlanan desteğin azaldığını, döner sermayenin kullanımı ile ilgili yeni harcama kalemlerinin çıktığını belirterek, kamu hastanelerinin ticarethaneye döndüğü nitelemesinde bulundu. 

“Sağlık çalışanları ciddi gelir kaybına uğradı”

Sağlık çalışanlarının gelir kaybına da değinen Küçükosmanoğlu, “Kamuda hekimlerin maaşlarında göreceli olarak ciddi azalma söz konusu. Döner sermayeden gelir elde edilemeyince ödemelerde düşüş yaşanıyor.  Sağlık personelinin yükü salgın nedeniyle katlanırken, önce 3 ay, sonra da 6 ay ek ödeme yapılacağı söylendi ama çok düşük miktarda olmak kaydıyla, çok az kişiye yapıldı. Yani söz verilen şekilde olmadı” şeklinde konuştu.

“Özel hastaneler zaten ticarethane, ciro baskısı var”

Küçükosmanoğlu’na göre özel hastanelerde çalışmak da hekimler açısından rahatlatıcı bir unsur değil. Zira burada da durumun pek farklı olmadığını savunan Küçükosmanoğlu, “Özel hastaneler zaten ticarethane, orada ciro baskısı var. Dolayısıyla özele geçen hekimler de hastaneye para kazandırma baskısı altında. Hekimlere orada da rahat yok. Bağımsız bir pratik yapmak orada da mümkün değil” yorumunu yaptı.

“Asistanlar eğitim almaktan ziyade yoğun hizmet sunan kişilere dönüştürülerek yıpratılıyor”

Asistan hekim Rümeysa Berrin Şen’in ölümüne ilişkin olarak ise Osman Küçükosmanoğlu, bir yandan eğitim görürken bir yandan hizmet sunma zorunluluğuna dikkati çekerken, asistanların eğitim almaktan ziyade yoğun hizmet sunan kişilere dönüşerek, yıpratıldığı eleştirisinde bulundu.

“Haftalık çalışma süresi 80 saati geçiyor” 

 Küçükosmanoğlu sözlerini şu ifadelerle noktaladı:

“Kamu hastaneleri, döner sermaye ile çalışan kurumlar haline geldi. Halbuki önceliği eğitimlerini tamamlamak olmalı, pratik de yapmak gerekiyor ama bir öğretim üyesi veya uzman eşliğinde gözetim altında olunması gerekirken, işler asistanlara yıkılmış durumda. Haftalık çalışma süresi çok uzun, 80 saati geçiyor. Nöbet tutulurken koşullar çok ağır. 36 saatlik süreçte dinlenme odası bulunması, nöbetleşerek uyuma, dinlenme, hastayla ilgili makale okuma gibi durumlar söz konusu olmalı ama Türkiye’de olamıyor. Maalesef Türkiye’de asistan nöbetleri böyle geçiyor.”

- Advertisment -