Ana SayfaÖZEL HABERRÖPORTAJ | Saliha Aydeniz: “Emek ve Özgürlük İttifakı ile Kürt Özgürlük ve...

RÖPORTAJ | Saliha Aydeniz: “Emek ve Özgürlük İttifakı ile Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı birbirini besleyen iki oluşum”

Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) öncülük ettiği, 3 Nisan’da Diyarbakır’da ilan edilen, Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı Yeşil Sol Parti’nin logosuyla seçim yarışında yer alıyor. Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı’nın yapısını ve amaçlarını DBP eş genel başkanı Saliha Aydeniz ile görüştük.

14 Mayıs seçimleri için Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yanı sıra bir de Kürt ittifakı kurdunuz. Bu iki ittifakın birbiriyle ilişkisi nasıl olacak?

Türkiye’de demokrasinin inşa edilmesi için Kürt halkıyla Türkiye halklarının birlikte mücadele etmesi, birlikte Türkiye’nin demokratikleşmesinin zeminini oluşturmak amacıyla çaba harcaması gerekiyor. 14 Mayıs seçimleri de gerçekten bu anlamda tarihi bir süreçtir; Lozan Antlaşmasının ve cumhuriyetin 100. yılındayız. Kürtlerin yüz yıldır yaşamış olduğu asimilasyon, inkâr, ret politikalarıyla artık bir sonuç elde edilemeyeceğinin görüldüğü bir noktadayız. Türkiye’de her iktidarın, her yönetimin öne çıkardığı ama pratiğe dökmediği Kürt meselesinin artık son noktaya geldiği bir aşamayı da yaşıyoruz. Dolayısıyla Emek ve Özgürlük İttifakı ile Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı aslında birbirini besleyen iki oluşum. Bu iki ittifakının buluştuğu yer de büyük demokrasi ittifakıdır. Birbiriyle çelişen hiçbir noktaları yok. Aslında üçüncü yol siyasetimizin iyi anlaşılmasıyla daha çok yerli yerine oturacak bir meseledir. Üçüncü yol siyaseti halklarla, kadınlarla, gençlerle, inançlarla, kimliklerle, toplumun bütün dinamikleriyle inşa edilmek istenen bir yol olarak algılanırsa bu iki ittifakın gerçekten de birbirini beslediği, büyüttüğü, büyük demokrasi ittifakının oluşması için güçlü iki zemin olduğu anlaşılacaktır. Bu iki ittifakla Yeşil Sol Parti listesinden seçime gireceğiz ve 15 Mayıs sabahında büyük bir değişimin yaşanacağı bir zeminin yaratılacağını düşünüyorum.

Emek ve Özgürlük İttifakı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıkladı. Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı’nın da bu yönde bir açıklaması olacak mı?

Daha önce HDP ve Yeşil Sol Parti üzerinden bir cumhurbaşkanı adayı göstermek söz konusuydu. Fakat depremden sonra oluşan konjonktür ile Türkiye’nin bir değişime olan ihtiyacı kendini gösterince tekrardan bir değerlendirme yaptık beraber. HDP de bir aday çıkarılmayacağını açıkladı zaten. İleriki günlerde bir isim açıklayacağız biz de ama Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı olarak bir isim açıklaması yapmayacağız.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazandığı bir senaryoda, Kürt İttifakı olarak açıkladığınız taleplerin yerine getirileceği bir iklimin yaşanacağını düşünüyor musunuz?

Kürt halkı bütün mücadelesini kendi yarattığı meşru zeminde vermiştir. Bugün Kürtler artık Ortadoğu’nun, Türkiye’nin ve Kürdistan’ın siyasetini belirleyen bir güç halindeler. Bu da Kürtlerin kendilerinin yürüttüğü ve dostlarıyla verdiği mücadeleyle elde edilmiş bir sonuçtur. Dolayısıyla seçimi kim kazanırsa kazansın, bu taleplerin yerine getirilmesi yine bizim gücümüzle, bu taleplere ne kadar sahip çıktığımız ve bu talepleri ne kadar toplumsallaştırabildiğimizle ilintilidir.

