Sedat Peker, “Deli Çavuş” Twitter hesabından akrabası olduğunu belirttiği müteahhit Mehmet Cengiz hakkında açıklamalar yaptı.
1999 yılında hakkındaki birçok suçlama nedeniyle tutuklu olduğu sırada dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın kumarhane görüntülerinin elinde olması sayesinde tahliye edildiğini açıklayan Peker, Mehmet Cengiz’in Yılmaz ile arasında aracılık yaptığını öne sürdü.
Peker, görüntülerin yayımlanmaması karşılığında tahliyesinin yanı sıra Mehmet Cengiz’den de 5 milyon dolar aldığını söyledi.
Cezaevinden çıktıktan sonra Mehmet Cengiz’den aldığı 5 milyon dolarla Simtel’i satın aldığını söyleyen Peker, Simtel’in ilk alım kredisini de Mehmet Cengiz aracılığıyla Bank Asya’dan aldığını açıkladı.
Peker, Pınarhisar Cezaevi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ettiğini anlattığı bölümde “Seçim öncesi YouTube’da yapmayı planladığım videolarla ben yapmam gerekeni yapacağım” mesajını paylaştı.
Peker’in açıklamaları şöyle:
“Bizim esas soyadımız Yamakoğlu’ydu. Soyadı Kanunu çıkınca dedemler Peker’i, onlar ise Cengiz soyadını aldılar.
Dedem o bölgenin en zengini olan Ahmet Yamak Ağa’ydı. Dedemi araştırırsanız Kurtuluş Savaşı’ndaki çetecilik faaliyetlerine olan katkılarını görürsünüz.
Mehmet Cengiz’in babası Sultan Amca sülalede sevilen, maddi durumu iyi olmayan, dedemin yardımcısı bir kişiydi. Mehmet Cengiz’le benim akrabalığımın tam olarak tanımı budur.
Ben Bolu Cezaevi’nden tahliye olduktan sonra diğer bir akrabamız olan Zafer Salman tarafından daha sık görüşmemiz sağlandı.
Ben devlet ricalinin isteği üzerine 1997-1998 senelerinde Bulgaristan ve Romanya’ya bazı çalışmalar yapmak için gönderildikten sonra Türkiye’de Mesut Yılmaz başbakanlığında, gazetecilerin cazgırlığıyla temiz toplum yaygarası ülkeyi inletiyordu. Beni de bu hikâyede sermaye yapmak istediklerini gıyabımda tutuklama kararı çıkardıklarında anladım. Özel bir uçak çağırarak Türkiye’ye döndüm.
Benim çok büyük bir hata yaptığımı, bir daha tahliye olamayacağımı düşünüyorlardı. Benim rahatlığım ise herkesi şaşırtıyordu.
Buradan sonrasını çok iyi dinleyin. Kırmızı başlıklı kız ve kurdun masalındaki kırmızı başlıklı kızın durumuna milletçe nasıl düştüğümüzü iyice öğrenin.
Mesut Yılmaz’ın Macaristan’a kumar oynamaya gittiği, orada dayak yediği haberleri bir anda ülkenin gündemini değiştirmişti. Başbakan Mesut Yılmaz ‘kumar oynamaya gitmedim’ diyordu. Çünkü merkez sağ partisi olduğu için dindar kesimin oylarını kaybetmek istemiyordu.
Ben teslim olduğumda ülkenin gündemi bu konuyla çalkalanmaya başladı. Çok saygı duyduğum, o dönemki rahmetli milletvekili Enis Sülün’ün aracılık yaptığı yazıldı söylendi. İrtibatta olduğum devlet görevlilerinin şemaları yazıldı söylendi.
Bayrampaşa Cezaevi’nde yatarken yine bir el devreye girdi, ‘Bayrampaşa Cezaevi’nde Sedat Peker Krallığı’ haberleri bir anda ülkenin gündemi oldu. Cezaevleri Genel Müdürü Suat Ertosun cezaevine gelerek incelemeler yaptı. İstanbul Başsavcısı, mekânı cennet olsun, Ferzan Çitici cezaevine gelerek benimle görüşme yaptı. Cezaevi benim kontrolümde olduğu için, gitmem için üç tane cezaevi önerdi. Pazarlık sonucunda ben başka bir cezaevini söyleyerek orayı kabul ettirdim (cezaevinde isyan çıkmaması için benim isteğimi kabul ettiler).
