“CHP’li Burcu Köksal’ın açıklaması Kürtleri hem kendisine hem de partisine karşı güvensiz hale getirdi. Ama bu olay üzerinden bütün CHP’yi sorgulamak doğru değil”
CHP Grup Başkanvekili ve Afyon adayı Burcu Köksal’ın DEM Parti ile ilgili açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu durum bazı bölgelerde ‘kent uzlaşısı’ yaptığınız CHP’ye karşı Kürt seçmende bir güvensizlik yaratmaz mı?
Bu ırkçı, faşist bir anlayışın sonucudur. Bu kişi maskesini düşürmüş ve gerçek yüzünü göstermiştir.
Aslında böyle bir açıklama Kürtleri hem kendisine hem de partisine karşı adeta güvensiz hale getirdi. Zaten daha önce de bir güvensizlik vardı CHP’nin bazı tavırlarından dolayı. Ama bu olay üzerinden bütün CHP’yi sorgulamak doğru değil. CHP’nin tamamının onun dilinden bir anlayışa sahip olmadığını biliyoruz. Bu kişi bir yerde de kendi partisine, CHP’ye büyük zarar vermiştir.
Biz başından beri şunu söylüyoruz; eğer bir halkın kimliği, kültürü içselleştirilmezse hep böyle buna benzer olaylarla karşı karşıya kalırız. Çünkü Türkiye birçok kimliği, kültürü, farklılığı birarada barındıran bir ülke. Bu gerçeği görmeden siyaset yapmak Türkiye’de barışı sağlamaz, kucaklaşmayı sağlamaz.
Herkesin yeniden düşünmek ve tüm toplumu kucaklayacak bir siyaset yürütmek gibi bir sorumluluğu var. Gelecek için, halkların kardeşliği için böyle bir yolu izlemek durumundadır. Bunun ötesinde yürütülen ırkçı siyasetler toplumu gerginleştirmekten başka bir işe yaramaz.
“Özel ve İmamoğlu bu açıklamayı düzeltmek ve karşı çıkmak konusunda sorumlu davrandılar”
-Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun bu konudaki tepkilerini nasıl buldunuz?
Elbette ki böyle ırkçı ve faşist bir anlayışa karşı CHP suskun kalsaydı gerçekten büyük bir vebalin altında kalırdı. Zaman zaman sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir parti olarak kendi iddiasının altında kalırdı. Sadece CHP’ye değil bütün topluma zarar verirdi. O yüzden bunu düzeltmek ya da karşı çıkmak konusunda sorumlu hareket ettiler.
“Kayyum politikasının artık devam etmeyeceğini düşünüyorum çünkü AKP’li seçmenlerden bile büyük tepki var”
-İktidar sizce bu seçimden sonra kayyum politikasına devam edecek mi?
İki sefer denenen bir yöntemin kimseye fayda getirmediğini herkes görmeye başladı. Ben bundan sonra kayyum politikası yürütüleceğini sanmıyorum. Bu uygulama bu illerde yaşayan ve AK Parti’ye oy veren insanlar tarafından da eleştirilmeye başlandı ve üstelik yüksek sesle yapılıyor bu eleştiriler. Kayyum siyasetinin artık yolsuzluk olduğunu, hırsızlık olduğunu ve kapılarını halka kapattığını herkes gördü, AKP’liler bile gördü.
Kayyumlar belediyeleri bir karakola döndürdü. Kapıda polis bekliyor, kimseyi içeri sokmuyor. Bu durum hangi partiden olursa olsun insanların tepkisine ve bu tepkinin büyümesine neden oluyor. Ben bunu göz önünde tutacaklarını düşünüyorum.
“Şu anki şartlar altında iktidardan Kürt sorununun çözümü adına bir adım beklemiyorum. Ama zaman içerisinde bence herkes bunun çözülmesi gerektiğini görecek”
Yerel seçimlerden sonra 4 yıllık seçimsiz bir dönem var. Siz Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bu dönemde Kürt meselesini çözmek için birtakım adımlar atacağını düşünüyor musunuz? Bu konuda umutlu musunuz?
Şu anki şartlar altında kısa sürede böyle adımlar atılmasını beklemiyorum. Ama bu sorun mutlaka çözülmeli. Birileri yürütülen bu siyasetin yanlışlığını görmek zorunda.
Eğer Türkiye’de toplumların, halkların kucaklaşmasını istiyorlarsa, yeniden Kürtleri kazanacak, Kürtlerin makbul ve meşru taleplerini göz önünde tutacak bir anlayışla yaklaşması gerekir diye düşünüyorum.
Ama az önce dediğim gibi şu anda bu şartlarda böyle bir açılım sürecinin kolay olmayacağını biliyorum. Bir de bunun altyapısının hazırlanması gerekiyor. Kürt sorununu çözmeden önce Kürtlerin bir halk olduğunu, bir dilinin olduğunu, bir kültürünün olduğunu içselleştirmek lazım. Bunu yapmadan, bunu görmeden önce olmaz.
Bugün MHP ile ayakta duran ve böylece çoğunluğu sağlayan AK Parti’nin bu süreçte böyle bir yolu açması çok beklenen bir durum değil. Ama zaman içinde bence herkes bunu görecek eğer Ortadoğu’da güçlü ve demokratik bir ülke olmak istiyorsa. Yani aklım ve mantığım bunu emrediyor.
“Kürt meselesinde bir tarafta büyük mesafe alındı ama diğer tarafta da ağır bedeller ödendi”
Çok uzun bir siyasi tecrübeniz var. Bu süreçte Kürt sorununun farklı aşamalarına şahitlik ettiniz. Sizce siyasete ilk başladığınız yıllarla karşılaştırdığımızda Kürt sorununda ne durumdayız? Daha ileri mi gittik yoksa daha geriledik mi?
Bu yolun açıldığı zaman ve bu sorunun çözümü konusunda siyasi hayatımıza başladığımız günle bugün arasında bir farklılık var.
Biliyorsunuz ki büyük bedeller ödendi. Ağır koşullar altında Kürtler bu mücadeleyi sürdürdü. Bu mücadeleyi sürdürürken gerçekten büyük canlar gitti. Faili meçhullerle karşı karşıya kaldık. 4 binin üzerinde köy yakılıp yıkıldı. Ve bu da Kürtlerin artık bu sorunu sahiplenmesi gibi bir iradesinin ortaya çıkmasını sağladı. Bu irade bugün daha güçlü şekilde yürütülüyor. Ama biliyorsunuz ki halen, 1980’lerden bugüne kadar yani demokratik sivil siyaseti yürüttüğümüzden beri büyük bedellerle bu siyaset yürütülüyor.
Bence bir tarafta büyük bir mesafe alındı. Daha derli toplu bir noktaya geldi. Meşru taleplerin neler olduğu, hangi taleplerle bu sorunun çözüleceğini toplum görmeye başladı ve buna destek vermeye başladı.