20 Haziran tarihinde Van’ın Başkale ilçesi Esenyamaç Mahallesi’ne bağlı Onikidere Mezrası’nda Mehmet Emin Atlı isimli vatandaş, hakkındaki bir soruşturma kapsamında jandarma ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı.
Sosyal medyaya düşen bir videoda gözaltı işlemi esnasında evin çevresindeki güvenlik güçlerinin havaya dakikalarca ateş açtığı görülüyordu.
Atlı’nın ailesi ve diğer köy sakinleri gözaltı sırasında birçok kadının darp edildiğini dile getirmişti.
Van Valiliği ise yaptığı açıklamada; “Atlı hakkında kasten adam öldürme, PKK/KCK terör örgütü mensubu olma, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve iş-çalışma hürriyetini ihlal suçu” olmak üzere toplam 5 ayrı suçtan hakkında yakalama emri bulunduğunu söylemişti.
Valilik yine aynı açıklamada, havaya ateş açılmasının köylülerin taş atması üzerine yaşandığını eklemişti.
Köylüler, valilik tarafından yapılan açıklamayı reddetmişti.
21 Haziran’da Van Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi tarafından oluşturulan bir heyet köyü ziyaret etti.
Ziyarette bir dizi incelemede bulunan heyet, köylülerle görüşerek o gün yaşananları yerinde inceledi.
Çalışmaların tamamlanmasının ardından hazırlanan rapor bugün kamuoyuna duyuruldu.
Van Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda yapılan açıklamayı İHD Van Şube başkanı Mehmet Karataş okudu.
Raporda şu ifadelere yer verildi:
‘’ Planlı bir operasyon olmasına rağmen mevzuatta tanımlanan güvenlik tedbirlerine riayet edilmemiş’’
“ Tanık anlatımları, mağdur beyanları, olayın yaşandığı süreçte çekilen fotoğraf ve video kayıtlarından, olay sonrası heyet tarafından yerinde yapılan incelemelerden söz konusu gözaltı işlemi amacıyla köye gelen askeri kolluğun planlı bir operasyon başlatmış olmasına rağmen mevzuatta tanımlanan güvenlik tedbirlerine riayet etmediği anlaşılmıştır. Video kayıtları ayrı ayrı incelendiğinde birçok kolluk görevlisinin söz konusu evin bulunduğu bölgeye yayan şekilde ilerlediği, söz konusu zırhlı aracın sonraki süreçte evin önüne getirildiği, operasyon gerçekleşen evde çocukların bağırışları üzerine çevrede bulunan kadınların olay yerine yönlendiği, evin içerisinde, merdivenlerinde ve önünde onlarca silahlı kolluk görevlisinin bulunduğu, aranan şahsın evden çıkarılmasından zırhlı araca bindirilmesine kadar geçen sürede askeri kolluk görevlilerinin uzun namlulu silahlarla aralıksız olarak havaya ateş açtıkları, Dilber A’nın bu süreçte yerde baygın halde yattığı, yine aranan şahsın küçük yaşta çocuğu F.A.’nın ateş eden askeri kolluk görevlileri arasında sıkışıp kaldığı gözlenmiştir.”
‘’ İkamet çevresinde 400’ü aşkın boş mermi kovanı tespit edildi ‘’
Gözaltı işleminin yapıldığı evin yakınlarında 400’ü aşkın boş mermi kovanının tespit edildiğini dile getiren Karataş, şu sözlerle devam etti:
“Baskın sırasında köyün tamamı kollukça kuşatılmış özellikle söz konusu evin etrafının dört taraftan sarılmıştır. Evde M.E.A. eşi ve çocukları bulunmasına rağmen onlarca kolluk görevlisi ile eve girilmiştir. Bu noktada herhangi bir silahlı/silahsız direniş ile karşılaşmayan kolluğun aile konutuna dönük orantısız bir müdahale gerçekleştirdiği tespit edilmiştir. M.E.A.’nın yakalanması sırasında kendisi, eşi ve çocuklarına dönük askeri kolluk tarafından fiziki şiddet uygulandığı ve kötü muamelede bulunulduğu anlaşılmıştır. Şiddet fiili ve kötü muameleye tepki gösteren ve görüntülerden de anlaşıldığı üzere çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan kitlenin bulunduğu alanda onlarca askeri kolluk tarafından uzun namlulu silahlarla havaya rastgele ateş edildiği tespit edilmiştir. Söz konusu ikamet çevresinde yapılan incelemelerde uzun namlulu silahlara ait 400’ü aşkın boş mermi kovanı tespit edilmiştir.”
‘’ Ölçüsüz ve gereksiz silah kullanımı çocuklarda tramvaya neden oldu ‘’
Havaya ölçüsüz ve gereksiz bir şekilde hava açıldığını ifade eden Karataş, bu tablonun çocuklar üzerinde travmalara neden olduğunu dillendirdi ve şu ifadelere yer verdi:
‘’ Kolluğun mağdurlara karşı işkence ve kötü muamele kapsamında değerlendirilebilecek eylemlerinin yanı sıra ölçüsüz ve gereksiz bir şekilde ateşli silah kullanması özellikle çocukların travma yaşamasına sebep olmuştur. Askeri kolluğun tüm olay boyunca mevzuat gereğince yurttaşların can güvenliğini sağlayacak tedbirler almadığı gibi yaşam hakkını riske atacak şekilde havaya ateş açıldığı anlaşılmaktadır. Video kayıtları göz önünde bulundurulduğunda iddia olunan ‘taş atma’ olayına dair herhangi bir tespit yapılamadığı gibi söz konusu video kayıtları incelendiğinde kolluk görevlilerinin hiçbirinin kalkan kullanmadığı, birçoğunun kafasında kask olmadığı tespit edilmiştir.”
“Failler tespit edilerek yargı önüne çıkarılmalıdır”
“Aramaya katılan askeri kolluk görevlileri hakkında ‘Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin’ hükümlerin uygulanması ve haklarında adli soruşturma yapılması gerekmektedir.”
Karataş, raporun sonuç ve öneri kısmına dair şu dört ayrı maddeyi sıraladı:
“1-Esenyamaç (Xaşkan) Köyü Onikidere (Sersul) Mezrası sakinlerine yönelik olarak gerçekleştirilen orantısız ve ölçüsüz kolluk müdahalesi her yönüyle adli ve idari açıdan adil, etkin ve tarafsız olma ilkeleri doğrultusunda soruşturulmalı ve failler tespit edilerek yargı önüne çıkarılmalıdır.
2-Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yurttaşların bulunduğu alanda ateşli silahlarla dakikalarca havaya ateş açılmasına ilişkin talimat veren ve bu mühimmatı kullanan kişilerin yurttaşların yaşam hakları yönünden ciddi risk yarattıkları gözetilerek hızla tespit edilerek yargı önüne çıkarılmalıdır.
3-Mağdur ve tanık anlatımları doğrultusunda ev aramalarının sistematik hale geldiği iddiası ile ilgili adli ve idari yönden etkili ve hızlı bir soruşturma yapılması, konut dokunulmazlığının ihlali ve özel yaşama saygı hakkının ihlali iddiaları incelenmelidir.
4-Başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşme ve iç hukuktaki düzenlemeler işkence ve kötü muameleyi yasaklamaktadır. Bu noktada işkencenin ve kötü muamelenin önlenmesi açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında taraf devletlere yüklenen yükümlülüklerin gereğinin yerine getirilmelidir.”