Mustafa Karahan, 12 Eylül öncesinde İbrahim Kaypakkaya’nın kurduğu Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) mensubuydu. Darbeden sonra TİKKO dâvâsından yedi yıl hapis yattı, 1989’da kaçak yollardan İsviçre’ye gitti.
İsviçre emniyeti kaynaklarının Serbestiyet’e aktardığına göre, Mustafa Karahan, 1990’lı yıllarda TİKKO içindeki ayrışmada Konferans adlı kanadın İsviçre’nin başkenti Bern’deki faaliyetlerinin sorumlusuydu. Mustafa Karahan, örgütte “Şafak” kod adını kullanıyordu.
İsviçre emniyeti içinde TİKKO’nun Konferans kanadını en yakından izleyen birim Narkotik’ti. Çünkü örgütün sorumlu pozisyondaki bazı isimleri, “örgütü finanse etme” gerekçesiyle uyuşturucu kaçakçılığı şebekeleriyle birlikte çalışıyordu.
Safari Katliamı
27 Temmuz 1998’de saat 22:30’da İsviçre’nin yakın geçmişteki en dehşet verici saldırılarından biri olarak bilinen Safari Katliamı yaşandı.
Bern’de Türkiye vatandaşı Garip Kırmızıkaya’nın işlettiği Safari Restaurant Bar, maskeli dört saldırgan tarafından Kalaşnikof tüfek ve tabancalarla yaylım ateşine tutuldu.
Saldırıda Garip Kırmızıkaya ile birlikte aşçı Haydar Kabaçelik, garson Hasan Doğan ve o sırada slot makinesi kurmak için lokantada olan İsviçreli Roland Widmer hayatını kaybetti.
Polisler, olay gecesi Safari Bar’ın önünde cenaze arabasına bir tabut yüklüyor.
Dört saldırgan kayıplara karıştı. İsviçre makamları, olayı aydınlatmak ve failleri yakalamak için otuz kişilik özel bir ekip görevlendirdi.
Bir ressam, saldırıdan bir gün sonra olay yerinden 16 kilometre uzaktaki Schlosswil yakınlarında, çalılık alanda bir çanta buldu. Çantanın içinden saldırıda kullanılan bir Kalaşnikof tüfek, üç tabanca ve giysiler çıktı.
Tabancalardan biri Safari Restaurant’ın sahibi Garip Kırmızıkaya’ya aitti. Elindeki kurşun kalıntısından öldürülmeden önce silahı ateşlediği anlaşılıyordu.
Tüfeğin üzerindeki kan izlerinin laboratuvar incelemesi sonucu, kanın 1989’dan beri İsviçre’de yaşayan Mustafa Karahan’a ait olduğu tespit edildi.
Olay gecesi polisler Safari Bar’da delil topluyor.
Basel’deki evine giden polis ekipleri, eşi ve çocuklarını buldu. Ailesi Mustafa Karahan’ın nerede olduğunu bilmediklerini söyledi. Arama kararı çıkartılan Mustafa Karahan bulunamadı.
İsviçre medyası, haberlerde genelde “Mustafa K.” diye bahsedilen Mustafa Karahan’ın gözlerine bant çekilmiş fotoğraflarını yayımladı.
Mustafa Karahan’ın olay sonrası İsviçre medyasında yayımlanan fotoğrafı.
İsviçre kamuoyu ve medyası, Safari Katliamı’nın kesin olarak tespit edilebilen tek şüphelisi Mustafa Karahan’ın aranmasını uzun süre gündemde tuttu.
İsviçreli dedektif, Türkiye’de TİKKO tetikçisinin peşinde
İsviçre emniyeti, Mustafa Karahan’ın Türkiye’ye gittiğini tespit etti. Bern’deki savcılık 2008 Kasım ayında uluslararası yakalama kararı çıkarttı.
İsviçre, Mustafa Karahan’ı bulması için Türkiye’ye bir dedektif gönderdi. İsviçreli dedektif, incelemesini Mustafa Karahan’ın akrabalarının bulunduğu İzmir, Antalya ve Bursa üzerinde yoğunlaştırdı.
Dedektif, Bursa’da yaşayan bir aile üyesinin Mustafa Karahan’la temasta olabileceğini gösteren bulgulara ulaştı. Araştırmasını derinleştiren dedektif, Mustafa Karahan’ın Bursa’da bulunduğunu ve üzerinde o akrabasının kimliğini taşıdığını tespit etti.
