Ana SayfaÖZEL HABERBM’den Uygur kararı: “Tutuklamaların nedeni Uygur ve Müslüman olmaları"

BM’den Uygur kararı: “Tutuklamaların nedeni Uygur ve Müslüman olmaları”

Türkiye’de yaşayan Uygurların BM’ye, Çin’deki toplama kamplarıyla ilgili yaptığı başvurularla ilgili ilk hukuki sonuç alındı. BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, Türkiye’deki aile üyelerinin iletişim kuramadığı üç Uygur hakkında, Çin makamlarından savunma alarak karar verdi. Müvekkili Uygurlar adına BM sürecini takip eden Av. Gülden Sönmez kararı Serbestiyet’e değerlendirdi: “Kampların bir gözaltı merkezi olduğunu, insanların Uygur ve Müslüman oldukları için kamplarda tutulduklarını teyit ediyor. Çin için artık buradan bir çıkış yok. Çin Büyükelçiliği’ne gideceğim ve ‘kararın gereğini yerine getirin’ diyeceğim.”

Türkiye’de yaşayan Uygurlar, Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’nde kurduğu ve uluslararası toplumun “toplama kampı” diye bahsettiği birimlere gönderilen yakınlarıyla ilgili geçen sene BM’ye başvuru yapmıştı.

Yakınları Çin rejimi tarafından kamplara gönderilen Uygur aktivistler tarafından kurulan Kamp Mağdurları Platformu ve platform üyelerinin avukatlığını üstlenen insan hakları savunucusu avukat Gülden Sönmez ile diğer avukatlar tarafından yapılan başvuruyla ilgili ilk sonuç alındı.

BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, hakkında bilgiler sunulan yüzün üzerinde kişiden üçüyle ilgili Çin makamlarından aldığı savunma doğrultusunda 16 Haziran’da karar verdi.

Gülden Sönmez, Kamp Mağdurları Platformu tarafından düzenlenen Kazlıçeşme Kültür Merkezi’ndeki bilgilendirme toplantısında BM’den çıkan kararın içeriğiyle ve önemiyle ilgili bilgiler verdi.

Annesi Tacinisa İmin için BM’ye yaptığı başvuru hakkında karar verilen Nurmuhammed Mettursun: “Babamın kampa alınıp, altı ay sonra cansız bedeninin getirildiğini öğrenmiştim. Bu başvuruyla 70 yaşındaki annemin de ‘terör’ gerekçesiyle kampa alındığını öğrendim.”

Hakkında karar verilen üç Uygur olan Tacinisa İmin, Dilşad Oralbay ve Niğmet Hemit hakkında BM’ye bilgiler sunduklarını belirten Sönmez şunları söyledi:

“BM İnsan Hakları Konseyi Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu’na bu başvurucular ile ilgili yaptığımız başvuru sürecinde Çin yönetiminden savunma istenmiş, gelen savunma cevabı da değerlendirilmiş ve sonuçta 28 Mart 2023 tarihinde karar verilmiştir. Önemli bulduğumuz derinlikli bir karar verildi.

Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu; Niğmet Hemit, Tacinisa İmin ve Dilşad Oralbay davalarında milyonlarca Uygur’un Çin’deki sözde yeniden eğitim kamplarında hapsedilmesine ilişkin ilk ve önemli bir karar verdi. Karar, Çinli yetkililer tarafından, Uygurların uluslararası ve evrensel temel haklarının, sistematik ve ağır bir şekilde ihlal edildiğini tespit etmektedir.

Çin rejiminin “terör” gerekçesiyle kampa gönderdiği 70 yaşındaki Tacinisa İmin.

Çalışma Grubu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Ofisi’nin 2022 değerlendirmesine de atıf yaparak, Uygurların tutulup götürüldüklerinde aile üyelerinin veya başkaca kişilerin, tutukluların akıbetini öğrenmelerinin neredeyse imkansız olduğunu ve bu durumun özellikle yurtdışında yaşayan aileler için acı verici olduğunu belirtmiştir.

Bu bağlamda, Çalışma Grubu, mevcut davadaki üç kişinin tutulmuş oldukları kampın şüphesiz bir gözaltı yeri olduğu sonucuna varmıştır. Bu nedenle, Çalışma Grubu, Çin Hükümeti tarafından geç yanıtında teyit edildiği üzere, Devlet görevlileri tarafından alıkonuldukları için üç başvuranın zorla kaybetmeye maruz bırakıldığını ve o zamandan beri akıbetlerinin gizlendiğini ve nerede oldukları, dolayısıyla onları hukukun koruması dışında bıraktığını teyit etmiştir.

Çin’in “yeniden eğitim merkezi” dediği kamplara gönderilen Dilşad Oralbay, tercümanlık yapıyordu.

