Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’nde kurduğu ve uluslararası toplum tarafından toplama kampı diye adlandırdığı birimlerde tutulan Uygurlar için BM’ye yapılan başvurularda yeni sonuçlar çıktı.
BM İnsan Hakları Konseyi Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, insan hakları savunucusu avukat Gülden Sönmez’in avukatlığını üstlendiği Uygurların başvurusunda, 2016 ve 2017 yıllarında toplama kamplarına gönderilen biri Türkiye vatandaşı olan dört Uygur hakkında karar verdi.
Çin devletinin savunmasının yer aldığı dosyada, Türkiye vatandaşı Mevlüde Hilal ile Halemaimaiti Yiliyasi, Abudureheman Kuerwanjiang ve Paliden Yasheng’in Çin’deki tutukluluklarının hukuki olmadığına karar verildi.
Türkiye vatandaşı Mevlüde Hilal, 7 yıldır toplama kampında
Hakkında karar verilenlerden Mevlüde Hilal, 1986 doğumlu ve Türkiye vatandaşı. 2011’de İstanbul Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. 2012 sonlarında Çin’e bağlı Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Gulca kentinde yaşayan annesinin hastalanması nedeniyle Gulca’ya gitti. 2016’da bir çocuğu dünyaya geldi. 2017’de uluslararası toplum tarafından toplama kampı diye adlandırılan birimlerden birine götürüldü.
Mevlüde Hilal.
Hakkında karar verilenlerden bir diğeri Halemaimaiti Yiliyasi, 1984 doğumlu bir iş insanı. Mart 2017’de Çin kolluk güçleri tarafından evinden alınarak bir toplama kampına götürülmesinden sonra kendisinden haber alınamadı.
Halemaimaiti Yiliyasi.
Paliden Yasheng (Feride Yasin) ise 1989 doğumlu ev hanımı. Ekim 2016’da Aksu kentindeki ailesinin evinden, Çin polisi tarafından alınarak götürüldü. BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu kararına Yasheng’in ağır işkenceye maruz kaldığı tespiti yer aldı. Yasheng’in ailesinden birçok kişinin toplama kamplarına götürüldüğü ve halen tutuldukları tahmin ediliyor. Yasheng’in küçük çocuğunun da çocuklar için yapılan kamplardan birine götürüldüğü biliniyor.
Paliden Yasheng.
Hakkında karar verilen diğer kişi olan Abudurrahman Kuerwanjiang da Ocak 1977 doğumlu bir mimar. Mart 2017’de Çin polisi tarafından evinden alınarak toplama kampına götürüldü. O zamandan bu yana kendisinden haber alınamıyor.
BM İnsan Hakları Konseyi Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, Haziran 2023’te aynı durumda bulunan üç Uygur hakkında karar vermişti.
Av. Gülden Sönmez, Kamp Mağdurları Platformu’nun İstanbul Kazlıçeşme Kültür Merkezi’nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında BM’den çıkan kararın içeriği ve önemiyle ilgili bilgiler verdi.
“Türkiye, Mevlüde Hilal’i buraya getirmek zorunda”
Sönmez, toplantının ardından Serbestiyet’in sorularını cevapladı.
BM’den çıkan bu kararın önemi nedir?
BM mekanizmasının Aralık 2023’te verdiği karar, geçen ay dünya kamuoyuna ilan edildi. Karara göre dört mağdurun keyfi olarak tutulduğu sistematik olarak insan hakları ihlaline maruz kaldığı tespit edilerek derhal serbest bırakılmaları ve bununla beraber görmüş oldukları zararın telafi edilmesi gerektiği, onları tutan memurlar ve amirler hakkında soruşturma başlatılması gerektiği kararlaştırıldı. Ayrıca Çin’in tüm bunları; serbest bırakılıp, zararlarını tazmin edilip, sorumluların da yargılandığını gösteren durumu 6 ay içerisinde BM’ye bildirmeleri gerektiği açıklandı. Yani BM tarafından akıbetleri takip edilecek.
Haziran 2023’te aynı başvuruyla ilgili üç mağdur hakkında çıkan kararla hemen hemen birçok şey aynı olmakla beraber farklı olarak iki nokta söz konusu.
Birincisi, özellikle Feride Yasin’in (Paliden Yasheng) görmüş olduğu işkencelerle ilgili araştırma yapılması için ayrı bir çalışma grubunun soruşturma yapması karara bağlandı.
İkincisi, bu defa karar verilen mağdurlardan biri Türkiye vatandaşı Mevlüde Hilal. Çin Anayasası’nın 9’uncu maddesine göre Çin vatandaşlığını kaybetmiş biri. Yani çifte vatandaşlık durumu da söz konusu değil Mevlüde Hilal yalnızca Türkiye’nin vatandaşı.
