ODTÜ Felsefe öğretim üyesi Doç. Dr. Fulden İbrahimhakkıoğlu, 31 Ocak Pazartesi akşamı Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan İzmir’e Anadolu Jet firmasıyla yapacağı yolculuk öncesi, her zaman kabinde beraber yolculuk ettiği kedisi Salem’i kabine kayıtlı bir köpek bulunmasından dolayı uçak altına göndermek zorunda kaldı.
Uçak İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na indiğinde görevliler İbrahimhakkıoğlu’na, Salem’in iniş sonrası kafesinden kaçtığını söylediler.
Görevlilerin söylediğine göre, kafesi Esenboğa Havalimanı’nda teslim alan personel “seal” adı verilen koruyucu banttan takmamış ve Salem bu nedenle kafesini açarak kaçabilmiş.
İbrahimhakkıoğlu, ailesini ziyaret etmek için gittiği İzmir seyahatinin indiği andan itibaren nasıl bir kâbusa döndüğünü, henüz bulunamayan Salem’i Adnan Menderes Havalimanı’nda arama çabasını, hava yolu ve yer hizmetleri firmalarının ihmalkâr tutumlarını Serbestiyet’e anlattı:
“O gün sabah 4’e kadar Salem’i bulmaya çalıştık”
Kameralardan Salem’in yerini tespit edeceklerini söylediler. Birkaç saat bekledikten sonra ‘siyah bir kedi’ gördüklerini söylediler ve o bölgeye gittik. Vardığımızda koşarak kaçan bir kedi gördüm ve Salem diye seslenerek gittiği yöne doğru yürüdüm.
Kalabalık bir ekip Salem’i arıyordu. Tahminimce kalabalık ve gürültüden iyice ürkmüş olan Salem saklanıyor, saklandığı yer tespit edilecek gibi olursa da kaçıyordu.
Civarda başka kediler de olduğundan sürekli farklı yerlerden birileri kedi gördüğünü söylüyordu. Bulunduğumuz yer terminal otobüslerinin park ettiği alandı ve bir kedi için saklanacak yer bir hayli fazlaydı.
Salem çıksın diye otobüslere vuruyorlardı, ‘yapmayın sesten iyice ürkecek, kaçacak, bulamayacağız’ dedim. Ancak beni dinlemediler. Otobüsleri çalıştırdılar ‘kedi çıksın’ diye.
Salem’in asla o gürültülü kısımda barınmayacağını biliyordum. Sessiz yerlerde onu çağırdım ama bulamadım. O gün sabah 4’e kadar Salem’i bulmaya, saklandığı yerden çıkmasına uğraştık ama başarısız olduk.
“Salem’in son görüldüğü yere tilki kapanı kuruldu”
Açlık ve yorgunluktan daha fazla ayakta duramıyordum. Eve gitmemi söylediler. Birkaç saat uyuduktan sonra Devlet Hava Meydanları İşletmeciliği’ne, belediyeye, Türk Hava Yolları’na, Adnan Menderes Havalimanı’na aklıma gelen her yere telefon açmaya başladım.
TGS (Turkish Ground Service) Salem’i aramaya devam edeceklerini ve havaalanında herkese haber verdiklerini söylemişti ama kimi arasam konuya dair hiçbir bilgileri olmadığını söylüyor ve herkese başıma gelenleri en baştan tek tek anlatıyordum.
Ertesi gün ısrarlı arayışlarım sonucu TGS özel izinle beni aprona alacağını söyledi. O gün babamla tüm gün Salem’i aradık. Oradaki yetkili kişi bana tekrar gelmememi, izin alamayacaklarını, saatler boyu beklemek zorunda kalacağımı söyledi.
Birkaç gün sonra Salem’in son görüldüğü yere tilki kapanı kuruldu. Ben de kokusuna gelir umuduyla Salem’in kullanılmış kumunu götürüp teslim ettim. Bazı vardiya şefleri Salem’i görmediklerini, bazı vardiya şefleri ise her vardiya görüldüğünü ancak kimseyi yanına yaklaştırmayarak kaçtığını söyledi.
