Kabil’in Çiçek Sokağı’nda 1960’larda inşa edilmiş, yıkık dökük bir sinagog… Rutubetli, iyi ısınmıyor ve ziyaretçisi yok. Ama metruk da değil.
Afganistan bir zamanlar binlercesine ev sahipliği yapıyordu, fakat 1948’de İsrail’in kurulmasıyla Yahudilerin çoğu ayrılmış, 1979’daki Sovyet işgali sonrası ailelerin neredeyse hepsi ülkeyi terk etmişti.
90’ların sonunda Taliban yönetimi başa geldiğinde ise geride sadece iki kişi kalmıştı: İzak Levi ve Zebulan Simantov.
Aralarında yaklaşık 40 yaş bulunan Levi (yaşlı olan) ve Simantov her şeye rağmen gitmemişti ve bu sinagogun çatısı altında yaşıyordu. Röportaj ve belgesel çekimleri için senelerce etrafında dört dönen medyaya göre ikisi, ölmeye yüz tutmuş bir hikâyenin son halkalarıydı.
Ne var ki, meşhur “iki haham” diye başlayan fıkraları aratmayacak bir biçimde, birbirlerinden nefret ediyorlardı.
Bu karşılıklı nefret, benzersiz tasarımlı bir ortaçağ el yazması olan “Kabil Tevratı” üzerindeki bir anlaşmazlığa dayanıyordu. İkisi de kendisini o Tevrat’ın tek hamisi olarak görüyordu. İkisi de Afganistan’da kalan tek ve son Yahudi olduklarını savunuyor, birbirini tekfir ediyordu.
İzak Levi’ye göre, Zebulan Simantov bir süre Türkmenistan’da yaşadığı için gerçek bir Afgan Yahudisi olamazdı. Simantov ise, Levi’nin Taliban rejimi sırasında İslam dinine girdiğini, hatta o dönemde kendisinden molla veya Müslüman din öğretmeni olarak bahsedildiğini öne sürüyordu.
İzak Levy.
Her fırsat verildiğinde dediğini bırakmayan bu iki ismin ilişkisini en iyi şu cümle özetliyor: “Taliban hakkında pek şikâyetim yok ama ondan çok şikâyetim var.”
Taliban tutukladı, sonra illallah edip bıraktı
Taliban milisleri, Levi ve Simantov’un dini istismar etmekten “genelev işletmeye” kadar çeşitli iddialarla birbirlerini ihbar etmelerinin ardından, ikiliyi el yazması Tevratla birlikte sinagogdan alıp nezarete götürdü.
Levi, İsrail’e göç eden karısının ona boşanma davası açmasından bile Simantov’u suçluyordu:
“Karıma burada başka bir kadınla evlendiğimi yazdı ve bu yüzden karım şimdi bana kızgın.”
Buna karşılık Simantov, tutuklanıp dövülmesine ve Tevratın “elinden alınmasına” yol açan ihbarın sahibinin Levi olduğuna inanıyor:
“Yalan söylüyor, sürekli yalan söylüyor. İsrail’e gitmek istediğini söylüyor ama bu doğru değil. Yahudiler buraya gelseler, ellerini ayaklarını bağlayıp uçağa bindirseler bile, yok, yine gitmez İsrail’e. Bu pis ihtiyar tam altı aydır, sana söylüyorum bak altı aydır yıkanmadı. Bu sinagogu geneleve çevirdi bu adam.”
Foreign Policy dergisinde de dile getirilen bir bilgiye göre, birbirlerini ihbar ettikten sonra onları zindana atan Taliban, iki haftada bu ikiliden “illallah edip” serbest bırakmış.
2002’de Taliban düşüp yeni hükümet başa gelince Simantov, İçişleri’ne gidip “Kabil Tevratı”nın akıbetini öğrenmek ve Tevratı geri almak istemiş. Fakat Levi’nin “Tevratı alıp satacak, sakın vermeyin” ihbarından dolayı işi zorlaşmış.