Serbestiyet’e bilgi veren İsviçre emniyeti kaynağı, Mustafa Karahan’ın o kimlikle bir kez İsviçre’ye girdiği ve tekrar Türkiye’ye döndüğünün saptandığını söyledi.
2011’de kesin olarak Bursa’da yaşadığını tespit ettiği Mustafa Karahan hakkındaki bilgileri Türkiye birimlerine ileten İsviçre, tutuklanması ve iadesi için resmî başvuru yaptı.
Mustafa Karahan, 28 Kasım 2012’de ağabeyinin ihbarıyla İstanbul’da yakalanarak tutuklandı.
İsviçre emniyetindeki kaynak, İsviçre güvenlik birimlerinin Mustafa Karahan’ın tüm bu süreç boyunca TİKKO/Konferans örgütü mensubiyetini devam ettirdiğinin ve yaşamını örgütün yönlendirmeleri doğrultusunda sürdürdüğünün tespit edildiğini söyledi.
Katliamla ilgili İsviçre’deki soruşturmayı Narkotik yürüttü
Safari Katliamı ve şüphelisi Mustafa Karahan hakkındaki soruşturmayı başından itibaren esas olarak Narkotik birimleri yürüttü. Çünkü İsviçre emniyeti, bu silahlı saldırının uyuşturucu kaçakçılığından doğan bir menfaat ilişkisinden kaynaklandığı kanaatindeydi.
Safari’nin sahibi Garip Kırmızıkaya’nın olay öncesinde bir lokanta zinciri kurmayı planladığı ve konuyu paylaştığı arkadaşlarına bu planını hayata geçirecek sermaye için “paranın önemi yok” dediği, İsviçre medyasına yansımıştı. Bu durum İsviçre medyasında Garip Kırmızıkaya’nın kaynağı belirsiz büyük bir meblağı kontrol ettiği şüphesini uyandırmıştı.
İsviçre medyasında Safari Restaurant’ta uyuşturucu araması yapıldığı ancak bulunamadığı da gündeme gelmişti.
Dosyanın İsviçre’deki eski savcısı Stephan Neuhaus, 2020’de İsviçre’nin önde gelen medya kuruluşlarından Berner Zeitung’a, soruşturmayla ilgili görüştüğü kişilerden kimilerinin Garip Kırmızıkaya için “dolandırıcı”, kimilerinin ise “zengin ve yardımsever” dediğini söylemişti. Görüşülen kişilerin çoğunun ise çok korktuklarını belirtmişti.
Safari Katliamı “örgüt içi infaz” mı?
Serbestiyet’e bilgi veren İsviçre emniyetine yakın bir kaynak, 1998’deki katliamda hayatını kaybeden Safari Restaurant’ın işletmecisi Garip Kırmızıkaya’nın da TİKKO/Konferans bağlantılı bir kişi olduğu bilgisini verdi.
Kaynak, o dönem İsviçre’de uyuşturucu kaçakçılığı şebekeleriyle bağlantılı olan başka bazı illegal sol örgütler gibi TİKKO/Konferans’ın da uyuşturucudan kazanılan parayı “yasal yatırımlara” dönüştürdüğünü söyledi.
Uyuşturucudan elde edilen gelirle İsviçre’de restoran, bar, otel gibi işletmeler kurulduğunu ya da satın alındığını belirten kaynak, bunların “işletme hakkının” örgütler tarafından mensuplarına ve sempatizanlara yine örgütü finanse edecek şekilde dağıtıldığını söyledi.
Kaynak, Garip Kırmızıkaya’nın restorandan elde edilen geliri örgütün yönlendirmelerine uygun bir biçimde kullanmadığı için katledilmiş olabileceği yorumunda bulundu.
Garip Kırmızıkaya’nın eski bir tarihte Berner Zeitung’a konuşan bir tanıdığı da, olaydan aylar önce kendisinden ve ortağından para isteyen bazı Türkiyelilerden bahsettiğini söylemişti.
İsviçre medyasında olayla ilgili haberlerde kullanılan bir illüstrasyon (Karin Widmer).
Türkiye’deki yargılamada örgüt bağlantısı bulunamadı
Türkiye, kendi vatandaşı olduğu gerekçesiyle Mustafa Karahan’ı İsviçre’ye iade etmedi. Mustafa Karahan, Safari Katliamı nedeniyle “kasten adam öldürme” ve “örgütle bağlantılı olma” suçlamalarıyla Türkiye’de yargılandı.
