Prof. Seyfettin Gürsel 1990’lardan bu yana Türkiye’de seçim sistemleri üzerine çalışıyor. Gürsel’in ‘Seçim Sistemi Tartışması ve İki Turlu Sistem’ başlıklı çalışması TÜSİAD tarafından Nisan 1996’da yayınlanmıştı. Halen Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin direktörlüğünü yürüten Gürsel ile 14 Mayıs seçimlerinde geçerli olacak seçim sisteminin ve ittifakların doğuracağı olası sonuçları konuştuk.
Verdiğiniz son röportajlarda AK Parti’nin genel seçimlerde yüzde 34 oy almasıyla yüzde 36 oy alması arasındaki yüzde 2’lik farkın parlamenodaki vekil sayısını 15-20 civarında etkileyebileceğini belirtiyorsunuz. Bunu da yapılan son seçim yasası değişikliğine bağlıyorsunuz. Bunu açar mısınız?
2018 seçimlerinde ittifak yapan partilerin her seçim çevresinde önce oyları birleştiriliyor ve ittifakın toplam oyu dikkate alınarak d’Hondt formülüne göre milletvekili sayısı belirleniyordu. Yani ittifak tek bir parti gibi kabul ediliyordu. Ardından ittifak içinde partilerin oylarına göre bu sayı yine d’Hondt formülü ile ittifak partileri arasında dağıtılıyordu. D’Hondt formülü en çok oyu alan partiye oy oranından daha fazla milletvekili kazanma olanağını verir. Bu olanağın gerçekleşme ihtimali en çok oyu alan parti ile ikinci sıradaki partinin oyu arasındaki fark ne kadar büyükse o ölçüde artar.
2018’de AKP iktidarı seçim sistemine ittifak ve oy birleştirmesi kuralını muhalefet partilerinin ittifak yapamayacağını umarak getirdi. Ancak karşılarında Millet İttifakını buldu. Buna rağmen Cumhur İttifakının toplam oyları yüzde 50’yi geçip Millet İttifakının oyu da yüzde 30’larda kalınca Parlamentoda çoğunluğu rahatlıkla sağladılar ama anayasa referandum çoğunluğuna (360 MV) erişemediler.
2023 seçimlerine doğru AKP kendi oylarının keza MHP’nin de oylarının azaldığını, buna karşılık Millet İttifakının oylarının arttığını görünce, seçim sisteminde ittifak olanağını korudu (MHP’nin baraj riski olmasın diye) ama oy birleştirmesini iptal ederek bunun yerine her partinin seçim çevrelerinde aldığı oya göre MV dağılımının yapılması kuralını geri getirdi. Amaç açıktı: AKP seçmen kaybetse bile çoğu seçim çevresinde birinci parti olmaya devam ediyordu ve bu seçim çevrelerinde ikinci parti ile (CHP, kısmen İYİP) oy farkı hala önemli düzeydeydi. Dolayısıyla d’Hondt formülünün avantajından yararlanmak istedi. Oy birleştirme kuralı kalsaydı Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında oy farkı bir hayli azalmış olacağından parlamentoda çoğunluğu yitirme ihtimali çok yükselmişti.
Bu değişikliğin düşük oy oranına sahip MHP’nin aleyhine olduğunu belirtmek isterim. Anlaşılan MHP parlamentoda çoğunluğu muhalefete kaptırmayı kendisi açısından varlıksal bir tehdit olarak gördüğünden bu değişikliği kabul etti.
MHP’nin kendi listesiyle seçimlere girmesi Cumhur İttifakının oy oranını ve parlamentodaki temsil oranını nasıl etkiler?
Aleyhte etkileyeceğine şüphe yok. MHP adaylarını AKP listelerinden gösterseydi AKP’nin oy oranı MHP oy oranı kadar artacak ve pek çok seçim çevresinde ikinci parti ile fark iyice açılacak ve Cumhur İttifakı daha fazla MV kazanacaktı. Bunu MHP neden kabul etmedi? AKP listelerinden seçime girdiği takdirde MHP seçim pusulasında yer alamayacak ve siyaseten kimliksizleşecekti. Bu durum AKP içinde eridiği algısı yaratacaktı. Büyük olasılıkla MHP bu nedenle ayrı girmeye karar verdi. Tabii bir de şu var: Anketler MHP oy oranını yüzde 7 civarında tahmin ediyor. Ama kendisi çok daha yüksek olduğunu düşünüyor olabilir. Dolayısıyla ayrı girdiğinde fazla MV kaybetmeyeceğini düşünmüş olabilir.
Millet İttifakında yer alan dört parti Deva, Gelecek, Saadet ve DP, CHP listelerinden seçime girmeye karar verdiler. Bu durum seçim sonuçlarını nasıl etkiler?
Önce başka çarelerinin olmadığını belirtmek gerekiyor. Bu partiler ittifak yapsalardı yüzde 7’ye indirilen seçim barajını geçebilecekleri çok şüpheliydi. CHP listelerinden aday göstermeleri bu partilere az da olsa MV kazandırabilir. Ancak bu partilerin seçmeni CHP’ye ne ölçüde oy verecek? CHP’nin oy oranı ne ölçüde artacak? Bu soruların şimdilik net bir yanıtı yok. Eğer CHP’nin oy oranı ülke genelinde bu sayede 2-3 puan artarsa toplam muhalefetin parlamentoda çoğunluğu sağlaması için bu çok değerli bir katkı olur, çünkü pek çok seçim çevresinde AKP ile CHP arasında oy farkı azalacağından AKP d’Hondt siteminin avantajından daha az yararlanacaktır. Unutmayalım ki parlamentoda çoğunluk bıçak sırtında geziniyor.
