Serbestiyet’in seçim sonuçları ve yeni dönem röportaj serisinin bugünkü konuğu yazar Abdurrahman Dilipak.
Millet İttifakı ve muhalefetin, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerindeki söylemi, performansı, açmazları, hataları ve güçlü yönleri nelerdi?
Kendilerini dar bir alana hapsettiler. Toplumun hafızasında oluşan suali mukadderlere cevap vermek yerine, AK Parti, HÜDAPAR ve Erdoğan’a odaklandılar. Göçmen konusunu öne çıkarttılar. Din karşıtı olmadıklarını anlatmaya çalıştılar. Hem ittifak içinde, hem CHP olarak kendi içlerinde dağınık, bölünmüş bir imaj verdiler. Bir yandan geleneksel tabanlarından uzaklaşırken, öte yandan merkeze doğru genişleme planları çok başarılı değildi. Kavramlar, kurumlar konusunda acemice ve yapmacıktı. HDP konusunda çok net değillerdi. Alevilik konusu da yerine oturmadı. İYİ Parti’nin gel-git’i anlaşılmadı. SP, Gelecek, Deva, DP’nin ittifak içindeki yeri topluma yeteri kadar ve iyi bir şekilde anlatılamadı. Kemalizm, laiklik, başörtüsü konusunda inandırıcı olunamadı.
LGBT, ÇYDD, ADD, BÇG, Başörtüsü konularında toplumdaki şuuraltı rahatlatılamadı. Tuncay Özkan’ın parti içindeki varlığı ve pozisyonu Cumhuriyet Mitingleri’ndeki öfkeli meydan okumasının dindar çevrelerdeki şuuraltını tatmin edecek bir açıklama ve tutum sergilenemedi. Aile, adalet, yolsuzluklar, iktidarın uluslararası sistem uyum içinde olmasına karşı bir söylem geliştirilmedi. İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote, CoVID süreci, mRNA konusundaki uygun adım, ABD, AB, NATO karşısındaki Batı yanlısı tutumu aslında arada kalanlar için “yok aslında birbirlerinden pek farkları” diye düşünmeye sebeb oldu.
Yeni CHP, çok güçlü şekilde vurgulanmasa da, yenilikçi imajı önemli idi
Aslında neredeyse çeyrek asırdır iktidarda olan bir partiye karşı, ellerinde böyle bir imkân varken zayıf kaldılar. Adalet eksikliği güçlü bir argümandı, bunu birkaç kişi ve topluluğa ait bir sorunmuş gibi algıladılar. Aile davalarına hiç girmediler. Konjonktürel fırsatları yeterince değerlendirebilirlerdi. Hem dindar, hem sol çevrelere verecek çok mesajları olmalıydı, ama olmadı. CoVID konusuna hiç girmediler. Deprem onlar için bir fırsattı onu da beceremediler. Yeni bir CHP çok güçlü şekilde vurgulanmasa da, yenilikçi bir imaj önemli idi. Babala’da Kılıçdaroğlu iyi bir performans gösterdi, Genç kesimin gündemini yakalama konusunda sorun vardı.
Muhalefetin Cumhurbaşkanlığını kaybetmesi ve Parlamentoda çoğunluğu sağlamaması bir başarısızlık mıdır?
Sonuçta kaybedilen iki seçim var. Şöyle ya da böyle Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olmadı ve Parlamentoda da salt çoğunluğa ulaşılamadı. İttifak bütünü içinde bakıldığında her ne kadar CHP bazı milletvekilliklerini ittifak üyelerine verse de, toplamda belli bir ağırlığa sahip olduğunu gösterdi. SP, Gelecek, DEVA ve DP’nin, İYİ Partinin İttifak içinde varlıklarının sayısal olmaktan çok psikolojik bir ağırlığı, baskısı, sosyal açıdan genişleme alanında bir meşruiyet bariyerinin aşılması açısından büyük bir önem vardı.
