18 Nisan Pazartesi. Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna işgalini başlatmasının üzerinden henüz 2 ay bile geçmemişken, artık kuşatmadan çekilmiş Rus ordusunun tehdidinden görece uzak Kyiv’de, ana postane binası önünde uzun bir kuyrukta insanlar, bir hatıra pulu satın almak için bekliyorlar.
Pulda, arkası dönük Ukrayna askerinin orta parmak işareti yaptığı gemi Moskva kruvazörü.
Aynı gün şiddetli hasar almış, yanarak iskele tarafına yatmakta ve batmakta olan geminin fotoğraf ve filmleri de medyaya düştü.
Sovyet donanmasının 1979’da denize indirilen bayrak gemisi Moskva NATO uçak gemilerine saldırı yapabilmek amacıyla tasarlanmıştı; 3 kopyası daha bulunan Slava serisindendi. Kruvazörün ana silahları, hava savunması için gemiye yerleştirilen S-300 füzeleri ile gemilere karşı kullanılmak üzere tasarlanmış, her iki yandaki 8’er fırlatıcıya yerleştirilmiş P-1000 Vulcan füzeleriydi.
Moskva, savaşın genelinde Rus donanmasına komuta etmek ve onu korumak dışında (Odessayı bombaladığı söylense de gemi hiçbir zaman kara hedeflerine yönelik mühimmatla silahlandırılmadığından bu pek mümkün görünmüyor) fazla bir varlık göstermedi, bir tek olay dışında; üzerinde Ukrayna’ya ait askeri bir üs bulunan, Tuna deltasının ucundaki 17 hektarlık küçük Yılan adasında olanlar, işgalin başladığı ilk güne damgasını vurdu.
Donanmanın komuta gemisi Moskva, adanın açıklarından üsse telsizle teslim ol çağrısı yaptı ve adadaki Ukrayna askerleri de ona “Defol git kendini becer” minvalinde bir cevap verdiler.
Daha sonra adanın gemi tarafından bombalandığı ve üste bulunan 13 askerin öldürüldüğü duyuruldu ve böylece ses kayıtları medyaya da düşen bu konuşma yayılarak, Ukrayna direnişinin sembolüne dönüştü.
https://www.ntv.com.tr/video/dunya/canlari-pahasina-adayi-savunup-teslim-olmadilar,qFVZpvXHfU-GY6ipyO2PvQ
Ancak ilerleyen günlerde, adadaki Ukrayna ordu mensuplarının Rusların 2 ayrı saldırısını püskürttükten sonra çağrıya uyup teslim oldukları, üssün ise Ruslar tarafından yıkıldığı açıklandı ve esir Ukrayna askerleri iki taraf arasındaki ilk takasta ülkelerine sağ salim iade edildiler.
Askerlerin teslim olmadan önce direndikleri ve saldırıda kayıplar verdikleri konuşulsa da böyle bir saldırı ve karşısında bir direniş oldu mu, yoksa askerler çatışmadan teslim mi oldular pek kesin değil. Ama olayın özellikle Moskva bağlantısıyla sembol haline geldiği kesin.
Ve Rusya Kyiv saldırısının hüsranını henüz hazmedemeden, donanmasının amiral gemisinin batırılışıyla yüzleşmek zorunda kaldı.
Moskva’nın, Odessa’nın güneyinde ve yaklaşık 60 deniz mili açıkta seyrederken Ukrayna kıyılarından ateşlenen 2 Neptune füzesiyle vurulduğu ve yandığı bilgisi ilk kez 13 Nisan akşamı sosyal medyaya düştü. Ruslar ilerleyen saatlerde saldırıyı reddettiler ve bir cephane patlaması sonucu gemide yangın çıktığını, tüm personeli tahliye edilen geminin limana çekilmekte olduğunu açıkladılar.