Kılıçdaroğlu’nun HDP ile yapmış olduğu görüşmede ifade ettikleri bizim açımızdan önemliydi. En azından bir niyetin var olduğunu gösterdi. Ama önemli olan, geçmiş dönemlerin aksine, niyetlerin, söylemlerin pratikleştirilmesidir. Son 8 yıldır yaşananlar, 90’lı yıllar, 80’li yıllar ortada… Sürekli askeri darbelerin yaşandığı, son 8-9 yıldır da siyasi darbelerin yaşandığı bir Türkiye gerçekliği var. Böyle bir Türkiye mi isteniyor, yoksa demokratik, eşitlikçi, onurlu bir barışın sağlandığı, toplumsal uzlaşının gerçekleştiği, halkların birbiriyle kucaklaşabildiği bir Türkiye mi isteniyor? Bizim taleplerimiz evrensel hukuka uygun insani taleplerdir. 30-40 milyon nüfustan bahsedilen bir halkın halk olmaktan kaynaklı bazı hakları vardır. Bu haklar anadilidir, kültürüdür, kendi coğrafyasında kendini yönetebilme zeminidir. Avrupa Birliği ile uyum sürecinde konulan çekinceler kaldırılsa bile bizim taleplerimizin gerçekleşmesi için gereken zemin açılacaktır. Önemli olan Türkiye’nin demokratikleşmesinin istenip istenmemesi…

Daha önce de Kürt İttifakı’yla seçimlere gidilmişti. En son 2019 yerel seçimleri için bölge illerini kapsayan bir ittifak oluşturuldu. Bu ittifakın Kürt siyasetine etkileri ne oldu?

Kürtler arasında ulusal bir ittifakın tesis edilmesi stratejiktir. 2011 yılından bu zemini Kürt siyasi aktörlerle diyalog, müzakere yürüterek devam ettiriyoruz. Hatta dört parça Kürdistan’da devam ettiriyoruz. 2018 genel seçimleriyle başlayan bir süreç aslında bu seçim ittifakları. 2019 yerel seçimleriyle de devam etti. Bütün bu sürecin bugün elde ettiğimiz çıktıya çok büyük bir katkısı var elbette. Kürt siyasetçileri olarak bir araya gelip konuşma, müzakere etme noktasında çok yol kat ettik. Bu çok önemlidir. Her birimiz, her Kürt partisi farklı düşüncülere, farklı siyasi yol haritasına sahip, doğrudur, fakat ortak paydalarımız da var. Henüz Ulusal İttifak’a ulaşabilmek için kat edeceğimiz bir yol var. Bunu da devam ettireceğiz.

Daha önce Kurdî İttifak’ta yer alan KDP ve KDP-T partileri bu seçimdeki Kürt İttifakı’nda yer almadılar. Bunun nedeni nedir?

Bu bir seçim ittifakı neticede… Ulusal bir ittifaka zarar gelmemesini gözeterek Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı’na bir seçim ittifakı diyoruz. Birbirinden ayırarak yol yürümeyi kendi aramızda kararlaştırdık. Kapısını çalmadığımız, görüşme yapmadığımız Kürt partisi bulunmamaktadır. Kürt halkının kazanımlarını koruma, Kürt halkının talepleri üzerinden siyaset belirleyen bütün siyasi partilere gittik, kapımız da hepsine açıktır. KDP ve KDP-T bu noktada ittifakta yer almak amacıyla neden gelmediklerini bize açıktan iletmediler. 14 Mayıs’a kadar bu bir seçim ittifakıdır, seçimden sonra da tüm aktörlerle görüşmelerimiz devam edecektir. Biz biliyoruz ki Kürt siyasi partileri şunların farkında; Kürtleri bölmek isteyen, Kürtler üzerinde oyun oynamak isteyen, Kürtlerin kazanmış olduğu gücün bir sonuca evrilmesini istemeyen birileri vardır. Kürtlere uygulanan tarihsel bir yöntemdir bu.