Diğer mağdurlar gibi Mevlüde Hilal’in akıbeti hakkında da ilk defa bu kararla bilgi edinilmiş oldu. Çin, Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu’na savunma verirken hem Mevlüde Hilal’i tuttuğunu kabul etti hem de bu durumun hukuka uygun olduğunu ispat edemedi. Bu yüzden de BM’den Mevlüde Hilal’in tutulmasının hukuki olmadığına hükmedilerek mahkumiyet kararı gibi değerlendirilebilecek bu karar çıktı.
Türkiye vatandaşı olduğundan dolayı Mevlüde Hilal için bu BM kararıyla birlikte bir dilekçe yazarak Dışişleri Bakanlığı’na başvuru yaptık, kararı bildirdik. Dışişleri Bakanlığı’ndan, Mevlüde Hilal’in derhal Çin’den teslimini talep etmek üzere resmi girişim başlatmalarını ve küçük kızıyla beraber Türkiye’ye getirilmeleri için Çin’le resmi temasa geçmesini istedik.
Bu BM kararı, Türkiye’ye böyle bir imkan oluşturuyor. Bu karara kadar vatandaşının akıbeti belli değildi. Türkiye, şimdi bu karara binaen Mevlüde Hilal’i Çin’den talep edebilir.
Türkiye, Mevlüde Hilal’le ilgili hukuken ne yapabilir şu aşamada?
Hemen bu karara binaen resmi bir nota gönderip Çin’den Mevlüde Hilal’in kızıyla beraber teslim edilmesinin talep edilmesi gerekiyor.
Türkiye’nin böyle bir kanuni sorumluluğu var. Bunun gereğini yapmak zorunda.
Sonuç alınabilir mi alınmaz mı ayrı ama Çin buna karşı direnirse Türkiye’nin devlet olarak bunu Birleşmiş Milletler mekanizmalarına taşıma hakkı var. Sadece siyasi platformda kalması gerekmiyor, hukuki platformlara da taşınabilir.
Mevlüde Hilal’in yine kendisi gibi Türkiye vatandaşı olan ablası Medine Nazımi, yıllardır bu konuya dikkat çekmeye çalışıyor. Başvurular yaptı, basına röportajlar verdi, düzenleyicisi olduğu Uygur eylemlerinde bu konuyu birçok yerde duyurdu. Ama neticeye ulaşamadı. Şimdi bu BM kararıyla nasıl farklılıklar doğabilecek?
Bugüne kadar Çin tarafından Mevlüde Hilal’in tutulduğuyla ilgili kabul edilmiş bir şey yoktu. Bir iddia olarak kabul ediliyordu.
Aslında Çin de Türkiye de bu muğlak alana sığınmıştı. Türkiye, ablasının iddiası üzerine gerekli resmi girişimlerde bulunup Mevlüde’nin yaşayıp yaşamadığını bile tespit edemedi bu kadar yıl boyunca. En azından bunu yapabilmesi gerekirdi. Ama bu muğlaklık devletlere bir şekilde bahane oluşturdu. Hem Çin’e hem Türkiye’ye bahane oluşturdu. Biz bu kararla bu muğlaklığı ortadan kaldırdık.
Mevlüde Hilal’in kendisi gibi Türkiye vatandaşı olan ve Türkiye’de yaşayan ablası Medine Nazımi, birçok eylemde kardeşinin mağduriyetini anlatmıştı.
Bundan sonra bir “bahane” çıkabilir mi?
Bundan sonra bahanesi olmaz bunun. BM’nin bu kararında Çin’in cevaplarıyla her şey ortada.
Türkiye, mutlaka resmi girişimde bulunmak ve netice almak zorunda. Mevlüde Hilal’i buraya getirmek zorunda.
Mevlüde Hilal’in avukatı olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan talebim, gün dahi geçirmeden ısrarla ve inatla tekrar tekrar yazarak en kısa sürede sonuç alması. Bu uzun siyasi görüşmelere kalacak bir konu değil. Bu bir mahkeme kararı olarak kabul edilmek zorunda ve bu mahkeme kararı icra edilmek zorunda. Hem Çin icra etmek zorunda hem Türkiye icra etmek zorunda.
Türkiye’nin bu kararı uygulatmak isterse uygulatabileceğini biliyorum. Çin’le olan ilişkiler de gayet buna müsait. Artık Türkiye devleti, kendi vatandaşının hukukunu koruyacak ve bunun gereğini talep edecek.
Eğer bu gerçekleşmezse biz başka hukuk yollarına başvurabiliriz. Türkiye bunu yapmadığı takdirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar bu durumu götürme hakkımız var, birçok hukuk yolumuz var. Ben Türkiye’ye karşı hukuk yoluna gitmeden bu mevzunun çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.