“Mısır halkı bizim canımız, ciğerimizdir ama Sisi asla.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Şubat 2019’da haksız, hukuksuz uygulamaları nedeniyle Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yle asla görüşmeyeceğini söylemişti. Erdoğan, Sisi’nin göreve geldiği 2013 yazından o güne kadar 42 kişinin idam kararını imzalamasını haksız, hukuksuz uygulamaların başında saymıştı.
Ankara-Kahire hattında soğuk rüzgârların esmesi Mısır’ın seçimle göreve gelmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013’te dönemin savunma bakanı Abdulfettah el Sisi’nin düzenlediği darbe sonucunda devrilmesiyle başladı.
Sisi’nin Müslüman Kardeşler hareketini hedef almasını sert sözlerle eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan o günlerde bir yandan onu “zalimlikle, anti demokratlıkla” suçluyor, bir yandan da Sisi’nin anti demokratik uygulamalarına karşı sessiz kaldığı gerekçesiyle Avrupa’yı hedef alıyordu.
Erdoğan’ın bu tutumuna karşı Mısır yönetimi hiç beklemeden Ankara’daki büyükelçisini geri çekti, Kahire’deki Türk büyükelçi Hüseyin Avni Botsalı’yı “istenmeyen kişi” (persona non grata) ilan etti. Türkiye’yi Mısır’ın çıkarlarına karşı kamuoyu oluşturmakla suçlayan Mısır Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada “Erdoğan’ın kışkırtıcı ve Mısır’ın içişlerine karışmaya dönük ifadelerini kabul edilemez buluyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sisi’ye “zalim darbeci” demekten de, Müslüman Kardeşler’e destekten de vazgeçmedi. Kendisine yöneltilen her “Sisi’yle görüşecek misiniz” sorusuna “Asla” yanıtını verdi. Ankara-Kahire hattında Mart 2021’e kadar diplomatik temas kurulamadı. Tam 8 yıl.
Karşılıklı jestler ve normalleşme adımları
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu iki ülke arasında istihbarat ve diplomasi düzeyinde temasın kurulduğunu açıkladığında tarihler 12 Mart 2021’i gösteriyordu.
Çavuşoğlu’nun açıklamasının hemen ardından Erdoğan’ın “Mısır’la istihbari, diplomatik, ekonomik olarak zaten işbirliği sürecimiz devam ediyor. Bu, en üst düzeyde değil de en üst düzeyin şöyle bir tık altında devam ediyor” açıklamasını yapmasından sonra sadece Ortadoğu’da değil tüm dünyada Ankara-Kahire ilişkisinin ne kadar normalleşebileceği sorusuna yanıt aranmaya başladı.
Erdoğan, Sisi’yle görüşmeye hiç yanaşmadı ama iki ülke diplomatik heyetleri 2021’de önce Kahire’de ardından Ankara’da buluştu. O buluşmalar öncesinde Mısır’ın, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile sorun yaşayan Yunanistan’la deniz yetki anlaşması imzalarken Türkiye’nin kıta sahanlığına dokunulmaması şartı getirmesinin Ankara-Kahire hattında normalleşme adımlarının temelini attığı biliniyor.
Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile ortak hareket eden Mısır’ın Türkiye’nin haklarını gözetebileceğinin sinyalini alan Ankara’nın, Kahire’ye karşı jestleri de normalleşme sürecinin devamında rol oynadı.
Askeri darbe sonrası Mısır’dan kaçan birçok Müslüman Kardeşler üyesi başta İstanbul olmak üzere Türkiye’ye yerleşmiş, darbe karşıtı yayınlara başlamıştı. Ankara, Sisi yönetiminin rahatsız olduğu bu yayınlara son verdi.
Bu jestlerin karşılık bulduğunu da söylemek mümkün. Sisi’nin ülke içindeki muhaliflere daha yumuşak bir tavır takındığını, Müslüman Kardeşler’in haksız yere tutuklanan üyelerinin serbest bırakıldığını öğrenen Ankara, Mısır’la diplomatik heyetler halinde yapılan görüşmelerde normalleşme kapısının daha da aralanabileceğini gördü. Karşılıklı büyükelçilerin yeniden atanması ve görevlerine başlaması, ilişkileri normalleştirmek adına tarafların atabileceği en hızlı ve somut adım olarak belirlendi.
Büyükelçi seviyesinde maslahatgüzar
Peki; taraflar arasında geçen yıl boyunca süren yoğun diplomatik ve istihbari temasların ardından beklenen karşılıklı büyükelçi ataması yapıldı mı? Hem evet, hem hayır.
Diplomatik çevrelerde olduğu kadar siyaset çevrelerinde de merakla beklenen büyükelçiler kararnamesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayınlandı. Kararnamede en ilginç atamanın Mısır’ın başkenti Kahire’ye yapıldığı gözlemlendi. 9 yıldır Kahire’yle ilişkilerini maslahatgüzar elçi seviyesinde yürüten Türkiye, bu kez Kahire’ye “büyükelçi düzeyinde” bir maslahatgüzar atamayı tercih etti.
Türkiye’nin yeni Kahire maslahatgüzarı, daha önce İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) daimi temsilciliği de yapmış olan Büyükelçi Salih Mutlu Şen oldu. Kahire’ye elçi düzeyinde değil de, büyükelçi düzeyinde maslahatgüzar atayan Ankara’nın, Mısır’la diplomatik ilişkilerini 9 yıl aradan sonra büyükelçi seviyesine çıkardığı yorumları bugün hem Türk hem de yabancı diplomatik çevrelerde yapılıyor. Bu yorumları Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de doğruluyor.