Aynı gün gemideki patlamayı teyid eden ama saldırıyı teyid edemeyeceğini söyleyen Pentagon, Rus donanmasına ait gemilerin Karadeniz’in güneyine çekilerek Ukrayna kıyılarından uzaklaştığını bildirdi.
https://www.karar.com/dunya-haberleri/pentagon-acikladi-rusya-karadenizdeki-savas-gemilerini-guneye-cekti-1661045
Ukrayna tarafı gemiyi vurdukları konusunda ısrarcıydı ve operasyonun detaylarını açıklarken Moskva’nın karadan ateşlenen Neptune füzeleriyle vurulmadan önce bir (bazı kaynaklarda birden fazla) Türk yapımı TB2 drone’u ile şaşırtıldığını söylediler.
Anlatılan hikâye akla yakındı çünkü Moskva’nın görevi daha çok donanmaya bir savunma kalkanı oluşturmaktı.
Moskva’nın donanmaya karşı yapılacak bir hava saldırısına karşı koymak için S-300’leri ve denizden, gemilerden gelecek saldırılara karşı da Vulcan füzeleri hazırdı.
Karadan ve/veya denizden ateşlenen, deniz yüzeyine yakın seyreden Neptune türü güdümlü füzeler için ise radar kontrollü ve otomatik seri atış yapabilen AK-630 toplarıyla donatılmıştı.
Ancak Moskva bunları kullanamadı.
Ukraynalılar bir saldırı beklemeyen Moskva savunmasının dikkatini elektronik karıştırma-yanıltma yapabilen bir veya birden fazla TB-2 ile gökyüzüne çekmiş, gemi savunması da karadan ve taşınabilir platformlardan fırlatılmış, üzerine hızla gelmekte olan 2 füzeyi görememişti. Geminin batmadan önceki son görüntülerinde, isabet eden füzelerden en az birinin, Vulcan’ların konuşlandırıldığı bölümü vurduğunu gösteriyor ki bu da bir anlamda Rusların ‘cephane patlaması’ tezinin doğruluğuna işaret. Görünüşe göre Ruslar sadece cephaneyi patlatanın gemiye isabet eden bir füze olduğunu söylemiyorlar.
Rusya limana çekmekte oldukları geminin battığını 14 Nisan Perşembe günü akşam sularında kabul etti.
Onlara göre ağır hasar almış gemi limana çekilirken çalkantılı denizde kurtarılamamıştı.
Moskva’nın vurulduğu haberinin geldiği 13 Nisan gecesinden bugüne süren Rusya ve Ukrayna arasındaki enformasyon savaşı, geminin batmadan önceki görüntülerinin servis edilmesiyle bitmedi.
Şimdi iki tarafın saldırıdan kaç denizcinin kurtulduğuyla ilgili farklı iddiaları var.
Ukrayna 510 kişilik Moskva personelinden en fazla 30-40 kişinin kurtulabildiğini iddia ederken, Rusya’nın olayın en başındaki ‘kayıp yok, herkes kurtarıldı’ açıklaması neredeyse olduğu gibi duruyor ve günlerdir de üzerine yeni bir bilgi eklenip düzeltilmedi.
Ta ki düne (19 Nisan) kadar… 19 Nisan öğle sularında Rusya’ya yakın bir kaynaktan 37 kişinin ölümünün kesinleştiği, 100 kadar yaralı olduğu, kayıp sayısının ise bilinmediği açıklandı.
Ayrıca Rusya birkaç gün önce gemiden kurtulanların katıldığı törene dair bir video yayınlamıştı ve törende Donanma Başkomutanı Nikolai Yevmenom’un karşısında 100 kadar Moskva personeli denizci görülüyordu.
https://www.rusyahaber.com/rusya-batik-savas-gemisinin-murettebatinin-ilk-videosunu-yayinladi/
Konuyla ilgili epeyce spekülatif bir tartışmaya göre, Moskva’yı vuran füzeler, işgal başlamadan önce geliştirilme aşamasında olan Neptune’ler değildi. Asıl faile işaret olarak da, İngiltere’nin Ukrayna’ya gemisavar füzeler vereceği açıklaması gösteriliyordu.