Tevrat kavgası
Simantov, İçişleri Bakanlığı’nda çalışanların Tevratın iadesi karşılığında rüşvet olarak yüklü miktarda nakit, araba parçası ve kuzu eti talep ettiğini söylüyor. Hatta bir bürokrat “kimse kalmamış zaten burada, sen de İslama geçsene” demiş. Ancak din değiştirmediği için Taliban tarafından şiddetli dayaklara maruz kaldığını söyleyen Simantov, derdini anlatamamış.
New York’taki abisinin anlattığına göre Simantov’un derdi, Tevratı İsrail’e gönderip koruma altına alınmasını sağlamak. Ama Levi “kimin Tevratını kime veriyorsun” tutumundaymış.
Özgür Avrupa Radyosundan röportaj için gelmişken küsleri barıştırmak isteyen gazetecilere Levi şu cevabı vermiş:
“Onunla gerçekten barışmak isterdim ama o istemiyor. Hem öldüğümde beni dinimin geleneğine göre kim gömecek?”
İzak Levi, bu yakınmasından üç sene sonra, 2005’te hayatını kaybetti. Cenazesini Simantov yıkadı. Afganistan’da bir İsrail temsilciliği olmadığı için naaşı Özbekistan’daki İsrail Büyükelçiliği tarafından teslim alındı. Mezarı bugün İsrail’de.
Tek Musevi
İşte 2005 yılından beri Simantov, Afganistan’ın tek ve son Yahudi vatandaşıydı. AP’ye verdiği bir demeçte “İhtiyar’dan kurtulduğuna memnun” olduğunu söylemişti. Artık bütün arkadaşları Müslümandı.
Gazetecilere göre Simantov “Keklik besleyen, viski düşkünü, iri yapılı bir adam”dı ve “röportajlar için fahiş ücretler alıyor”du.
Afganistan’ın kuzeybatısındaki Herat’ta doğan Simantov, 1992’de Afganistan’da artan şiddetten kurtulmak için Tacikistan’a kaçmış, Tacik bir Yahudi ile evlenmiş ve iki kızı olmuştu. Aile 1998’de İsrail’e göç etmiş, ancak Simantov iki ay sonra karısını ve çocuklarını geride bırakarak Kabil’e dönmüştü.
Simantov, bu yaz Amerika’nın geri çekilmesi sırasında Kabil’den kaçmak için karşısına çıkan fırsatları defalarca reddetti. Bir keresinde gazetecilere verdiği demeçte, ülkenin son sinagogunu korumak için ayrılmayı reddettiğini söyledi.
Ancak anlatılanlara göre gerçekte Simantov, İsrail’de 20 yıldan fazla bir süredir boşanma evraklarını imzalamasını bekleyen karısından çekiniyordu.
Hal böyle olunca Simantov, kendisini kurtarma işini ayarlayan İsrailli-Amerikalı iş adamı Moti Kahana için tam bir baş ağrısı oldu. AP’ye konuşan Kahana, son Yahudi ile olan deneyimini “iki haftalık bir psikoterapi” olarak nitelendirdi.
Simantov sonunda ikna oldu ve Eylül ortasında Kabil’den ayrılarak Pakistan’a geçti.
Önceki gün ise (16 Ekim) Türkiye Dışişleri’nin girişimleriyle Pakistan’dan İstanbul’a getirildi. Onu havalimanında İstanbul Aşkenaz Hahamı Mendi Chitrik karşıladı.
2 bin 700 sene önce Afganistan topraklarına yerleşen Yahudi topluluğunun son üyesi Simantov’un Kabil’deki hikâyesi de böylece sonlandı. Eşinin gönderdiği boşanma evraklarını nihayet imzalayan 62 yaşındaki Simantov’un birkaç gün içinde İsrail’e gitmesi bekleniyor.