Erdoğan güven mektubu yazmak istemedi
Peki Kahire’ye neden doğrudan bir büyükelçi atanmadı da, büyükelçi seviyesinde bir maslahatgüzar atandı?
Diplomatik kulislerdeki “Büyükelçi atansaydı, Erdoğan, Sisi’ye güven mektubu yazmak zorunda kalacaktı” yorumlarını Türk Dışişleri yetkileri yalanlamıyor. Belli ki, Erdoğan ve Sisi görüşene dek Kahire’de bir Türk maslahatgüzar, büyükelçi seviyesinde görev yapacak. Belli ki Erdoğan henüz Sisi’ye güven mektubu yazmak istemiyor, güven mektubu aracılığıyla Sisi’yle doğrudan iletişim kurmaktan yana değil.
Büyükelçiler bir ülkenin başka bir ülkedeki en üst düzey temsilcisi olan diplomatlardır. Devlet başkanının kişisel temsilcileridirler. Göreve başlarken, temsil ettikleri ülke devlet başkanının imzasını taşıyan bir “güven mektubunu” atandıkları ülkenin devlet başkanına özel bir törenle sunarlar ve sonrasında resmen göreve başlamış olurlar.
Salih Mutlu Şen doğrudan büyükelçi olarak atansaydı, görevine başlayabilmek için Erdoğan imzalı bir mektubu Sisi’ye sunması gerekecekti. Şimdi büyükelçi seviyesinde maslahatgüzar olarak atandığı için Sisi’ye Erdoğan imzalı bir mektubu sunmak zorunda değil. Ayrıca kendisi için Mısır Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenecek törene katılmak ve Sisi’yle özel fotoğraf çektirmek zorunda kalmayacak. Büyükelçi seviyesinde çalışacak; o kadar.
Erdoğan ve Sisi görüşmüyor ama ilişkilerde normalleşme var
Tablo tuhaf görünebilir ama diplomasinin işi çözüm üretmek. “Güven mektupsuz bir formül bulduk” diyen diplomatların işinin ne kadar zor olduğunu varın siz düşünün. Erdoğan “Asla” demeseydi, bu iş bu kadar zor olmayacaktı.
Büyükelçi atamasının bir de Mısır yüzü var elbette. Sisi yönetimi Ankara’nın Kahire’ye Salih Mutlu Şen’i atamasının ardından Ankara’ya yeni bir isim atamadı. Ankara’daki beklenti, Sisi’nin de Türkiye’ye büyükelçi seviyesinde bir maslahatgüzar göndereceği yönünde. Açık ki Erdoğan’la doğrudan görüşmeye o da henüz hazır değil. Tarafların şimdilik “güven mektupsuz büyükelçi atama” formülünde anlaşmış olması da ihtimal dahilinde.
Diplomatların ürettiği bir formülle yürüyor normalleşme süreci
Ankara-Kahire hattında normalleşmeye dönük istihbari ve diplomatik görüşmelerin iki ülke kadar iki devlet başkanı arasındaki diyaloğu nereye taşıyacağını zaman gösterecek ama Mısır örneği bize devlet başkanlarının “düşman hukuku”ndan uzak söylem geliştirmeleri gerektiğine işaret ediyor.
Bakalım Erdoğan, çok önem verdiği Mısır’la ilişkileri normalleştirme sürecinde söylemleriyle diplomasiye ve diplomatlara ne kadar şans tanıyacak.
Vazgeçilemeyen ritüel
Büyükelçiler, temsil ettikleri ülke devlet bașkanının imzasını tașıyan bir “güven mektubu”nu (itimatname) atandıkları ülke devlet başkanına özel bir törenle arz eder ve ancak bu törenden sonra resmen göreve başlamış kabul olunurlar. Demokrasilerde büyükelçiler ülkelerinde sorumlu hükümet tarafından atansa da, devlet başkanının kişisel temsilcisi olduklarından, hükümetler bu atamaları gerçekleştirmeden önce, sembolik yetkili olsa dahi devlet başkanlarından ön onay almaya gerek duyarlar. Büyükelçi atamalarında, temsilcinin görev yapacağı ülke hükümetinden de diplomasi dilinde “agreman” denilen ön onay alınır. Devletler, diplomatik ilişkide bulundukları her ülkeye mukim bir büyükelçi göndermeyebilirler. Onun yerine bir ülkede mukim olan büyükelçi çevre ülkelerden bazıları nezdinde de akredite olunabilir.
Büyükelçinin temsil işlevi dışındaki başlıca görevi, ülkesi ile nezdinde görevli bulunduğu ülke arasında siyasi, askeri, ekonomik, toplumsal, kültürel vb. ilişkileri geliştirmeye çalıșmaktır.
Görev süresi sona eren bir büyükelçi, yine kendi devlet başkanının imzasını taşıyan, görevli bulunduğu ülke devlet başkanına hitaben yazılmış bir mektup ile geri çağrılır. Uygulamada bu mektup, genellikle, görev yerine yeni gelen büyükelçi tarafından, kendi güven mektubu ile birlikte, nezdine atanılan devlet başkanına takdim olunur.