AK Parti 14 Mayıs’ı bilerek seçti. DP’nin CHP’den iktidarı devralması ile ilgili bir tarihti bu. Ama DSP CHP ittifakı içinde yer alıyordu. Bu seçimde taktik savaşlar da verildi. İnce ve Oğan’ın ortaya çıkışı, Zafer Partisinin seçim öncesi ve seçimdeki tutumu önemliydi. CHP’nin bu açılımı, AK Partiyi, BBP, HÜDAPAR, BBP, YRP ile ittifaka zorladı. Hatta Oğan’a kapı açıldı. CHP, İYİ, SP, GELECEK, DEVA, DP+HDP ile 7 parti ittifak kurarken, AK Parti 5 Parti ile ittifak kurdu.
“Meral Akşener’in gel-git’i ayrı bir sorun oldu”
Muhalefetin başarısızlığında hangi ittifak içi ve dışı dinamikler etkili oldu?
İttifak içinde önce İnce olayı yaşandı. Zafer Partisi ve Oğan daha agresif bir çıkış yaptılar. Yolsuzluk iddialarını yeterince gündeme getiremediler. Meral Akşener’in gel-git’i ayrı bir sorun oldu. Kılıçdaroğlu ile ilgili başkanlık tartışması, Alevilik, liderlik açısından yeterince karizmatik olup olmadığı tartışması, HDP konusu, Baykal, FETÖ konusu, Tuncay Özkan olayı, Hem Başörtülü, hem LGBT desteğinin oy için bir taktik şeklinde algılanması, parti içinden farklı tepkilerin gelmesi bu konuda beklenen faydayı sağalamadı.
İttifakın gizli ve açık en büyük ortağı İYİ Parti ve HDP ile ilgili tartışmalar da bu sonuç üzerinde etkili oldu. Bakanlıklar ve her parti liderine verilecek başkan yardımcılıkları, başbakanlık gibi bir başkan yardımcıları koordinatörü, HDP’ye gizli taviz konusu gibi konular kafa karışıklığına sebeb oldu.
Seçim sonrası muhalefetin nasıl şekilleneceğini ya da dizayn olacağını öngörüyorsunuz?
CHP Kongreye gidiyor. CHP’de hafta sonu toplanan Parti Meclisi de kurultay kararı almıştı. Daha önce MYK istifa etmişti. Bugün de Yeni MYK açıklandı. YK üye sayısı 17’den 15’e düştü. Bu tablo, Kılıçdaroğlu’nun parti içi dengeleri gözeterek bir koalisyon oluşturmaya çalıştığını gösteriyor.
Parti örgütü ve örgüt yönetimi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bağlanırken MYK üye sayısı 17’den 15’e düştü. Yeni MYK’da sadece 4 isim değişmezken, en dikkat çeken isim Sosyal Medya Yönetimi’nden sorumlu tutulan Eren Erdem oldu.
Şimdi kongre beklenecek. Bundan sonra ne olacağı kongre sonrası belli olacak. Kılıçdaroğlu giderse kartlar yeniden karılacak. Kalacaksa, İYİ Parti ve HDP’nin kararı beklenecek. Partilerin iç ve ittifak içi, ittifaklar arası denge, yerel seçimlerden sonra yeniden şekillenecek.
Tabi, Erdoğan ve Bahçeli sonrası için bugünden bir tahminde bulunmak zor. Bu arada İmamoğlu ile ilgili davanın sonuçlarına ve ardından izlenecek rotaya bakmak gerek.
Taraflar karşılıklı olarak birbirini tehdit, taraftarlar ise liderlerini kurtarıcı gördü
Cumhur İttifakı ve İktidarın, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerindeki söylemi, performansı, açmazları, hataları ve güçlü yönleri nelerdi?
Bana kalırsa her taraf için siyasetin dili çok kötü idi. Aşk ve öfke sarmalı içinde bir seçim oldu. Birinden kaçanlar ötekine sığındı, adeta onu kurtarıcı gibi gördü ve aşkla bağlandı sanki. Gayeye giden her yol meşru idi. (!?) Taraflar karşılıklı olarak birbirini tehdit etti, taraftarlar kendi liderini kurtarıcı olarak gördü ve gösterdi. Performans konusunda herkes bütün gücünü kullandı. İttifak yapıları bunu gösteriyor. Bir taraf iktidar gücünü, öbür taraf, muhalefet olmanın kolaylıklarını yaşadılar. Uluslararası sistemin dayattığı konularda kimse ötekini eleştirmedi. Mesela İstanbul sözleşmesi konusunda uygun adım ilerlediler. CHP LGBT konusunda daha rahattı AK Partiye göre.