Kırşehir Cezaevi’ne gidince bazı sebeplerle Mesut Yılmaz’a düşman olan Süleyman Demirel’in akrabası Kamuran Çörtük’ün kulağına gidecek şekilde bahsi geçen Mesut Yılmaz’ın kumar oynadığı kasetinin bende olduğunu ayrıca da başka videoların ve belgelerin bende olduğunu belirtecek haber yolladım.
Şu an da olduğu gibi her şey planladığım gibi gitti. Kamuran Çörtük Mesut Yılmaz’a kumar kasetlerinin bende olduğunu söyleyince Mesut Yılmaz, akrabam olduğunu bildiği için 1998 senesinde Kırşehir Cezaevi’ne Mehmet Cengiz’i yanıma ziyarete yolladı.
Ben de kasetin doğru olduğunu ancak Kamuran Çörtük’e vermediğimi söyledim. Mehmet Cengiz, Mesut Yılmaz ve Turgut Yılmaz inanmak için kaseti görmek isterler dediğinde cezaevindeki telefonumdan aradım (o zaman cezaevleri benim için çok rahattı).
Mesut Yılmaz ve Bakan Cavit Kavak’ın içinde olduğu bir dakikalık bölümün görüntüsünü Mehmet Cengiz İstanbul’a döner dönmez kendisine teslim ettirdim.
Yaptığımız pazarlık Mehmet Cengiz’in ziyaretinden sonraki ilk mahkemede tahliye olacağım ve uğradığım maddi kaybın telafi edilmesi için 5 milyon dolar ödemeleri yönündeydi. Anlaşma sağlandı. İlk 2,5 milyon dolarını peşin aldım. Kalan 2,5 milyon doları da ortak akrabamız olan Zafer Salman vasıtası ile teslim aldım (paralar Mehmet Cengiz tarafından Zafer Salman’ın hesabına gönderildi, bir kısmı da Zafer Salman’a elden teslim edildi).
O dönem Mesut Yılmaz’ın yakını olan, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin başsavcısı olan Engin Baltacı’nın organizasyonu ile tahliye edildim.
Aylarca cezaevine girmeden önce basın kuruluşları temiz toplum çığırtkanlığı yaparken o kadar ağır cezalarla yargılanırken tahliye olmam ülkenin gündemini allak bullak etti. Bütün herkes bu nasıl olur dedi.
O zaman da maaşı namusu kadar olan gazeteciler vardı. Hem de onlara da prim verilirdi. Tüm halkı temiz toplum masallarıyla uyutmaya devam ederken biz devrin başbakanıyla bu filmleri çeviriyorduk.
Bu hikâyeyi tüm Türkiye ilk defa öğreniyor (bana lütfen inanın, temiz toplum diye bir şey yoktur çünkü insan kirlidir. Sadece güzel kandıranlar vardır).
Bu sahtekâr Ertuğrul Özkök var ya, o tarihteki temiz toplum projesinin başında o vardı. O zaman da prim alıyordu, şimdi de prim alıyor.
Mehmet Cengiz telefon konuşmasında ‘milletin a…na koyacağız’ diyor, bu ülkedeki tüm fakirleri kurtaracak vergi borçları siliniyor, ülkenin bütçesinin neredeyse yarısını beşli çetenin diğer dört ailesiyle beraber çalıyorlar, halen daha ‘size çete denmesini ben tasvip etmiyorum’ diyor.
Ben cezaevinden tahliye olduktan sonra Mehmet Cengiz’in yazıhanesinde Turgut Yılmaz bey ile tanıştık. Kendisi akıllı ve bir duruşu olan insan. Gerçi sonraları bana biraz kötülük yaptı, Tayyip Bey’i Pınarhisar Cezaevi’nde ziyaret ettiğim ve bazı sebepler için.
Bu video krizini hallettikten sonra Mehmet Cengiz’in yükselişi durdurulamaz bir hal aldı. Öyle ya kahraman oldu. Tabii ki sizler şu ana kadar bilmiyordunuz.
Ancak Başbakan Mesut Yılmaz’ın, aslında ise ülkeyi yöneten Turgut Yılmaz’ın kahramanı oldu. Tabii o zamanki dönemlerde 5 milyon dolar büyük para. İlk olarak SimTel’i satın aldım. 10 yıldır kendisi ile görüşmediğim menajer Olgun Aydın’ın üzerine aldım.
