ABD’de yaşayan Pakistan kökenli araştırmacı yazar ve Atlanta merkezli Bayyinah Instute’ün kurucusu Nouman Ali Khan ile ABD ve Avrupa’da yaşayan Müslümanların gündemlerini, Müslümanların farklı kesimlerle nasıl bir ilişki kurması gerektiği konusunu konuştuk.
Söyleşiden satırbaşları:
“ABD ilk kez Filstin’i tartışıyor“
ABD’de çok uzun zamandır ilk kez yaşanan Filistin hakkında bir tartışma var. Müslümanlar ABD’de ve dünyanın başka yerlerinde Filistin hakkında seslerini yükseltiyorlar. 30-40 yıldır bu sesi kimse dinlemiyordu. Ama ilk defa, Müslüman olmayanlar da seslerini bu denli yükselttiler.
Gayrimüslimler seçkin üniversitelerin kampüslerinde eylemler yaptılar, Bu daha önce hiç duymadığımız bir olguydu. Hatta çok muhafazakar olan aşırı sağcı Amerikalıların bir kısmı da şimdi Gazze’deki soykırıma ve İsrail devletine karşı seslerini yükseltiyorlar. Bu İsrail’in ABD üzerindeki etkisine karşı bir tepki. Bu durum artık sadece Müslümanların ilgilendiği bir konu değil.
Artık ABD’nin etkisizliğine karşı ortaya konulan ortak bir tavır var. Bu, ABD içerisinde kamuoyunun tartıştığı bir konu haline geldi. Artık daha fazla para ve güç bu tartışmayı durdurmak için harcanıyor.
Kısa zaman önce (Ohio) Cincinnati’deydim. Cincinnati, Siyonist lobinin ABD’de çok güçlü olduğu yerlerdendir. Oradaki üniversite yönteminde bulunan Müslüman öğrencilerle tanışıyorum. Onlar diğer bir çok öğrenci organizasyonuyla birlikte çalışıyorlar. Gösteriler, protestolar ve sosyal medyada bilinçlendirme kampanyalarını birlikte yapıyorlar. Çok fazla destek alıyorlar ve aynı zamanda çok fazla engellenmeye çalışılıyor.
“İslamofobi yükselmiyor gerçek yüzünü gösteriyor“
İslamofobinin yükseldiğini düşünmüyorum. Aslında her zaman İslamofobi vardı. Ancak şimdi gerçek yüzünü yeni yeni gösteriyor. Aynı zamanda problemden daha büyük bir fırsat var. Her bir problem içinde fırsatları da taşır. Bu durumda, problemden daha büyük bir fırsat mevcut.
Artık çok daha fazla insan bilgi alıyor, çok daha fazla insan soru soruyor, çok daha fazla insan İslam’a ilgileniyor ve aslında dinimizle ilgili akılıca sorular soruyor.
Bu durum, Müslümanlara yeni bir sorumluluk yüklüyor
Eğer akıllı cevapları vermezlerse, bu altın fırsatı kaçıracaklar. ve bu durumda suçlu tümüyle biz olacağız.
“Kur’an ekip ile okunmalı“
Metodolojim, Kur’an’ı yalnız başıma okumamak ve bir ekip çalışmasını öngörüyor. Bu yüzden iki ekibim var. Birisi, İslami Üniversitelerdeki öğretim görevlileri ve öğrenciler. Okulumuzdaki genç akademisyenlerden oluşuyor.
Ayrıca danışmanlardan oluşan bir ekip var. Onlar, Kur’an, karşılaştırmalı tefsir, hadis, düşünce tarihi, pozitif bilimler, karşılaştırmalı dinler tarihi, Kitab-ı Mukaddes araştırmaları, psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi çalışıyor.
Onların bir ekibi var. O yüzden bir sûre okumasına yoğunlaştığımızda, birlikte konuşmaya istişareye başlıyoruz. Her ayet ve her kelime hakkında istişare ediyorum.
Çünkü perspektif kazanmak istiyorum. Metodolojimin bir başka özelliği de soru sormaktan çekinmemek. Sorulabilecek her soruyu tereddüt etmeden sormak. Bu yöntem beni bir çok içgörüye ve çok sayıda ilişki kurmaya yönlendirdi.
Türkiye’ye gelmek için en heyecanlı sebep de bu. Burası İslami araştırmaların, Kur’an çalışmalarının hızla arttığı ve dünyanın dört bir yanından bilim adamlarının ve araştırmacıların uluslararası yakınlaşmasının olduğu bir yer. Bu yüzden Türkiye çok heyecanlandırıcı bir yer.
