Ana SayfaHaberlerTürkiye-Almanya arasında dezenformasyon krizi: “Kim alacak bu göçmenleri?”

Türkiye-Almanya arasında dezenformasyon krizi: “Kim alacak bu göçmenleri?”

“Almanya haftada 500 düzensiz göçmeni Türkiye’ye sınır dışı edecek.” Geçtiğimiz hafta medyaya bomba gibi düşen bu ifade, iki ülke arasında bir dezenformasyon krizi de doğurdu. Alman basını “Türkiye haftada 500 göçmen kabul edecek” derken, Türkiye’de hükûmet yetkililerine göre ise bu ifade doğru değil. Peki, gerçek ne?

Perspektif.eu’dan Elif Zehra Kandemir yazdı.

Almanya Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, 27 Eylül tarihinde X sosyal medya hesabında bir açıklama yayınladı. Faeser bu açıklamada şöyle diyordu:

“Türkiye’ye geri gönderimlerin daha hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleşmesini sağladık. Artık Türkiye, Almanya’da kalmasına izin verilmeyen vatandaşlarını daha hızlı geri alacak. Bu, düzensiz göçün sınırlandırılmasına yönelik bir diğer adım.”

Faeser’in “başarı” olarak takdim ettiği bu uzlaşı, Türkiye kamuoyuna bomba gibi düştü. Türkiye’deki bazı sosyal medya hesaplarında bu gelişme önce “Almanya’daki Suriyeli ve Afgan mültecilerin Türkiye’ye sınır dışı edilmesi” olarak takdim edilse de, sonrasında derin bir dezenformasyon dalgası başladı. Öyle ki Alman İçişleri Bakanı’nın açıklaması, Türk Dışişleri Bakanı Sözcüsü Öncü Keçeli tarafından tekzip edildi. Keçeli, “Alman basınında yer alan haberler doğru değil” derken, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında bu gündemle bir görüşmenin de gerçekleşmediğini söyledi.

Kim Doğruyu Söylüyor?

FAZ’ın 27 Eylül tarihli haberine göre Scholz ile Erdoğan ise çoktan anlaşmış durumda. Yine aynı kaynakta, her hafta Almanya’dan Türkiye’ye 500 sınır dışının yapılması karşılığında Türkiye’den Almanya’ya vize başvurularında kolaylık sağlanacağı iddia ediliyor.

Yine iddialara göre iki ülke lideri arasında “aylarca süren pazarlık”lar da yaşanmış ve ilk etapta Almanya’dan Türkiye’ye sınır dışı edilecek 200 kişinin tarifeli uçaklarla ülkeye gönderilmesine karar verilmiş durumda. FAZ’ın Alman hükûmeti kaynaklarına dayandırdığı bu bilgiye göre Türkiye’nin haftada 500 Türk vatandaşını Almanya’dan geri alacağı, fakat bu sınır dışıların “charter uçuşlar” şeklinde takdim edilmesini istemediği belirtiliyor.

“Charter Uçuş Değil, Tarifeli Sefer”

Uzun süredir Türkiye kamuoyunda gerilimli tartışma konularından biri olan mülteci meselesi her iki ülkede de patlamaya hazır bir bomba gibi. Zaten hâlihazırda Türkiye’de büyük meydan okumalarla karşı karşıya kalmış -ve bunların birçoğunda çuvallamış- iltica sisteminin bir de yeni bir mülteci dalgasıyla zorlanma ihtimali, Türkiye kamuoyunda öfkeye neden oluyor.

Almanya ile yaşanan dezenformasyon krizinin ilk adımında Türkiye kamuoyunun “Avrupa ülkelerinin mülteci çöplüğü olmak istemiyoruz” tarzındaki aşırı duygusal tepkisi tam da böyle bir yere oturuyor. Öte yandan Türkiye’nin iltica başvurusu reddedilen vatandaşlarını kitleler hâlinde, özel uçuşlarla ve öbek öbek geri almasının da iyi bir imaj sunmayacağı açık.

İşin Almanya kısmında ise benzer bir imaj kaygısı var: Federal hükûmetin Solingen’deki terör saldırısı sonrasında ülkedeki her türlü düzensiz göçmeni bir şekilde sınır dışı etmeye dayanan “terörle mücadele” stratejisi, mevcut hükûmetin dağılmasına karşı alınan tedbirlerden bir tanesi. 2025 Eylül’de yapılacak Federal Seçimlere kadar Alman federal hükûmeti “mülteci meselesi”ni çoğu zaman agresif tedbirlerle çözmek, aşırı sağcı AfD’nin argümanlarını boşa çıkartmak ve böylece Alman toplumunda merkez partilere yönelik yitirilmiş güveni yeniden tesis etmek istiyor.