Hatta o tarihlerde Akşam Gazetesi’nde ekonomi yazarı olan Güler Kömürcü, Sedat Peker SimTel’i satın alıp Koç ailesine rakip oldu diye bir haber yapmıştı.
SimTel’i satın aldık ancak bankalar korktuğu için bizimle çalışmıyordu. Yine Mehmet Cengiz’i ziyaret ettim, durumu anlattım. Kendisi Bank Asya’nın genel müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nu aradı. SimTel adına ilk 500 bin dolarlık alım kredisini Bank Asya’dan aldık.
Bank Asya’ya para yatıranlar ‘fütücü’ diye cezaevine koyuldu. Bank Asya’nın 16 sene genel müdürlüğünü yapan Ali Fuat Taşkesenlioğlu SPK’nın başına geçip borsayı yönetti. Mehmet Cengiz Türkiye’nin en zengin iş adamı oldu. Kültür Bakanlığı’nın organizasyonu ile Türklük Hakanı ödülünü alan ben ise çocuklarımla beraber binlerce kilometre uzakta gurbette yaşamaya mahkûm oldum.
Twitter ahalisi ben artık sizi tanıdım. Siz magazini ülkenin yağmalanmasından daha çok seviyorsunuz. Mecburen sizi de mutlu etmek için bir şeyler anlatayım.
Mehmet Cengiz’in çok uzun yıllar süren bir sevgilisi vardı. Mehmet Cengiz kıza bir ev hediye almıştı.
Kızın ismini söylemem bana yakışmaz ancak evi o dönemki Sağlık Bakanı’na yakın olan, Ünyeli ancak Düzce’de yaşayan bir iş adamının üzerine aldı.
Kızdan ayrıldıktan sonra kıza evi vermeyince kız bana ulaştı (yüz yüze görüşmedim). ‘Bunca yıldır ona arkadaşlık yaptım evi bana vermiyor’ deyince yine ortak akrabamız olan Zafer Salman’ı çağırıp ‘Bu olay konuşuluyor, sülalemizin itibarını düşürür evi kıza versin’ dedim. Evi kıza verdiler. Rezilliği görüyor musunuz?
Mehmet Cengiz duayen gazeteci Sabahattin Önkibar’la bundan bir sene önce görüşüp ‘Sedat Peker’le 30 senedir hiç görüşmedim’ demiş.
Cezaevinden çıktıktan sonra ben sizin holding binasına gelmedim mi (baz istasyonu kayıtları çıkar elbet)? Hem senin hem kardeşin Ekrem Cengiz’in telefonundan kaç kere görüşmedik mi?
Ziyarete geldiğimde yanındaki arkadaşlara dağıtırsın diye 200-300 bin dolar hediye vermedim mi? Beni yalanlasana. Bu haberleri yapan gazetecilere dava açsana.
Babanız Sultan Amca öldüğünde mezarlıkta görüşmedik mi (resimler var)? Türk-İslam kültüründe bir insan öldüğü zaman onun evlatları mezara girip onu mezara yerleştirmez mi? Mezarın içinde üç kişi vardık. İki oğlu bir de ben. Yani evladı kadar yakınım (resimleri var). Hani biz 30 senedir görüşmemiştik?
Mehmet Cengiz ile aramız bir dönem kötü oldu. 2000’li yılların başlarında Rize’ye ziyarete gittiğimde yerel gazeteciler, yerel televizyoncular etrafımı sardığında, Mehmet Cengiz ile ilgili soru sorduklarında “Devleti soyan benim akrabam değildir. Onlar devleti soyuyorlar o yüzden akrabam değiller” dediğim konuşmamın bantlarını niye toplattırdın?
2004 yılında ben cezaevine girince Türkiye’nin önemli kulüp başkanlarından biri araya girip bizi barıştırmadı mı? Önümüzdeki zamanlarda Turkcell hisselerinin halka arzı yapılacakken, basında temiz toplum çığlıkları atılırken senin iş büronda yaptığımız görüşmeleri konuşmayacak mıyız?”
Peker’in Mehmet Cengiz’in babasının cenazesindeki fotoğraflarını gazeteci Erk Acarer sosyal medyadan yayımladı.