Necip Hablemitoğlu suikastı iddianamesini kabul eden Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianamede suikastın “‘FETÖ’ tarafından azmettirildiği” öne sürüldüğü için dosyanın terörle yetkilendirilmiş mahkemede görülmesine karar verdi ve dosyayı iade etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise bu karara itiraz etti.
Karar, ‘FETÖ’nün ne zamandan beri terör örgütü sayıldığı tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Bu tartışmaları İstanbul Barosu eski başkanlarından Av. Turgut Kazan ile konuştuk.
Necip Hablemitoğlu suikastı iddianamesini kabul eden Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi, kararında “Maktulün öldürülmesinin FETÖ faaliyetleri içerisinde ve örgütün kendi amaçları doğrultusunda azmettirmeleri sonucunda gerçekleştiği” yorumuna yer verdi ve buradan “suçun terör suçu olduğu anlaşılmıştır” sonucuna vardı. Başsavcılık ise iddianamede azmettirici olarak ‘FETÖ’ diye adlandırılan örgütün değil Fetullah Gülen ve “FETÖ’nün Türkiye İmamı” Mustafa Özcan’ın, yani şahısların gösterildiğini söyleyerek mahkemenin görevsizlik kararına itiraz etti. Bu hukuki ihtilafı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hablemitoğlu cinayetini terör suçu saymaması olabilecek bir şey değil. Hele de her muhalifi, tweet atanı, sevilmeyen beyanda bulunanı terörist sayarken. Hablemitoğlu ödülü almış, altmış yıllık bir avukat olarak böyle bir yaklaşımdan utanıyorum.
Hablemitoğlu cinayeti gibi tamamen siyasi amaçlarla işlenmiş korkunç bir cinayet terör değilse terör ne demektir? ‘Terör, tek adam rejimine muhalefet etmek…’ Yani buna insaf denir.
Başsavcılık, itirazında suikastın 2002’de olduğu, buna karşılık FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 sonrasında terör örgütü ilan edildiği de hatırlatıldı. Bu durumda, yani mahkemenin görevsizlik kararındaki gerekçe geçerli kabul edildiğinde “FETÖ’nün miladı” da değişmiş mi olacak? Bu da tartışılıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mahkemeler, bu davalarda 17-25 Aralık 2013’ü milat kabul ediyor. Zaten Bank Asya’ya para yatırma, çocuğunu onların yurtlarına gönderme gibi suçlamalara konu olan şeyler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yapılmadı ki.
Milat nedir? 17-25 neyin miladıdır? Kim belirlemiştir? Neye dayanarak belirlemiştir?
Eğer FETÖ terör örgütü denilen örgüt için bir milat arıyorsanız, bu Milli Güvenlik Kurulu kararıdır. Ama siz Milli Güvenlik Kurulu kararını da yargıladınız, mahkûm ettiniz. Seksen küsur yaşındaki emekli subaylar cezaevinde. Bir çeşit işkence yapıyorsunuz.
Ama miladın 17-25 Aralık olamayacağını ben size yaşadığım bir örnekten de söyleyeyim. İlhan Cihaner’in dosyasında tanıklık, gizli tanıklık yapanlarla ilgili dava Erzincan’da görüldü. Cihaner hakkında 17-25 Aralık’tan çok önce aleyhte tanıklık yapanlar hakkındaki mahkûmiyet kararında terör örgütü dendi. Bu da göz önünde tutulursa, “silahlı terör örgütü 17-25 Aralık’ta başlamıştır” yorumu yapılamaz.
Bir hukukçu gözüyle baktığımda böyle bir milat belirlemek bir büyük ayıptır da. Bu tartışmaların ardında, basındaki kimi haberlerde işlendiği gibi, 2002’deki Hablemitoğlu cinayeti terör örgütü suçu kabul edilirse “aman yarın bizimkilere bir şey olmasın” kaygısı var. Yargı, yargı olsa zaten yarın değil bugün bir şey olur.
İnsanlar Bank Asya’dan para gönderdi diye mahkûm olup cezaevinde yatarken, bana göre çok daha önde cezalandırılması gereken kişilerin avukatlığını sayın Erdoğan’ın avukatları yaptı. Sayın Erdoğan’ın avukatları o kişinin üniversitesinde yöneticilik yaptı. FETÖ’yle fotoğrafı olan bazı kişiler mahkûm olurken, FETÖ’yle fotoğrafı olan bakan yapılabildi.
Azmettiricilik suçlamasının bir örgüte (bu dosyada ‘FETÖ’) değil şahıslara yöneltilebilecek bir suçlama olduğuyla ilgili hukukçu yorumları da var.
Öyle bir şey olur mu? Hablemitoğlu cinayeti için “terör değildir, azmettirmeden ibarettir” yaklaşımlarını kabul etmek mümkün değil. O zaman terör örgütlerinin talimatları, yönlendirmeleri; yapılanı terör örgütü suçu olmaktan çıkartacak mı?
Örneğin dağdaki bir odağın, militanını birini öldürmesi için harekete geçirmesi terör suçu olmayacak mı? Böyle saçma bir şey olur mu? Hablemitoğlu cinayeti bir terör suçudur. Bunu başka kaygılarla örtbas etmeye çalışmak hukukla bağdaşmaz bir büyük ayıptır.
Davanın terör konusunda yetkili mahkemede görülmesi yargılama açısından fark yaratır mı?
Bir fark yaratacağını sanmıyorum. Ama bu tartışma başka davaların yargı yerinin saptanmasında sorun yaratacaktır.
Sonuçta 17-25 bir çeşit koruyucu kalkan olacaktır. Bu tartışmanın arkasında esasen konuştuğumuz siyasi nedenlerin olduğu kanaatindeyim.