Gökhan Azim / Emlakçı: “Böyle bir dönem hiç olmamıştı”
“Kira artışının en büyük sebeplerinden biri kentsel dönüşümden dolayı yıkılan binalar. İnsanlar kiralık daire arayışına girdiler ve yok diyoruz, şu an mesele benim elimde bir tane bile kiralık daire yok. Ve geliyor, geldiği gibi internete bile koyamıyoruz. Instagram’a koyuyoruz, orada bir saat içinde iki, üç, dört, beş kişi talip oluyor.
“Şu anda kiralık daire arayan insanlar fiyattan önce ‘kiralık daire arıyorum’ diyorlar. Önceden şu sınıra kadar yer bakalım muhabbeti vardı, şimdi bir kiralık daire olsun da bakalım, uygun mudur değil midir büyüklüğü fiyatı… Böyle bir dönem yaşanıyor. Ben 22 yıldır emlak piyasasının içerisindeyim Kadıköy bölgesinde, ilk defa böyle bir dönem yaşanıyor. Bu da yaklaşık 8-10 aylık bir dönemi kapsıyor. Yani son bir iki aylık dönem değil bu, pandeminin de içinde olduğu bir dönemden itibaren bu süreç başladı.”
Sami Hakan Alpar / Emlakçı: “Üniversite öğrencilerinin etkisi de önemli”
“Kentsel dönüşümler oluşmaya başladı. Kentsel dönüşüm dediğimiz zaman, beş katlı çift daireli bir evi kentsel dönüşüme verdiğiniz takdirde o apartmandan on hane aynı mahallenin içinde ev aramaya başlıyor. Dolayısıyla on hane mahallede, yan mahallede bir şekilde yerleşik düzene geçiyor, evlerini kiralıyorlar.
“Bunun yanında da anormal bir şekilde üniversite öğrencileri gelmeye başladı İstanbul’a. Dolayısıyla bu çocukcağızlar da 1600-3000 lira arasında ev kiralamaya çalışıyorlar fakat hiçbir yerde kiralık bir daire bulunamıyor.
“Evvelki yıllarda böyle bir sistem oluşmadı. Neden oluşmadı? Yasaklar yoktu, hayat düzenli gidiyordu. Birileri bir şekilde ev boşaltırken diğerleri aynı bölgede ev arıyorlardı. Dolayısıyla birileri gidiyordu, birileri geliyordu.”
Rabia Beyza Soydan / Öğrenci: “Ev sahipleri artık çok seçici”
“Bu sürece kadar da ilanlara baktığımızda ertesi gün görüşmeyi düşündüğümüz ilanlar sabahında hemen kalkıyordu. Çok yoğun bir talep var gerçekten. Bir gün konuştuğunuz kişiye yarın ulaşamıyorsunuz bile. Artık insanlar kiracı seçer duruma gelmişler. Normalde evlerini vermek için uğraşırlardı ama artık kiracıları kendi aralarında seçiyorlar.”
Elif Atmaca / Öğrenci: “Ev sahibi bizimle görüntülü konuşmak istedi. Mülakat gibi ilerledi görüşme”
“Ev sahibi bizimle görüntülü konuşmak istedi. Mülakat gibi ilerledi görüşme. Kimsin, nesin, nerede okuyorsun, anne-baban ne iş yapıyor gibi sorular sordu. Artık beğendikleri ev adaylarını alıyorlar çok fazla seçenek olduğu için. Yani her şey var; paran var, ödeyebilecek gücün var ama ona rağmen adam evi sana vermeyebiliyor.
“Artık merkezi yerlerde, Kadıköy – Beşiktaş gibi, kiralar çok yüksek. Eğer buralarda eve çıkmak istiyorsanız 4 bin, 5 bin lirayı gözden çıkartmanız gerekiyor. Ya da merkeze daha uzak yerlerden ev bakmanız gerekiyor ama oralarda da yok.
“Emlakçılara girdiğinizde çoğunlukla size şu söyleniyor: ‘Elimizde ev kalmadı, İstanbul’da ev kalmadı, yüz tane evim olsa 15 dakikada kiralarım.’
“Çok pahalı gelen evler bile artık insanlar ev bulamadıkları için gününde tutuluyor. Evi buluyorsun mesela, görüşmeye gittiğin anda ev çoktan tutulmuş oluyor.”
Etyen Mahçupyan / Yazar: “Ev baba yadigârıydı, vücudun parçası gibiydi, artık hayatı idame ettirme aracına dönüşüyor”
“Kiraların fahiş bir şekilde yükselmesi tabii önce İstanbul’da net olarak gözüktü ama belki de tüm Türkiye’de şehirlere doğru yeni bir akışın, yeni bir akımın da göstergesi olabilir. Bu hız da, son dönemde yaşananlarla bağlantılı olduğunu söylüyor bize.
“Son dönemde çok önemli iki olay yaşandı; birisi pandemi diğeri de hükümetin pandemiye karşı aldığı önlemler ya da attığı adımlar.
“Bir taraftan birtakım insanlar işsiz kalıyor, bir taraftan da gelir dağılımı çok ağır şekilde bozuluyor. Dolayısıyla bazı insanlar çok hızlı şekilde zenginleşiyor. Bu durum, kiralar açısından bakıldığında konutların arz ve talebini çok net şekilde değiştiriyor.
“Eğer teorize edersek şunu söyleyebiliriz, geçmişte mekânlar, özellikle evler, hep baba yadigârı olarak düşünülür ve nesiller boyunca aynı ailenin elinde kalacağı varsayılırdı. Bedenimizin bir uzantısı gibi düşünülürdü. Yani hep o evde kalacağız, o evlerde yaşayacağız gibi düşünülürdü.
