Her gün üst üste gelen zamlar menstrüel ürünlere de yansıdı ve marketlerde 20’li hijyenik ped 45 TL’ye kadar yükseldi, buna karşılık %18’lik KDV oranı sabit kaldı. Menstrüel ürünlerden alınan verginin düşürülmesi, yıllardır dile getirilen bir talep.
2019’da CHP milletvekili Serra Kadıgil konuyu meclise taşımış, hijyenik ped ve diğer hijyen ürünlerindeki vergi oranının %18’den %5’e düşürülmesi yönünde kanun teklifi vermişti.
2021’de de HDP milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit Covid-19 pandemisinde kadın yoksulluğunun artışını gerekçe göstererek 15-49 yaş aralığında bulunan tüm kadınlara menstrüel ürünlerin ücretsiz biçimde sağlanmasına dair Meclis başkanlığına öneri sunmuştu.
Ancak iki teklif de komisyonda bekletiliyor. Gelen zamlarla birlikte kadın cinsel ve üreme sağlığı problemlerinde ciddi artışların olmasından endişe ediliyor.
Gelen zamları ve menstrüel ürünlere erişimin azalmasının risklerini, regl yoksulluğu ve regl tabusu ile mücadele eden Konuşmamız Gerek Derneği kurucusu İlayda Eskitaşçıoğlu ile konuştuk.
Öncelikle, menstrüel ürünler derken nasıl bir ürün demetinden söz ediyoruz? Bu ürünlerde erişimin azalmasının riskleri hakkında neler söylemek istersiniz?
Menstrüel ürünler çok çeşitli; hijyenik ped, tampon, menstrüel kap ya da regl külodu gibi… Ancak bu ürünler ne yazık ki erişilebilir değil ve bu ürünlere erişim oldukça önemli çünkü alternatifleri yok ve erişim problemi sağlık hakkını tehdit ediyor. Menstrüel ürünler kesinlikle bir lüks ya da kozmetik ürünü değil, sağlık için elzem temel ihtiyaç ürünleri.
Menstrüel ürünlere erişememeyi regl yoksulluğu olarak kavramlaştırıyoruz. Regl yoksulluğu regl olan bireylerin menstrüel ürünlere -genellikle sosyoekonomik problemler nedeniyle- erişememesi anlamına geliyor. Ancak erişimi engelleyen tek faktör maddi sıkıntılar değil. Örneğin temiz suya, menstrüel ürünlerin değiştirilebileceği temiz, kapalı bir tuvalete ya da bir çöp kutusuna erişimin olmaması da regl yoksulluğunu tetikliyor. Tabii en önemli faktörlerden biri de regl tabusu, yani regl olan bireylerin bu konuda açık ve doğru bilgiye erişememesi. Tüm bunlar regl yoksulluğu sorununu doğuruyor. 21. yüzyılda menstrüel ürünlere erişim problemi yaşanıyor olmasına insanın inanası gelmiyor ama bu gerçek bir problem.
İstatistikler ne söylüyor?
ActionAid’in Hindistan çapında yürüttüğü bir projede Hindistan’da yaşayan kadınların ve kız çocuklarının %12’sinin menstrüel ürünlere hayatı boyunca hiç erişemediği tespit edildi. Yine Sahraaltı Afrika’da her 10 kız çocuğundan biri regl döneminde hijyen ürünlerine erişimi olmadığı için okula gidemiyor. Tabii bu çok büyük bir sorun çünkü her ayın ortalama bir haftası okula gidememek kız çocuklarının devamsızlık sebebiyle sınıfta kalmalarına sebep olabiliyor. Örneğin UNICEF’in Kenya’da bazı kız çocuklarının okula gidebilmek için menstrüel ürünlere ulaşabilmek amacıyla seks işçiliğine yöneldiğine dair raporları var. UNFPA tarafından dünyada 500 milyon kadar insanın regl yoksulluğu deneyimlediği tahmin ediliyor. Bu çok ciddi bir sayı.
Peki Türkiye’deki istatistikler?
Türkiye’ye baktığımız zaman, keşke “Türkiye’de şu kadar insan regl yoksulluğu deneyimliyor” diyebilseydim ama çok ciddi bir veri eksikliği var ki bu veri eksikliği de başlı başına bir veri aslında. Bu konuda kimse Türkiye’de bir araştırma yapmadı. Neyse ki, Derin Yoksulluk Ağı’nın Covid-19 sürecinde derin yoksulluk deneyimleyen ailelerle ilgili çok güzel bir raporu yayımlandı. Bu rapora göre, araştırmaya dahil edilen ve derin yoksulluk deneyimleyen hanelerin %82’sinin herhangi bir yardım olmadığı müddetçe hijyenik pede erişimlerinin olmadığı tespit edildi. TÜİK verilerine göre Türkiye’de nüfusun yaklaşık %11’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve bu kişilerin hemen hepsinin regl yoksulluğuyla da mücadele ettiğini söyleyebiliriz.
Menstrüel ürünlere ulaşamayan bireyler bu durumdan nasıl etkileniyor?