Günlerce Salem’in durumuna dair bir ses çıkmayınca 7 Şubat Pazartesi DHMİ’yi (Devlet Hava Meydanları İşletmesi) arayarak ve onların talimatları doğrultusunda Adnan Menderes Havalimanı’na geri gittim. Telefonda bana nöbetçi amirlikle görüşmem gerektiği söylendi, ancak nöbetçi amir ısrarla benimle görüşmeyi reddetti. DHMİ’yi tekrar aramamı istediler ve ancak bu şekilde nöbetçi amirliğin dahili numarasını alabildim.
‘Ben oraya birilerini yolladım, orada kedi medi yok’
Konuştuğum kişi bana, ‘Ben oraya birilerini yolladım, orada kedi medi yok’ dedi. ‘Salem’in hep aynı yerde görüldüğünü, ancak kimseye gelmediğini, arkasından koşarak kedi yakalanamayacağını ancak kaçırtılacağını, belki ben çıkar çağırırsam sesime gelebileceğini’ anlattım. Bana cevabı şu oldu: ‘Orada zaten bir sürü kedi var. Bir sürü de tilki var.’ ‘Sizin için herhangi bir kedi olabilir, ancak benim için yoldaşım, arkadaşım’ dedim. TGS araya girmeden bana izin vermeyi reddetti.
‘Daha sonra TGS aracılığıyla aramaya başladık. O günkü arama çalışmalarım da sonuç vermedi. Havanın güneşli olduğu bir gün saat 13:00 ila 17:00 arası gelmemi söylediler.
En son 10 Şubat Perşembe günü mülki idare amirliği izniyle apronda Salem’i aramaya gittim. Apron şefi iki gündür görülmediğini söyledi. Çok sayıda kedinin bulunduğu Sun Express binasına uğradık. Salem’in fotoğrafını gösterdim ve bilgilerimi verdim. Çalışanların konuya dair hiçbir bilgisi yoktu. TGS’ye, bu durumu bildirerek neden haber vermediklerini sormam üzerine TGS’nin yanıtı şu oldu: ‘Biz haber verdik, ancak 5-6 vardiya olduğu için bu çalışanlar başka vardiyadandır.’
Bu insanların bir müdürü yok mu, konuyu hepsine iletecek? Benim bin bir güçlükle aldığım izinlerin sonunda gelip gitmelerimle mi haberleri olacak.
TGS’nin konuya gereken ciddiyetle ve özenle yaklaşmadığını düşünüyorum. Evet, kameralardan Salem’in yerini tespit ettiler, arama ekibi oluşturdular, bir kapan kurdular ve bir süre mama bıraktılar ama Salem iki hafta geçmesine rağmen ve başlarda sürekli görülüyor olmasına rağmen bir türlü yakalanamadı.
Ayrıca ikinci hafta gittiğimde artık mama da bırakmadıklarını gördüm ve gidebildikçe ben yaş mama götürüp kapana yerleştirdim.
‘Belki bakmamışsındır ondan kaçmıştır’
Her geçen gün bu işin peşi daha fazla bırakılıyor. Her gittiğimde birden fazla kez bana ‘Ankara’ya ne zaman döneceksiniz’ diye soruyorlar. Adeta oraya artık gitmeyeyim de daha fazla bir şey yapmak zorunda kalmasınlar diye bekliyorlar.
Oysa ben de çok isterim oraya bir daha gitmemeyi. Ben macera olsun diye kedimi apronda salmadım. Kendilerinin taşımakla yükümlü olduğu, benden imza karşılığı teslim aldıkları kafesten kaçtı.