Kur’an ve Özgürlük
İslam ve Ateizm ya da İslam ve sekülerizm ya da İslam ve başka bir -izm ile mücadele benim için bir sorun değil. Bence en büyük sorun, bizim İslam’ı temsil etmek için iyi bir çaba ortaya koymamamış olmamız.
Bu nedenle İnsanlar İslam’dan uzaklaşırken aslında başlangıçta anlayamadıkları bir şeyden uzaklaşıyorlar. Onları nasıl geri getireceğiz?
Bence bu sorun bu. Kendimden örnek vereyim ben bile Kur’ân’ı bir mealden okudum ancak bu kitabın neyden bahsettiğini anlayamadım. Kur’ân’ı incelemeye başlayıncaya kadar daha geniş kitleye dinimizin öğretilerini, dinimizin felsefesini, mantığını, dünya görüşünü özellikle Kur’ân’la inşa etmemiz gerektiğini fark ettim.
Ateizm ya da sekülerizmin yükselişine karşı biz bunun çözümünün yukarıdan aşağı olduğunu düşünüyoruz. Ama aslında bu aşağıdan yukarıya doğru bir çözüm gerektiriyor.
Kur’ân’ın neden ve nasıl dünyayı değiştirdiği konusunda bir söylem geliştirmemiz gerekiyor. Başlangıç olarak insanların neden bu dini seçtiğiyle başlayalım. Günümüzde bir genç İslam’ı seçmenin özgürlüğünü kısıtlayacağını düşünüyorsa neden her türlü özgürlüğe sahip insanlar İslam’ı seçiyordu ki? Bu önemli bir soru.
Türkiye’de bile buradaki en şaşırtıcı şey Türkiye özgür bir toplum ve dininizi araştırabilirsiniz. İsterseniz İslam’ı araştırabilirsiniz ve eğer istiyorsanız ateist olabilirsiniz. Bir çok seçenek var.
Birçok insanın İslam’da ayrıldığını ama bir çok insanın da İslam’a yöneldiğini görüyoruz. Kendilerini herhangi bir dayatma olmadan dine adıyorlar. Bu durumun nedenleri neler?
“‘Öteki’ye empati yapmak zorundayız“
Bu konuda bile büyük bir fırsat var.Ve bence yapmamız gereken şey empati, Neden 17 yaşında birisi ateizm hakkında düşünüyor?
Onun duygularını anlayabilmek zorundayım. Onun dünyasını anlayabilmek zorundayım. Neye maruz kaldığını anlayabilmek zorundayım.
Ve onlara ne hissettiğini anlayabilmek zorundayım. Onlarla tartışmaya çalışmıyorum. Onların hatalı olduklarını kanıtlamaya çalışmıyorum. Onları yargılamaya ya da yenmeye çalışmıyorum. Onları kendi taraftarım yapmaya çalışmıyorum.
İlk önce onları bir tecrübe yaşamış insan olarak görmek ve onları bu sonuca varmalarını sağlamak, onlara saygı duymak hatta onları önemsemek gerek.
Çoğu zaman da İslam’a karşı görüşleri dışında başka konularda normal bir insan olarak onlarla ilgilenmek gerek. İslam’a karşı Ateizm, İslam’a karşı LGBT gibi bir söylem geliştirdiğimizde sanki bir ideolojiye karşı başka bir ideolojiyi tartışıyormuşuz gibi oluyor.
Bunlardan etkilenen milyonlarca insanın boşuna oralara gitmediğinin, onların özgür insanlar olduğunun farkında değiliz. Bu kesimlerle insani bir diyaloğa ihtiyacımız var.
Müslüman genç öğrencilerle tanıştım. İslam’ı terk ettiler, İslam’dan nefret ettiler. Katı ateist oldular ve sadece tartışmak istediler. Onlarla 20 dakika oturdum ve problemin yarısı ortadan kalktı. Problemi ben çözmedim. Dedim ki az önce söylediğim herşeyi tartışın, bana İslam’dan neden nefret ettiğinizi daha fazla anlatın. Önce nedenlerini açıklasınlar dedim. Çok geçmeden annem babam bunu yaptı ya da hükümet şunu yaptı demeye başladılar. Bu psikolojik bir etken. Evet felsefi bir temeli olsa da psikolojik faktörü gözardı ediyoruz.
İnsani faktörü gözardı ediyoruz. Oysa bu Kur’ân’ın davetinin bir parçasıdır. Kur’ân insana bütünsel olarak bakıyor. Kur’an bir felsefe kitabı değil, sadece felsefi argümanlar sunmakla kalmadı.
İnsanların hem beynine hem gönlüne hitap ediyor. Ve bu yöntemi İslami mesajlarımızda tekrar etmemiz gerekiyor.