Ana SayfaHaberlerGündem“Tac Mahal’in hikayesini bilir misiniz? Bu sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da...

“Tac Mahal’in hikayesini bilir misiniz? Bu sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da hikayesi”

DEVA Partisi, 22 eylem planını Ankara’da tanıttı. “Cumhurbaşkanı Ali Babacan” sloganlarına ceketini çıkararak cevap veren Babacan Tac Mahal’in hikayesini anlattı: “Şah, bu anıtı ne için yaptırdığını unutacak kadar kendini kaybetmiş. Şah’ın içine sinmeyen, ahengi bozan bir şey varmış. Ve uğruna heybetli bina inşa ettiği eşinin küçücük kalmış mezarını görmüş. Heyecanla ‘buldum’ demiş. Ahengi bozan şey bu. Atın bunu buradan. Rivayet odur ki, mezarı kaldırtmak istemiş. İşte bu aslında sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da hikayesi.”

DEVA Partisi, iktidara geldikleri zaman uygulayacakları çözüm önerilerini içeren, eğitimden hukuka, sağlıktan temel haklara 22 eylem planının lansmanını Ankara Atatürk Spor Salonu’nda yaptı.

“DEVA Partisi Hazır” adı verilen etkinlik, daha önce teker teker açıklanan 22 eylem planının içeriğine dair kısa videoların gösterimiyle başladı.

“Be Ziman Jiyan Nabe”

Lansmanın yapıldığı Atatürk Spor Salonu pankartlarla donatıldı. “Askeri öğrencilere ve kursiyerlere özgürlük”, “KHK’lar hukuksuzdur”, “Türküyle Kürdüyle, Romanı, Alevisi, Ermenisiyle hepimiz buradayız. Bu da Saray’a dert olsun”, “Be ziman jiyan nabe (dil olmadan yaşam olmuyor)” gibi pankartlar dikkat çekti.

Lansman için salonda bulunan herkes birlikte şarkı söyledi. Sibel Can – Padişah; Gazapizm – Sağı Solu Kes; Mahsun Kırmızıgül – Alem Buysa Kral Sensin; Nilüfer – Değişir Dünya gibi şarkılar çalındı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yoğun katılım nedeniyle salona giriş yapamayıp dışarıda bekleyen kalabalığı selamlayıp kısa bir konuşma yaptı.

Ardından Atatürk Spor Salonu’na giriş yapan Babacan, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından kendisini bekleyen kalabalığa, yüksek olmayan, DEVA logosu şeklinde tasarlanmış bir platformdan seslendi.

Babacan yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

Tac Mahal’in hikayesini bilir misiniz?”

“Hindistan’daki meşhur Tac Mahal’in hikayesini bilir misiniz? Babür İmparatoru Şah Cihan, çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’i kaybetmiş. Eşinin mezarının olduğu yere güzel bir türbe yaptırmak istemiş. En iyi mimarları, en değerli taşları getirtmiş. Minareler kubbeler yükseldikçe, yapının azameti belirmeye başladıkça, Şah mest olmuş, kendinden geçmiş. Bu koskoca anıtın uğruna yapıldığı mezar ise haliyle küçülmüş. Şah, bu anıtı ne için yaptırdığını unutacak kadar kendini kaybetmiş. Yapı gittikçe büyümüş ama Şah bir türlü tatmin olmamış. Mezarın üstüne daha fazla sütun, daha büyük bahçeler yaptırmış. Ancak, Şah’ın içine sinmeyen, ahengi bozan bir şey varmış. Bir gün bu kubbelerden birinin üstüne çıkıp aşağı doğru bakmış, bakmış… Ve uğruna heybetli bina inşa ettiği eşinin küçücük kalmış mezarını görmüş.Heyecanla ‘buldum’ demiş. Ahengi bozan şey bu. Atın bunu buradan. Rivayet odur ki, mezarı kaldırtmak istemiş. İşte bu aslında sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da hikayesi.”

“AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılan Erdoğan oldu”

Siyasete başlama hikayesini anlatan Ali Babacan, “AK Parti’yi başarılı yapan ilke ve değerlerden hiç ayrılmadım. AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılan Erdoğan oldu“ dedi.