Konuya dair bir tutanak bile tutamadılar çünkü böyle olaylar yaşanıyor olmasına rağmen böyle bir tutanakları bile yokmuş. Sadece ‘kayıp bagaj’ ya da ‘hasarlı bagaj’ için tutanakları var.
Meseleyi o denli üzerlerinden atmak istiyorlar ki en son bana ‘Belki bakmamışsındır ondan kaçmıştır’ bile dendi. Anadolu Jet zaten ‘bu TGS’nin görevi’ diyerek işin içinden sıyrılıyor.
Benim sorunsuzca girebileceğim bir alan olsa her gün gidip ararım, ama bu durumda onların bu konuda özverili ve titiz bir şekilde çalışmalarına muhtacız. Göstermelik bir şeyler yapıp ‘kaçtı, yakalayamıyoruz’ demekle olmuyor.
‘Salem oralarda bir yerde kaosun gürültünün içinde’
Orası bir havalimanı ve iki aylıktan beri elimde büyüyen Salem oralarda bir yerde, kaosun, gürültünün içinde. Onun başına gelebilecek her türlü zarardan, bu ihmali gerçekleştirmiş Anadolu Jet ve bu tip olayların yaşandığını söylemesine rağmen ellerinde net bir stratejik planlama olmayan TGS sorumludur. Artık ‘Yorulunca gelir’, ‘Belki beş ayda buluruz, belki bir senede’ gibi gevşek cevaplar duymak istemiyorum ve gerekirse profesyonel yardım alınarak Salem’in yerinin tespit edilmesini ve bana ulaştırılmasını istiyorum.
Canlı hayvan taşımak havacılıkta uluslararası regülasyonlara tabidir. Bu regülasyonlara hem uyulmuyor hem de bu ihmallerin sonucu ortaya çıkan bu mağduriyet durumuna dair bir stratejik planlama yok.
Bir kedinin peşinden koşturan bir avuç insan var ortada yalnızca. Dolayısıyla bu temelde yönetimsel bir sorun. Madem böyle olaylar yaşanıyor, bu olaylara dair stratejik planlama olur, eğitimi verilir, gerekirse sorumlu veteriner görevlendirilir, tatbikatı yapılır.
Tek umudum konunun bu şekilde gündeme gelmesi, bundan sonra yaşanabilecek mağduriyetleri önleyecek uygulamaların yürürlüğe konulmasına önayak olsun. Aksi takdirde hiçbir hayvan sever Anadolu Jet’le gönül rahatlığıyla seyahat edemeyecektir.
‘Onu çok özlüyor ve bir an önce kavuşmayı her şeyden çok istiyorum’
TGS çalışanlarının anlattığına göre Adnan Menderes Havalimanı’nda en son bu şekilde taşınırken kaçan kedi yedi ayda bulunmuş. Bir deri bir kemik kalmış, diğer kedilerden dayak yemiş, rengi beyazdan griye dönmüş. Bu hikâyeyi ‘ama en nihayetinde bulduk’ diye anlatıyorlar. Ama bu bir başarı hikayesi değildir.
O zavallı kedinin başına gelenler umursamazlığın, çözüm üretmezliğin bir sonucudur. Burada kaybolan birinin ceketi, çantası, yerine konabilecek bir ‘şey’i değil. Bu bir can.
Geçen ay Covid olduğumda Salem normalde her gün dışarı çıkan bir kedi olmasına rağmen bir an bile yanı başımdan ayrılmadı. Son iki senedir tüm kapanma, karantina süreçlerini ikimiz beraber geçirdik. 4 seneyi aşkın süredir hep ikimiz beraberdik. Senede iki kez İzmir’e ailemin yanına seyahat ederdik ve daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştık.
Yapılan ihmaller ve stratejik planlama yokluğu yüzünden Salem şimdi bildiği ve sevdiği her şeyden uzakta, havalimanının vahşi ortamında kalakaldı. Onu çok özlüyor ve bir an önce kavuşmayı her şeyden çok istiyorum.”