Programın tamamını Serbest TV’de izlemek için:
“Şunu anlamamız lazım: Artık insan hakları sorunları bir iç mesele değil, uluslararası hukukun parçası olmuştur.
Orta bir yol olarak, bence pek anlamsız, 1941 Viyana Sözleşmesi’ne atıfta bulunuldu. Viyana Sözleşmesi’nden sonra suyun altından çok şey geçti. 1995 yılında Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı’nın anayasası sayılan Helsinki bildirgesi kabul edildi. Daha sonra Avrupa Konseyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi meydana geldi ve Türkiye bu mahkemeye üye oldu. Üye olurken de bu mahkemenin kararlarına uyma vecibesi altına girdi.
Sonra, Avrupa Birliği ile müzakerelere girdik. Avrupa Birliği bize insan hakları konusunda ödev verdi. Birleşmiş Milletler artık insan hakları ile uğraşıyor.
Eğer 10 büyükelçi isim vermeden ‘Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uysun’ deseydi zannediyorum ki büyük bir kriz çıkmazdı. Nitekim, Avrupa Birliği yetkilileri sık sık bu husus üzerinde duruyorlar.
Türkiye de aslında başka ülkelerdeki insan hakları ile ilgileniyor. Örneğin bir süre önce Çin nezdinde Uygur Türklerine yapılan baskıyı kınadık. Çin bunu reddetti ama devletler başka devletlerin insan hakları konusunda iç işlerine karışıyorlar. Sudan’daki darbeyi hemen herkes kınadı, herkes endişe ile karşılandığını söyledi.
Bunun için insan hakları için bundan böyle ‘Bu bizim iç işimizdir’ denmesi bence doğru bir yaklaşım değil. Nitekim bunu demeye devam edecekler. 30 Kasım tarihine kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Osman Kavala konusunda bir süre verdi. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sadece Osman Kavala için değil, ayrıca Selahattin Demirtaş için de karar aldı. Biz, 30 Kasım’a kadar bir ilerleme olmazsa yani Osman Kavala tahliye edilmezse tekrar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidecek büyük meclis ve soracak, “Türkiye kararı uyguladı mı?” diye. “Uygulamadı” cevabını alacak ve sonrasındaki süreç biraz siyasi işleyecek.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar gidebilecek bir durum var ortada. İnşallah böyle bir şey olmaz çünkü Batı ile ilişkilerimiz tamamen kopar. Bizim yapmamız gereken büyükelçileri istenmeyen adam ilan etmek değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymaktır.”