spot_img
Ana SayfaHaberlerZavallı bir haritanın kurtarılan onuru

Zavallı bir haritanın kurtarılan onuru

Aylardır Sevr’e benzetilen, ‘yırtılıp atılmalı’ denen Sevilla Haritası için AB “biz hazırlatmadık”, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Türkiye’nin haklılığını gösteriyor” dedi. Haritayı 2007’de hazırlayan Prof. Suarez de aynı fikirde ama yıllardır haritanın da yer aldığı kitabına bakan olmadığı için, Yunanistan’ın şimdiki tezlerini daha o zamandan “jeo politik sorunlar yaratır”, “adil olmaz” diye değerlendirdiği fark edilmemiş.

Bir haritanın uzun ve çileli temize çıkma öyküsünü anlatacağız size, fakat önce ‘MEB’ kavramını ele almalıyız.
MEB’i Google’a sorduğunuzda karşınıza Milli Eğitim Bakanlığı ibaresi çıkıyor.

Fakat bu MEB o MEB değil, çünkü henüz Milli Eğitim Bakanlığı kadar popüler değil. Yine de her akşam televizyonlarda kendisinden böyle bahsedilmeye devam edilirse onun da kendine göre bir şöhreti olacak.

MEB, “Münhasır Ekonomik Bölge” demek.
Bir ülkenin kendi kıyılarından itibaren en fazla 200 deniz mili uzaklığa kadar gidebilen deniz alanıyla kıta sahanlığı alanındaki hem su tabakasını hem de deniz tabanındaki canlı ve cansız kaynakları içeren bir denizcilik hukuku kavramı.
Kavram bu günlerde Ege ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının yani petrol ve doğal gazın kime ait olduğuna dair tartışmaların merkezinde. Onun merkezinde ise bir harita var. Yayımlandığından bu yana topa tutuluyor ve hatta son günlerde isim benzerliği yüzünden Sevr ile karşılaştırılıyor.

Sevilla haritasından bahsediyoruz… Belirlediği çizgilere uyulursa, Türkiye’nin Ege kıyılarındaki bir plajdan açığa doğru yüzen birinin bile Yunanistan kara sularını ihlal edebileceği bu harita muhakkak karşınıza çıkmıştır.

Güvenlik uzmanı ve emekli asker Abdullah Ağar, harita için “Akdeniz’i Türkiye’siz paylaşanların eylemlerinin bir belgesi ve tıpkı Sevr gibi yırtılıp atılmalı” diyor.

Abdullah Ağar sadece bir örnek, yoksa televizyonlarda “Sevilla haritası” diyenin ikinci sözü mutlaka “yırtılıp atılmalı” oluyor.

Haritayı Türkiye’nin gündemine, Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki sınırlandırma anlaşmasının mimarı iken ani bir kararla Genelkurmay emrine atanınca Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinden Mayıs ayında istifa eden emekli Tümamiral Cihat Yaycı taşıdı.

Yaycı istifasının ardından, kendisi için kurulan Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi’nin başına  getirildi ve sık sık medyada görünmeye başladı.

 https://www.defenceturk.net/cihat-yaycinin-dogu-akdenizdeki-son-durum-hakkinda-gorus-ve-degerlendirmeleri
Cihat Yaycı’nın“Yunanistan, deniz yetki alanlarının paylaşımı konusunda doğu Akdeniz’de muhatabımız değildir” başlıklı konuşmasında Sevilla haritası şöyle geçiyor:
“Adalara ne kadar kıta sahanlığı tanınacağını müzakere etmek Libya antlaşmasını ortadan kaldırmak demektir. Çünkü biz bu antlaşmayı imzalarken ve Türkiye-Libya hattını çekerken deniz hukukuna uygun şekilde adalara karasularının ötesinde bir deniz yetki alanı tanınmamıştır. Ayrıca eğer adalara karasuları dışında deniz yetki alanı tanınması konusunda müzakere başlarsa, durum 2004 yılından itibaren savunduğumuz Kıbrıs adasının batısında karasularının sınırından geçtiğini söylediğimiz kıta sahanlığı hattının da kaybedilmesi anlamına gelecektir. Bu da bizi Antalya Körfezine hapseden Sevilla haritasının kabulü anlamına gelecektir.”