Regl dönemlerini geçirebilmek için menstrüel ürün alternatifi yaratmaya çalışıyorlar. O kanama bir şekilde durdurulmalı ki çalışabilsin, para kazanabilsin. Bu dönemde mukavva parçaları, yapraklar, bazen çocuğunun kullanılmış bebek bezinden kesilmiş kirlenmemiş parçalar kullanılıyor. Regl yoksulluğu kişilerin hayatını zannettiğimizden çok daha ciddi şekilde etkiliyor. Bunun ilki hijyenik olmayan ürün kullanımından kaynaklanan vajinal enfeksiyonlara dayalı ciddi sağlık problemleri. Hijyenik pede erişimi olmayan kişinin sağlık sistemlerine de erişimi olmuyor. Dolayısıyla sağlık problemlerinin tedavisi de gerçekleştirilemiyor. Bununla birlikte okuldan geri kalma, çalışma hayatından geri kalma gibi problemler de yaşanıyor ve kişinin öz saygısı da bu durumdan etkileniyor.
İlk regl olduğu gün yüzüne tokatı yiyen kız çocuğu yıllar sonra menstrüel ürüne erişim yaşayamadığı zaman kendi hijyeninden ve öz bakımından feragat ediyor, öz saygısı zedeleniyor ve bu konuda eğitim almadığı müddetçe bunu bir toplumsal norm olarak belirleyip bu eğitimi kendi çocuğuna da vermiyor. Sorun nesilden nesile aktarılıyor.
Bizim mücadelemiz toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzak insanlar tarafından işgüzarca ve gereksiz görülür ama bu toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tam da göbeğinde ve hayata çok dokunan bir problem.
Devletler regl yoksulluğunu sonlandırmada nasıl bir rol oynuyor?
Modern menstrüel ürünler 20. yüzyılın başlarında iki dünya savaşı arasında üretilmeye başladı. Türkiye’ye gelişi de 1980’lere tekabül ediyor. On yıllar boyunca tüm dünyada bu ürün sanki lüks bir kozmetik ürünmüş gibi olabilecek en yüksek oranla vergilendirildi. Yani, bu yalnızca Türkiye’nin bir problemi değil.
Regl yoksulluğunu sonlandırmaya yönelik ilk girişim 2004 yılında Kenya’dan geldi ve Kenya menstrüel ürünlerde vergiyi kaldırdı. Kenya’yı daha sonra Malezya, Hindistan, Kanada gibi ülkeler izledi. Sonrasında Avrupa Birliği, üye ülkelere menstrüel ürünlerden alınacak vergilerde oynama yapabilme esnekliğini sundu. 2018’den itibaren AB ülkeleri de bu vergileri çok düşük düzeylere indirdiler.
Türkiye’de de verginin düşürülmesiyle ilgili girişimler oldu ancak hala %18 KDV alınmaya devam ediyor. %18 KDV, Türkiye’de bir üründen alınabilecek en yüksek katma değer vergisi. Yani, menstrüel ürünler pırlantalar ve havyarla aynı oranda vergilendiriliyor.
Erkeklerin kullandığı ürünlerle karşılaştıracağımız zaman karşımıza çok alternatif çıkmıyor. Örnek olarak prezervatif ve tıraş bıçakları ele alınabiliyor ama ben tıraş bıçaklarını ele almanın çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Tıraş bıçağı menstrüel ürünler kadar elzem bir ihtiyaç değil ve kadınların da kullandığı ürünler. Prezervatiflerden %8 oranında KDV alınıyor. Bu da vergilendirmedeki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gösteriyor.
Regl yoksulluğunu sonlandırmada Türkiye nasıl bir politika izlemeli?
Önceliğimiz menstrüel ürünlerin adaletli vergilendirilmesi, kamusal alanda menstrüel ürünlere ücretsiz erişim ve okullarda regl deneyimine dair, yalnızca kız çocuklarına değil tüm çocuklara, kapsamlı eğitim verilmesi.
Menstrüel ürünlerin adaletli dağıtımı için birkaç model mevcut. İskoçya’daki ya da Yeni Zelanda’daki gibi kamusal alanlarda menstrüel ürünlere ücretsiz erişim modeli uygulanabilir. Böylelikle, nasıl umumi tuvaletlerde tuvalet kâğıdına ulaşabiliyorsak hijyenik pede ulaşım da sağlanmış olur. Ancak bu tek yöntem değil. Vergi oranlarını düşürmek bir diğer yöntem. TBMM’ye vergilerin düşürülmesiyle ilgili kanun tekliflerinin taşınmış olması umut verici. Türkiye’de %18 KDV’nin düşürülmesiyle ilk adım atılabilir.
Tabii bir de regl izni meselesi var. Türkiye’de Tunceli Belediyesi, İzmir Barosu ve Zomato gibi bazı kurumlar bu uygulamaya başladı. Regl izni; regli çalışma hayatında normalleştirmesi ve kamusal alana taşıması bakımından çok iyi bir gelişme fakat işe alımlarda kadınları dezavantajlı bir durumda bırakabilir. İşverenler kadın çalışana her ay izin hakkı tanımaktansa erkek çalışan tercih edebilir, ya da işyerinde ayrımcılık tartışmaları çıkabilir. Böyle bir riski de beraberinde getiriyor.