“Evet, siyasete adım attığım ilk günden itibaren, dile kolay, 7825 gün oldu. 34 yaşında, ülkesinin yarınlarını dert eden bir genç olarak siyasete girdim. 90’lı yılların hukuksuzluğundan nefes alamadığımız, askeri vesayeti iliklerimize dek hissettiğimiz, ekonominin diplerde olduğu günlerdi o günler. Yıl 2001. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak mecbur hissettim kendimi. Tüm bunlara karşı çıkan, hak ve özgürlükleri esas alan bir anlayışla yola çıktık. Demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunan bir parti programı hazırladık. İnsan odaklı sosyal politikaları, rekabetçi bakış açısıyla mezceden bir parti programı yazdık. Ve evet, AK Parti’nin kurucu üyesi olarak siyasete ilk adımımı attım. En genç bakan bendim. Ekonominin tüm yükünü, önceki hükümetlerin yıllarca biriktirdiği o ağır yükü üstlendim. Ardından, Hazine Bakanlığıyla beraber Avrupa Birliği Başmüzakereciliğini de üstlendim. Yeri geldi günde iki ülkeye gittim. Her gün sabahın 3’üne 4’üne kadar çalıştım. Arkadaşlarımla beraber ülkemizi darboğazdan çıkarmak için canla başla didindik. Yanımda her zaman yetkin isimlerle, liyakatli ve deneyimli bir ekiple hareket ettim. Her konuda istişare heyetleri kurduk. Her kararı alırken, her adımı atarken, önce mutlaka istişare yaptık.  Dışişleri Bakanlığı yaptım. Doğru hedefler, doğru isimler ve doğru politikalarla, ülkemizin itibarını ve gücünü artıran bir diplomasi ekibinin başında oldum. Hatırlayın o günlerdeki bakanlar kurulunu. Hatırlayın meclis başkanlarını. Her kimlikten, her yetkinlik alanından insanların eşitlik içinde her şeyi özgürce tartıştığı bir bakanlar kurulu vardı. TBMM gerçek bir istişare kurumu olarak çalışırdı. Her şeyi özgürce tartıştığımız, istişare edebildiğimiz bir ortamda, ülkemize tarihi başarılarla dolu bir dönem yaşattık. O dönemi beraberce yaşadık.”

“Ama arkadaşlar, 2001’de birlikte yola çıktığımız Recep Tayyip Erdoğan sözünden döndü. Evet, sözünden döndü. Şah Cihan gibi, külliyenin tepesine  çıktı  ve  ‘yıkın  bunu‘  diyerek,  kendisini oraya taşıyan ‘demokrasiye’ gözünü dikti. Evet, artık Erdoğan için demokrasi, o ahengi bozan küçük bir ayrıntıydı çünkü. Aynı Mümtaz Mahal’in mezarı gibi. Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk, hepsi; o ahengi bozan küçük ayrıntılardı. Yola çıkarken kendisine milyonlarca insan destek vermişti. Ama o, yola ne için çıktığını unuttu. İnsanların kendisine ne için destek verdiğini unuttu. Arkadaşlar, ben bu hikayeyi, gelinen bu noktayı  kabul  etmiyorum.  Arkadaşlarımla beraber biz,  bu  hikayeyi  kabul  etmiyoruz.  Şah  Cihan  kendisine Taç Mahal’i yaptıran büyük hayalinden vazgeçmeyi düşünmüş olabilir. Ama biz, yola çıkarken ulaşmayı hedeflediğimiz özgürlüklerden, ileri  demokrasiden, çoğulculuktan, katılımcılıktan, hukuk devletinden  vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.“

“O ne yaptı? Keçiören’deki mütevazı evinden taşındı, devasa bir külliye inşa etti. Ortak aklı terk etti. Tek  başına  karar vermeyi marifet saydı. Eleştiriyi, en ufak bir itirazı, baskıyla susturdu. Hak ve özgürlükleri ezdi geçti. Türlü türlü adaletsizliklere, hukuksuzluklara göz yumdu, hatta imza attı. Ve arkadaşlar, ben artık orada duramazdım, durmadım. Ve istifa ettim. Sadece ben değil, pek çok sağduyu sahibi arkadaşım da aynısını yaptı. Aslında ben, zamanında AK Parti’yi başarılı yapan ilke ve değerlerden hiç ayrılmadım. AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılan, Sayın Erdoğan oldu.”

“Cumhurbaşkanı Babacan” sloganları

Babacan’ın konuşması sık sık salonda bulunan coşkulu kalabalığın “Cumhurbaşkanı Babacan” sloganları ile kesildi.

“’Avrupa duy sesimizi diyorduk, insanlar ‘Kokoreç yasaklanacak mı?’ diye soruyordu”

“2002’den 2013’e milli gelirimiz yaklaşık 3 kat arttı. 3600 dolardan 9700 dolara çıktı. Bakın bunlar dolar enflasyonundan arındırılmış rakamlar. Biz ayrıldıktan sonra ise milli gelir neredeyse yarı yarıya düştü. 9700 dolardan indi 5800 dolara. Dünyayla aramız açıldı. Dünyada 16. büyük ekonomi olmuştuk. Şimdi düştük 20. sıraya. Ben böyle başarılı dönemleri anlatınca, birileri diyor ki, ‘Ben imza atmasaydım yapamazdın’. Ben de diyorum ki, ‘hikmet imzadaysa, at bir imza da enflasyonu bir düşür bakalım’ diyorum. ‘4,5 yıldır niçin bu ülke kriz ardına kriz yaşıyor’ diyorum.”