Din, ahlak ve hukuk pek öne çıkmadı. Ekonomik sorunlar, göçmen konusu daha çok konuşuldu, Yolsuzluk, kayıt dışı ekonomi, kaset-dosya, mafya, ahlaksızlık, dağılan aile, gençlik ve uyuşturucu gibi konular toplumun gündeminde olsa da, siyasiler o konulara pek girmediler.
Bu bir Pirus zaferine dönüşebilir
Cumhurbaşkanlığını kazanması ve Parlamento çoğunluğu sağlaması bir başarı mıdır?
Dar anlamda, YSK’nın açıkladığı ve muhalefetin kabul ettiği bir sonuç var. Cumhurbaşkanlığını AK Parti kazandı. Cumhur ittifakı parlamentoda çoğunluğa sahip. Bu bir başarıdır. Ama asıl başarı Mart 2024’deki süreç ve yerel seçim sonuçları ile belli olacak. Ankara’yı çok zor bir süreç bekliyor. Bu bir Pirus zaferine dönüşebilir. DSÖ kararları, ekonomi, aile, gençlik, adalet bu konuda belirleyici olacak.
Bu başarıda hangi ittifak içi ve dışı dinamikler etkili oldu?
Cumhur ittifakı için MHP önemli idi. Kamuoyu şirketleri bu başarıyı öngöremedi. Kritik eşik açısından YRPnin katkısı önemli idi. HÜDAPAR’da Kürt oylarının kanalize edilmesi, en azından sandığa gitmeyen Kürt seçmen için bir kapı açtı. BBP dışında bir de Oğan desteğini hesaba katmak gerek. Cumhur ittifakı İslam ve Türk dünyası, Afrika, Balkanlar ve Kafkaslardan desteklendi.
İnce’nin durumu parti içinde başından beri sorun oluşturdu
Millet ittifakında İYİ Parti ve HDP desteği ana belirleyici idi. SP’nin dindar çevre açısından YRPye karşı CHP lehine denge oluşturduğu düşünülebilir. GELECEK, DEVA’da AK Partiye karşı yine denge unsuru. DP, sağ için İYİ Parti milliyetçi muhafazakârlar için bir açık kapı oluşturuyordu. Daha sonra buna Zafer Partisi de katıldı. Zafer Partisi Ogan’a karşı denge oluşturdu. İnce’nin durumu parti içinde başından beri sorun oluşturdu. CHP içinde ilk kez böyle bir durum sözkonusu. Parti içinden ve dışından baskı altındaydı. Sol, Kürt ve Alevilik gündemiyle de, LGBT gündemiyle baskı altındaydı.
İktidarın seçim sonrasında Türkiye’nin kronik sorunlarına ve dış politik konseptine dair nasıl bir yol haritası çizeceğini öngörüyorsunuz?
Kabinenin oluşma şekli bazı ipuçları veriyor. DSÖ ve Koca’nın göreve devamı uluslararası sistemle uygun adım ilerleneceğini gösteriyor. Maliye bakanının kimliği de ekonomik açısından yine bir uygun adım politikasının ipuçlarını veriyor. MİT eski başkanının Dışişlerine kaydırılması, bu konuda istihbarata dayalı aktif denge politikası uygulanacağını gösteriyor. İklim bakanlığına Özhaseki’nin getirilmesi de Koca’nın tercihi ile paralellik gösteriyor.
HDP/YSP, aktif bir çalışma yapmadan CHP’ye destek verdiler
HDP/YSP’nin seçimler boyunca izlediği, seçim stratejisini nasıl buldunuz?
Sessiz bir politika izlediler. Aynı zamanda aktif bir çalışma yapmadan CHP’ye destek verdiler. Bir yandan da Yerel yönetimlere hazırlık yaptılar. Kendilerine göre, rasyonalist, determinist, pragmatik bir yol.
Söylemi, kadrosu, performansı, hataları, açmazları ve güçlü yönleri nelerdi?