Bu açıklama da Boris Johnson’ın Kyiv’e sürpriz ziyaretinin hemen sonrasında gelmişti.
Sonuçta Rusya’nın Ukrayna işgalinin ilk etabı, Moskva’nın batışıyla da taçlanarak, net bir başarısızlıkla sonuçlandı.
Aslında bu sonuç hemen hemen işgalin daha ilk haftasında, Ukrayna tanksavarları Rus tanklarını birer birer biçerken belirmeye başlamıştı ve üzerinden bir o kadar süre daha geçtikten sonra Rusya ateşkes konuşulan masa davetlerine icabet etmeyi nihayet kabul etti.
Görüşmelerin pazarlığa kadar ilerlediği sinyallerinin geldiği bir evrede Putin, Ukraynalıların ilk uzlaşma noktalarından vazgeçerek daha ileri ve bazısı Donbas konulu, kabul edilemez taleplerle geldiklerinden şikâyet ediyordu, çünkü operasyonun başarısızlığı artık netti.
Putin bunları söylerken Rus Ordusu 1 hafta önce Kyiv kuşatmasını kaldırmış, geri çekilmekteydi…
Putin’in Ukrayna saldırısı başarısız oldu ve Rusya artık bir karşı saldırıyla, bir cezalandırma operasyonuyla yüzleşmenin kıyısında duruyor ama o eşiğin geçilmesi için bir savaşa daha gerek var.
Veya bir başka deyişle olası bir cezalandırma operasyonu ancak savaşarak engellenebilir. Muhtemelen Rus tarafı böyle düşünüyor ve savaşın 36. gününde başlattığı geri çekilmeyi Donbas tarafında bir yığınağa dönüştürürken savaşı da doğuya, Kyiv’den uzağa kaydırıyor.
Oysa daha birkaç hafta önce Rusya’nın yeni hedefinin Odessa olacağı söyleniyordu ama belli ki Odessa, giderek belirginleşen koşullarda Rusya’nın yutabileceği bir lokma olmaktan çoktan çıkmıştı.
ABD ve İngiltere’nin açık uyarılarına rağmen Putin’in Ukrayna’ya saldırmayacağı tahminleri, 24 Şubatta Rusya’nın yapılanması tank savaşı üzerine kurulu büyük ordusunun düz ovalarda hızla ilerleyip, Ukrayna’yı en kısa zamanda işgal edeceği öngörüsüne evrilirken, bir daha beklenenin aksi oldu ve Ukrayna, birkaç haftalık bir savaşta Rusya’ya ağır kayıplar verdirerek onu çekilmeye zorladı.
Bu çekilme sırasında Rusya, Belarus sınırından Azak denizine kadar uzanan kesintisiz bir işgal bölgesi oluşturmayı denediyse de başaramadı.
Şimdi en güçlü olduğu bölgeye, Donbas’a çekiliyor ve Kırım’a giden yolu da kapatacak biçimde savunma pozisyonu alıyor.
Ama elbette 4 günde Kyiv’i işgal planlarından başlayarak tüm sıralı hayalleri yıkılan Ruslar bu durumu şimdi “Asıl operasyon yeni başlıyor” diyerek pazarlamaya çalışıyorlar.
Sergei Lavrov 19 Nisan’da düzenlediği basın açıklamasında şöyle diyor;
“Ukrayna’daki özel askeri operasyon devam edecek. Operasyonun bir sonraki safhası şimdi başlıyor. Şimdi önemli an gerçekleşecek.”
Cephe gerisiyle bağlantısı çoktandır kesik, hiçbir yardım olmadan savaşan Azak (Azov) taburunun savunduğu Mariupol’u hâlâ düşürememiş bir Rusya Donbas’ta ne yapabilir?