Zavallı bir haritanın çileli yolculuğu

Sevilla Haritasının gündeme getirilişi aslında yeni değil.
İlk fark edenlerden biri gazeteci Banu Avar. 2013 tarihli bir Facebook paylaşımında; “AB Bölgesel Danışma meclisinin önerisi ile Sevilla Üniversitesine hazırlatılan harita…” diyor.
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=448974125169523&id=123521044324584&sfnsn=scwspmo

3 Aralık 2019 tarihli Cumhuriyet haberinin başlığı ise “Sevilla’ya Ankara Haritasıyla yanıt.”
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sevillaya-ankara-haritasiyla-yanit-1705852
Yine 2019’un Aralık ayında Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin Akdeniz’deki bir hamlesi için “AB’nin benimsediği, tamamen Yunan tezlerine dayanan ve Türkiye’yi bir şekilde Ege’nin iç sularında hapsetmeyi öngören Sevilla Haritasını da tamamen geçersiz hale getirmiş olduğu bir adım” demiş.

https://www.yenisafak.com/gundem/seville-haritasi-artik-gecersiz-3517737

Harita, SETA’nın sitesinde Temmuz 2020’de yazılmış bir makalede şöyle geçiyor:

“İki ülke arasındaki Navtex gerginliğinin ardında yatan temel sebebin Yunanistan’ın maksimalist deniz yetki alanları iddialarını oluşturan ‘Sevilla Haritası’ olduğunun belirtilmesi gerekir.”
https://www.setav.org/5-soru-dogu-akdenizde-navtex-gerginligi/
3 Ağustos 2020’de Aydınlık gazetesinde yayımlanan Tevfik Kadan imzalı makalenin başlığı da “Seville Haritası’nın sonu: Türklerin harita yırtma geleneği” olarak tasarlanmış.
https://www.aydinlik.com.tr/haber/seville-haritasi-nin-sonu-turklerin-harita-yirtma-gelenegi-217774

Örnekler çoğaltılabilir. Açık ki Sevilla Haritası pek sevilen bir harita değil.
İddialara göre Avrupa Birliği talebi doğrultusunda Sevilla Üniversitesi’nce hazırlanmış olan harita, Yunanistan MEB’ini olabildiğince geniş gösterirken, Türkiye’ninkini neredeyse “Antalya Körfezine sıkıştırıyor.”

Ve alıntılardan da anlaşılabileceği iki ülke arasındaki gerginliğin sebebi de bir bakıma bu Sevilla Haritası.

4 Eylül’de ne değişti?

Yıllardır böyle bilindi, böyle anıldı; Sevilla Haritası mutlaka yırtılıp atılmalıydı.

Ancak 4 Eylül’de ilginç bir şey oldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu daha bundan on gün önce, 25 Ağustos’ta, Alman mevkidaşı Maas ile yaptığı görüşmenin hemen sonrasındaki açıklamasında Türkiye’nin beklentilerini, “Yunanistan tarafından atılan tüm olumsuz adımların durdurulması ve Sevilla Haritası gibi bir haritanın tamamen yok olduğunu Yunanistan’ın kabul etmesi“ diye özetlemişti. 4 Eylül’de ise bu haritaya bakıp da Türkiye’ye hak vermemenin mümkün olmadığını, Avrupalıların da böyle düşündüğünü bildiğini söyledi: 

“Avrupa Birliği içindeki ülkeler de biliyor. Yani hemen dibimizdeki 2 km uzaklıktaki Meis adası için iddia ettikleri kıta sahanlığı veya işte diğer haklara baktığınız zaman, veya Doğu Akdeniz’deki Sevilla Haritasına baktıkları zaman herkes, hukuken de siyaseten de Türkiye haklı diyor.”


Peki ne oldu da bugüne kadar Sevr’e benzetilen Sevilla Haritasıbirden Türkiye’nin haklılığını gösteren bir belgeye dönüştü? Çünkü Sevilla Haritasıyla ilgili olarak ortaya çıkan gerçekler, hamaset dışında bir dil tutturulursa, haritanın gerçekten de Türkiye’nin haklılığının bir belgesi olarak kullanılabileceğini gösteriyordu.

