Ana SayfaAli Bayramoğlu'yla Bugünler“Anayasa işin armonisi ama melodi insanlara heyecan verir”

“Anayasa işin armonisi ama melodi insanlara heyecan verir”

Ali Bayramoğlu: “Anayasa metni siyaseti ikame etmez. Anayasa metni siyasi zeminin ne olacağını söyler. Ben bu bakımdan değerli buluyorum ve eleştirilere katılmıyorum. Bir müzik parçasında iki tane yapı vardır. Biri armonik yapıdır, biri melodik yapıdır. Bu işin armonisi. Armoni olmadan sırf melodiyle bu işin karşılığı yok. Ama melodi olmadan armonin de manası yok. Melodi insanlara heyecan verecek. Melodi siyasetin kanlı canlı kısmıdır. Sezen Aksu bir şarkı söyler. Yeni bir melodiyi söyler. İki dakika sonra tekrar söylese bütün salon onu tekrar eder. Melodi böyle akılda kalan bir şeydir. Hissedilen bir şeydir. Bu eksik ve bunun da çeşitli nedenleri var.”

Altılı Masa’nın açıkladığı anayasa taslağını ya da mevcut anayasada yapılacak olan değişiklik önerilerini konuşmak istiyorum sizinle. Öncelikle Altılı Masa ile ilgili çeşitli eleştiriler oluyordu; bir heyecan yaratılamadığı, ortaya somut bir şey konulamadığı ile ilgili. Bu açıklanan anayasa değişikliği metnini nasıl buldunuz, bu metin bahsettiğim eleştirileri gidermeye yeter mi?


Altılı Masa’ya baktığınız zaman masanın terkibi, yapısı, oluşma biçimi biraz bu tür bir siyaseti kaçınmaz kılıyor. Altılı Masa’yla ilgili heyecansızlık eleştirisine ben de katılıyorum. Ama bununla birlikte şu gerçeği dikkate almamız lazım; Altılı Masa dediğimiz şey altı tane farklı sosyolojik, politik eğilimdeki siyasi partinin bir araya gelmesi ve bu girişim etrafında bir uzlaşma üretmesiyle ilgili bir gelişme. Bu, Türk siyasi kültüründe her zaman çok kolay olan bir şey değil. Dolayısıyla karşımıza tek aktör yok, birbirinden farklı aktörler var ve bu aktörlerin ortak bir siyaset ortaya koymaları, önce ortak bir ufuk ortaya koymaları demek. Bence anayasanın taslağı öyle bir ufku ortaya koyuyor. 

Bunun içerisinde siyasi somut konular yok; Kürt meselesi yok, dış politika yok. 

Evet bunlar çok önemli konular ama nasıl bir Türkiye, nasıl bir yönetim, nasıl bir devlet- toplum-siyaset ilişkilerinin nasılına dair bir fikir var. Bu da işin olmazsa olmazıdır. Yani bir binanın çimentosu, temeli budur.  Dolayısıyla eleştirileri buraya yöneltmemek lazım. Anayasa metni siyaseti ikame etmez. Anayasa metni siyasi zeminin ne olacağını söyler.  Ben bu bakımdan değerli buluyorum açıkçası ve eleştirilere bu çerçevede katılmıyorum.


Ben açıklanan metne bakınca üç tane siyasi anlam gördüm. Bunlardan bir tanesi biraz önce söylediğim şey: Uzlaşma. Bir ufuk konusunda uzlaşıyorlar. Dediğim gibi bu tarlanın zemini nasıl olacak meselesi. O zeminde yetişecek çiçekler ayrı bir tartışma konusu. Belki doğrudan seçmeni bu ilgilendirmiyor olabilir. Ama bugün muhalefetin bütün eleştirilerinin yığıldığı, kümelendiği yer eksik demokratik sistem ya da otoriter sistemse işte burada bir en azından bu konuda bir uzlaşma var demektir.


İkinci altını çizmemizi gereken husus bu anayasa metninin içerik olarak bugünkü siyasal sistemin bütün sorunlarını resmetmesidir. Nedir bu sorunlar diye baktığımız zaman, keyfi, otoriter, şahsi bir siyasi iktidar başta geliyor. Türkiye’nin temel sorunu olarak bunu tespit ediyor metin. Bunu düzeltecek bir yeniden yapılanma önerisi var. Bu yeniden yapılanma önerisinin teknik yolları var. Parlamenter sisteme geçiş, kişisel olanın ve kurumsal olmayanın sınırlandırılması, diğer taraftan siyasetin diğer alanlar üstüne kurmuş olduğu tahakkümün ortadan kaldırılması, sistemi belirleyen bütün parçaların; yargı, siyaset, ekonomi ve diğer parçaların, kendi özerkliklerine ve kendi iç mantıklarına sahip olmaları üstünden işleyen bir mekanizma ve en önemlisi gerek parlamenter düzeyde, gerek yargının kuvvetlendirilmesiyle denetim mekanizmasını öneren bir yapı. Yani hukuk devleti bakımından sadece kaybedilmiş olanları değil onun da ötesine geçen önerileri içerdiğini söyleyebiliriz, metnin. Hakikaten Hakimler ve Savcılar Kurulu’ nun birbirinden ayrılacak olması, yüksek mahkemelerdeki yargıç niteliği, bu yargıçların seçiminin, oy mekanizmasının olduğu parlamentodan alınıyor olması; bunların hepsi önemli. Sonuç verir mi, hayata geçer mi o ayrı bir tartışma konusu. Ben bunların politik anlamının önemli olduğunu düşünüyorum.