“Şunu anlamıyorlar bir türlü! Dürüst ve ehil kadrolarla çalışmazsanız olmaz! Kararları istişare ile almazsanız olmaz! Adaleti terkederseniz olmaz! O iyi günleri bir hatırlayın arkadaşlar. O dönemde emekliler, maaşlarından artırdıklarıyla yurtdışına tatile giderdi. Gençler KYK burslarıyla dünyayı gezerdi. Yeni işe başlayanlar, makul kredilerle rahatça ev alırdı, araba alırdı. Tatile gitmek, ülkemizi gezmek kolaylaşmıştı. Kafelerde, restoranlarda dostlarla buluşmak, yemek yemek sıradanlaşmıştı. Evet, Başmüzakereci olarak,  Avrupa  Birliği  istikametinde  rekor sürede reformlar yapan ekibin sessizce koordinasyonunu yaptım. İnsan haklarında atılım yapıyorduk.  Özgürlükleri büyütüyorduk.  Ne diyorduk hep beraber? ‘Avrupa Avrupa duy sesimizi. İşte bu Türkiye’nin ayak sesleri’ diyorduk. O yıllarda milletin derdi neydi, hatırlıyor musunuz? Avrupa Birliği’ne gireceğiz ya… Eee? Peki kokoreç yasaklanacak mı abi? diye soruyordu insanlar. Türkiye’nin yıldızının parladığı yıllardı o yıllar. O dönemde Türkiye kavgaların parçası olmadı. Üstelik, devletlerarası, milletlerarası arabuluculuk yaptık. Kavgaları önledik, küsleri barıştırdık. Askeri vesayeti de yok ettik, ekonomik darboğazı da. Hatasıyla sevabıyla tam 14 sene, sadece, ama sadece halkımız için çalıştım. Türkiye’nin o güzel günlerine baktığımda, o başarının bir parçası olmak hayatım boyunca benim için bir onur olacak.”

Tarihimizde bir ilk yaşanıyor

“İşte arkadaşlar; bugün, binlerce maddeden oluşan 22 eylem planımızla karşınızdayız. Her biri tek tek hesaplanmış, gerçekçi ve derhal yapılması gerekenlerin hazırlığı ile buradayız. Ülkemizi içine düştüğü bu adaletsizlikten, bu ekonomik krizden, bu bataklıktan çıkaracak icraat listesi ile karşınızdayız. Söz uçar yazı kalır, değil mi dostlar? Biliyorum, boş söze karnınız tok. Biliyorum, sadece seçim dönemi kapınızı çalanlara güveniniz yok. Biliyorum, açık arttırmayla seçim vaadi verenlere itimadınız yok. Fakat bugün burada tarihimizde bir ilk yaşanıyor.

“İlk kez bir siyasi parti, daha seçim tarihi dahi açıklanmamışken, en ufak detayına kadar hükümet programını açıklıyor. Hükümet programının uygulama detaylarını, takvimiyle beraber açıklıyor. İlk kez bir siyasi parti, tarımdan teknolojiye, ekonomiden insan haklarına, ne yapacağına dair günü gününe yapılmış bir çalışmayı seçmenlere sunuyor. İlk kez bir muhalefet partisi, “İktidara gelirseniz ne yapacaksınız?” sorusuna özgüvenli bir şekilde detaylıca yanıt veriyor. Burada kaçamak cevap yok.Burada gri alan yok. Siyah ve beyaz kadar net cevaplar var. Açıkça, mertçe ne yapmak istediğimizi ortaya koyuyoruz. Allah’tan başka hiç kimseden korkmadan bunu dünya aleme açıklıyoruz. Bugün DEVA Partisi, Türkiye’ye bu yazılı taahhütte bulunuyor: Biz hazırız, biz bu ülkeyi yönetmeye hazırız. Bugün burada, bu salonu dolduran DEVA kadroları Türkiye’yi yönetmeye hazır. Ne yapacağımızı teker teker burada anlatmaya kalksam, 22 eylem planının sadece ismini saymak bile epey bir vaktimizi alır. İsterseniz madde madde bütün eylemleri okuyayım. Sabaha kadar burada kalmaya razıysanız tabii ki…”

“Kısaca ifade etmek gerekirse, bu 22 Eylem Planı 3 taşıyıcı sütun üzerine oturmuş surumda:

1) Güçlü, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Ekonomi. 

2) Özgür, Güçlü ve Mutlu bir Toplum.

3) Kaliteli Kamu Yönetimi, Saygın Ülke.

Özetin özeti bu.”

Bu çalışmalarda kimlerin emeği var biliyor musunuz?

“Çok net iddia ediyorum! Cumhuriyet tarihinde böylesine hazır bir siyasi program olmadı. Bu çalışmalarda kimlerin emeği var biliyor musunuz? Ülkemizdeki çok kıymetli akademisyenlerin, hukukçuların, ekonomistlerin, araştırmacıların, çevrecilerin, eğitimcilerin, sağlıkçıların, şehir planlamacıların, çiftçilerin, girişimcilerin, esnafın, binlerce kişinin emeği var. Politika birimlerimize destek veren, canla başla başla çalışan isimlerin bir kısmı şu anda bu salonda. Şimdi onlar için bir alkış istiyorum. Bakın, sadece parti üyelerimizden söz etmiyorum. Dünyanın dört bir yanında, hayalinde özgür ve zengin Türkiye olan, partilimiz olmayan vatandaşlarımızın da bu çalışmalarda katkısı var.”

- Advertisment -