AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en yakınındaki hukukçulardan Hayati Yazıcı, 22 Mart’ta Hürriyet gazetesinden Hande Fırat’a yaptığı açıklamada AİHM’nin bazı kararlarının yerine getirilmemesi ile ilgili şunları söylemişti:
“Yargılama sürerken konuşmayı yargıyı etkilememek için doğru bulmam. Ancak hep şuna inandım. Yargı mensupları gerekmedikçe iş yapmaz, gerekmeyen kararları vermez. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargılamasını kabul etmiştir. Bunun gereklerini karşılayacak bir formülasyon bulunmalıdır.”
Yazıcı’nın bu açıklaması, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararlarını akla getirmiş, bu konuda yargının tutum değiştirme sinyali olarak algılanmıştı.
Fakat 25 Nisan’da sonuçlanan Gezi davasında Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmişti.
Bu durum, MEF Üniversitesi’nde katıldığı programda bugün (9 Mayıs) okulun öğrencisi Y. Emre Deniz tarafından Yazıcı’ya bir ay önceki sözleri hatırlatılarak soruldu.
Yazıcı şu cevabı verdi:
“Türkiye’nin Gezi davası ile ilgili yaşanan süreci tasfiye edecek bir formülasyon bulması gerektiğini söyledim. Ama bu formülasyonun ne olduğunu söylemedim.
“Anayasa’nın 90. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler önceliklidir. Dolayısıyla bu çerçevede AİHM’nin kararlarının dikkate alınması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de AİHM’nin kararlarına konu olan eylemlerinden ötürü sanığın zaten tahliye edildiğini belirtiyor. Bu vatandaş üç ayrı suçtan yargılanıyor. AİHM’nin kararı bir suçla ilgili. Türkiye de diyor ki AİHM’nin kararına konu olan suçtan dolayı bu kişi zaten serbest bırakılmış, başka suçtan tutuklanmış.
“Karmaşık bir konu. Karmaşık bir hale geldi. Karmaşık hale gelen bu sorunun bir formülasyon bulunup tasfiye edilmesinde, giderilmesinde yarar olduğunu ifade ettim. Yine aynısını söylüyorum.”