Rusya’nın, elindeki en büyük birikime, topçuya başvurması ve belki de Lavrov’un ‘operasyonun bir sonraki safhası’ yerine geçirebileceği geniş çaplı bir saldırıya Donbas üzerinden kalkışması beklenebilir ama Rusya için yine pek umut görünmüyor.
Bu koşullarda Rusya için en doğrusu Donbas’ta bir savunma cephesi oluşturmak ve Ukrayna saldırılarını daha az kayıp verecek şekilde karşılamaya çalışmaktır ama öyle yapacak gibi görünmüyor.
Bugünlerde bütün cephelerde tarafların topçu düellosu var ve sürekli Ukrayna’nın az ama isabetli atışlarının görüntüleri geliyor. Buna karşılık Rus topçusu saldırı altında ve kayıp veriyor. Kuvvetle muhtemel ki Ukrayna tarafı drone’ların laser işaretlemesinin rehberliğinde ilerleyen güdümlü top mermileri kullanıyor.
Bunun için çatışma bölgesinde bir hava hakimiyeti de gerekir ki Ukrayna bunu da sağlamış görünüyor.
Sahaya yayılmış ve tankları koruyan piyadenin ulaşamayacağı yerden ateşlenebilen binlerce Javelin ile NLAW tanksavar silahına, yakın hava desteğini tehdit eden yüzlerce Stinger’a, epey iyi savaşan Ukrayna tanklarına, komandosuna, güdümlü topçusuna, yeni gelen katil drone’larına, ayrıca da artık fiilen savaşta oldukları söylenmeye başlanan ABD ile İngiltere’ye ve onların taktik-elektronik savaş yeteneklerine rağmen Rusya, Donbas’ta topladığı birlikler ile geniş çaplı bir saldırıyı yine de deneyebilir mi?
Ve asıl soru; sonuç ne olur?
Lavrov, 19 Nisan basın açıklamasında sadece Donbas Operasyonu’nun başladığını açıklamıyor, sözlerine şu cümleleri de ekliyordu;
“Rusya, Ukrayna’da nükleer silah kullanma ihtimalini gözden geçirmiyor. Sadece sıradan silahların kullanılması söz konusu.”
Bu sözler bir soru üzerine söylenmiş olabilir çünkü geçtiğimiz hafta aynı olasılık CIA Başkanı Burns tarafından ve savaşın ilerlemesinden bu yana ilk kez dile getirildi. Burns, “Ukrayna’daki işgalin Rusya’nın istediği şekilde gitmediğini ve Kremlin’in Ukrayna’da taktik nükleer silah kullanma ihtimalini kesinlikle hafife almadıklarını” söylüyordu.
https://m.nearbyme.io/search/?search_term=Rusya%20n%C3%BCkleer%20silah%20kullanabilir&brand=gc1
Taktik nükleer silahın, yani kısa menzilli füzeler veya topçu ile fırlatılan düşük güçlü nükleer patlayıcıların, tam da bu tür geniş cephe savaşlarında ve bir tarafın yenilmek üzere olduğu durumlarda başvurulan bir çare olduğu düşünüldüğünde, Burns’ün gelecek öngörüsü takdimindeki sözlerinin, aslında Rusya için bir tehdit oluşturduğu ortaya çıkıyor.
Ruslar Donbas üzerinden bir saldırıya kalkışsalar da kalkışmasalar da, ABD’nin savaşın gidişatı hakkında şimdiye kadarki öngörülerinin isabeti ve bunların kamuoyuna veriliş şekli düşünüldüğünde gelecek günler, Rusya için geçmiştekileri aratacak gibi görünüyor.
Bir başka görünür olan şey ise, savaşın en başında Putin’in tehditleriyle sahaya sürülen nükleer çatışma riskinin, geçmişe göre biraz da büyüdüğü.
Donbas Ukrayna savaşının Kyiv’den sonra ikinci sıklet merkezi mi olacak, yoksa bu kıyımın durmasına bir yol mu bulunacak, önümüzdeki günlerde göreceğiz.