Yakalandığında suçlamayı reddeden Mustafa Karahan, “Safari Bar’ı bilmiyorum ve oraya hiç gitmedim” dedi. Mahkemedeki duruşmalarda kanının o silaha nasıl bulaştığını bilmediğini ve olay tarihinde Bern’de değil Basel’de olduğunu söyledi.
Herhangi bir terör örgütüyle bağlantısı tespit edilemeyen Mustafa Karahan, 23 Temmuz 2014’te “birden fazla kişiyi öldürme” suçundan müebbet hapis cezası aldı.
Olayda hayatını kaybedenlerin yakınları ve avukatları kararı tepkiyle karşıladı. İsviçre medyasına yaptıkları açıklamalarda, Mustafa Karahan’ın Türkiye’deki yasalar nedeniyle en fazla 10 yıl hapis yatacağını söylediler.
2019’daki afla çıktı
Mustafa Karahan, 2019’daki af yasasıyla tahliye olduktan sonra ailesine ait olan Fikirtepe’deki evde yaşamaya başladı.
Hürriyet’in haberine göre, cezaevinde sıhhi tesisatçılık öğrenen Mustafa Karahan, çıktıktan sonra tesisatçılık yapmaya başladı.
Özbekistanlı Anvarjon Kadirov da Mustafa Karahan’ın yanında çalışıyor ve o da aynı binada, üst katta ailesiyle birlikte yaşıyordu. Binanın çevresinde ise kâğıt toplayıcıların kaldıkları ve atıkları depoladıkları binalar vardı.
Hürriyet’in patlamayla ilgili soruşturma dosyasından derlediği habere göre, Mustafa Karahan cezaevinden çıktıktan sonra kendisini ihbar eden ağabeyi ve diğer aile üyelerinden intikam almak istiyordu. Eve getirdiği havai fişeklerin içini boşaltıyor, bunları bir yerde biriktiriyordu. Anvarjon Kadirov’a, biriktirdiği barutları bir borunun içine koyacağını ve ağabeyini patlatacağını söylemişti.
9 Ekim Pazar günü saat 19:04 civarında art arda meydana gelen patlamalarda binanın duvarları yıkıldı. Yükselen alevler yandaki binalara sıçradı.
Olayların tanığı Anvarjon Kadirov kaçıp yaralı olarak kurtulmayı başarırken, Mustafa Karahan’la birlikte Anvarjon Kadirov’un 10 yaşındaki kızı ve 68 yaşındaki babası hayatını kaybetti.
İstanbul Valisi “doğalgaz kaynaklı” demişti
İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, olay akşamı yaptığı ilk açıklamada patlamanın nedeninin “doğalgaz kaynaklı” olduğunu söylemişti.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise “ilk tespitlerimize göre doğalgaz kaynaklı değil” açıklaması yapmıştı. İGDAŞ da binada doğalgaz bağlantısı olmadığını duyurmuştu.
Soylu: “1980 sonrasında aşırı sol örgütlerle bağlantısına rastlanmadı”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kadıköy’deki patlamanın ardından şu açıklamayı yapmıştı:
“Binanın içine girilince değerlendirme yaptılar, doğalgazdan olamayacağı konusu ortaya çıktı. 3 kişinin hayatını kaybettiği tespit edildi.
“‘Özbekler orada bomba imal ediyorlardı’ denildi. İlk paylaşımların önemli bir bölümü FETÖ’nün, terör örgütünün bot hesapları.
“Maalesef 1959 doğumlu M.K.’nın yakınları ve akrabaları şizofreni hastası olduğunu söyledi. Sol ayağının kesik olduğu ve evinin çöp eve döndüğü tespit edildi.
“Birçok metal parçalarının bulunduğu ve evinde toz halinde bir yıldır bulundurduğu maytap gibi, havai fişek malzemesi gibi bir madde olduğu ve kuru sıkıdan bozma bir tabanca da bulunduğu; geçmiş dönemlerde, 1980 öncesi aşırı sol örgütlerle irtibatının da olduğu ama ondan sonra rastlanmadığı ve İsviçre’de bir adam öldürmeden dolayı 2012-2019 yıllarında Türkiye’de yakalandığı ve cezaevinde yattığı; bu konuda aile birliğini suçladığı ve elektriğe çok meraklı bir kişiden bahsediyoruz. Kendi kendine yaşayan birisi. Yaptığımız çalışmalarda bir terör bağlantısı şu an göremedik. Soruşturma yürütülüyor. Otuza yakın kişinin ifadesi alındı. Patlamaların art arda üç defa olmasının nedeni hem normal tüp hem de oksijen tüpü patlamış.”