Sonuç olarak Çalışma Grubu; Niğmet Hemit’in, Tacinisa İmin’in ve Dilşad Oralbay’ın gözaltına alınmasının Evrensel Bildirge’nin 3’üncü, 6’ıncı, 7’inci ve 9’uncu maddelerini ihlal ettiğini ve bu nedenle tutulmalarının herhangi bir yasal dayanaktan yoksun olduğunu tespit etmiştir.

Toplama kampına alınan iş insanı Niğmet Hemit.

Çalışma Grubu ayrıca, üç kişinin suçlamaları ve yargılanmalarına ilişkin herhangi bir bilginin bulunmamasının adil yargılanmanın en temel güvenceleriyle bağdaştırılmasının imkansız olduğunu tespit etmiştir.

En önemlisi; Çalışma Grubu, başvuranların tutuklanması ve tutuklanmasının Uygur azınlığına mensup olmaları ve Müslüman olmaları temelinde ayrımcılığa dayandığı ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 2’inci maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.

Çalışma Grubu, üç kişinin hukuka aykırı bir şekilde tutulması, akıbetlerinin ve yerlerinin bilinmezliğine dair toplam gizliliği hukuka aykırı bulmuştur.

Kamp Mağdurları Platformu Başkanı Medine Nazımi de toplantıda konuşma yaptı: “Diğer başvurucuların girişimleriyle ilgili de kararların gelmesini bekliyoruz.”

Ayrıca, Tacinisa İmin’in kocası Nuri Mettursun’un Çinli polisler tarafından alınıp toplama kampına götürülmüş ve burada işkence ve eziyetle öldürülmüş ve Çinli polislerce hiç kimsenin görmesine müsaade edilmeden defnedilmiştir.

Çalışma Grubu, Nuri Mettursun’un “yeniden eğitim kampı”ndaki yetkililerin elinde öldüğü suçlamasını Yargısız İnfaz Özel Raportörü’ne havale ederek araştırılmasını istemiştir.

Çin Büyükelçiliği’ne başvuru yaparak müvekkillerimizin ailelerinin derhal serbest bırakılmasını da talep edeceğiz. Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumu Çin’in BM kararına uyması için yaptırıma davet ediyoruz.”

“Bu kararı alıp Çin Büyükelçiliği’ne gideceğim”

Sönmez, toplantı sonrası Serbestiyet’in sorularını yanıtladı.

Çıkan bu karar sonrası BM nezdinde ya da diğer uluslararası hukuk mekanizmaları açısından süreç nerelere ilerleyebilir?

Öncelikle karar kampların bir gözaltı merkezi olduğunu teyit ediyor. Çin’in artık buradan kaçma şansı yok. Karar Çin’e ‘İnsanların orada kendi istekleriyle bulunmadığını kendin de kabul ediyorsun’ diyor. Rızai olmayan her tutma, keyfi tutmadır. Teller arkasında tutulan insanlar var ve gözaltı kararı yok, yargılama yok. Bir yargılama yapıp kararlar çıkartabilir ama bu kişilerin avukat tutma hakkı yok, böyle bir savunma hakkıyla ilgili kuralların uygulandığı bir belge de sunamıyor. Buradan bir çıkış yok artık, Çin ya bu kampları kapatacak ya da bu konuyla ilgili tezini değiştirmek zorunda ama bence sunabileceği yeni bir tez de yok, bu artık açık çıplak bir gerçek. BM kararında insanların Uygur ve Müslüman oldukları için kamplarda tutulduklarına karar verdi. Ağır ve sistematik insan hakları ihlali vurguları da var.

Ben bu kararı alarak Çin Büyükelçiliği’ne gideceğim ‘bu kararın gereğini yerine getirin’ diyeceğim.

ICC’de yargılama çıkabilir. BM Genel Sekreterliği’nden ya da ICC savcısınca, devlet hakkında değil ama Çinli yetkililer hakkında resen soruşturma başlatılması kapısı açılabilir.

Uygur soykırımını kabul eden devletlerin Çin hakkında Uluslararası Adalet Divanı’nda bir şikayet etmesi durumunda orada da bir süreç başlayabilir. Bence Çin böyle devam ederse bunu yapacaklar.

“AK Parti hükümetinin Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni bekliyoruz, hiçbir politik menfaat, insan haklarının üzerinde değildir”

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in de aralarında bulunduğu 112 Çin devlet yetkilisi hakkında sizin verdiğiniz bir suç duyurusu sonucu Türkiye’de başlatılmış bir soruşturma var. O soruşturma ne aşamada devam ediyor?

Savcı delil toplama işlemlerini yaptı, dosyayı Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Adalet Bakanlığı’ndan soruşturmaya izin bekliyoruz. AK Parti hükümetinin Adalet Bakanlığı’nın da bu soruşturmaya izin vermesi gerektiğini, bunun bir zaruret olduğunu söylüyoruz. Hiçbir politik menfaat, insan haklarının üzerinde değildir.

Yeni Adalet Bakanlığı’ndan izin bekliyoruz. Önümüzdeki üç ay içinde değerlendirmeye alınacağını tahmin ediyorum.

- Advertisment -