Ana SayfaHaberler“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme haberini duyunca korku hissettim”

“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme haberini duyunca korku hissettim”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın eşi Zeynep Babacan, Karar Gazetesi’nden Elif Çakır’a konuştu: İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme haberini duyunca korku hissettim. Neden korktum çünkü ortada böyle bir sözleşme varken, bunun geri çekilmesi, bu kötülüğü yapan erkeklere nasıl bir mesaj verir? Hissettiğim bu korkuydu.

Zeynep Babacan’ın Karar’daki röportajında Ali Babacan ile nasıl tanıştıklarını ve evliliğe nasıl karar verdiklerini, 7 yıldır süren ikinci öğrenciliğini, Ali Babacan’la yaptıkları esnaf ziyaretlerinden sonra hissettiklerini anlattı:

“Üniversite döneminde tanıştık… Kız kardeşiyle ve kuzeniyle arkadaştım, evlerine gidip gelirdim. Bir dönem birbirimizi hiç görmedik. O sıralar Ali Amerika’daydı. Asıl yollarımızın kesişmesi ve tekrar görüşmeye başlamamız Amerika’dan döndüğü dönem. Yani ben üniversite üçüncü sınıftayken. Öğrenciyken evlenmek aslında bana asla olmayacak bir şey gibi geliyordu. Ayrıca annem babam da önce karşı çıktılar “Olur mu öyle” falan dediler. Ben böyle düşünürken bir gün bir konuşmamızda baktım ki evliliğe ikna olmuşum. Sonradan öğrendiğim özelliklerinden birisi olan ikna kabiliyetiyle o gün beni güzel bir şekilde ikna etmiş oldu Ali.”

“40 yaşımdan sonra yeniden öğrenci oldum, hala da öyleyim”

“Büyük oğlum Kerem 2 yaşındayken Bilkent’te Master için başvurmuştum aslında ama tam 28 Şubat dönemine denk gelmişti, huzurlu bir öğrencilik hayatım olmayacağını düşünerek vazgeçmiştim. Yeniden master çalışmasına başlama isteğimi önce bir arkadaşımla konuştum. O da “ben de istiyorum aslında” deyince bu yaşta anormal karşılanacak bir şey değil demek ki diye düşündüm, rahatladım. Bu düşüncemi Ali’yle paylaştım, ‘Çok istiyorum ama bu kadar ara verdikten sonra çok zor gibi görünüyor, acaba yapabilir miyim, başarabilir miyim bilmiyorum dedim.”

“Yaparsın ne var yapamayacak, gayet güzel başarırsın, sen yapamayacaksın da kim yapacak, hemen Bilkent’e başvur diyerek, beni teşvik etti. Okula gittim bana cazip gelen neler var diye baktım ve Uluslararası İlişkiler Bölümü bünyesinde tezsiz bir programa başvurdum. Başvuru mektubumda özetle “Bir siyasetçi eşi olarak yıllarca eşimle beraber uluslararası ortamlarda bulundum, pek çok toplantıya katıldım. Dünyaya yön veren birçok önemli insanla tanıştım.”

“Bir misafir gibi değil, gittiğim her ülkeyle ilgili siyasal, tarihsel yapısıyla ilgili önemli okumalar yaparak gittim. Şimdi bütün bu birikimlerimi akademik çerçeveye oturtmak istiyorum” diye yazdım. Sınav ve mülakattan sonra programa kabul edildim. Bir anda kendimi, ayaklarında spor ayakkabılarla üniversite sırasında master öğrencisi olarak buldum…”

“Derste referans gösterilen kişiler ile ben yurtdışı ziyaretlerinde tanışmış oluyordum”

“Üniversitede de lisede de iyi bir öğrenciydim ama öyle sabahlara kadar ders çalışan biri değildim. 40’tan sonraki öğrenciliğimde başka biri oldum. Daha önce eğitim hayatımda hiç olmadığı kadar ders çalıştım. Sabahladığım çok oldu. Derslere girmek, bir şeyler öğrenmek, öğrendiğim şeyleri bir çerçeveye oturtmak çok zevk vermeye başladı. Ve tabii şöyle de oluyordu; derste referans gösterilen isimler benim yurt dışı seyahatlerinde tanıştığım, gördüğüm, bildiğim isimler. Tanıştığım isimlerin doktrinlerini, makalelerini okuyup yazmaya başladım. Sınıfta kimsenin bilmediği detayları biliyordum. Pek çok derse de kayıtsız, dinleyici olarak girdim.“

“İlk kez paylaşıyorum, 7 yıldır öğrenciyim”

“Kim olduğumu uzun zaman söylemedim. Çok ön planda olan, medyada yer alan bir siyasetçi eşi olmadığım için kimsenin aklına da gelmedi. Gelse bile ne alaka diye düşünmüşlerdir herhalde. Master bitti. Ben devam etmek istediğime karar verdim. Ancak tezsiz programdan doktoraya kabul olmadığını öğrendim. Sil baştan ikinci kez tarih alanında tezli master’a başladım.”

