Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası muhalif medyada başlayan tartışmalar devam ediyor. Dün (30 Mayıs) İsmail Saymaz, Deniz Zeyrek, Mehmet Tezkan, Soner Yalçın gibi isimler Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve Altılı Masa’yı eleştiren yazılar yazmıştı.
Muhalif medyada bugün de muhalefetteki ve CHP’deki tartışmalarla ilgili yazılar çıktı.
Dündar: “Kemal Bey’in değişim isteği dahil toplumun verdiği tüm mesajları iyi okuyacağına ve gereğini yapacağına inanıyorum”
Uğur Dündar bugün Sözcü’deki yazısında, Aralık ayında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki siyasi yasak kararının çıkmasının ardından İmamoğlu’nun Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesini gerektiğini yazdığını hatırlattı.
Altılı Masa’nın kararı sonrası Kılıçdaroğlu’nu desteklediğini ve Kılıçdaroğlu’nun kutuplaştırılmış toplumu kucaklamak için gereken tüm adımları attığını belirten Dündar yazısının sonunda şunları yazdı:
“Kılıçdaroğlu’nu desteklediğim için pişman mıyım? Asla.
Seçilmiş olsaydı çağdaş demokratik ülkelerdeki benzerlerini aratmayacak bir Cumhurbaşkanı olacağından, hukukun üstünlüğünü ve bağımsız yargıyı geri getireceğinden, basın ve düşünce özgürlüğünü sağlayacağından, yolsuzlukların hesabını soracağından, kutuplaşmış toplumun yeniden bir arada olması için uğraşacağından döneminde üretimin, ihracatın, istihdamın artacağından ve ulusal gelirin hakça paylaşacağından hiç kuşku duymadım ve o nedenle destekledim.
Ama demek ki toplumun diğer yarısı benim gibi düşünmedi ve Tayyip Erdoğan’ı üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçti.
Kemal Bey’in değişim isteği de dahil olmak üzere toplumun verdiği tüm mesajları iyi okuyacağına ve gereğini yapacağına inanıyorum.”
Doğru: “’Koltuk kolik’ olmayacaktır; tahminime göre ‘Ben Kemal gidiyorum’ diyecektir”
Necati Doğru, Sözcü’deki yazısında Kılıçdaroğlu’nun “başarısız bir lider olduğum için değil, seçimde halkı ikna edemediğim için koltuğumdan ayrılıyorum” diyerek çekilmesini gerektiğini yazdı:
“Ben başarısız bir lider olduğum için değil, seçimde halkı ikna edemediğim için koltuğumdan ayrılıyorum, ben demokrasi davamızın neferi olarak çalışmaya devam edeceğim’ diyebilir. (…) İleri demokrasi gereği “koltuk kolik” olmayacaktır; tahminime göre ‘Ben Kemal gidiyorum’ diyecektir.”
Kalkandelen: “Tam bağımsızlık ve kamuculuğun yerini, NATO’culuk ve neoliberal politikalar aldı”
Zülal Kalkandelen de Cumhuriyet’teki yazısında Kılıçdaroğlu’nun “NATO’culuk ve neoliberal politikalar” izlediğini iddia ederek, seçim yenilgisinde bunun da payı olduğunu öne sürdü ve Kılıçdaroğlu’nu çekilmeye çağırdı.
Kalkandelen şöyle yazdı:
“CHP, devrim yapan parti olmaktan, CHP olmaktan vazgeçti; Kılıçdaroğlu ve ekibi partiyi ortanın sağına çekti. Atatürk’ün, partisi ve Türkiye için belirlediği ilkelerden uzaklaştı; tam bağımsızlık ve kamuculuğun yerini, NATO’culuk ve neoliberal politikalar aldı. Bunların bir bedeli olacak elbette. Vakit, Kılıçdaroğlu için geriye çekilme vaktidir.”
Sabuncu: “İlk turdaki Kılıçdaroğlu çizgisi önemli; isimlere endekslenmiş parti olmak yıpratıcı…”
Murat Sabuncu da T24’te muhalefetteki tartışmaları konu alan bir yazı yazdı. Kılıçdaroğlu’nun kampanyasıyla ilgili yorumlar yapan Sabuncu, CHP için “isimlere endekslenmiş parti” görüntüsünün olumsuz olacağını vurguladı.
Sabuncu şöyle yazdı:
“CHP toplumun her kesimine kucak açan-kulak kesilen kapsayıcı rolünü kaybetmeden, örgüt ile yeniden irtibatı güçlendiren, üç-beş kişinin değil başta yıllardır partide siyaset yapan il-ilçe örgütlerinin görüşlerini de karar mekanizmalarına katan bir role kavuşmalı.