Prof. Demirtaş: “Almanya’da Göç Güvenlik Perspektifinden Değerlendiriliyor”

Perspektif’e konuşan uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Birgül Demirtaş’a göre Almanya’nın mülteci politikasında ciddi bir dönüşüm var. Şöyle diyor Prof. Demirtaş: “Almanya, 2015’te Suriyeli sığınmacılara kapılarını açtığında savaş durumunda göçü, uluslararası hukuk ve insani perspektiften değerlendirilmişti. Dönemin Şansölyesi Angela Merkel, ‘Başaracağız’ diyerek, Almanya’nın mülteci dalgasını başarıyla yönetebileceğini iddia etmişti. Son dönemde ise Alman hükûmeti göçe daha çok güvenlik perspektifinden yaklaşmaya başladı.”

Almanya’da göçün güvenlikleştirilmesinin iki nedeni olduğunu söyleyen Prof. Demirtaş, ülkede son dönemlerde radikal grupların terör saldırılarını artırması ve Thüringen, Saksonya ve Brandenburg eyaletlerinde göçmen karşıtı AfD’nin yükselişe geçmesini gösteriyor: “Bir yandan, terör saldırıları, öte yandan aşırı sağın yükselişe geçmesi Almanya’da sığınmacılara yönelik hem söylemlerin hem de politikaların sertleşmesine yol açıyor.”

Janus’un İki Yüzü

Bu durumda iki ülke arasında yaşanan dezenformasyon krizini, her iki ülkenin de Janus’un başı gibi, kendi kamuoyuna bakan stratejileriyle açıklayabiliriz: Türkiye, “iltica başvurusu onaylanmayan düzensiz göçmenlerin varış ülkesi” olarak görülmek istemediği için mevcut anlaşmaya bir “tarifeli uçak” şerhi düşmüş durumda. Almanya ise doğu eyaletlerinde çoktan sağa kaymış seçmenine “Bulabildiğimiz her fırsatta düzensiz göçmenleri ülkeden gönderiyoruz” şeklinde bir “başarı” takdimi arıyor.

Yani Türkiye ile Almanya arasında, Türk vatandaşı olan ve iltica başvurusu Almanya’da reddedilen kimselerin Türkiye’ye sınır dışı edilmesi şeklinde bir uzlaşma var. Ama “özel” uçuşlarla değil, tarifeli uçaklarla. Almanya’da iltica başvurusu reddedilen en az 15.561 Türk vatandaşı Türkiye’ye geri gönderilecek. Ama haftada 500’lük sayılarla değil, peyderpey.

Prof. Demirtaş iki ülke arasındaki bu dezenformasyon ortamını ise güvensizlikle açıklıyor: “Türkiye’deki ilgili kurumlar, Alman hükûmetinin ve basınının Türkiye’ye toplu geri göndermeler yapılacağı/yapıldığı yönündeki haberlerini reddetti. Bu konuda her iki ülke yetkililerinin belirttiği farklı görüşler, iki ülke arasındaki siyasi konularda yaşanan anlaşmazlıkların ve güvensizliğin bir yansıması olarak okunabilir.”

Almanya’da sadece 2024 yılından bugüne kadar 28.492 Türk vatandaşının iltica başvurusu işleme alındı. Bu, Almanya’da Suriye ve Afganistan’dan sonra en yüksek sayıda iltica başvurusunun Türkiye’den yapılması demek. Başvuranların iltica alma oranı ise yüzde 9,6. Ülkede 15.561 Türk vatandaşı, iltica başvurusu onaylanmayan ve dolayısıyla yasal oturum izni olmadığı için ülkede kalma hakkı da olmayanlar.

Zaten geri alınacak Türk vatandaşlarının, Almanya için güvenlikleştirilmiş bir göç politikasının enstrümanı olarak gösterilmesi ve kamuoyunda mutat bir işlemin bir “hükûmet başarısı” olarak sunulması Almanya açısından bir sorun. Ekonomik nedenlerle Almanya’ya iltica eden Türk vatandaşlarının sınır dışı edilmesinin salt bir imaj meselesine indirgenmesi ise Türkiye açısından başka bir sorun. Prof. Demirtaş’ın söylediği güvensizlik devam ettiği sürece, buna benzer dezenformasyonlarla daha sık karşılaşabiliriz gibi görünüyor.

- Advertisment -