“Tarih çok önemli. Bana tarihi, Osmanlı Tarihi’ni sevdiren Halil İnalcık hocamızın ilk öğrencilerinden olan Özer Ergenç hocam oldu. İkinci masterımı da bitirdim. Doktoraya başladım. Şimdi yeterlilik sınavına girmeyi bekliyorum. Daha doktora tezimi yazacağım. Son 7 senedir öğrenciyim, bunu da anlatmış olayım. Bu ilk kez paylaştığım bir şey. Bu süreç bana hayatta insanın karşısına fırsatlar çıktığında kendisini kısıtlamaması, cesur olması gerektiğini öğretti.”

“Hem First Lady hem de öğrenci olmak mümkün”

Babacan, Elif Çakır’ın “Zamansız bir soru olacak ama klişe söylemle sorayım, bu pazar seçimler oldu ve Ali Babacan Cumhurbaşkanı seçildi, sizin akademisyen olma hayaliniz ne olacak?” sorusuna işe şu cevabı verdi:

“Öğrencilik aynen devam edecek. O konuda geri adım atmayı hiç düşünmüyorum. Siyasetçi eşi olmak illa bütün hayatınızı bir kenara koymanızı gerektirmiyor. Siyaset, Ali’nin yaptığı şey sonuçta. Benim de yaptığım başka şeyler var. Dünyada birçok örneği var. Kendi işlerini yapan pek çok eş var. “

“Her esnaf ziyaretinden sonra taş gibi bir şey oturuyordu yüreğimize”

“Türkiye’yi ilk kez gezmiyoruz. Daha önceki siyaset hayatımızda da Türkiye’nin birçok yerine gitmiştik. Ama son 1 yıldır gittiğimiz yerlerde gördüğümüz yoksulluğu ve yokluğu hiç görmemiştik. Tahminimizin çok daha ilerisinde, ciddi bir ekonomik sıkıntı, buhran olduğunu gözümüzle gördük. Yoksulluğun, yokluğun boyutunu gördüm. İnanın, her gittiğimiz esnaf ziyaretinden sonra taş gibi bir şey oturuyordu yüreğimize. İnsanların anlattıkları, çaresizlikleri görmeniz, duymanız lazım.”

“Cüzdanlarını açıyorlar ‘İşte 10 liram var, başka param yok, ben ne yapacağım’ diyorlar. Bir tane teyze vardı eline tüp almış, tüpü bitmiş ‘yemek pişiremiyorum’, ‘çocuklar evde yemek bekliyor, kaymakama götürüyorum tüpü göstermek için’ demişti. Endişeliydi. “AK Parti üyeliğinden çıkmıştım, bana yardım yaparlar mı” endişesi vardı. Onu hatırlıyorum. Gençlerde ciddi derecede ümitsizlik var. Bir bıkkınlık hakim. Yarına dair umutları yok.”

“İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığını duyunca korku hissettim”

Zeynep Babacan, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığı haberini alınca neler hissetiği ile ilgili soruya ise şu cevabı verdi:

“Ne hissettim, korku hissettim. Neden korktum çünkü ortada böyle bir sözleşme varken, bunun geri çekilmesi, bu kötülüğü yapan erkeklere nasıl bir mesaj verir? Hissettiğim bu korkuydu. Kadına şiddeti engelleyen bir sözleşmeden çıkılmasını anlayamadım. Türkiye’nin bu sözleşmeden çıkmasının sonuçlarına bakmamız lazım. Kadına şiddet, kadın ölümleri ne durumda. Sözleşmeden çıkmış olmanın psikolojik etkisi bile beni çok korkuttu. Artan şiddet vakalarında kim sözleşmeden çıkmanın etkisi yok diyebilir? Bunun olumsuz etkisinin olmadığını iddia edebilir mi sözleşmeyi geri çekenler? “

Türkiye’de yükselen bir kadın hareketi, dünyada ise ‘Me Too’ dalgası var. Sizce kadınlar ne istiyor?

“Güvenli bir hayat istiyorlar. Kendi kapasitelerini, birikimlerini ortaya koyabilecekleri ve bunun karşılığını alabilecekleri bir sistem istiyorlar. Hukuki güvence istiyorlar. Toplumda doğru ve hak ettikleri saygıyı görmek istiyorlar. Çabalarının karşılığını görmek istiyorlar. İnsanca yaşamak istiyorlar.”

Röportajın tamamını okumak için:

https://www.karar.com/guncel-haberler/her-esnaf-ziyaretinden-sonra-yuregimize-bir-tas-oturuyor-1615638

- Advertisment -