“Şimdi bir yabancılaşma var. O mekân bedenden uzaklaşıyor. Ama aynı zamanda bedenin parçası olmaya da devam ediyor. Çünkü bütün hatıralarıyla, bütün gelenekleriyle o bizim evimiz. Şimdi onu başkalarına kiralayarak ancak hayatımızı ikame ettirebileceğiz.
“Ben bunun zaman içinde doğrudan bedenlere, kendi vücudumuzun ve kendi vaktimizin de nasıl kullanıldığına sirayet edeceğini düşünüyorum.
“Eğer bu trend devam ederse ve önü alınmazsa zaman içinde daha alt gelirli insanlar satacak başka şeyler aramak zorunda kalabilir. Bu emek olabilir, vücutları da olabilir. Mesela gizli bir fuhuş olayının şehirlerde çok daha fazla yaygınlaşma tehlikesi olduğunu düşünüyorum.
“Öte yandan da bununla ilgili bir tedbir alma ya da bunu idrak etme gibi bir bakışın da şu anda olmadığını görüyorum. Çok büyük ihtimalle kendi haline bırakılacak.
“İstanbul çok önemli bir gösterge olacak tabii burada. İstanbul’u takip ederek belki tüm Türkiye’deki akışın nereye olduğunu, bir bozulma oluyorsa bu ekonomik bozulmanın nasıl sosyo-kültürel bozulmaya yansıyacağını izlemek mümkün olacak.”
Fatih Kutan / Editör: “Yüksek kiralar şehrin merkezindeki demografiyi de değiştirecek”
“Son beş yılda şehir dışından gelen ve asgari ücret bandında çalışan bir işçi, bir çalışan artık İstanbul’a geldiğinde İstanbul’un merkezi yerlerinde barınamayacak. Bu, insanların İstanbul’un -artık onlar da birer merkezi yere dönüşen- çeperlerine itilmesi anlamına gelecek. Benim merak ettiğim İstanbul’un merkezi yerlerinin neye dönüşeceği.
“Çünkü Fatih’te, Üsküdar’da, Kadıköy’de merkezdeki konutlar çok eski konutlar. Ve buna rağmen, aslında birçoğu barınılamaz durumda olmasına rağmen çok yüksek fiyatlara kiraya veriliyorlar. Ve şu an buraları kiralayan insan profili değişiyor, gitgide değişmeye devam ediyor. İçinde bulundukları evlerde barınmaktan ne kadar süreyle memnun olacaklar? Sanıyorum buradaki değişim dönüşümü de bu belirleyecek.”
Tuncer Köseoğlu / Gazeteci: “Evi aylık tutup, haftalık-günlük kiraya verenler var”
“İstanbul’da ev kiraları normal çalışan bir insanın ödeyebileceği düzeyin çok üstüne çıktı. İnsanlar bunları tek başlarına ödeyecek durumda değiller. O yüzden farklı çözüm yolları buluyorlar. Mesela kiraladıkları evlere ev arkadaşı alıyorlar, hatta bazıları uluslararası kiralama şirketlerine (AIRBNB gibi) ilan koyup günlük olarak evi, odayı kiralıyorlar. Birçoğunda da ev sahiplerinin haberi olmuyor bundan. “
Oğuzhan Yılmaz / İnşaat Mühendisi: “On emlakçının hiçbirinden geri dönüş alamadık”
“Biz on emlakçının hiçbirinden geri dönüş alamadık. Numaramızı aldılar, ki 2+1 için uygun bir kira verebilecek olmamıza rağmen. Biz mesele 4.500 TL para verebiliriz diyerek bırakıyorduk, ortalama kira zaten 4.000 lira yani. Biz 4.500 diyoruz çabucak bizi arasınlar, ona rağmen gelen telefon falan olmadı. Gerçekten kiralık daire yok yani.
“Dünyanın birçok yeri için şöyle bir hesap yapılır: Bir evin kirasıyla 15-25 yıllık bir süreyi çarparsanız evin bedeli ortaya çıkar. Şu anda bu oran İstanbul’da 25’in de üstüne çıkmış durumda. O da biraz tuhaf. Çünkü bu durum da insanları ev almaktan çok kiralık ev tutmaya götürüyor ama kirada da bu sefer herkes kiralık aradığı için daire bulamıyor.
“Evet evler eski. Ama dünyanın bütün eski şehirlerinde bu vardır. Amsterdam’a gittiğinizde de bir eve girerseniz büyük ihtimalle rutubet kokusu ile, nem ile karşılaşırsınız. Çünkü eski binalar. İstanbul’da da evlerin eski olması değil, bu kadar eskiyken fiyatların bu kadar fahiş olması garip.”
Fuat Özmet / Geoteknik Mühendisi: “Maliyetler arttı, inşaatlar durdu…”
“Türkiye’de daire satın almanın yatırım olarak görülmesi sonucunda insanlar ihtiyacından fazla daire aldılar. Bu piyasanın dalgalanmasına yol açtı. Bizdeki handikaplardan biri bu. Yani dairesi olmayanlar ev alamıyor, ev alabilenler ihtiyacından fazlasını alarak bunu bir yatırıma dönüştürmeye çalışıyor.
“İnşaat piyasası son iki yılda pandemi ve ekonomik krizin etkisiyle büyük darbe yedi. Kurlardaki farklılıklar, malzeme fiyatlarındaki artış vs bu süreçte inşaatların durmasına sebep oldu.
“Bir de oransal olarak ne kadar etkili bilemiyorum ama deprem korkusu dediğimiz bir olgu var. Bu da insanların yeni binalara yüklenmesine sebep oldu.”