Kahramanmaraş merkezli depremlerin 3’üncü gününde Kızılay’ın Haluk Levent’in kurucusu olduğu AHBAP Derneği’ne çadır sattığı ortaya çıktı. O güne kadar elindeki bütün çadırlara deprem bölgesine göndermesi gereken Kızılay’ın bunu yapmaması, üstelik elindekini bir derneğe satması kamuoyunda büyük tartışma yarattı.
AHBAP’ın iddiaları doğrulamasının ardından Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Twitter hesabından konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Kınık, satışı yapan Kızılay’a bağlı Kızılay Çadır ve Tekstil A. Ş.’nin Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) çerçevesinde belirlenen asgari çadır stok seviyesini garanti etmekle yükümlü olduğunu söyledi. Ayrıca şirketin devlet ve uluslararası kuruluşların siparişlerini karşıladığını, satışlardan elde ettiği gelirleri Kızılay’a aktardığını belirtti.
Kızılay’ın eski yönetim kurulu üyesi Sabahattin Tezdiğ, Kızılay’daki usulsüzlük iddialarını, kendisinin Kızılay’dan ayrılma sürecini ve Kızılay’ın “şirketleşme’’ sürecini anlattı:
“İlk yönetim kurulu toplantısında bazı yetkileri liyakatli kişilerden aldı Kerem Bey’’
Hangi yıllar arasında görev yaptınız ve neden ayrıldınız?
2016-2019 yılları arasında yönetim kurulu üyeliği yaptım. 2019 yılının Nisan ayında üç yılda bir yapılan olağan kongrede ayrıldım.
Ayrılma nedenim de şu: Fikir ayrılığına düştük. Alınan bazı kararları yanlış gördüm, bu kararlarda gördüğüm yanlışlara şerh düştüm, itiraz ettim. O yüzden ayrıldım. Daha doğrusu ayırdılar.
Ayrı düştüğümüz konular zaten bildiğimiz şeyler. Şu an basında çıkan, her yerde konuşulan konular. Yüksek maaşlar, haksız yere işten çıkarmalar. Bunlara benzer kararlara itiraz ettim. Fikir ayrılığına düşünce de maalesef bir sonraki yönetimde yer almadık.
O zamanlar Kerem Kınık mı vardı Kızılay’ın başında?
Evet, 2016’da kendisiyle beraber yürüdük biz bu yolda. Keşke yürümeseydik. Maalesef böyle bir yola girmiş olduk o tarihlerde.
2016’nın Nisan ayında seçime gittik. Seçimi kazandık. Kazanınca da ilk yönetim kurulu toplantısında bazı yetkileri liyakatli kişilerden aldı Kerem Bey. Biz bunlara itiraz ettik. Zamanla yanlış gördüğümüz kararlar büyüdükçe itirazlarımız da büyüdü.
Desteği artınca, bizi dışlayıp kendine yakın insanları yönetime getirdi. Şu anda da maalesef görüyoruz olanları.
2019’dan önce ortada şirket yoktu. Yöneticiler olarak maaş almazdık. Özlük hakkı almazdık. Cebimizden bile masraf eder, harcardık. Şirketleştikten sonra Kızılay yöneticileri yüksek miktarlarda özlük hakkı almaya başladı. Kendilerine maaş bağlamak için Kızılay’ı şirketleştirdiler.
Çadır satma işine aslında ben de şaşırdım. Satılmamalıydı. Daha önce de böyle olaylar oldu, şirketleşme olayı bizim önümüze de geldi yönetimdeyken. Biz bu karara itiraz ettik. Kabul etmeyince de 2019 yılında, biz yönetimden ayrıldıktan sonra diğer yönetim kurulu üyesi arkadaşlarla ilk yönetim kurulu toplantısında bu karar geçirildi.
Zaten dikkat edin, şirketlerin hepsinin kuruluş yılı da 2019’dur. Bizim dönemimizde olmadı. Bizim orada görev aldığımız zamanlarda Kızılay kendi çarkını çevirmek için, personelin ihtiyacını, maaşlarını, giderlerini karşılamak için çadır üretiyordu. Ama asıl sorun şu: Kendi stoğunu tamamladıktan sonra yapması lazımdı. Burada stoklarda bir şey yok.
Dediğim gibi, daha önce de çadır üretimi vardı ama şirket çatısı altında üretilemiyordu. Kızılay çadırı, Kızılay’ın ismi altında üretiliyordu.
Yani burada şöyle düşünün: Kızılay’ın maden suları BİM’de, A101’de, Migros’ta nasıl satılıyorsa Kızılay çadırı da öyle satıyordu.
Burada öncelik kendi stoğunu tamamlamasıydı. Kendi stoğunu tamamlamadıktan sonra hepsini satsan ne olacak ki?
Van depreminde şube başkanıydım. Stoklarında yüz otuz bin tane çadır vardı. Nerede bu çadırlar? Stoklarda görünüyor ama çadır yok.
Afet zamanında çadırların satılması bana göre çok yanlış bir şeydi.
Bir de bağış olarak gelen giysilerin satılması meselesi çıktı. İnsanlar Kızılay’ın kumbaralarına giysileri, ihtiyaç sahipleri yararlansın diye bırakıyor. Fakat şimdi öğreniyoruz ki bunların bir bölümü ‘atık’ adı altında uluslararası bir şirkete satılıyormuş. İnsanın yardım duygusunu çok zedeleyen bir uygulama değil mi bu?
Giysi satma meselesini 2019 yılından sonra almışlar. Bu konu hakkında pek bilgim yok ama bizim dönemimizde giysi yardımları gelirdi. Kumbaralar dönemi bizim dönemimizde de vardı ama biz bunları şöyle yapardık: İhtiyaç sahiplerine sıfır olan giysileri veriyorduk. Asla satılmıyordu. İkinci el elbiseler ayrıştırılıyordu, temizleniyordu. Kullanılacak halde olan elbiseler temizlenip, üst üste konulduktan sonra ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyordu. Giysi satılmasına ben de şaşırdım açıkçası.