-DEM Parti’nin İstanbul adayı Meral Danış Beştaş hem İmamoğlu hem de Kurum’a çeşitli eleştirilerde bulunuyor fakat özellikle İmamoğlu’na yönelik eleştirilerinin ‘zayıf’ olduğu ve bunun da bir tür siyasetin sonucu olduğu konuşuluyor. Siz bu görüşe katılır mısınız?
Bu görüşe katılıyor muyum, çok emin değilim. Kuvvetli bir görüş bu. Bir siyasi partinin aday çıkartmasına rağmen daha yumuşak davrandığı, seçmenini adaya doğru yönlendirdiğini varsayan bir husus bu. Bunu söyleyemem şu anda ama şu söylenebilir: DEM Parti itibariyle baktığımızda ikili ve ikircikli bir yapı var karşımızda. Kürt hareketinde DEM Parti bir parça, Kandil de bir parça, Brüksel de bir parça, Suriye’deki kimi yapılar da bir parça. Karşımızda böyle bir varlık ve gerçek var.
Şu an bir bütün olarak Kürt meselesinde yaşanan en önemli gelişme nedir diye baktığımız zaman bunun Türkiye’nin Irak’ta yaptığı operasyonlar olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Irak’ta Suriye’de yaptığına benzer bir şekilde Kürt güçlerini sınırdan mümkün olduğu kadar uzağa itecek bir güvenlik bölgesi oluşturma ve PKK ile PKK’ya yakın kesimlerin üstlendiği bütün kampları vurma ya da boşaltma ya da tedirgin etme politikası izliyor. Bu bir çatışma politikası ve çatışma hali. Askerler ölüyor, her gün gazetelerde öldürülen PKK’lıların haberlerini görüyoruz. ANF’nin haberleri bunu AKP-MHP faşizmi olarak adlandırıyor.
Bu tablo sadece Kürt hareketinin silahlı kanadının gerçeği değil. Mayıs seçimlerinden sonra yapılan Yeşil Sol Parti – HDP ortak seçim değerlendirmesine bildirgesinde ufukta görünen esas problemin iktidarın bu tür politikaları olacağı söyleniyor.
DEM Parti gelince… DEM her ne kadar bu havuzun içinde bir parçaysa da yine biliyoruz ki siyasetle çatışma arasında bir ayrışma çabası, bir gerilim ayrımı da Kürt siyasi hikayesinde filizlenmiş bir durum var. Bunun kimi gereklilikleri de var. DEM esas olarak bunu temsil ediyor. DEM yasal bir siyasi parti bu yolu izleyecek, ancak izleyeceği yolun siyasi Kürt meselesi etrafındaki gerçeklere de uygun olması lazım.
Peki DEM ne yapıyor? Kürt hareketi, HDP dönemini sert eleştirdi. Partinin üçüncü yolu tutturmamasını, tümüyle muhalefet hatlarına destek vermesini ve bunun karşılığında bir şey alamadığını iddia eden bir eleştiriydi bu. DEM, buna karşılık üçüncü yol pozisyonunu tutturacağını söylüyor. Çok zor ve ikircikli bir iş tabii. Ne bir tarafı ne diğer tarafı desteklemeden, yerel iş birlikleri üzerinden var olmak… Dahası da var. Genel olarak ulusal satıhta bakıldığı zaman DEM Parti Kürt meselesini önemseyen ve burada özgül ağırlığını artırmak isteyen bir tarzı öne çıkarıyor, bu kendisine yönelik bir tutum ve üçüncü yol arayışının bir yönüyle uyumlu. Çeşitli yerlerde yerel ittifaklar da bu durumla uyumlu. Nitekim bunu telaffuz ediyor ve bazı yerlerde, örneğin İstanbul’da, bunu yaptılar da.
İstanbul’da Meral Danış’ın adaylığı bir özgül ağırlığı yükseltme hamlesinin unsuruydu. Buna hiç şüphe yok. Meral Danış önemli bir isimdir, muhtemelen bundan sonraki eş başkanlarından birisidir partinin. Böyle birinin aday olması Kürt seçmen açısından bir sinyal. Bununla birlikte DEM birçok ilçede İstanbul’da CHP ile yakın davranıyor. Tayyip Erdoğan da buna sürekli vurgu yapıyor. DEM Parti 12 ilçede CHP lehine aday çıkartmadı. Hatta Esenyurt’ta Kürt kökenli bir profesörü CHP aday yapınca DEM oradaki adayını çekti. Dolayısıyla İstanbul’da hem AK Parti-MHP karşısında bir tutum aldılar hem Kürt meselesi merkezli ve bu anlamda Kürdi bir duruş sergilediler.
Bu ikili ve zor bir pozisyon. Kürt hareketi için belki asıl sorun iktidarın politikaları ama diğer tarafta da politika sahnesi içerisinde nasıl bir ittifak izleme bir gerçek var, Bu yol uzun ve gelişimini zaman içinde göreceğiz. Şu ana kadar DEM’in almaya çalıştığı yol ise benim özetlemeye çalıştığım yoldur diye düşünüyorum.
- Siz anketleri yakından takip eden birisiniz. İstanbul’da anketler ne söylüyor seçim için? Siz iki adayın, İmamoğlu ve Kurum’un kampanyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gördüğüm ve anladığım kadarıyla DEM’in ve İYİ Parti’nin ayrı aday çıkartmasına rağmen İmamoğlu kuvvetli bir şekilde siyasi varlığını ve gücünü sürdürüyor. Tek başına ve resmi – açık ittifak olmadan da seçim kazanabilecek gibi gözüküyor. Bu önemli bir veri.
İkinci önemli veri ise başa baş bir seçim yarışı görünüyor. Bazı anketler Murat Kurum’u bazıları ise İmamoğlu’nu önde gösteriyor. Puan farkı 2-3 arasında bu anketlerde. Hata paylarını ve şu an çekimser olan ama sandığı gidecek seçmen sayısını da göz önüne aldığımız zaman açıkçası bir kestirimde bulunmak çok güç.
Kampanyalar açısından baktığımızda ise ne Murat Kurum ne de Ekrem İmamoğlu bir dalga yakalamış gibi görünüyor. İmamoğlu’nun 2019’daki ilk kampanyası bile bugüne göre daha kuvvetli bir kampanyaydı. Sadece yerel yönetim değil, ulusal siyasetle ilgili mesajlar içeren ve değişim umudunu besleyen bir kampanyaydı. Bugün böyle bir umut çok kalmadı. Dolayısıyla İmamoğlu etrafında büyük bir heyecan seferberliği olduğunu görmüyorum. Ama AK Parti’nin fütursuz siyasetlerini en azından simgesel olarak sınırlamak isteyecek bir muhalefet seçmeni sandık günü muhtemelen yine mobilize olacaktır. Çünkü anketlerde seçime katılım yine düşük gözükmüyor. Katılım yüksek olduğunda eşit bir yarışın olacağını düşünüyorum.