Adalet Yürüyüşü’nü başlatan, özeleştiri yapan, Kürtlerle barışık, kimlik siyasetini reddeden politikanın, yani ilk turdaki Kılıçdaroğlu’nun çizgisinin çok önemli olduğunun altını çizerek sadece isimlere endekslenmiş parti olmanın-kalmanın yıpratacağını-kaybettireceğini düşünüyorum.”
Bila: “Millet İttifakı’na düşen görev zaman yitirmeden yerel seçimlere hazırlanmak”
Fikret Bila, Halk TV’nin sitesinde yazdığı yazıda, iktidarın kampanyasının haksız avantajları olduğunu hatırlattı ve muhalefetin seçim yenilgisi tartışmalarından uzaklaşıp on ay sonra yapılacak yerel seçimler için hazırlanması gerektiğini vurguladı.
Bila şöyle yazdı:
“On ay sonra yerel seçimler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim akşamı yaptığı konuşmada zaman yitirmeden yerel seçim kampanyasını başlattı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullandığı dili daha da sertleştirerek kampanyayı açtı.
CHP ve Millet İttifakı’nın diğer partilerine düşen görev ise seçim yenilgisi şokunu bir an önce üzerlerinden atıp zaman yitirmeden yerel seçimlere hazırlanmaktır.”
Akyol: “Erdoğan Tek Parti devri CHP’sini göstererek, Kılıçdaroğlu’nun açılımın görülmesini engellemek istiyor”
Taha Akyol ise Karar’da yazdığı yazıda Kılıçdaroğlu’na gösterilen tepkileri ele aldı ve Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi dönüştürme çabalarını olumlu bulduğunu belirtti.
Akyol, şunları yazdı:
“Kılıçdaroğlu’nun çizgisi, şüphesiz, 1946 sonrasında İnönü ve 1970’lerde Ecevit’ten sonra önemli değişimi, kitlelere açılımı yansıtıyor. Erdoğan ise sürekli Tek Parti devri CHP’sini göstererek, bu açılımın görülmesini engellemek istiyor.
Kılıçdaroğlu’nun politikası doğrudur. Buna rağmen seçimlerin kaybedilmesinin sebepleri farklıdır. İktidarın, kendi tabanını hem iktisadi bağlarla hem itikadi algılarla pekiştirmiş olması önemli bir sebeptir. Diğer önemli sebep toplumlarda, yerleşik kanaatler çabuk değişmiyor.
CHP’nin ve Millet İttifakı’nın şehirlerde daha başarılı olması, şehirlerin değişime daha açık olmasındandır. Son seçimde kentlerde Kılıçdaroğlu’nun oyu yüzde 51, Erdoğan yüzde 49’du. Kırsal kesim de ise Kılıçdaroğlu yüzde 35’e düşerken, Erdoğan yüzde 65’e çıkmıştı. Ortalama malum, yüzde 48 ve 52.
CHP’deki tartışmalar nereye varır bilemem ama biliyorum ki, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi özgürlükçü bir çizgiye, sosyal demokrat parti haline getirme çabasını tarih takdirle kaydedecektir.”
Beki: “Muhalefeti birbirine düşürmeye üç gün sonra da başlayabilirdi. Kılıçdaroğlu’nun nesi yanlış, nesi doğru; oradan hesap edin”
Akif Beki de Karar’daki yazısında muhalefetle ilgili tartışmalara değinerek, Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı yerel seçim vurgusunu hatırlattı.
Beki şöyle yazdı:
“Sonuçta kazanamadı, başaramadı ama Kılıçdaroğlu, kurduğu ittifak stratejisiyle bu şartlarda hiç de fena mücadele etmedi.
İstanbul ve Ankara başta, Türkiye’nin en kalabalık şehirlerinde Kılıçdaroğlu, yüzde 50’yi aşarak Erdoğan’ın önüne geçti.
Öyle olmasa Erdoğan, zaferin tadını çıkarmak için biraz mola alırdı. Oysa zafer konuşmasında bile seçim bitmiş gibi konuşmadı. Aksine…
Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çektiği kara propagandasından Altılı Masa partilerinin LGBT’ci oldukları karalamasına kadar… Hız kesmiyor, Erdoğan’ın soluklanmaya da nefes aldırmaya da niyeti yok.
Hedefiyse 10 ay sonraki yerel seçimlerde İstanbul’u geri almak, iki gün beklemeden o gece ilan etti.
İstanbul ve Ankara’yı, Kılıçdaroğlu’nun ittifak stratejisine kaybetmişti. Geri almanın yolu da hâlâ Millet İttifakını dağıtmaktan geçiyor.
Altılı Masa’yı, yenilgiyi paylaşmamak için birbirlerini suçlamaya kışkırtıyor Erdoğan.
Sıkışık hissetmese aralarını açmaya çalışmaya, muhalefeti birbirine düşürmeye üç gün sonra da başlayabilirdi.
Kılıçdaroğlu’nun nesi yanlış, nesi doğruydu; oradan hesap edin.”