Üçüncü husus da şu; sistemin çalışmasında özerk olması gereken idari bazı kurumların elden geçirilmesi, RTÜK gibi. Bunlara yönelik bir bakış da çok önemli. Çünkü bu aynı zamanda toplu- siyaset ilişkilerini düzenleyen bir meseledir.


Soruna daha somut bir cevap verecek olursam, anayasa metni, gerekli ama yeterli olmayan bir hamle. 


Peki işin yeterli kısmı nedir sizce?


Ya ben hep basit bir benzetme yaparım. Bir müzik parçasında iki tane yapı vardır. Biri armonik yapıdır, biri melodik yapıdır. Bu işin armonisi. Armoni olmadan sırf melodiyle bu işin karşılığı yok. Ama melodi olmadan armonin de manası yok. Dolayısıyla gerekli olan yanında yeterli olan işte bu melodidir. Melodi insanlara heyecan verecek. Yani daha soyut özgürlükler ve daha soyut bir demokratik toplumsal zemin fikri ötesinde güç, başarı, zenginleşme, refah, sorun varsa onun çözümü diye bazı konularda somut beklentiler verilecek, umutlar verilecek. Bununla ilgili bir hikaye oluşturacak. Hikaye de yetmez, bu hikayeye dair bir melodi ortaya çıkarıp söylediği zaman o melodiyi ya da ıslıkla çaldığı zaman herkesin aklında kalmasını sağlayacak bir şekilde bunu yapmaktır yeterli olan. Yani siyasetin kanlı canlı kısmıdır. Sezen Aksu bir şarkı söyler. Yeni bir melodiyi söyler. İki dakika sonra tekrar söylese bütün salon onu tekrar eder. Melodi böyle akılda kalan bir şeydir. Hissedilen bir şeydir. Bu eksik ve bunun da çeşitli nedenleri var tabii.


Şöyle bir eleştiri dile getiriliyor Altılı Masa’ya, deniyor ki ‘Bunların hepsi, Altılı Masa’nın yaptığı her şey seçimi kazandıktan sonra hayata geçirilecek şeyler. Ama bu seçimi kazanmaya yönelik olan işler değil, masa bu yönde somut adımlar atmıyor’. Bu eleştiriye katılıyor musunuz?


Ben tam böyle ben formüle etmem tabii. Yani kazanmak, her koşulda kazanmak, ne olursa olsun kazanmak.. Bunun çok bir manası yok. O zaman en çok oy alacak adamı koyalım, başkan seçilsin, kazansın ama siyaset sadece kazanmakla ilgili değil aynı zamanda oluşturmakla, kurmakla da ilgili bir şey. 

Evet Altılı Masa’nın kazanma duygusu vermesi gerek ama aynı zamanda neyi ve nasıl kuracağını bize çok iyi anlatması da gerek. Eksiklik burada diye düşünüyorum. Bu açıdan baktığımız zaman birinci sorun şudur: Türkiye’de her siyasi parti siyaseti önce kendi alanını korumak için yapar. Bu oldukça faydacı bir tutumdur. Belki birçok ülkede vardır ama bizde daha kuvvetli olarak, ilkelerden çok fayda öne çıkar; siyasi alanını korumak, bir siyasi iktidarı varsa bir parti içinde onu korumak, bunları dikkate alarak stratejik adımları atmak… 

Bütün bunlar bir kez daha karşımıza çıkıyor. Daha küçük partilerde bunu henüz görmüyoruz ama İYİ Parti’deki, zaman zaman Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki sesler bir sorun olduğunu gösteriyor. Bu siyasi partilerin özellikle İYİ Parti’nin siyasi oyunun ana gövdesine ya da söylemine hakim olmak gibi bir arzusunun olduğunu görüyoruz. Ama bu tabii bir kırılganlık üretiyor. Ve insanların kafasında şöyle bir sorun oluşmaya başlıyor: Bunlar her aday ismi telaffuz edildiğinde birbirlerine böyle laf atacaklarsa bu iş nasıl olacak? Dolayısıyla bu kırılganlık insanları endişeye sürükler. Böyle bir kırılganlık da var. Kim aday olacak sorusu, ikinci soru. Bu adeta muhalif alan içerisinde bir tartışmaya bir arayışa değil de bir yarışmaya dönüştü. Yani o mu olsun, bu mu olsun tartışmaları televizyonlarda yapılıyor. Bunlar hep kırılganlık. Bunların olmaması ya da bir aday olacaksa o adayın zamanlamasının da önümüzdeki bir iki ay içerisinde olması gerekir. O adayın ilan edilmesi ve artık o melodiye ait siyasetin taçlanması gerekir. Şu anda öyle bir boşluk ve kırılganlık görüyorum ben de. 

- Advertisment -