HÜDA PAR da parti programı itibariyle Kurdî bir parti fakat Cumhur İttifakı’na katıldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

En azından son 8 yılı değerlendirdiğimizde, Cumhur İttifakı’nın Kürt düşmanlığı üzerinden nasıl bir siyaset yürüttüğü ortada. Tecridi işkenceye dönüştüren, Kürt halkının iradesinin gasp eden, depremde insanlarımız kurtarılmayı beklerken, çadır beklerken savaştan vazgeçmeyip Kürt halkının üzerine bombalar yağdıran Cumhur İttifakı ile bir Kürt partisinin ittifak yapmasını anlamış değiliz açıkçası. Bu meselenin Kürt halkı adına siyaset yapma meselesi olmadığını düşünüyoruz. Biz halkımızın talepleri doğrultusunda mücadele yürüten bir partiyiz ve halkımızın talepleriyle müzakereleri, diyalogları gerçekleştiririz. Dolayısıyla bu birlikteliğin Kürt halkının taleplerinin korunması üzerinden olmadığını düşünüyorum.

EMEP genel başkanı Ercüment Akdeniz, Kurdî bir ittifakın, bir Kürt siyasal hareketine dönüşebileceğini ve bu siyasallaşmanın beraberinde demokrasi güçleri arasında bölünmeyi getirebileceğini söyledi. Bu açıklamayla ilgili ne söylersiniz?

Kürt halkı yıllardır kendi haklı taleplerini yerine getirebilmek için bir mücadele veriyor. Bu mücadeleyi verirken de dostlarıyla büyüyen bir mücadeleye dönüştü bu. Biraz önce de ifade ettiğim gibi büyük demokrasi ittifakı etrafında buluşmak aslında bizi daraltan değil, bizi daha çok büyüten, birbiriyle buluşturan ve Türkiye’nin demokratikleşmesine giden yol taşlarını da birlikte döşetecek bir zemindir. Ercüment beyin bu açıklamayı hangi mantıkla yaptığını bilmiyorum ama Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı’nın birbirini büyüten, kucaklayan ve üçüncü yol siyasetinde buluşturan büyük demokrasi ittifakı olduğunu görmek gerekir. Ne Emek ve Özgürlük İttifakı’nı Türkiye’ye sıkıştıran, ne de Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı’nı Kürdistan’a sıkıştıran bir perspektiften bakıyoruz. Kürt halkının ve Türkiye halklarının umudunu daha da büyütecek iki zemindir bu ittifaklar.

Gültan Kışanak ve akabinde Selahattin Demirtaş’ın Kışanak’a destek verdiği mesajlar yayınlandı. TİP’in kendi logosuyla seçimlere girmesine ve Erkan Baş’ın mecliste tek sosyalist partinin TİP olduğuna dair açıklamasına eleştiriler sundular. Siz bu tartışmalarda nerede konumlanıyorsunuz?

Gerçekten tarihi bir süreçte, tarihi bir seçimi yaşıyoruz. Lozan’ın ve Cumhuriyetin yüzüncü yılındayız. İnkâr ve imha politikalarıyla bir sonuç elde edilemeyeceğinin görüldüğü, krizlerin yaşandığı bir dönemde mecliste birlikte güçlü olmak ve kilit rolümüzü oynamamız çok önemlidir. Bu rolü oynamak da partiler üzerinden değil, büyük demokrasi ittifakında buluşmakla mümkün olur. Türkiye’deki çoklu krizlerin kaynağı yine Türkiye’nin demokratik bir yapıya sahip olmamasıdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi de büyük demokrasi ittifakından geçer. Bunun da yolu meclis aritmetiğinde o kilit rolü oynayabilecek bir sayıya sahip olmakla mümkün olur. Hangi parti olursa olsun, biz zaten çoğulculuğu, her partinin kendi rengiyle mecliste bulunmasını destekliyoruz. Oraya giderken karşımızda bir faşist ittifak var ve bunların muhakkak kaybetmesi gerekiyor diyoruz. Oraya giderken birlikte gitmemiz gerekiyor diyoruz. Dolayısıyla Gültan başkanın ve Selahattin başkanın yaptığı değerlendirmeleri doğru buluyoruz. Bu süreci büyük çerçeveden değerlendirmemiz gerekiyor.


Berzan Cihat Aykaç

Sosyoloji mezunudur. 2010 yılından beri çeşitli mecralarda gazetecilik yapıyor. Sivil toplum kuruluşlarında çalışmıştır. Diyarbakır’da yaşıyor.

- Advertisment -