Pek konuşmadılar. Türkiye’deki halkları temsil eden bir parti olduğu mesajını vermeye çalıştılar. Batılı ülkeler, ABD ve uluslararası sistemle uygun adım yolu izlediler. Varlıklarını korumaya çalıştılar. Kürtçülük ve terör en büyük zaafları ve tabi LGBT, İstanbul sözleşmesi gibi uluslararası sistemin dayattığı politikalar konusundaki sessizliklerini not etmek gerek
Kürt seçmenin kafası karışık
Doğu ve Güneydoğu’da Cumhurbaşkanlığı 2.Tur seçimlerinde yüzde 5-9 arasında olduğu söylenen katılım düşüklüğünü nasıl okumak gerekir?
Bunu HDP etkisi ile açıklayabiliriz. Ya da Sünni kesimin Alevi birine oy vermemesi ile ilişkilendirmek mümkün. Yani her iki adaya, hatta 3.süne de karşı oldukları söylenebilir.
Kürt seçmenin de kafası karışık. Gelinen noktada PKK artık ciddi bir tasfiye sürecine girdi. PYD onun yerini aldı. O da ABD, AB ve NATO’nun Truva atı. Özellikle dindar Kürt seçmeni bu durumdan rahatsız. Solda da bir rahatsızlık var. Bu kesim uyuşturucu ve LGBT konusunda da HDP ile aynı paralelde değil. Tabi Kemalizm konusu da CHP-HDP ilişkisinde ayrı bir sorun. Dersim muamması CHP’nin ve bu seçimde HDP açısından da temel açmazlarından biri idi.
Siyasette, gerçek anlamda bir ittifakın olmadığı, menfaat birliğine dayalı bir durum sözkonusu
HDP/YSP’yi seçim sonrasında neler bekliyor? Nasıl bir yapı ve söylem ile hareket edeceğini öngörüyorsunuz?
Türkiye’de siyaset Atamizasyon sürecine girdi. Başkanlık sisteminde koalisyon olmayacak diyorlardı, Seçim öncesi ittifak adı altında koalisyonlar oluştu. Bu koalisyon benzeşikler arasında da değil üstelik. Bu yeni bir durum. Atomisyonla birlikte nötralizasyon süreci de başladı. Seçmen agnostik hale geldi.
Ortada protokolü olmayan, aslında gerçek anlamda bir ittifakın da olmadığı bir menfaat birliğine dayalı İtilaf sözkonusu. Bu durum bütün siyasi yapıların yönetiminde ve tabanında dalgalanmalara yol açacağa benziyor. Bu yapılarda oportünizme varan bir pragmatizm sözkonusu, din, milliyetçilik ve rejim bu konuda gaye değil artık hedefe gitmek için bir araç olarak kullanılıyor sanki. Bu süreçte görünen o ki, liderlik, kadro, usul, yöntem, ilkeler yeniden şekillenecek.
Zaten 19.YY sonunda, savaş yıllarında oluşan kavram ve kurumlarla 21.YY anlamak ve açıklamak mümkün değil. Bu anlamda her şey yeniden şekillenecek ya da, uluslararası sistem veya toplum tarafından tasfiye edilecekler. Son olarak şunları söylemeden geçmek istemem. Kimse COVID, MRNA, GlobalReset, Yapay Zeka/Yapay Bilinç, GENOM, TransHumanizm, İnsan2, Endüstri4, Toplum5 gibi konulara hiç girmedi. Yeni Türkiye yüzyılının öncüleri olmak iddiasındaki siyasilerden hiç biri NeuraLinklerden, sentetik etten, geni ile oynanmış, klonlanmış canlılardan, fıtratına yabancılaşmış tohumlardan sözetmedi, İstanbul depremi, GAP depremi gündem oluşturmadı. DSÖ ve İklim yalanı konusunda kimse bir şey söylemedi, Kalp ve kanser patlaması, kısırlaşma, cinsek kimliklerdeki değişim gündem olmadı. Hiç kimse, dünyada olup bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir oysa. Bu konuda, yok aslında pek çoğunun pek farkları, tek farkları ittifaklarının adları var sanki.