Yeşil Sol Parti’nin başını çektiği Emek ve Özgürlük İttifakı’nda, TİP’in 49 ilde kendi listeleriyle seçime girmesi ittifakın alacağı sonucu ve genel olarak da parlamentodaki iktidar-muhalefet dengesini nasıl etkiler? Bir başka deyişle, TİP’in tutumu nedeniyle Emek ve Özgürlük ittifakının kaybedebileceği vekillikler Millet İttifakı’na mı yoksa iktidar blokuna mı gider?
Bu konuda kafa karışıklığı bir hayli yaygın. Zannediliyor ki TİP, MV kazanacağını umduğu seçim çevrelerinde başarılı olamazsa oyları çöpe gidecek ve kazanamadığı MV’leri de AKP’ye gidecek. Böyle bir kesinlik yok. TİP ağırlıklı olarak büyük seçim çevrelerinde (İstanbul, İzmir, kısmen Hatay gibi) bağımsız giriyor. Diğer 30 küsur il hem az sayıda milletvekili çıkarıyor hem de bunlar sol ittifakın oylarının zaten çok düşük olduğu seçim çevreleri. TİP büyük seçim çevrelerinde d’Hondt formülü ile dağıtılacak son MV’yi hedefliyor. Bunu başaramadığı takdirde bu MV’nin birinci gelen partiye gitmesi yüksek olasılıktır ama kesin değildir. Birinci parti yerine ikinci hatta üçüncü partiye de gidebilir. Kaldı ki İzmir’de CHP birinci partidir. Kazanamadığı MV’lerinin hangi partiye gittiğini, diğer ifadeyle bu seçim çevrelerinde son MV’yi hangi partinin kazandığını, ancak 14 Mayıs akşamı görebileceğiz. Olur da kazanamadığı MV’lerin birkaçı AKP’ye gider ve bu yüzden Cumhur İttifakı ucundan parlamentoda çoğunluğu alırsa tabii çok yazık olur. Ama bu ihtimali şahsen çok düşük buluyorum.
Muharrem İnce’nin adaylığı ve Memleket Partisi’nin seçimlere tek başına giriyor olması, cumhurbaşkanlığı seçimini ve parlamento seçimlerini ayrı ayrı nasıl etkiler?
Bu soruya kesin bir yanıt verebilmek için Muharrem İnce’ye oy verecek seçmenin profilini bilmek gerekiyor. İnce aday olmasaydı bu seçmen kime oy verirdi? Bir kısmı sandığa gitmeyecekti, bir kısmı AKP’ye bir kısmı CHP’ye hatta İYİP’e oy verecekti. Ama bu dağılım bilinmedikçe net bir etkiden söz etmek zor görünüyor. Yine de Kılıçdaroğlu birinci turda az bir oy farkıyla seçilemezse, bunun sorumlusunun İnce’nin adaylığı olacağına şüphe yok.
Memleket Partisi’nin ne kadar oy alabileceği, barajı geçip geçmeyeceği ve bu oyların seçim çevrelerinde nasıl bir dağılıma sahip olduğu bilinmiyor. Eğer bu oylar ağırlıklı olarak son tahlilde CHP ve İYİP’e oy verecek seçmenlere ait ise elbette Millet İttifakı’na sınırlı sayıda da olsa MV kaybettirecektir. Tabii bu sonuç Memleket Partisi’nin barajı (yüzde 7) geçmediği durumda ortaya çıkacaktır. Güvenilir anketler yüzde 7 barajını aşmasının çok düşük ihtimal olduğunu söylüyor. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı’na az bir farkla da olsa parlamento çoğunluğunu hediye etme ihtimali mevcut.
Seçimin ikinci tura kalması halinde parlamentodaki olası temsil oranları ikinci turun sonucu nasıl etkiler?
Seçim ikinci tura kalır ve parlamentoda Cumhur İttifakı 14 Mayıs’ta az bir farkla bile olsa çoğunluğu sağlarsa, Erdoğan birinci turdan ikinci çıkmış olsa bile “Türkiye yönetilmez olacak, oyunuzu bana verin” diye propaganda yapacağına kuşku yok. Eğer Kılıçdaroğlu birinci turda seçilmeyi az bir farkla kaçırdıysa ve Erdoğan ile oy farkı önemli ise (3-4 puan bile olsa) bu propaganda fazla etkili olmayacaktır; Bay Kemal ikinci turda cumhurbaşkanı seçilir. Ama bu fark çok düşük ise propagandanın etkili olma ihtimali yüksektir.
Siz uzun yıllardır, Türkiye’de geniş sosyal kesimlerin temsilini hedefleyen bir seçim sistemini savunuyorsunuz. Bugün gelinen noktada, muhalefet seçimi kazanırsa onların nasıl bir seçim sistemi geliştirmesini istersiniz?
Bu konu soruda ima edildiği kadar basit değil. Dereyi görmeden paçaları sıvamayalım. Önce muhalefet parlamentoda çoğunluğu sağlasın; bu takdirde Kılıçdaroğlu zaten seçilecek demektir. Yeni iktidar seçim ve partiler yasalarında esaslı değişiklikler yapmaya söz verdi. Yeni seçim sistemi konusunu o zaman tartışmak doğru ve faydalı olur.