Önce Avrupa Birliği’nden “Biz böyle bir harita hazırlatmadık” açıklaması geldi.

 https://tr.euronews.com/2020/09/04/ab-den-sevilla-haritas-ac-klamas-boyle-bir-harita-haz-rlatmad-k
Ardından haritanın kaynağı ile ilgili başka bilgiler sökün etti. Sevilla Haritası diye anılan belge, Sevilla Üniversitesi’nde Beşeri Coğrafya Profesörü olan Juan Suarez de Vivero’nun 2007 yılında çıkardığı “Avrupa Denizler Atlası” adlı, AB ülkelerinin deniz alanlarını konu alan kitabından alınmıştı.

Macintosh HD:Users:yildirayogur:Desktop:download-3.jpg
  Prof. Juan Suarez de Vivero

     

Macintosh HD:Users:yildirayogur:Desktop:download-2.jpg

Suarez, çalışmasında yer alan haritada iki ülke arasında anlaşmalarla belirlenip kesinleşen deniz alanlarını kırmızıyla işaretlemiş ve bunları haritanın altındaki dip notta “agreed / kabullenilmiş” olarak isimlendirmiş. “Unilateral / tek taraflı” ilanları ise yeşil olarak işaretlemiş.   

Suarez, Türkiye ile Yunanistan arasındaki tartışmalı alanları ise maviyle belirlemiş ve bu alanları “hypothetical / varsayımsal” olarak sınıflandırılmış. ‘Varsayımsal’, çünkü Türkiye ile Yunanistan arasında deniz kara suları konusunda bir anlaşma yok. Yani mavi bölümler, Yunanistan’ın bayrağı da mavi diye “bu alanlar Yunanistan’ındır” anlamına gelmiyor.
İşte aylardır Türkiye’de etrafında kıyametler koparılan, Sevr planına benzetilen Sevilla Haritası bu.


Üstelik Prof. Suarez kitabının İngilizce baskısına bir de açıklama eklemiş ve Türkiye’ye hak vermiş:

“Ege denizindeki sorun Türkiye ile Yunanistan arasındaki ihtilaf kadar eskidir. Bu örnekte ortay hat Türk kıyılarına o kadar yakındır ki, deniz yetki alanının büyük bir kısmının Yunanistan’a ait olmasına yol açmaktadır. Bir ada devleti olan Kıbrıs’ın yakınlığını da göz önüne aldığımızda, Türkiye’nin deniz yetki alanı gerek ekonomik gerek jeo politik sorunlar yaratacak şekilde çok azalmaktadır.”
https://edam.org.tr/avrupa-birligi-ve-deniz-yetki-alanlari/
Kitaptan bu bilgileri paylaşan Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Derneği (EDAM) Başkanı emekli büyükelçi Sinan Ülgen şöyle diyor:

“Dolayısıyla haritayı hazırlayan Prof. Suarez orijinal haritasında hem bu coğrafyadaki deniz yetki alanlarının tartışmalı olduğunu kayda geçirmekte hem de ortay hat gibi geleneksel yöntemler uygulanacak olursa bunun sorunlara yol açacağını açıkça ifade etmektedir.”

Yani harita Yunanistan’ın hayallerini beslemek bir tarafa, bunun sorun olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Hamaset nihayet bitip bu fark edilince, kitaptaki harita da bir ihanet belgesi olmaktan çıktı, Yunanistan’ın maksimalist taleplerinin görsel bir kanıtı halini geldi.
Siyaset bilimci Aydın Sezer, üzerinde senelerdir fırtınalar kopartılan, Türkiye tarafında defalarca konu alınan ama belli ki doğru dürüst hiç incelenmemiş o haritayı da eklediği tweet’inde şöyle diyor:

“Sevilla Üniversitesi haritası paranoyası üzerine son kez: Bu harita, AB’nin Türkiye’ye yönelik emellerini açığa çıkartan bir komplo planının parçası değil, tam tersine, Yunan maksimalist tezlerinin ‘farazi olduğu’na vurgu yapan, bizim tezlerimize destek veren bir haritadır.”

Uzun süre haksızlığa uğratılmış zavallı bir haritanın onurunun kurtarılış hikâyesi işte böyle…



- Advertisment -